29 Eylül 2024 Pazar

Av. Mustafa Taylan Savran yazdı: Benden olmayan ölsün yasası

Siyasal iktidar infaz değişikliği düzenlemesiyle halkın taleplerine kulak verme gibi bir derdinin olmadığını bilakis muhaliflere yönelik hasmane tutumunu sürdürme kararlılığında olduğunu göstermiştir. Emekçi sınıfları ya hastalık ya açlık gibi bir ikileme sürükleyerek alması gereken önlemleri zamanında ve kararlılıkla almayan siyasal iktidar hapishanelerde bulunan insanlar için kısa bir ifadeyle "benden olmayan ölsün" demiş bulunmaktadır.

Kamuoyunda "Af kanunu" olarak bilinen 7242 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 14 Nisan’ı 15 Nisan’a bağlayan gece yarısı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanunlaştığı haliyle söz konusu değişiklikler; kamuoyunda özellikle Covid-19 salgını ile ilgili olarak cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sağlıklarını korumak amaçlı önlemlerin alınması yönündeki beklentiyi karşılamaktan uzaktı. Aslında bir süredir gündemden düşmüş görünen infaz rejimi değişikliği geride bıraktığımız yılın son ayından itibaren Çin’de görülüp büyük bir hızla dünya çapında salgına dönüşen Covid-19 a karşı İran devletinin içerisinde siyasal tutukluları da içeren 54000 tutukluyu sağlık nedeniyle geçici olarak serbest bırakması ile tekrardan gündeme gelmişti. Ancak 7242 sayılı kanun ile yapılan değişikliklerde yine siyasal suçlar diyebileceğimiz siyasal iktidara muhalefet ettikleri için çeşitli gerekçelerle tutuklu ve hükümlü bulunanlar değişikliklerin kapsamı dışında bırakıldı. Suç farkı gözetilmeksizin yargılaması tutuklu devam edenler veya ceza alıp üst mahkemedeki istinaf ve temyiz incelemesi sürecini tutuklu geçirenler de değişikliklerden yararlanamadılar. Bunun dışında faillerinin serbest bırakılması toplumda infial uyandırması muhtemel cinsel saldırı, kasten insan öldürmek ve çocuğun cinsel istismarı suçları da değişikliklerin kapsamı dışında bırakıldı. Böylece siyasal iktidarı elinde bulunduran "Cumhur İttifakı" kendisine oy vermesi muhtemel olan kesimlerin avantajına bir yasal düzenleme ile Covid-19 salgını ile oluşan ve hapishanede bulunan insanlar başta olmak üzere geniş kitlelerin sağlığını tehdit eden bir durumu bir tür seçim yatırımına çevirerek uygulamaya geçirdi.

Tasarı ilk andan itibaren birçok yönden eleştirildi. Bu eleştirilerin temel vurgusu yasal düzenleme ile infaz rejimindeki eşitsizliğin kalıcılaştırılması oldu. Gerçekten de çok ciddi infaz indirimlerinin olup denetimli serbestlik süresinin 3 yıla çıkartıldığı bir yasanın istisnalarının bu denli geniş olup tutuklu konumunda bulunanları tamamen kapsam dışı bırakılması, T.C. Anayasasının 10. Maddesinde açıkça belirtilen "kanun önünde eşitlik" ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Yasal düzenleme infaz rejiminde eşitsizliği kalıcılaştırması haricinde de detay düzeyinde ancak önemli bir çok eksiklik ile malûldür. Toplam 69 maddeden oluşan yasa, ceza ve ceza infaz yasalarında yapılan tadilatlar şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler ile OHAL döneminden kalma 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin "suç tarihi 01.07.2016 tarihinden önceki suçlar" ibaresi "30.03.2020 tarihinden önceki suçlar" olarak değiştirilip istisnaların kapsamı da bir ölçüde genişletilerek koşullu salıverme süresi cezanın 2/3ünden 1/2 sine düşürülmüş denetimli serbestlik süresi de 3 yıla çıkartılmıştır. Yasanın esaslı düzenlemesi olan bu düzenlemede görüldüğü gibi sağlık nedeniyle ve durumun aciliyetine değinen bir hüküm bulunmamaktadır. Bu değişiklik, uygulaması OHAL döneminde de çok tartışma yaratmış bir KHK’nin ülke konjonktürü  fırsat bilinerek yasalaştırılmasından ibarettir. Bunun yanı sıra daha önce yine OHAL döneminde yönetmelik ile düzenlenen açık cezaevine geçme şartlarının kolaylaştırılması hususu da yasalaştırılmıştır. Fakat her iki düzenlemenin istisnaları içerisinde siyasal suçların bulunması bir çok tutuklu ve hükümlü için bu düzenlemelerden yararlanmanın mümkün olmadığı ve olmayacağı sonucunu beraberinde getirmiştir. Bu haliyle düzenlemenin genel yapısı "siyasal iktidara muhalif olanlar hapishanelerde ölsün" demenin kanun yoluyla ifadesi halindedir.

Bu düzenlemelerden yararlanamayacak  olanlar içerisinde sadece siyasi tutsakların olmadığı, kasten öldürme, cinsel saldırı ve çocuğun cinsel istismarı suçlarının da kapsam dışında tutulduğu söylemi de verili yasal düzenlemede karşımıza çıktığı haliyle demagojiden ibarettir. Zira bu suçlar kapsam dışında bırakılmıştır belki ama yargılamanın etkinliğinin sıklıkla tartışıldığı coğrafyamızda bu suçlardan yargılanıp beraat eden kişilerin bir istatistiği bulunmamaktadır. Dolayısıyla özellikle cinsel saldırı ve çocuğun cinsel istismarı dosyalarında kovuşturma aşamasında ne kadar etkin yargılama yapıldığı hususu şüphelidir. Bunun yanı sıra kasten öldürme suçu kapsam dışında bırakılarak "kadın cinayetlerine af yok" denilmiş gibi görünmektedir ancak kadına şiddet hususu yalnızca kadın cinayetleri ile sınırlı değildir yaralama tehdit hakaret gibi suçlar 7242 sayılı kanundaki infaz rejimi değişiklikleri kapsamında kalmaktadır. Bu haliyle kadına şiddet suçlarından hükümlü olanların bir kısmının tahliye olacaklarını öngörmek mümkündür. Bu durum da toplumsal bir sorun olan kadına şiddet hususunda bir cezasızlık politikası izlendiği düşüncesini ister istemez akıllara getirmektedir.

Halk sağlığını tehdit eden güncel problem olan Covid-19 ile ilgili olarak hapishanelerde bulunan kişilere yönelik somut düzenleme 7242 sayılı Kanunun 53. Maddesinin 5.fıkrasında gündeme getirilmiştir. Buna göre yalnızca açık ceza infaz kurumlarında cezalarını çeken ve kapalı ceza infaz kurumunda bulunup açık ceza infaz kurumuna ayrılma hakkı kazanan hükümlüler ile denetimli serbestlik tedbirinden yararlanan hükümlüler 31.05.2020 tarihine kadar izinli sayılmış salgın durumunun devam etmesi halinde bu iznin üç defaya mahsus olmak üzere ikişer ay uzatılacağı hükme bağlanmıştır. Burada da "infaz rejiminde eşitsizlik" durumunun somut uygulaması olarak siyasi suçların kapsam dışı bırakıldığı ve düzenlemenin yalnızca hükümlüleri kapsadığı görülmektedir. Tutukluluk durumu söz konusu düzenleme ile açıkça tedbir niteliğini kaybetmiş ve Anayasa ile Anayasa hükmünde olan uluslararası sözleşmelere aykırı bir biçimde cezalandırmanın yerine geçmiştir. Söz konusu düzenleme ile tutuklunun hukuki durumu değişmese de hapishanede kalmaya devam edecektir. Cezadan daha ağır yaptırımlara maruz kalması söz konusu olacaktır çünkü hapishanede olması sebebiyle özgürlüğü kısıtlanmıştır. Salgın hastalıkların hapishane koşullarında yayılmasının çok daha kolay olduğu düşünüldüğünde son yasal düzenleme ile tutuklular ve temyiz veya istinaf incelemesi nedeniyle aldıkları cezalar kesinleşmemiş olan kişilerin cezasının infazına şimdiden fiilen başlanmıştır. Bu da kanunun lafzı Covid-19 salgınına karşı hapishanede bulunanları korumak gibi görünse de istisnaları ile beraber uygulanmasında siyasal iktidar tarafından "makbul ve makbul olmayan" olarak hapishane bulunanların ikiye ayrıldığını göstermektedir. Uygulamada bu durum "bizden olmayan ve hapishanede bulunan kişiler ölsün" demenin kanuni kılıfı haline gelmiştir.

Anayasanın 10. Maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırı bir biçimde 7242 sayılı kanunun düzenlendiğinden bahsedilmişti bu durumun düzenleme kapsamındaki en somut ifadesi kanunun 65. maddesinde 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 17. Maddesine yapılan ektir. Yapılan ek uyarınca maddeye "Ancak, süreli hapis cezaları bakımından düzenlenen koşullu salıverme oranı dörtte üç olarak uygulanır" ibaresi eklenmiştir. Terörle Mücadele Kanunu yasal anlamda bu ek cümle konulmadan önceki haliyle de infaz rejimi eşitsizliklerine kaynaklık eden ve acilen kaldırılması gereken bir kanundur. Verili kanunun ortaya çıkarttığı eşitsiz infaz rejimi durumu yasa koyucu olarak siyasal iktidara yeterli gelmemiş olacak ki bu durumu Terörle Mücadele Kanunu’nun 17. Maddesine açıkça ekleme ihtiyacı duyulmuştur. Sonuç olarak bu ek cümle gündeme gelmemiş olsa bile verili yasal düzenleme siyasal nedenlerle hapishanelerde bulunan insanların olası tahliyesinin önüne geçecek mahiyette idi. Bu ek cümle ile siyasal iktidar muhaliflerine yönelik hasmane tutumunu hapishanede olsun toplumsal yaşamda olsun sürdürmeye devam edeceğinin ipuçlarını vermiştir.

Covid-19 salgını sebebiyle aciliyeti olan bu düzenlemenin "hasta tutsaklar" sorununa bir çözüm getirmesi beklenmekteydi. Nitekim 7242 sayılı kanunun 52. Maddesinde hastalık kocama gibi durumlarda bulunan kişilerin cezalarının denetimli serbestlik hükümlerine göre infazı esas alınmış olsa da bu maddede de kapsam dışı olan siyasal tutsaklar bulunmamaktadır. Bu haliyle yapılan düzenlemenin "hasta tutsaklar" sorununa bir çözüm getirdiğini söylemek de mümkün değildir.

Gerek 7242 sayılı Kanunun genel yapısı gerekse de çeşitli maddelerinde yer alan hükümler yasa koyucu olarak siyasal iktidarın halkın taleplerine kulak verme gibi bir derdinin olmadığını bilakis muhaliflere yönelik hasmane tutumunu sürdürme kararlılığında olduğunu göstermiştir. Emekçi sınıfları ya hastalık ya açlık gibi bir ikileme sürükleyerek alması gereken önlemleri zamanında ve kararlılıkla almayan siyasal iktidar hapishanelerde bulunan insanlar için kısa bir ifadeyle "benden olmayan ölsün" demiş bulunmaktadır. Öncelikle infaz rejimi eşitliğini sağlamayan hiçbir yasal düzenleme bu dönemde tutsaklara yararlı değildir. 7242 sayılı Kanun siyasal iktidarın toplum yararına çalışmadığının mevzuat açısından ilanı olmak dışında bir anlam taşımamaktadır.