28 Eylül 2024 Cumartesi

Akın Toraman yazdı | İmamoğlu kararı ve sol liberal yedeklenmeler

Mahir Sayın emekçi soldaki kötümser gerçekçiliğin en iddiasız ve kurtuluşu Mİ blokuna havale eden sosyalistlerden biri. Aynı zamanda bütün bir sol liberal kuyrukçuluğu fikri bakımdan temsil ediyor. Öncelikle Mahir Sayın'ın uzun siyasi hayatının son demlerine faşizm tespiti ve analizleriyle iştigal etmesi tarihin iyi bir cilvesidir. Sevinmeli miyiz? Zira adına Türkiye denen bir siyasi ünitede Mahir Sayın faşizmi keşfediyor! Emekçi sola özellikle HDP ve EÖİ'ye tek bir seçenek öneriyor. Burjuva restorasyoncu kampla işbirliği yapın diyor. Çok somut olarak HDP'nin 5-10 talep belirleyerek Mİ ile pazarlık ve protokol yapmasını teklif ediyor. Böylece faşizm seçim yoluyla tasfiye edilmiş oluyor.

Seçim sath-ı mailine girildi. İşbirlikçi Türk burjuvazisinin iki bloku da kritik 2023 seçimlerine belirli bir iktidar stratejisi ve taktikler demetiyle hazırlanıyor. İşbirlikçi Türk egemen sınıflarının Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı (Mİ) olarak bloklaşan iki kanadı da işçi sınıfı ve halklarımızın seçmen olarak desteğini almak için sahada siyasal faaliyetlerini yoğunlaştırıyor. Bu sürece taktik atraksiyonlar ve hamleler de eşlik ediyor. İktidar ve yönetme kudretini elinde bulunduran AKP-MHP politik islamcı faşist kliği her bakımdan daha fazla imkana sahip durumdadır. Politik islamcı faşist şeflik rejimi bu imkanlardan biri olan saray cuntasının yargısını en kaba biçimde kullandı. Şeflik rejiminin talimatlarıyla çalışan mahkeme İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na siyaset yasağı getirdi. Aynı zamanda İBB'yi kayyum yoluyla gasp etmenin de yolunu açtı. Politik islamcı faşist iktidar kliği bu hamleyle 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olası en güçlü adaylardan birini tasfiye etti.

Ekrem İmamoğlu kararının açıklandığı gün ve ertesi gün ortaya çıkan siyasal tablo emekçi sol hareketimizin önemli bir bölümünün Mİ blokunun yanına pratik ve siyasal düşünüş olarak uğursuz dizilişine tanıklık etti. Ekrem İmamoğlu kararı burjuva restorasyoncu blok için safları sıklaştırma ve siyasal hegemonya çemberini genişletme imkanı yarattı. Siyasi tavır Saraçhane'de Mİ blokunun boy gösterisi olarak gerçekleşti. İki perdelik siyasal gösterinin ilk gününde emekçi sol hareketin hızlı ve öfkeli pratiği siyasal sahnede yerini aldı. Emekçi sol parti ve öznelerin kimi sözcüleri Saraçhane'ye koşa koşa gidip Mİ ve CHP'ye etkin bir destek sundu. Emek ve Özgürlük İttifakı (EÖİ) partilerinden EMEP, TİP, EHP'nin Saraçhane'ye gitmesi önemli bir duruma işaret etti. Saraçhane'de ikinci günün sahnesi 6'lı masa liderlerinindi. Çok doğal olarak burjuva restorasyoncu Mİ beraberliğini bu vesileyle bir kez daha ortaya koydu. Edimsel politika alanında oluşan bu tablo emekçi sol hareketimizin reformist bölüklerinin Mİ blokuyla ittifak ve yedeklenme istidadını açığa çıkardı.

Emekçi sol hareketimizin EÖİ ve Sosyalist Güç Birliği (SGB) bloklarında yer alan partilerin ana bölümünün açıklama ve yaklaşımları burjuva restorasyoncu Mİ blokunu destekleme taktik perspektifinde anonimleşiyor. Emekçi sol hareketimizin kimi öznelerinin verili eylemi ve söyleminde berbat bir reel politikerlik ve politik sinizm açığa vuruyor. Emekçi solun bu bölüklerini ehven-i şercilik mantığına dayanan bir akıl yönetiyor. Kötünün iyisi mantığı dönemin siyasal taktiğinin kurucu ve meşrulaştırıcı aklı-fikri olarak işlev görüyor. Bu siyasal taktik mantığı önümüzdeki dönemin yeni sol liberal 'yetmez ama evet' siyasetini realize edecek gibi görünüyor. Politik islamcı faşist şeflik rejiminin olası iktidar ömrünü sürdürmesini tam bir kıyamet ve felaket olarak kavrayan bu anlayış son tahlilde burjuva restorasyoncu Mİ bloku dışında bir çıkış ve seçenek görmüyor. Emekçi solun Mİ blokuna mecbur ve mahkum olmasını ima eden bu politik sinizmin türlü çeşitli savunucuları karşımıza çıkıyor. Verili siyasal koşulların pis gerçekçi bir okuması ve analizine dayanan sinik ve sol liberal eğilim, emekçi solun bağımsız siyasal varoluşunu zayıflatıyor. İşçi sınıfı ve halklarımızı burjuva egemen düşünce ve siyasetten kopuşmasını ve bağımsız gelişimini önlüyor.

İmamoğlu kararı sonrası Siyasi Haber'e "Erdoğan, İmamoğlu, Mitçotakis ve seçimler" başlıklı bir yazı yazan Mahir Sayın bu sol liberal fikrin en kıdemli ve gayretli sözcülerden biri olarak öne çıkıyor. Mahir Sayın emekçi soldaki kötümser gerçekçiliğin en iddiasız ve kurtuluşu Mİ blokuna havale eden sosyalistlerden biri. Aynı zamanda bütün bir sol liberal bujuva kuyrukçuluğu temsil ediyor. Öncelikle Mahir Sayın'ın uzun siyasi hayatının son demlerinde faşizm tespiti ve analizleriyle iştigal etmesi tarihin iyi bir cilvesidir. Sevinmeli miyiz? Zira adına Türkiye denen bir siyasi ünitede Mahir Sayın faşizmi keşfediyor! Dahası on yıllardır faşist diktatörlük tespitiyle faşizme karşı mücadele eden devrimci harekete kurumsallaşmakta olan faşizm dersleri anlatıyor. Emekçi sola özellikle HDP ve EÖİ'ye tek bir seçenek öneriyor. Burjuva restorasyoncu kampla işbirliği yapın diyor. Çok somut olarak HDP'nin 5-10 talep belirleyerek Mİ ile pazarlık ve protokol yapmasını teklif ediyor. Böylece faşizm seçim yoluyla tasfiye edilmiş oluyor. Her şeyi bu kadar kolay ve basit gören bu yüksek siyaset gurusu, Mİ blokunun da HDP'yi tasfiye etme sürecinin hala etkin aktörü olduğunu görmek istemiyor. Mahir Sayın müesses nizamın iki blokunu kendince analiz edip ehven-i şer mantığıyla devrimcilerin akılsız olduğuna şöyle hüküm veriyor: "İktidar bloku faşisttir ve faşizmin kurumlaşmasını tamamlamak için ataklar yapmaktadır. Karşısında faşistinden sosyal demokratına kadar bir araya gelmiş bir muhalefet cephesi bulunmaktadır. Faşizmin kurumsallaşması bizim için bir felaket oluşturur ise diğerlerinin iktidarı da bizim daha öncesinden reddettiğimiz bir sistemin temsilcileri olmaktan çok öteye gitmezler. Ama demokratik hakların sınırlı da olsa kullanılabildiği bir durumla bunların köküne kibrit suyunun ekildiği durumun birbirinden ciddi farkı vardır. Bunu görmeyen akıla akıl demek mümkün değildir. Belki bu bir akıldır ama işe yaramaz bir akıldır." Restorasyon diye kendini yırtan Mİ blokundan burjuva reform ve demokrasi bekleyen bir akıl ve analizdir bu. Daha beteri AKP artığı Mİ bileşenlerinin ve İYİP'in bugünkü topyekun savaşı sürdüremeyeceği gibi dayanaksız bir fikre yaslanıyor. Bu en hafifinden sömürgeci faşist rejim gerçeğini  görmemek ve  burjuva egemenliğin farklı kanatlarının rolü konusunda ham hayaller yaymaktır. Mİ anayasa eksenli siyasi programını açıkladı. Hala bu programdan burjuva demokrasisi çıkartmaya çalışmak sinekten yağ çıkartmak kadar anlamlıdır. Belli ki Mahir Sayın emekçi solu kesen (HDP, EÖİ ve SGB'de ) Mİ blokuyla ilgili yanlış ve geri eğilimlere sesleniyor. 'Mİ bloku olmazsa bir şey yapamayız, faşist şef bir kez daha seçilirse bittik' diyen ve özgüvenini tümden yitirmiş bir siyasal eğilimi örgütlüyor.

Faşizme karşı en ağır bedelleri ödeyen devrimcileri akılsızlıkla ve siyasetsizlikle suçluyor. Politik islamcı faşist şeflik rejiminin yeni bir iktidar etabını kazanarak hegemonyasını ve sistemini kurumsallaştırmasının önemini kavramayan bir akılsızlık yok ortada Sayın Mahir! Kurulu faşist düzenin devamını ve restorasyonunu vaat eden bir burjuva muhalefet bloku var. Başka bir deyişle Mİ burjuva reformcu bir programı değil düpedüz ancien rejimi savunuyor. Aymazlık bunu yok saymaktır. Faşizmi politik islamcı faşist şeflik rejimiyle başlatan sol liberal bir akıldane için fark büyüktür, belki de burjuva demokrasisiyle faşizm sistemleri arasındaki faktır.

Mahir Sayın çizgisine ve aklına aşinayız. Mütemadiyen devrimci hareketi akılsızlıkla paylayan ve sol liberal ideo-politik tezler salgılayan Mahir Sayın 'Kuruçeşme Süreci'nden beri demokrasi putuyla burjuva düzene imanı örgütlemeye çalışıyor. Öyle ki olur olmaz yerde proletarya diktatörlüğü karalamasına başvurup burjuva liberalizmin amentüsü olan demokrasicilik güzellemeleri yapıyor. Proletarya diktatörlüğünün teorisyeni ve örgütleyicisi Lenin'i yalnızca 'yığınların demokrasi deneyiminden geçme' boyutuyla kavrayan ya da işine geleniyle diline dolayan Mahir Sayın'a tam da bu babda Lenin'in işçi sınıfının bağımsız siyasal eylem ve çizgisi üzerine söylediklerine çalışmasını salık veririz. Burjuva liberalizmin demokrasicilik fanusundan dünyayı seyreden Mahir Sayın'ın her kritik dönemeçte yaptığı bu demokrasicilik kötü ve bıktırıcı bir tekrardan ibarettir.

Mahir Sayın söz konusu yazısında isim vermeden ESP'nin İmamoğlu'na verilen cezayla ilgili tutum açıklamasını hedefe koyup üzerinde akılsızlık diye tepiniyor. Bu ayrıştırmayı önemli ve anlamlı buluyoruz. Bu ayrışma siyasal sınıf savaşımının edimsel politika sahasında reeldir ve emekçi sol hareketin gerçeğine verilidir. Emekçi sol hareketimiz devrimci, reformcu ve düzen içi siyasal öznelerle rafineleşmiştir. Mahir Sayın emekçi sol hareketimizin devrimci ve en savaşkan öznelerinden birini kayıtsızlıkla suçlama aymazlığı gösteriyor. Son yedi yıldır politik islamcı iktidar blokuna karşı ateş altında mücadele eden, fiili meşru mücadeleyle ilerleyen ve her türlü bedeli ödeyen bir özne ve geleneği bir tür apolitizmle suçlamak son derece kasıtlıdır. Bu önümüzdeki dönemde daha da belirginleşip sertleşecek ideo-politik mücadelede devrimci odak ve çizgiyi etkisizleştirme amaçlı beyhude bir çabadır. Mahir Sayın gibi sol liberaller ve Mİ'ye yedeklenmeye teşne özneler için politik islamcı faşist şeflik rejimden kurtulmanın tek ve yegane çıkış yolu Mİ'yi desteklemektir. Aynı çizgiye dizilip şimdiden Mİ'ye yedeklenmenin teorisi ve pratiğini yapanlar, geride kalan yıllarda politik islamcı faşist şeflik rejimine karşı direnişi omuzlayıp bugüne taşıyan ezilenlerin üçüncü cephesini yok sayıyor. Bir önceki dönemi unutuyor. Sanki Gezi ayaklanması Antartika'da yaşanmış gibi analizler yapıyor. İşçi sınıfı ve halklarımızda saklı enerjiye ve yürüyen kitle mücadelesine büsbütün güvensiz ve ilgisizler. Kazanılmış birleşik mücadele birikimlerini küçümsüyor. Ezilenlerin üçüncü cephesinin işçi sınıfı ve yoksul halklarımızın mücadele kutbu olma ve faşizmi birleşik mücadeleyle geriletme ve yıkma imkanına inanmıyor. Oysa müesses nizamın karşısına birleşik ve bağımsız güç olarak çıkmak ve kazanmak mümkündür.

Emekçi solun misyonu burjuva restorasyoncu Mİ blokunun iktidar yedek lastiği olmak değildir. EÖİ ve HDP'nin üstlenmesi gereken tarihsel misyon işçi sınıfı ve ezilenlerin antifaşist birleşik cephesini yaratmak, halklarımızın mücadele kutbu ve siyasal seçeneği olmayı başarmaktır.