29 Eylül 2024 Pazar

Güler: Kadınlar saldırılara karşı sesini yükseltmeli

Maxmur İştar Meclisi Koordinasyon üyesi Songül Güler Maxmur'a dönük saldırıların Kürt halkına yönelik imha saldırılarından, işgal planlarından bağımsız olmadığını söyledi. Saldırılara karşı örgütlü mücadeleyi büyütmek gerektiğini belirten Güler, "Halklar ulus devlete karşı birleşir, bir araya gelirse, güçlenirse; yenebilir, alt edebilir. Kadınlar şunun farkında olmalıdır: Güçlenirsek, örgütlenirsek var olacağız."

İşgalci Türk devleti tarafından Maxmur Kampında 10 Eylül günü Barış Anneleri Kurumu hedef alınmış, üç kadın yaralanmıştı. Yaralanan kadınlar hastanede tedavi altına alındı. Maxmur halkı işgalci Türk devletinin saldırısını, tepki vermeyen merkezi Irak hükümetini ve KDP'yi protesto için tepki yürüyüşleri düzenledi.

Maxmur İŞTAR Meclisi Koordinasyon üyesi Songül Güler, Ankara-Bağdat arasında yapılan "Güvenlik Mutabakatı"yla birlikte Güney Kürdistan'da yurtsever halka, devrimcilere dönük artan saldırıları ETHA'ya değerlendirdi.

Birleşmiş Milletler'in (BM) talebi üzerine Irak Göçmenler Bürosundan bir heyetin kampa geldiği sırada saldırının gerçekleştiğini hatırlatan Güler, saldırı sonrası halkın öfkeli olduğunu söyledi. Güler şunları belirtti: "Halk bu durumdan son derece rahatsız. Açıklamamızda işgalci Türk devletinin neden sivil bir kampı hedef aldığını sorduk. Çocuk, yaşlı, kadın demeden saldırdığına ilişkin değerlendirmeler yapıldı. Hala bir açıklama yapılmış değil."

Saldırıdan kısa bir süre sonra Irak hükümetine bağlı yeni bir heyetin kampa geldiğini söyleyen Güler, "Olay yerinde inceleme yaptı. Ve şu ana kadar da ne Irak devleti ne Güney Kürdistan Federal hükümeti tarafından herhangi bir açıklama, kınama yapılmadı."

'MAXMUR'A DÖNÜK SALDIRILAR ANKARA-BAĞDAT ANLAŞMALARININ SONUCU'
Songül Güler, saldırı ve tehditlerin devam ettiğine dikkat çekerek röportajın yapıldığı saatlerde dahi işgalci Türk devletine ait dronun kamp üzerinde gezdiğini söyledi. Türkiye-Irak arasındaki diplomatik ilişkilere dikkat çeken Güler, Erdoğan'ın Irak ziyaretini ve yapılan anlaşmaları hatırlattı. Saldırıların da yapılan anlaşmalarla ilişkili olduğunu kaydetti. Güler şunları söyledi: "O dönem 27 maddelik anlaşma imzalandı. Bunu da 'Kalkınma Yolu Projesi' olarak adlandırdılar. Planı uygulamak için de güvenlik sorunu olduğunu vb belirttiler. Son olarak da 15 Ağustos'ta üç madde üzerinde anlaşmaya vardılar. Bu maddelerin içerisinde Şengal, Maxmur Kampı ve Süleymaniye hattını 'PKK'nin örgütlendiği' buraların 'temizlenmesi gerektiği' üzerinde mutabakata varıldı. Saldırıların Erdoğan'ın Irak'la ortak kararının sonucu olduğunu düşünüyoruz." 

'KDP İŞGAL PLANLARINA ORTAK OLUYOR'
Türkiye'nin Arap Birliği ülkeleriyle olan diplomasi trafiklerinin yoğunlaştığına dikkat çeken Songül Güler, "Üçüncü dünya savaşının yaşandığı dönemde Ortadoğu savaşa sürükleniyor ve Türkiye de pay kapma derdinde" yorumunu yaptı. Türkiye'nin Kürdistan'ın Rojava ve Güney Kürdistan'a dair işgal planlarının da bununla bağı olduğunu vurgulayan Güler, Irak'ın güvenliği vb iddialarıyla manipülasyon yaratıldığını belirtti. Güler, Güney Kürdistan işgalinin de son dönem politikası olmadığını söyledi ve devam etti: "Referandumdan sonra kirli pazarlıklar yürütüldü. 36. paralel dediğimiz bölge; Maxmur, Şengal, Kerkük, Musul… Irak, referandumu gerekçe göstererek bunları tekrardan KDP'nin elinden aldı, hakimiyet kurdu."

Erdoğan'ın, KDP eliyle özellikle de Mesut Barzani'nin yaptığı ittifaklarla, Güney Kürdistan'da -sözde güvenlik gerekçesi ve Irak'ın bölünmemesi için- işgale başladığını söyleyen Güler, "2017'den bu yana Türkiye askerini, ekonomik alanda iş insanlarını yerleştirme, şirketler kurma, diplomasi görüşmelerini güçlendirme, kendi istihbarat kurumlarını özellikle Hewlêr gibi yerlere yerleştirme çalışmaları yürütmüştür. Güney Kürdistan, fiili olarak işgal edilmiş durumda. KDP-Türkiye iş birliğiyle hem MSA'da hem de Şengal, Maxmur ve Süleymaniye'ye yönelik hava saldırılarıyla yok etme savaşı sürdürüyor" dedi.

'MAXMUR HALKI DİRENİŞ RUHUYLA İŞGAL PLANLARINI ENGELLİYOR'
Erdoğan'ın projesinde en büyük engellerden birinin Maxmur bölgesi olduğunu söyleyen Songül Güler, kampta yaşayan halkın Kuzey Kürdistan'dan sömürgeci savaş nedeniyle göç eden halk olduğunu, koruculuğu, kirli savaş politikasını vb kabul etmedikleri için Maxmur'a, kendi halkının yanına geldiklerini hatırlattı. Songül Güler, ilk göç eden halkın Etrüşk kampına yerleştiğini, o günden bugüne geçen 30 yılda KDP-Türkiye iş birliği nedeniyle 9 kamp değiştirildiğini belirtti. O dönemlerde kamplarda insan kaçırma, katletme gibi kirli savaş yöntemleriyle saldırıların yapıldığını hatırlattı.

Saddam Hüseyin döneminde Maxmur halkının birçok baskı ve zulüm yaşadığını hatırlatan Güler, şunları aktardı: "98'de Saddam Hüseyin iktidardayken göç eden halk kampa yerleştirildi. Öyle lanse edildiği gibi halkı sahiplenmedi. Burası çöldü ve su yoktu, akreplerle doluydu. Zamana yayarak öldürme, yok etme planıydı. Bu halk burada kendi yaşamını, kendi sistemini kurdu. Bunu da her zaman TC devleti kendine tehdit olarak görmüştür. Sonuç itibariyle 30 yıla yakındır Türk devleti halkın üzerinde hem siyasi hem askeri hem özel savaş uygulamakta. Bu halkı teslim almak, bertaraf etmek, dağıtmak için DAİŞ çeteleriyle anlaşarak 2014'te buraya saldırması da dahil birçok yola başvurmuşlardır. Bugüne kadar da bunu başaramamıştır."

'MAXMURA DÖNÜK SALDIRILAR İŞGAL PLANLARINDAN BAĞIMSIZ DEĞİL'
Saldırıların sadece Maxmur halkıyla sınırlı olmadığını belirten Güler, "2014'de yine DAİŞ çeteleri, KDP ve TC'nin anlaşmaları üzerine Şengal'e saldırdı. Halkı büyük bir katliamdan geçirerek yüzlerce kadına tecavüz etti. Pazarlarda satarak, köleleştirerek yok etmek istedi. Ve tabii ki yine Şengal halkı da Maxmur halkı gibi kendi değerlerine sahip çıkarak bu politikayı boşa çıkardı" dedi.

Bugün Türkiye'nin Süleymaniye'de yurtsever, sosyalist kişilerin hedef alındığını belirten Güler, "Bunun tek nedeni var. Örgütlü Kürt halkını ortadan kaldırmak. Katliamlarını meşrulaştırmak için de binbir hileye başvuruyor. Irak devletinin iç sorunlarından, siyasi zayıflığından yararlanarak Irak devletinde yer edinmek ve Güney Kürdistan'ı işgal etme planları var. Bunun için de elbette bizleri hedef göstererek ortadan kaldırmayı hedeflemekte" dedi.

'KADINLAR ÖRGÜTLERİNİ VE ORDULARINI KURARAK MÜCADELEYİ BÜYÜTTÜ'
Songül Güler, kadınların tarihsel ve toplumsal olarak erkek egemen sistemde ezilme, baskı altında tutulma tarihini de değerlendirdi. Kadının sadece erkeğin ihtiyaçlarına göre konumlandırıldığını söyleyen Güler, kadınların geleneksel rolleri reddettiğini, biçimlenmiş konumlarına karşı mücadele içinde olduğunu belirtti.

Kürt kadının toplumsal mücadele içinde yer alarak kendi ordulaşmasını, partileşmesini sağladığını ifade eden Güler, birlikte ve örgütlü olarak erkek egemen sisteme karşı mücadeleyi yükselttiklerini vurguladı. Güler, "Özellikle Kürt halk önderi sayın Abdullah Öcalan'ın oluşturduğu demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmayı esas alarak jineoloji, kadın bilinciyle kendisini güçlendirerek partileşen Kürt kadını kendi ispatını Rojava devrimiyle yapmıştır. Maxmur, Şengal, Rojava, Kuzey ve Güney Kürdistan'da güçlü bir kadın örgütlülüğü oluşmuştur. Bu böyle göz ardı edilecek bir durum değil. Haliyle özellikle Türk devleti ve erkek zihniyeti, bundan korkuyor" dedi.

Erkek egemen sistemde kadınların iradesinin, varlığının, gücünün yok sayıldığını, kadının erkek egemen ideoloji ile kuşatıldığını söyleyen Güler, "Bunu kırıp aşan bir kadın örgütlülüğü bu sistemleri korkutmakta. O yüzden de Güney Kürdistan'da özellikle kadınlar hedef alınmakta. Özellikle örgütlü, bilinçli kadınları hedef alarak yok etmek istiyorlar. Gözdağı vermek istiyorlar. Bunlar örgütlü olan kadınları geri adım attırmaktan ziyade kadınlar daha güçlü, dört elle kendi mücadelesine sarılıyor" ifadelerini kullandı.

'KADINLAR HER ALANDA ÖRGÜTLENMELİ'
Egemen hiçbir devletten bir beklenti içinde olunmayacağını söyleyen Güler, BM gibi kendilerine büyük roller atfeden kurumların sözlerine bağlı olması gerektiğini söyledi. Güler, "Sadece kendi kurduğu yasalara sahip çıksalar, sorumluluklarını yerine getirseler eminiz birçok sorun çözülür" dedi.

Ezilen halkların ortak mücadelesine dikkat çeken Güler, son olarak şunları söyledi: "Bin yıllardır halk imparatorluklara, krallıklara, firavunlara karşı direnmiş ve kazanmış. O yüzden ulus devlete karşı da ancak halklar birleşirse yenebilir, alt edebilir. En çok hedef gösterilen kadınlar ve gençlerdir. Kapitalizmin eritip yok etmek istediği kimlik gençlik ve kadın kimliğidir. O yüzden bu süreci ileriye taşıyacak, kalıcı bir çözüme ulaşabilecek güç varsa o da kadın ve gençliktir. Kadınlar şunun farkında olmalıdır; Güçlenirsek, örgütlenirsek var olacağız. Örgütlülük kimliğimizi yaratır. O yüzden güçlenmek, örgütlenmek, bilinçlenmek lazım. Kadınlar kimliğine sahip çıkmalı ve bu savaşa, soykırıma, saldırılara karşı sesini daha güçlü çıkarmalı."