27 Eylül 2024 Cuma

Çünkü İstanbul bizim: Savunulacak ortak paydamız var

Kanal İstanbul projesi, 2011 yılında seçim yatırımı olarak gündeme getirilse de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarıyla tekrar tedavüle sokuldu. Ülkenin her yerinde Çevre ve Şehircilik Müdürlükleri önünde insanlar uzun kuyruklar oluşturup projeye karşı birçok nedenden dolayı tepkilerini gösteriyor. İstanbullular, girdikleri uzun kuyrukta projenin başkalarına yarar sağlayacağı konusunda hem fikirken, örgütlenerek sonuç alınması gerektiğini belirtiyor.
 

Kanal İstanbul, 2011 yılında o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan tarafından bir seçim yatırımı olarak gündeme getirildi. Projenin maliyeti her ne kadar 75 Milyar Türk Lirası olarak dile getirilse de, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın 2018 yılında hazırladığı sunumda 20 Milyar Dolar olarak tarif ediliyor.

Erdoğan, geçtiğimiz günlerde yaptığı konuşmada önümüzdeki haftalarda ihaleyi yapacaklarını ve projeye başlayacaklarını belirtti. Yap-işlet-devret modeliyle yapılacak projede, ihaleyi alacak bir şirketin olmadığını, "Gerekirse milli bütçeyle yaparız" dedi.

Erdoğan'ın halkın iradesine rağmen açıkladığı projeye, başta İstanbullular olmak üzere Türkiye'nin dört bir yanından insanlar Çevre ve Şehircilik Müdürlükleri önünde uzun kuyruklar oluşturarak projeye karşı dilekçe veriyor. Beşiktaş'ta bulunan Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü'nde ise işlem yapılan birimler tam kapasiteyle çalışmamasına rağmen insanlar kuyruktan ayrılmamakla kalmayıp akrabası, komşusu ve çocuklarıyla saatlerce sıra bekliyor.

'YAĞMAYA SON VERMEK, RÜŞVETE HAYIR DEMEK İÇİN BURADAYIM'
Kuyruktayken ETHA'ya konuşan Ahmet Sadık, ilerleyen yaşına rağmen saatlerce sırada beklediğini dile getirdi ve "Buradayım çünkü, yağmaya son vermek, rüşvete hayır demek için buradayım" diye konuştu.

Kanal güzergahında arsa satıldığının inkar edildiğini hatırlatan Sadık, "Ne oldu? Ülkeyi sattılar. Sorarım ne kaldı? Halkın 'kefen' parasını bile aldılar. Paralara ne oldu? Yandaşları kalkındırdılar" dedi ve bekleyen kalabalığın "kartopu gibi" daha da çok çoğalacağını vurguladı.

'SAVUNULACAK ORTAK PAYDAMIZ VAR'
Çevre Mühendisi olan Ebru Aydınalp, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) açıklamalarını desteklediğini söyledi, "Örgütsel harekete, mühendislerin söylediklerine değer verilmesi istiyorum bu ülkede" dedi.

Çevresel Etki Değerlendirme Raporu'nun (ÇED) doğruluğunun araştırılması gerektiğine işaret eden Aydınalp, halkın sesine kulak verilmesi gerektiğine dikkat çekti ve "Çünkü İstanbul bizim. Sırada bekleyen herkes diyor ki, bu ülke tek bir kişi tarafından yönetilemez. Bu ülke hepimizin. Savunulacak ortak paydamız var" şeklinde konuştu.

'ANLATA, ANLATA BİTMİYOR CİNAYET'
İmren Sipahi ise hayır denmesi için birçok sebep bulunduğunu belirterek, "Akademisyenler anlatıyor, çevreciler anlatıyor, kadın hareketi anlatıyor; anlata, anlata bitmiyor bu cinayet. İstanbul'un altına dinamit koysalar, bundan daha kötüsü olamaz bu şehir için" tespitinde bulundu.
Ekonomik olarak projenin "birine" yarar sağlayacağını ifade eden Sipahi, kalabalık halden çıkıp nitelikli bir toplum haline gelinmesi gerektiğini dile getirdi ve "Örgütlenmek gerekiyor, sonuç alınması gerekiyor" diye belirtti.

'BİLİM İNSANLARININ SÖYLEDİĞİNE İNANIYORUM, SAYIN BÜYÜĞÜMÜZE DEĞİL'
Tekerlekli sandalyeye rağmen sırada bekleyen Tesimet Abacı da engelli olmasına rağmen burada olduğunu kaydetti ve "Bunun engellisi, engelsizi yok. Vatandaş olarak görevimi yapıyorum" dedi.

Büyük Çekmece'de oturduğunu söyleyen Abacı, "Evimin gölün altına kaydırılarak yok olmasını istemiyorum. Bilim insanlarının söylediğine inanıyorum, sayın bir büyüğümüze değil. Ekonomik katkıyı, onu yapanlara sunacak bu proje. Para müteahhitlere değil, halka harcanması gerek bu kadar işsizlik varken" diye kaydetti.