30 Mayıs 2025 Cuma

Metin Botan yazdı | Emperyalist kapitalist sistemin Suriye pratiği

Suriye'de de HTŞ ve Golani'nin iktidara getirilmesi, kapitalizmin ve onun faşist patronlarının kendi çıkarları için neleri yapabileceklerinin en açık göstergesi oldu. Emperyalist ABD ve onun yeni dünya düzeni kurucusu faşist şefi Trump adeta marifetiyle övünerek yeni geliştirilmiş bir ürünü piyasaya sunar gibi sunuyor Golani'yi. Oysa ikiz kulelere saldırı düzenleyen El Kaide yöneticilerinden değil miydi Golani. Evet! Yine bir dönem DAİŞ'le de ilişkili değil miydi? Evet. Sonra Heyet Tahrir el Şam'ı (HTŞ) kurarak kendi örgütünü kurmadı mı? Kurdu. Öyleyse bu kadar cihadist ve selefi bir geçmişi olan birini niye bu kadar allayıp pullayıp pazarlıyor emperyalistler?

Her şey su yüzüne iyice çıkmaya başladı. İtiraflar dizisi sayesinde HTŞ ve Golani'nin iktidara getirilmesi varsayım olmaktan çıktı. HTŞ'nin kurucusu Golani ile ABD ve İngiltere'nin nasıl ilişki kurduğu, nasıl eğitildiği, hazırlandığı sır olmaktan çıktı, hatta övünç kaynağı haline getirildi. Aslında çok da yabancısı olmadığımız bir yöntemdi emperyalistlerin izlediği bu yol. Afganistan'da Taliban'ın Sovyetlere karşı savaştırılması ve iktidara getirilmesi en bilinen örneklerden. Sonrasında eski Sovyet Cumhuriyetlerinde, Güney Amerika'da, Güney Asya'da, Afrika'da, Kafkaslarda sayısız darbe ve katliamlarla devşirmeler ve işbirlikçilerin nasıl iktidara getirildiğini biliyoruz.

Suriye özgünlüğüne biraz bakalım. Emperyalistler arası rekabet hem onun geldiği aşama bakımından hem de emperyalist kapitalizmin tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar yoğunlaştığı, merkezileştiği, tekelleştiği, silahlandığı ve dünyayı her karışına kadar yeniden parçalamak ve paylaşmak istediği bir döneme girmiş bulunuyoruz. Öyle bir dönem ki şimdiye kadarki bütün uluslararası hukukun ve uluslararası anlaşmaların çöpe atıldığı, gücü yetenin istediğini yapma hakkını kendinde gördüğü, istediği her yeri işgal ettiği bir dönem.

Suriye'de de HTŞ ve Golani'nin iktidara getirilmesi kapitalizmin ve onun faşist patronlarının kendi çıkarları için neleri yapabileceklerinin en açık göstergesi oldu. Emperyalist ABD ve onun yeni dünya düzeni kurucusu faşist şefi Trump adeta marifetiyle övünerek yeni geliştirilmiş bir ürünü piyasaya sunar gibi sunuyor Golani'yi. Oysa ikiz kulelere saldırı düzenleyen El Kaide yöneticilerinden değil miydi Golani. Evet! Yine bir dönem DAİŞ'le de ilişkili değil miydi? Evet. Sonra Heyet Tahrir el Şam'ı (HTŞ) kurarak kendi örgütünü kurmadı mı? Kurdu. Öyleyse bu kadar cihadist ve selefi bir geçmişi olan birini niye bu kadar allayıp pullayıp pazarlıyor emperyalistler? Kuşkusuz bölgesel ve dünyasal çıkarları için diyeceğiz. Ve bunun için de yeterince veri sunulabilir. Ama bu yeterli mi? Hayır.

Öyleyse nedir olmakta olan? Emperyalist kapitalist sistem ve onun burjuvazisi dünyayı ekonomik, siyasi, nüfussal, coğrafi ve her türlü yeniden paylaşmak, pazarlamak için zaten kıyasıya ucunda yeni bir emperyalist paylaşım savaşının göründüğü bir rekabete girişmişler. Dünyanın her tarafında irili ufaklı savaşlar yürütüyorlar. Bu savaşlar da ihtiyaçlarını karşılamıyor. Bu rekabetin sonu kaçınılmaz bir biçimde emperyalist bir dünya savaşına doğru evrilmektedir. Bu savaşlara toplumun her kesimi, her tabakası, her sınıfı alıştırılmalı, akılları dumura uğratılmalı, kanıksayacakları bir şey kalmamalı. Kalmamalı ki hiçbir şey yadırganmasın. Emperyalist küreselleşmenin propaganda makinesi işte tıpkı emperyalist tekelci sermayenin tanklarının, toplarının saldırdığı gibi onu tamamlayan, onunla eş güdümlü psikolojik savaş araçlarını devreye koyuyor.

Özellikle de ezilenlere karşı her türlü aracı sınırsızca kullanarak bir savaş yürütüyor. Suriye'de kendi çıkarları doğrultusunda iktidar değişikliği için HTŞ'nin ve Golani'nin hazırlanması, iktidara getirilmesi, ardından piyasaya sunulması tam da bu ideolojik-psikolojik savaşın yeni biçimlerinden birisidir.

Kitleler neye alıştırılıyor? Birkaç bakımdan önemli. Birincisi; politik islamcı kesimin toplumsal tabanına, HTŞ ve Golani'nin, ABD emperyalizminin, petrol zengini gerici despotik diktatör körfez devletlerinin çıkarları doğrultusunda nasıl da hizmetine girdiği gösterildi. Hedef: Hangi renkten olursan ol ilkesiz ol. Emperyalist kapitalist sisteme teslim ol. Golani ve HTŞ örneğinin antiAmerikancı ve antiemperyalist politik islamcı tutarlı kesimler için ideolojik saldırının da bir parçası olduğunu görmemek zor değil. Her şey teslim alınabilinir, her şey alınıp satılabilinir, her şeyden vazgeçilebilinir. Yaratılan örnek ve ideolojik saldırının bir boyutu bu.

İkincisi; emperyalist kapitalist sistemin karşısında kimse duramaz. Her kim olursan ol emperyalist kapitalist sistemle işbirliği yapmak zorundasın. Oluşturulmaya çalışılan algı, ideolojik saldırı bu. Eğer bu kuşatmanın dışındaysan hangi biçimde olursa olsun tasfiye edilirsin. Hindistan'da, Sri Lanka'da, Türkiye'de, Kürdistan'da, Filistin'de, Yemen'de ve daha birçok bölgede uygulamada olan bu.

Üçüncüsü; yeter ki emperyalist kapitalist sistemin çıkarları doğrultusunda konumlan, sen de sana sunulan bu iktidar olanağından nemalanabilirsin. Golani ve HTŞ'nin biraz islamcı, biraz Arap milliyetçisi, biraz kapitalist olması bundandır. Her şeyden biraz. Tam bir postmodern kolaj. Emperyalist kapitalist sistemin geliştirdiği son örnek HTŞ ve onun lideri Golani oldu böylece: Postmodern islamcılık.

Dördüncüsü; Filistin halkına soykırım saldırılarında bulunan siyonist İsrail devletine karşı baştan edilmiş biatin karşılığı olarak direnişçi Filistinlilerin kamplarının basılması ve yöneticilerinin sınır dışı edilmesi oldu. İlkesizliğin, tutarsızlığın, takiyeciliğin en uç örneklerinden birisi duruyor karşımızda: Postmodern islamcılığın taşeron iktidarı. Hocası kim? Faşist şef Erdoğan. Peki kendi mazlum halkına karşı bu en aşağılık insanlık suçunu işleyenlerle iş tutan kim? HTŞ ve Golani!

On binlerce insanın öldürüldüğü ve hala sayısı bilinmeyen insanların enkazların altında kaldığı Gazze'de towerların yapılacağı reklamlar izletiliyor bizlere. İnsanın, aklı, beyni, vicdanı, ahlakı, etik değerleri, insana ait olan ne varsa yok ediliyor. Kapitalizmin ürettiği her türlü alçaklığa alıştırılmaya çalışılıyor insanlık. Durum bu. Dünya böyle bir dünya. Kapitalizmi kapitalizm yapan ne varsa durdurulmazsa, yok edilmezse dünyayı barbarlık bekliyor.

Beşincisi, emperyalist kapitalist sistem bir dünya savaşına hazırlanıyor. Bundan dolayıdır ki özellikle direniş odaklarına karşı teslimiyeti dayatan topyekun bir savaş/saldırı yürütülüyor. Faşist sömürgeci Türk devleti Kürt halkına karşı saldırganlığın cesaretini işte bu konjonktürden de alıyor. Dünyada sayılı direniş merkezlerinden birisi olan Kürt özgürlük hareketi işte böylesine kapsamlı uluslararası emperyalist kapitalist sistemin saldırılarıyla da karşı karşıya kaldığı içindir ki aynı zamanda reformist bir yola girdi.

Emperyalist kapitalist sistemin bütün ezilenlere ve direniş merkezlerine karşı yürüttüğü bu savaşın içeriğini, kapsamını, derinliğini anlamayan devrimci, demokrat, ilerici kesimler Filistin direnişini anlayamamış, kavrayamamıştır. Kürt ulusal hareketinin girdiği yola rağmen Kürt halkının ulusal demokratik haklar mücadelesinin başarısı için onunla yan yana yürümek yerine, faşist şeflik rejimine karşı, onu gerileten, ona darbeler vuran ve politik özgürlüğün kazanılmasının yolunu açan mücadeleden uzak duruyorlar. Böyle yaparak teslimiyetçi ve reformist sürecin parçası olmaktan kurtulamıyorlar.

Emperyalist küreselleşme ve onun işçi sınıfı, halklar, inançlar, kültürler, doğa ve kadın düşmanı politikaları karşısında tutarlı, ilkeli, militan, sömürüye ve sömürgeciliğe karşı ezilenden ve emekçiden yana pratik politik hat izleyemiyorlar. Seyircilik, kaydedicilik tasfiyeciliğin ve reformizmin günümüzde görünür biçimlerinden birisidir.

Emperyalist kapitalist sistemin ve onların uyguladığı politikaların en temel unsurlarından birisi de her şeye karşı izleyici, seyirci, kaydedici toplum yaratmaktır. Gazze'de olduğu gibi sekülerlik, ilericilik adına katliamlara, soykırımlara seyirci kalmaktır. Kürt halkının en demokratik ulusal hakları için faşist şeflik rejimiyle kavgaya tutuşmak yerine kırk dereden su getirerek tam da emperyalist kapitalist sistemin yaratmak istediği solculuğun kulvarına girmiş oluyorlar. Bizlere içirilmek istenen bu zehre karşı tek yol, bütün ezilenler için, bütün sömürgecilere, sömürücülere, onların yoz, çürümüş, kokuşmuş erkek egemen kapitalist sistemlerine karşı savaşmaktır. Devrimciler için her türlü araç ve yöntemle kavgaya tutuşmaktan başka bir yol yok. Orta yol da yok.