27 Eylül 2024 Cuma

Hatimoğulları: Devlet yoktu, hiçbiriniz yoktunuz!

Depremin ilk anlarından itibaren deprem bölgesinde bulunan HDP milletvekili Tülay Hatimoğulları, devletin deprem bölgesinde gösterdiği acziyeti tek tek anlatarak, "Bu kürsüden çıkıp konuşma hakkına asla sahip değilsiniz. Bu iktidar derhal istifa etmelidir, bir dakika bile burada kalamazsınız" ifadelerini kullandı.

Depremin ilk saatlerinden beri deprem bölgesinde bulunan ve haftalardır tüm bölgede depremzedelerle görüşen ve dayanışmayı büyüten Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana milletvekili Tülay Hatimoğulları, deprem nedeniyle çalışmasına ara verilen Meclis'in açılışı sonrası kürsüden söz aldı.

Depremde yaşamını kaybeden herkese rahmet ve yaralılara acil şifalar dileyen Hatimoğulları'nın konuşmasının tamamı şu şekilde: "Ben de depremin olduğu ilk saatlerde yola koyulanlardanım çünkü benim ailemin yaşadığı mahallede şu an beş ev ayakta ve mahallenin tamamı yıkılmış durumda. Şu an doğru dürüst ne bir komşumuz kaldı, ne bir yakınımız kaldı. Ve burada bugünden itibaren AKP ya da MHP sıralarından çıkıp 'Depremin yaralarını sardık' demeye hiç kimse sakın ve sakın bu cüreti göstermesin. Siz yara sarmadınız. Depremin ilk saatlerinden itibaren ben oradaydım. Bazı bölgelerde 2 gün, bazı bölgelerde 3 gün boyunca devlet yoktu, yoktu, yoktu! Hiçbiriniz yoktunuz! 

'DEFOLUN GİDİN DİYECEKLER SİZE'
Ailesini kaybetmiş olan hangi siyasi partiden olursa olsun, başım gözüm üstüne, aynı acıyı yaşadık. Herkese baş sağlığı diliyorum. Ama giderken radyoda dinledim, Milli Savunma Bakanı 'Askerimizle enkaz kaldırma çalışmalarındayız' dedi. Bir tane asker yoktu! Çatlamış yolları, mandalina sandıklarıyla yurttaş trafik polisliği yaptı adeta. Enkazda insanlar, içeriden sesleri duyuyorduk, 'Kurtarın bizi' diyen sesleri. Dışarıda ailelerin çığlığına ortak olduk, 'Geliyoruz, biraz dayanın' diye. Önlüklü AFADçılar geldi, elinde bir kürek, bir kazma yoktu. Küreği benden istediler, kepçeyi Samandağ Cumhuriyet mahallesinde ben buldum, küreği ben verdim onlara. Ağlayan AFADçıya tanık olduk, 'Elimiz kolumuz boş gönderildik, yurt dışından gelen ekiplerin ekipmanını kullanacağız' demişler onlara. Oysa yurtdışından gelen ekiplerin Adana Havalimanında nasıl bekletildiğine de ben tanığım. Oradan oraya nasıl havale ettirilmeleri gerektiğine, AFAD'la olan protokollerinin karşılığının verilmediğine canlı tanık benim.

Burada çıkıp kimse hikaye anlatmasın. Utanç verici bir şey ya. Yüzü olan Kızılay'ın yüzüne tükürür. Kızılay çadır sattı, kan sattı, konserve sattı. Biz ise yana yana çadır aradık, yana yana su aradık, yemek aradık; akrabalarımıza, ailelerimize, komşularımıza vermek için. Gidin bakın, bugün Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı açıklama üstüne açıklama yapıyorlar. Gidin herhangi bir deprem bölgesine, normal yurttaşla, önceden planladığınız değil, gerçek yurttaşla gidin konuşun. 'Defolun gidin' diyecekler size, 'Gelmeyin' diyecekler, 'Yoktunuz' diyecekler. Demeye de devam edecekler, çünkü 3 haftayı geride bıraktık bu depremde, devlet hala yok.

'BU İKTİDAR DERHAL İSTİFA ETMELİDİR'
Bakın bugün bizim bir görevimiz de bu parlamentoda depremzedelerin taleplerini kararlaştırarak, burada onların yaralarını sarmaktır. Depremzede hala çadırsız, hala kuru gıdaya muhtaç, hala hijyen malzemesine muhtaç ve toplumsal dayanışma ağları bunları hala karşılamaya çalışıyor. Şimdi ise toplumsal dayanışma ağlarına operasyon üzerine operasyon çekmeye çalışıyorsunuz, utancın daniskası! Bakın bir tane depremzede ne dedi biliyor musunuz? Dedi ki 'Bir utanç müzesi kurmalıyız.' Bir depremzede, hayatta tanımadığım. 'Ve bu utanç müzesinde AKP iktidarının, yandaşlarının fotoğraflarını sergileyeceğiz.' Yüzyılın utancıdır bu, yüzyılın utancıyla yaşayacaksınız, bu yüzyılın utancıyla bu iktidardan alaşağı edileceksiniz, bunu böyle bilin.

Acımız çok derin, yaramız çok derin. Kentlerimiz yıkıldı, hala kentlerimiz üzerinde 'Nasıl ticaret yaparız' diyen içi bomboş AFAD, içi bomboş Kızılay'la karşı karşıyayız. Bu kürsüden çıkıp konuşma hakkına asla sahip değilsiniz. Bu iktidar derhal istifa etmelidir, bir dakika bile burada kalamazsınız. Bundan sonraki süreçte bu parlamentonun en temel görevi: Depremzedelerin yaralarını nasıl saracağız? Depremzede evi yıkılmış, ertesi gün ne olacağını bilmiyor, nasıl bir sabaha uyanacağını bilmiyor. Burada bizim hep birlikte meslek odaları, kitle örgütleri, depremzedelerle birlikte yeniden kentlerimizi nasıl inşa edebileceğimizi konuşmak zorundayız. Beşli çeteyle, tüccarlarla değil, çadır satanlarla değil. Gerçekten kamusal anlayışla bizim buna çözüm üretmemiz lazım. Bugün depremzede bunları bekliyor: Evim yıkıldı ne olacak? Yerine kim, ne inşa edecek? Ne karşılığında bu evler bize verilecek? Göç mü ettirileceğiz? Bütün bu soruların yanıtlanması gerekiyor, yanıtlaması gereken de bu parlamentodur."

Hatimoğulları, konuşması boyunca AKP ve MHP vekilleri tarafından hakaretler ve tehditlerle provoke edilmek istendi.