İGİF'ten Avrupa'da göçmenlere yönelik ajanlaştırma saldırısına karşı kampanya

Avrupa'ya göçmen zorunda kalan devrimcilere yönelik ajanlaştırma ve işbirliği saldırısına karış İGİF bir kampanya başlattı. Kampanyanın duyurulduğu basın toplantısında, Türk devletinin faşist saldırılarına karşı örgütlenerek mücadelenin önemine dikkat çekildi, AVEG-KON, GİK-DER, İGİF, ACTİT, AGİF gibi kurumlara sahip çıkma çağrısı yapıldı.
Türkiye'de devletin saldırıları, ağır hapis cezalar gibi sorunlar nedeniyle Avrupa'ya göç etmek zorunda kalan devrimcilere saldırılar sürüyor. Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu'na (AVEG-KON) bağlı İsviçre Göçmen İşçiler Federasyonu (İGİF) bünyesinde faaliyet yürüten Basel Eğitim Kültür Sanat Merkezi'nde (BEKSAM) bir açıklama yapılarak göçmenlerin kriminalize edilmek istenmesine karşı kampanya başlatıldı.
TORUN: ÜLKEYE DÖNEN, ZİYARET EDEN ÜYELERİMİZE AJANLIK DAYATILMAKTA
İGİF Eşbaşkanı Hüseyin Torun, kampanyaya ilişkin açıklama yaptı. '70'li yıllardan bu yana Türkiye ve Kürdistan'dan çok sayıda kişinin Avrupa'ya göç etmek zorunda kaldığını hatırlatan Torun, göçler sırasında mecburen yasadışı yolların kullanıldığını bu esnada taciz, tecavüz, işkenceli gözaltı, ölüm tehdidi gibi insanlık onuruna aykırı durumların yaşandığını belirtti. Türk devletinin entegrasyonunu tamamlayıp ülkesine dönmek ya da ziyaret etmek isteyen göçmenlere yönelik gözaltı ve tutuklama saldırılarını sürdürdüğünü belirten Torun, "Gözaltına alınan göçmenlere insanlık dışı bir uygulama ile işbirliği ve ajanlık dayatılmaktadır. Yani insanlığını, onurunu satmaları istenmektedir. Bu dayatma bazen çocuklarının gözü önünde yapılmaktadır. Tekrar geri dönememekle tehdit edilmektedirler. Bazen ailelerini görememekle tehdit edilmektedirler. Önlerine konulan resimlerle ilgili akla hayale gelmeyen sorular sorarak tanısın ya da tanımasın o kişiler hakkında ifade vermeye zorlanmaktadırlar. Bu insanlık dışı uygulamalarla Avrupa'da demokratik faaliyet yürüten ve göçmenlerin göçmenlikten kaynaklı sorunlarının çözümü için mücadele eden, GİK-DER, İGİF, ACTİT, AGİF, AVEG-KON gibi kurum ve federasyonları kriminalize ederek aynı faşist uygulamalara devam etmektedirler. Etkinliklerde çekilen fotoğraf ve videolar gerekçe gösterilerek soruşturma ve davalar açılmaktadır. Ülkeye giden bazı üye ve dostlarımıza yurtdışı yasağı koyularak buradaki yaşamını, işini kaybetmesine neden olmaktadırlar. Faşist Türk devleti, bu insan haklarına aykırı insanlık dışı uygulamalarından bir an önce vazgeçmesini istiyoruz" dedi.
Torun, Avrupa'da yaşayan demokrat, duyarlı, yerli ve göçmen halkları ve kurumları duyarlı olmaya, bu faşist uygulamalara karşı mücadeleyi büyütmeye çağırdı, "Türk Devletinin faşist saldırılarını durdurun" ifadelerini kullandı.
ORAK: FAŞİZMİN KORKU YARATMA SALDIRISINI ÖRGÜTLENEREK GERİ PÜSKÜRTECEĞİZ
Torun'un ardından İGİF Yönetim Kurulu üyesi Ali Orak söz aldı. Söz konusu saldırılara karşı Avrupa'daki göçmen işçi ve emekçiler başta olmak üzere halkların birlikte mücadele etmesi gerektiğini söyleyen Orak, Türk devletinin göçmen kurumlarını hedef aldığını belirtti. Yaşayacakları herhangi bir sorunun sorumlusunun Türk devleti olduğunu kaydeden Orak, "Türk devletinin bu saldırıları tesadüfi değil ve yeni de değildir. Bu ara yoğunlaşmış halde İGİF ve AVEG-KON üyelerini hedef almışlardır. Hedefleri net. Bir korku ve sindirme ortamı ve imparatorluğu yaratmaya çalışıyorlar. Biraz da başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Bunu kırmamız gerekiyor. Biz meşru ve haklı bir mücadelenin gereğini yapıyoruz. Biz kendi yaptığımız işlerin arkasında duracağız ve meşruluğunu savunacağız. Geri adım atmayacağız. Faşizmin korku yaratma saldırısını, örgütlenerek geri püskürtmek ve yanıt olmamız gerekiyor."
KILIÇ: KURUMLARIMIZA DAHA ÇOK SAHİP ÇIKALIM
Söz alan politik göçmen Tuncay Kılıç da "İGİF ne yapmış? Konser yapmış. Demokratik taleplerin karşılanması ve bu taleplere Avrupa'dan ve İsviçre'den ses vermesi ve destek olması dışında; göçmenlerin Avrupa'da yalnızlaşması, bireyselleşmesi, çürümesinin önüne geçmek dışında, buradaki Türkiye ve Kürdistan toplumu kültürel, geleneksel ve demokratik aktivitelerin dışında ne yapmış? Yapmak istedikleri buradaki göçmenler hakkında soruşturmalar açarak birliğin, beraberliğin ve dayanışmayı savunmanın önüne geçmek, İGİF üyeleri ve dostları olarak daha çok kurumlarımıza sahip çıkmamız, mücadelenin içinde yer almamız gerekiyor. Bugün burada bulunmamızın ana nedeni demokrasiye, demokratik taleplere, Türkiye'deki antidemokratik yasalara ve saldırılara karşı Avrupa'da daha çok mücadele etmek ve tepki vermemiz gerekiyor. Birliğimizi, beraberliğimiz, kurumlarımıza sahip çıkmamızın önüne engel olmak istiyorlar. Bir korku iklimi yaratmak amacındalar. Bu saldırıları kurumlarımıza daha çok sahip çıkarak aşacağımızı düşünüyorum. İsviçre'de de göçmenlerin güvenlik sorunları yaşadığı ortadadır. Bu yüzdende tüm kamuoyu duyarlı olmalıdır."
YETER: DEVRİMCİ HAREKETE DÖNÜK TASFİYECİ SALDIRININ BİR PARÇASIDIR
Son olarak söz alan Hüseyin Yeter, bu sorunun devrimci harekete yönelik tasfiye saldırısının bir parçası olduğunun altını çizdi. Yeter, şöyle devam etti: "Gizli tanık ve gözaltı korkusu, devrimci örgütlerin çevresinde olan ve yakın duran insanları uzaklaştırma yönünde devletin bir faşist taktiğidir. Dün farklı bir biçimde yürütüyordu, bugün de bu haliyle yapmaya çalışıyor. Bu faşist saldırılara karşı sinerek, geriye çekilerek mücadele yürütülemez. Bunların üstüne üstüne gitmek lazım. Faşist saldırılar meşru mücadele ile geriletilebilir. Biz de bunu yapabilmeliyiz. Bu anlamda İGİF'in başlatmış olduğu bu kampanyayı önemsiyorum ve bu sadece İGİF'in de sorunu değil, tüm Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimci örgütlerin ya da kurumların sorunudur. Dolayısıyla devrimciler ve yurtseverler ortak bir kampanyayla buna karşı mücadele yürütmelidir. Bu sadece sömürgeci faşizmin izlediği bir politika değil, aynı zamanda Avrupalı emperyalistlerin de iş birliğiyle Türkiye'ye destek verdikleri saldırıların ve katliamların bir parçasıdır."