22 Ağustos 2025 Cuma

Mustafa Öner yazdı | Yönetme becerisi süreklilik ilişkisi

Devrimci sosyalistler kimi zaman belirleyici de olan dış etkenlerin rolünü asla küçümsemeden, yadsımadan, ama abartıp her şeyi dış etkene yıkmadan esas olarak iç etkenlere odaklanırlar. Yetmezliklerinin, eksikliklerinin başlıca nedenlerini kendilerinde aramaya koyulurlar. Asıl üzerine kafa yorulan, giderilmeye çalışılan halka bunlardır.

Bir devrim partisinin ve ona vücut verip canlılık kazandıran yerel merkezlerinin nitelik düzeyinin gelişmişliğini belirleyen kolektifin ve mücadelenin ihtiyaçlarını ne kadar karşılayıp karşılamadığıyla ölçülür. Aynı zamanda bu ölçü yönetim mekanizmalarında yer alan devrimciler için de bir o kadar geçerlidir. Her iki durumda da, bu oranlara süreklilik kazandırarak yükseltilmesini sağlayacak olan da her kademede yönetim merkezlerinin ihtiyaçları karşılayacak kadar, misyonlarını yerine getirmeleridir.

Bu nedenlerden ötürüdür ki her durumda faaliyetin, örgütsel işlevin ve bunlarla birlikte süreçlerin yönetilmesinin esas olarak kesintiye uğramaması her dönem önemle üzerinde durulan bir konudur. 

Devrim ve sosyalizm mücadelesinin doğası gereği, yetenekler ölçüsünde sınırları zorlayarak, yenilenerek gelişmek her daim gündemdeki yerini korur. Partinin ve mücadelenin her koşulda somut-güncel ihtiyaçlarına -özellikle de yönetim merkezlerinde olanlar- yanıt verecek kadar kendilerini geliştiremeyen her özne, görev ve sorumluluklarını yerine getirmede zorlanır, bocalar. Sürekli gerilim, stres sarmalından çıkamaz. İstense de kendini aşamayanlar etkin bir yönetme performansı göstermezler.

Gerçekler inatçıdır. Sınıf mücadelesi ise sert olduğu kadar acımasızdır; görmezden gelmez, uzlaşmaz, kayırmacı, oportünist değildir. İnsanın somut gerçekliği sınırları, yetenekleri neyse, ne kadarsa yüzüne vurur. Görmeyi, kendi gerçekliğiyle yüzleşmeyi sağlar. Aynı zamanda ihtiyaçlarla yönetme yetisinin nerelerde çakıştığına, çakışmadığına da açıklık, netlik kazandırır.

Yeniden başlamak gibi süreklilik de en fazla bunun gibi durumlarda anlam kazanır. Mücadelenin en çetrefilli zamanlarında olduğu gibi, yükseldiği veya gerilediği zamanlarda da yönetme biçimi gibi beklenen özellikler ve yetenekler de aynı olmaz. Dün yeterli olan bugün yetersiz kalabilir. Aynı kıstaslar kolektifin nicelik, nitelik, gelişmişlik düzeyi veya devraldığı dönemler için de geçerlidir.

Bu değişkenlikler, doğal ve kaçınılmaz olarak üstten aşağıya, aşağıdan yukarıya doğru düşünsel, zihinsel, politik ve pratik yönelim olarak yeniden pozisyon belirlemeyi, tutum almayı zorunlu kılar.

Hesapta olmayan, beklenmedik, irade dışı gelişmeler, aksamalar dışta tutulursa mücadele gibi yönetme becerisi de esasta süreklilik ister. Bu istemi kolektifin mücadelesinde ihtiyaçlar dayattığından gerektiği kadar yerine getirmek kaçınılmazdır. Bu görevler ne kadar zamanında tamamlanırsa nicel ve nitel gelişme, şu veya bu ölçüde gelişme gösterir. Aynı zamanda ihtiyaçların karşılanması da ayakbağı olan yönetme kumandasını zayıf düşüren, yeterince etkili rol oynamasını engelleyen sorunlar da o oranda azalır, çözüm kolaylaşır.

Bu mekanizmaların işleyişi, beyin-vücut arasındaki ilişkiye benzetilebilir. Merkezi kumanda yönetme, yönlendirme ve hücrelerin işlevini yerine getirmesi gibi, beyin bütünlüklü olarak fonksiyonlarını yerine getirdiği sürece, vücut canlı, dinamik, üretken bir performans sergiler. Bu sergileme sürekliliği belli düzeyde sağlayacağı gibi, vücudun organlarında oluşacak hasarları onarmada fazla zorlanmayacaktır. Çünkü beyin yönetme, denetim, yönlendirme işlevini duyular, ihtiyaç kadar yerine getirmeye kilitlendiği için vücudun hangi bölgesinde-organlarında sorun yaşandığı hem erken tespit edilecek hem de tedavisi kolaylaşmış olacaktır.

Partinin yönetimine benzetim ve bilinçle bakıldığında, üst beyinle alt beyinciklerin kendi alanlarında ne kadar işlevli oldukları, sürekliliği ne oranda sağladıkları rahatlıkla tespit edilebilir. Sağlanamayanlar varsa onların da nedenleri hatırlanır. Bu yeniden hatırlamalar, pratiğin daha berrak bir görev bilincini koşullar. Bu sefer daha güçlü bir devrimci irade ortaya konulur; eksik bırakılanların tamamlanmasının zemini güçlenir. Kısacası beyin ile vücudu oluşturan organlar arasında ilişki de başta beyin gelmek üzere organları yönetme görevlerini etkin bir netlikle ne kadar zamanında yerine getirirlerse mücadele karşısındaki görevlerini de o kadar tamamlamış olurlar.

Elbette bunlar yazıldığı gibi kolay, zahmetsiz, engelsiz olmayacaktır. Gelişkin, berrak bir görev bilincinin yanı sıra yoğun bir emek, sabır, metanet, kararlılık, istek ve yorulmak bilmez çabayla olacaktır. Bu meşakkatli yolculukta asıl marifet yürürken iş yapmaktır. Çıkan sorunları çözerek, engelleri aşarak ilerlemek ve becerikli olmaktır.

Asıl enerji sarf edilmesi gereken, bir özne ve her konumdaki beynin rolünü oynamada eksik, yetersiz kalınıyorsa bunun nedenleri aranmalıdır. Devrimci çalışmanın sürekliliğinde yaşanan aksamaların nedenlerinin yeniden masaya yatırılmasına ihtiyaç var demektir.

Bu görev bir kez daha hakkıyla yapıldığında, istenilen sonuçların alınamamasında neler eksik bırakıldı, yapılması gerekenler neden yapılmadı, yapılamadı? Bunların kaynağı neler? Bu sefer bu sorunların cevabı aranır, bulunur.

Her devrimci sosyalistin çok iyi bildiği gibi yönetme, örgütlenme faaliyeti söz konusu olduğunda aksamaların, kesintiye uğramaların ve yeniden rayına koymada zorlanmaların başta iki nedeni vardır. Birincisi, dış etkenler diye de adlandırılan karşıdevrimci güçlerin otomatiğe bağladığı saldırı biçimleri sonucu doğan çeşitli sorunlar ve yönetme güçlüğüdür. İkincisi iç etkenlerdir. İlkiyle bağı içerisinde rezerv yetersizliğinin yaşanması, ideolojik kırılmalar, gerilemeler, safları terk etmeler vb. sonucu yönetme yetisinin düşüşü.

Bu bilinçle sorunlara yaklaşan devrimci sosyalistler kimi zaman belirleyici de olan dış etkenlerin rolünü asla küçümsemeden, yadsımadan ama abartıp her şeyi dış etkene yıkmadan esas olarak iç etkenlere odaklanırlar. Yetmezliklerinin, eksikliklerinin başlıca nedenlerini kendilerinde aramaya koyulurlar. Asıl üzerine kafa yorulan, giderilmeye çalışılan halka bunlardır.

Bu hususlarda katedilen mesafenin, ortaya konan devrimci iradeyi, merkezi kumanda işlevi gören beyinden vücudun organlarına doğru yayma istikrarını misliyle sürdürerek daha fazla artıracaktır. Sıkça belirtildiği gibi, yeter ki bu konu hakkıyla yönetilebilsin, yeter ki ısrarda, istekte, inat etmekte, kararlılıkta irade tavsaması yaşanmasın. Gerisi kolay olmasa da gelir.

Sürekliliğin sağlanmasında, nicelikle-nitelik, güç-gelişmişlik önemli avantajdır. Nicelik ve nitelik sürekliliğinin kesintiye uğramaması aynı derecede avantajdır. Bu ikisi arasında diyalektik ilişki kurulduğunda, merkezi kumanda işlevi gören beynin ve vücudu tamamlayarak canlılık kazandıran organların rollerini gerektiği gibi oynamasının, görevlerini yerine getirmesinin hayati önemi anlaşılır.

Bu vb. konuların çözümü söz konusu olduğunda konjonktürdeki dış ve iç etkenlerden kopuk, subjektif ya da mükemmelliyetçi beklentiler içerisinde olmamakta yarar var. Bu vb. düşünceler her zaman hayal kırıklıklarıyla sonuçlanmıştır. Karamsarlık, yılgınlık, umut yitimi, inkarcılık ve ideolojik kırılmalar hep böyle başlamıştır.

Oysa devrimcilikte diyalektik materyalist yöntem esas alınarak hareket edilir. Olabildiğince nesnel davranıp, ne eksik ne fazla gerçek durum neyse onun saptaması yapılır. Görevler bu somutluk içinde belirlenir. 

Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu hatta yürünürken, engeller bertaraf edilirken, yeni engebeler, yetersizlikler de çıkabilir. Böylesi durumlarda ne oluyor, acaba gibi sorulara, kaygılara gerek yok. Yeninin-gelişmenin sancılarıdır bunlar. Şöyle de denilebilir, başka konularda olduğu gibi süreklilikle yönetmede de yol alamamanın gerilimi, sorunları can sıkıcıdır. Oysa yol katedildiği için yeni çıkacak olan sorunlar, yetersizlikler bir bakıma olumludur.

Sorunlarla bu şekilde ilişki kurulduğunda, bir de yönetici-kumanda merkezleriyle bunları oluşturan özneler daha fazla kendilerini ortaya koydukları da görülecektir; sürekli ve kesintiler asgari düzeyde inecek, yeniden kopukluk olduğunda zamanında giderilecektir.

Bu görevlerin gerektiği kadar olmasa da ona yakın şekilde yerine getirilmesi demek devletin devrimci harekete yönelik tasfiye politikasına karşı politik ideolojiyle karşı koymak demektir. 

Aynı zamanda yasalcılığa, reformcu parlamentarist, düzen içi çizgiye de, devrimci saflarda cereyan eden tasfiyeci rüzgara karşı da devrimci bir yanıt anlamına gelecektir.