14 Temmuz 2025 Pazartesi

'Hakikat ve yüzleşme için Suruç'u toplum olarak konuşmaya ihtiyacımız var'

Fındıklı'da düzenlenen "Neden Suruç'taydık" panelinde konuşan Suruç İçin Adalet Platformu avukatlarından Gümüştaş, enternasyonalizm ve halkçılığın Suruç şehitlerinin eyleminin özgün mayası olduğunu kaydetti. Gümüştaş, "O nedenle bugün hakikat ve yüzleşme diyorsak, Suruç'u toplum olarak hep birlikte konuşmaya ihtiyacımız var. Bugün yeniden demokrasi, adalet ve özgürlük için bir mücadele diyorsak, birleşik mücadeleyi yeniden tartışmaya ihtiyacımız var" dedi. 10. yıl çalışmaları kapsamında Ankara ve Bursa'da da belgesel gösterimi ve panel gerçekleşti. 

Suruç katliamının 10. yıl çalışmaları kapsamında Rize'nin Fındıklı ilçesinde "Suruç'un izinde: 10. yılında adalet peşinde" belgesel gösterimi ve "Neden Suruç'taydık" söyleşisi düzenlendi. 

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Fındıklı Temsilciliğinde düzenlenen etkinlik, belgesel gösterimiyle başladı. Ardından ESP PM üyesi ve Suruç İçin Adalet Platformu avukatlarından Özlem Gümüştaş, Suruç'a kimler gitti, neden gitti ve 20 Temmuz'da Suruç'a giden yolculuk nasıl başladığı üzerine bir sunum yaptı. 

'KENDİLERİNE GEZİ'NİN ÇOCUKLARI DİYORLARDI'
"Kobanê inşa kampanyası" döneminin siyasi sürecini hatırlatarak söze başlayan Gümüştaş, "Esasta gençlerin ayağını oluşturduğu yüzlerce kişi Gezi ayaklanmasının deneyimini yaşamıştı. Kendilerini hep Gezi'nin çocukları olarak tanımlıyorlar ve Kobanê'ye gideceğiz diyorlardı. Gezi isyanında komünal yaşamı, eşitliği, adalet ve özgürlük için birlikte mücadele etmeyi, cesurca, fedai ve birleşik şekilde mücadele etmeyi öğrenmiş gençlerdi. Bütün bu öğrendiklerini Rojava'da oluşan halkçı, demokratik devrimle buluşturmayı o devrime dokunmayı, kendi deneyimlerini o deneyimle sınamayı istiyorlardı. Yine savaşın izini, yıkımını Gezi'nin çocukları, komünal yaşamın çocukları olarak oradaki halklarla hep birlikte ortadan kaldırmayı amaç ediniyorlardı" dedi. 

'ENTERNASYONALİZM VE HALKÇILIK ONLARIN EYLEMİNİN ÖZGÜN BİR MAYASIYDI'
Suruç'a gidenlerin çoğunun Gezi ayaklanmasının hemen sonrasında HDK ve HDP'nin kuruluş sürecinde yer aldığına dikkat çeken Gümüştaş, "Birleşik demokrasi mücadelesinin birer emekçisi olarak yol alıyorlardı ve birleşik mücadeleye pratiklerini, emeklerini, alın terini katmış gençlerdi. O zaman dilinde hem 7 Haziran seçim zaferini birlikte yaratmış, hem de Kobanê, Şengal direnişi gibi direniş süreçlerine Türkiye'den yanıt olmuş pratiğin gençleriydi. Bütün o kesitte, o yaşadığımız Gezi'den 7 Haziran'a Kobanê direnişine, 6-8 Ekim'e Şengal'e kadar olan zaman diliminde birleşik mücadele aynı zamanda fiili meşru mücadele deneyimi edinmiş, sokakta militan mücadelenin yapıcısı olmuş gençlerdi. Ve enternasyonalizm ve halkçılık onların eyleminin özgün bir mayasını oluşturuyordu. Bu özel birikim başta sosyalist gençler olmak üzere gençleri oraya yönlendirdi" ifadelerini kullandı. 

'ÇAĞRILARI YÜZLERE ULAŞTI'
"Beraber savunduk beraber inşa edeceğiz" kampanyası kararının alındığı ana ilişkin de şunları söyledi: "SGDF Türkiye meclisini topluyor, her sene geleneksel olarak yaz kampı yapıyor gençler. Tartışıyorlar nasıl bir yıl geçirdiklerini ve nasıl bir yaz geçirmek istediklerini. O konuşmanın içerisinde çok yoğun politik bir süreç; belli başarıları, kazanımları olan ama bir taraftan da burnumuzun dibinde devrim kadar bir savaşın yaşandığı bir süreç. Bir dizi kazanımı nasıl beraber yarattıysak, olan bir savaşa yabancı kalamayız, onun yıkımının sınır ötesindeyiz dışında duramayız, dolayısıyla oradan öğrendiysek, o kazanımın içinde olduysak nasıl beraber savunduysak orayı da beraber yapmalıyız, yelkenlerimizi maviye, yeşile, denize değil bu yaz enternasyonalizme ve savaştan yıkılan bir kenti onarmak için çalışmaya çevirmeliyiz diye karar alıyorlar. 'Beraber savunduk beraber inşa edeceğiz' kampanyası o mecliste gençlerin oy birliğiyle alınmış oluyor. Şöyle söylemek gerekir, sinevizyonda da bir arkadaş söylüyordu bunu, başlarken çok mütevazi yeniden inşaata gidiyoruz diyor. Bir inşaat çalışması, toplumsal yaşama katkı çalışması olarak örgütlüyorlar. Bunu gençler olarak herkese ilan ediyorlar. Çok kısa bir sürede çağrıları yüzlere ulaşıyor. Memleketi çok farklı noktalarından gençler, çok farklı sebeplerden orada olmaya o çalışmanın içinde olmaya söz veriyor. Ve kayıt oluyorlar."

'ADALET MÜCADELESİYLE BİRLEŞTİRDİK'
Suruç katliamının ardından yürütülen 10 yıllık adalet mücadelesinin hiçbir zaman Suruç'la sınırlı kalmadığını söyleyen Gümüştaş, "Öyle değil çünkü başka bir coğrafya gerçeği var. O yüzden biz bu coğrafyada ne kadar direnen, bedel ödeyen varsa, onların mücadelesiyle Suruç'u oluşturageldik. Metin Lokumcuyla, Gezi şehitlerimizle, Çorlu'yla, Sakarya'yla, Hendek'le, Ankara Gar katliamıyla, Hande Kader'le, kadın cinayetleriyle, 2 Temmuz'la, Çorum'la buluştura buluştura yürüdük. Çok önemli bir adalet mücadelesi oluşturduk. Çok güçlü bir birikim birleşik adalet mücadelesiyle yanıt vermek. Bu mücadelenin hem avukatlar hem de aileler nezdinde sürüyor olması" dedi. 

'HEP BİRLEŞİK ŞEKİLDE DİRENDİLER'
Özgün koşullar altında, özgün gelişmelerin yaşandığı bir süreçte Suruç'un 10.  yılını karşıladıklarını dile getiren Gümüştaş, şöyle devam etti: "Bir taraftan herkes için adalet diyerek çalışmalar yürütüyoruz, bir taraftan da gençlik örgütleri 'Suruç'un izinde gençlik ayakta' diyerek bir kampanya yürütüyor. Bu çok özel bir çalışma. 19 Mart'ta esasta gençliğin şeklini verdiği ayaklanma süreci, kitle isyanı süreci çok hızlı bir şekilde Suruç'la buluştu. O dönemden bu yana sokakta olan gençler, üniversitelerde meclisler, komisyonlar kuran gençler şu anda Suruç için bir çalışma yürütüyor. Çünkü kendi siyasi tarihlerinin en büyük gençlik katliamı buna karşı hep birleşik şekilde direndiler. Yine ayın şekilde devam ediyorlar."

'HAKİKAT VE YÜZLEŞME DİYORSAK SURUÇ'U TOPLUM OLARAK KONUŞMALIYIZ'
10 yıldır bu kadar kapsamlı yürütülen Suruç için adalet mücadelesinin zayıf kalan tek yanının gençliğe yönelik bir katliam olarak görülmesi ve gençlik mücadelesi olarak şekillenmesi olduğunu söyleyen Gümüştaş, "Ama Türkiye sol sosyalist hareketin de güçlü şekilde sahiplenmesi, mücadelesi etmesi gereken bir konu. Demokratik barıştan bahsediyoruz Türkiye'de bir demokratikleşme süreci ve bazı özgürlüklerin önünün açılması umuduyla bazı süreçler işletiliyor. Sürece yaklaşımımız bir yana tam da böyle bir durumda memleketin iki yakasında, bölgenin ortasında konuşulması gereken bir kesittir Suruç. Ya da Türkiye'nin 7 Haziran-1 Kasım arasında yaşadıkları. O nedenle bugün hakikat ve yüzleşme diyorsak, Suruç'u toplum olarak hep birlikte konuşmaya ihtiyacımız var. Bugün yeniden demokrasi, adalet ve özgürlük için bir mücadele diyorsak, birleşik mücadeleyi yeniden tartışmaya ihtiyacımız var. Bugün bölgesel ve dünyasal savaş riski koşulları altında yeniden geleceğimizi tartışıyorsak tıpkı gençlerin yaptıkları gibi enternasyonalist bir duruş geliştirmeye, onun mücadele kanallarını bulmaya ihtiyacımız var. O nedenle Suruç'un 10. yılında belki daha özel geçmişten bugüne canımızla kanımızla ilan edildiği, 10 yıldır da kesintisiz direndiğimiz yıllar üstünde bir kez daha gençlerin açtığı yoldan birleşik mücadele mayasını, enternasyonalist devrimciliği, feda ruhunu ve fiili meşru mücadeleyi yükseltme zamanı diyebilirim. Birleşik mücadele enternasyonalist devrimci duruş ancak halklarımızın demokratik barışa, adalet ve özgürlüğe kavuşturabilecek yoldur. Bu yolda onlar gibi pek çok devrimci yoldaşımızın ölümsüz anılarına bağlılıkla yürüteceğimiz bir savaşım, mücadele yılı olur umarım 10. yıl."

Gümüştaş'ın sunumunun ardından panel soru-cevaplarla devam etti. 

ANKARA VE BURSA'DA PANEL
Suruç çalışmaları kapsamında Ankara'da gençlik örgütleri belgesel gösterimi ve  panel gerçekleştirdi. Buruda yapılan konuşmalarda, "Adalet mücadelemizi büyütmeye ve 33'leri anlatmaya devam edeceğiz. Suruç için adalet herkes için adalet" denildi.

Bursa'da da belgesel gösterimi ve söyleşi düzenlendi. ESP PM üyesi ve Suruç gazilerinden Şahin Tümüklü ve Suruç Aileleri İnisiyatifi'nden Metin Kılıç'ın katılımıyla düzenlenen söyleşide 33'lerin mücadelesinin süreceği kaydedildi.