27 Eylül 2024 Cuma

Cumartesi Annelerinden iktidara: 90'ların simgeleriyle travmamızı tetiklemeyin

938. hafta açıklamasında iktidara seslenen Cumartesi Anneleri, seçim hesapları için 90'ların vahşet simgelerini yeniden dolaşıma sokarak yaraları ve travmaları tetiklemekten vazgeçmesi için uyarıda bulundu.

Gözaltında kaybedilenlerin akıbetinin açıklanması ve faillerin yargılanması için mücadele yürüten Cumartesi Anneleri, 938. haftasında yaptığı online açıklamada geçmiş günlerde topluma faili belli cinayetler ve zorla kaybetmelerle özdeşleşmiş JİTEM üzerinden verilen mesajdan sonra adı 90'lı yıllardaki vahşet uygulamalarıyla anılan Hizbullah üzerinden mesaj verilmesine tepki gösterdi.

'HÜDA PAR VE JİTEM ÜZERİNDEN TOPLUMA MESAJ VERİLİYOR'
Basın metnini okuyan kaybedilen Fehmi Tosun'un kızı Jiyan Tosun, "Zira adı Hizbullahla anılan HÜDA PAR yetkilileri, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı
Erdoğan ve AK Parti'nin daveti ile Cumhur İttifakı'nı desteklemek üzere görüşmelere başladıklarını açıkladı. Kamuoyunun da bildiği gibi; Hizbullah'ın terör örgütü kapsamına alınması sonrasında aynı çevre 2003 yılında Mustazaflar Derneği'ni kurdu. Dernek, Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 'Hizbullah terör örgütünün amacı doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu' gerekçesiyle kapatılınca Hür Dava Partisi yani HÜDA PAR adı altında partileşti. Hizbullah'ın askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar mahkemede yaptığı savunmasında, işledikleri cinayetleri Allah'ın yardımıyla yaptıklarını, faaliyetleri ile asker ve polisin sevgisini kazandıklarını söylemişti. Peki asker ve polisin sevgisini kazanmalarını sağlayan bu faaliyetler nelerdi" sorusunu yöneltti.

'KENDİSİ OLMAYANA ÖLÜM DEMEK'
Tosun, "Ahlaksız olarak damgaladıkları pantolon veya kısa etek giyinen kadınların yüzüne kezzap atmak. Kürt siyasetçileri, imamları, gazetecileri, emniyet mensuplarını herkesin gözü önünde sokak ortasında öldürmek. Politik ya da inançsal aidiyetleri nedeniyle köylüleri, kendilerine tabi olmayı reddeden İslamî yapıların önderlerini kaçırdıktan sonra en vahşi yöntemlerle öldürüp bedenlerini yok etmek. Domuz bağı gibi vahşette sınır tanımayan işkence yöntemlerini kullanmak. Susurluk sonrası artık işlevini tamamlamış olduğu düşünülen Hizbullah'ın tasfiyesi gündeme geldi. 2000 yılında yapılan polis operasyonları ile işledikleri suçlar gözler önüne serildi. Tanık oldukları karşısında dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan 'Ne filmlerde ne kitaplarda böyle bir vahşeti gördük, duyduk' dedi. Kayıp yakınlarının Galatasaray'da, Diyarbakır Koşuyolu'nda, Batman Gülistan Caddesi'nde fotoğraflarını taşıdığı çok sayıda insan Hizbullah tarafından, güvenlik güçlerinin göz yumması, yol vermesi sonucunda zorla kaçırılarak kaybedildiler. Bu yüzden Hizbullah bizim için zorla kaybetmeler demek. Yeraltı sorgu evleri, sorgu köyleri demek. Domuz bağı gibi vahşi yöntemlerle yapılan işkence demek. Kendisi gibi olmayana ölüm demek. Kısacası kan demek, vahşet demek" dedi.

'GEÇMİŞİN KARANLIĞIYLA TOPLUMA GÖZDAĞI VERMEKTEN VAZGEÇİN'
938. hafta açıklamasında iktidara seslendi ve şöyle devam etti: "Yapmayın, seçim hesaplarınız için 90'ların vahşet simgelerini yeniden dolaşıma sokarak yaralarımızı, travmalarımızı tetiklemeyin. Tüm toplumsal yaralarımızın sarılması için, demokrasiye, insan haklarına, eşitliğe, özgürlüğe, huzur ve refaha ihtiyacımız var. Zerresine hasret kaldığımız adalete ihtiyacımız var. Hukukun üstünlüğüne dayanan bir ülkeye ihtiyacımız var. Özgür ve adil bir seçim sürecine ihtiyacımız var. Artık yeter! Geçmişin karanlığı ile topluma gözdağı vermekten vazgeçin."