29 Eylül 2024 Pazar

'Türkiye'nin nükleer santral enerjisine ihtiyacı yok'

İklim Adaleti Çukurova kervanı, Mersin'e ulaştı. Mersin'de yapılan açıklamada Türkiye'nin nükleer enerji santraline ihtiyaç duymadığı bir kez daha yinelendi. Ekolojistler, "Akkuyu nükleer enerji santrali sözleşmesi derhal feshedilmeli ve inşaat durdurulmalıdır, Sinop ve İğneada'da yapılması düşünülen projeler iptal edilmelidir. Doğayla ve yaşamla barışık enerji politikasında ne nükleere ne de fosil yakıta yer vardır" dedi.

Antakya'dan yola çıkan İklim Adaleti Çukurova kervanına katıl" şiarıyla başlatılan yürüyüş Mersin'e ulaştı. Kitle Mersin balıkçı barınaklarında bir açıklama yaptı. Eyleme Mersin Nükleer Karşıtı Platform, Ekoloji Birliği, İHD Mersin Şubesi, Mersin Emek ve Demokrasi Platformu'nun da bulunduğu çok sayıda çevre örgütü katıldı. "Nükleer santral istemiyoruz", "Çukurova kervanına katıl, termik santralleri kapat" yazılı pankartların açıldığı eylemde,  Akkuyu Nükleer Enerji Santrali inşaatının durdurulması ve sözleşmenin feshedilmesi

'TÜRKİYE'NİN NÜKLEER ENERJİ SANTRALİNE İHTİYACI YOK'
İktidarın nükleer enerji tutkusunun esiri olduğunu ve Türkiye'nin nükleerden üretilecek elektrik enerjisine ihtiyacı olup olmadığı sorgulanmadan bir stratejik yol haritası yapmadan, nükleer enerji sektörünü düzenleyecek kurumsal yapı ve mevzuat yeterinde oluşturmadan Rusya Federasyonu ile Akkuyu nükleer enerji santrali projesine girişildiği kaydedilen açıklamada, "Üstelik, ticari bir anlaşma olmasına karşın, nükleer enerji santrali sözleşmesi TBMM'de onaylatılmış, bu şekilde uluslararası bir sözleşme vasfı kazanarak, dokunulmazlık kazanmasına gayret edilmiştir. AKP hükümeti tarafından nükleer enerji santrali kurulumuna başlarken yukarıda belirtilen politika uygulanmamış olsaydı bile Türkiye'nin ne bugün ne de ileride nükleer enerji santraline ihtiyacı yoktur" denildi.

GEREKÇELER
Nükleer enerjiden vazgeçilmesi çağrısı yapılan eylemde, şu maddeler sıralandı:
🔹"Türkiye'nin mevcut elektrik üretimi kurulu gücü ve devam eden proje stokları dikkate alındığında, en az 5 yıl boyunca yeni yatırıma ihtiyacı yoktur. Bundan sonrası için de rüzgar ve güneş enerjisi yeterli olacaktır. Özellikle dağıtık kuruluma imkan sağlayan, enerji bağımsızlığını artıran ve bu yönüyle de demokratik enerji olarak adlandırılan güneş enerjisinde bugün, kapasitenin sadece yüzde 3'ü kullanılmaktadır.
🔹Akkuyu santralinin üreteceği elektrik enerjisi miktarının yarısına, 15 yıl boyunca bir devlet şirketi olan EÜAŞ tarafından 12,35 ABD cent/kwH gibi çok yüksek bir fiyatla alım garantisi verilmiştir. Bunun anlamı, ham madde maliyeti sıfır olan rüzgar ve güneşten daha ucuza elektrik üretmek yerine, elektriği pahalıya mal etmek ve halkı enerji yoksulluğuna iten fahiş elektrik faturalarının daha da zamlanmasıdır.
🔹Stratejik açıdan Türkiye, enerji sektöründe doğalgaz, kömür ve petrol ithalatında Rusya'ya bağımlı hale gelmiştir. Nükleer enerjinin Rusya denetiminde üretilmesi, bu ülkeye bağımlılığı iyice artıracaktır. Zira santralin sahibi bir Rus devlet şirketi olan Rosatom, ana yapımcı da başka bir Rus şirketidir. İnşaat arazisi Rus şirkete bedelsiz verilmiş, vergi muafiyetleri sağlanmış, daha da vahimi atıklar, Rus şirketin sorumluluğundan çıkarılmış ve on binlerce yıl radyoaktivitesini koruyacak olan bu atıkların toprağa ve yeraltı sularına karışmadan nasıl bertaraf edileceği meselesi Türkiye'ye bırakılmıştır. Üstelik bugün halen nükleer enerji santrallerinin atıklarının tam olarak bertaraf edildiği bir yöntem mevcut değildir.
🔹Nükleer santrallerin ticari ömürlerini doldurduktan sonra söküm bedelleri de ilk tesis kurulum bedelleri kadar yüksektir ve bu bedel Akkuyu'da Türkiye'nin sırtına yüklenmiştir.
🔹Kurumsal yapı ve mevzuat doğru dürüst oluşturulmadan yapımına başlanan santralde denetimin layıkıyla yapılması yönünde endişeler oluşmaktadır ve bu durum, işletim sürecinde ciddi teknik sorunlara yol açabilir.
🔹Nükleer santral inşaatı bölgesi, sadece Ecemiş fayı nedeniyle değil, Kıbrıs Dalma Batma Kuşağı, Ölü Deniz Kırığı, Güney Ege Dalma Batma Kuşağı ve 4. Doğu Anadolu kırıkları nedeniyle de depreme yönelik endişeler doğurmaktadır. Akkuyu Nükleer santrali projesinin mühendislik ve inşaat çalışmalarında deprem riskinin gereken düzeyde değerlendirilmediği yolunda kaygılar bulunmaktadır.
🔹Nükleer santrallerde kaza riski her zaman mevcuttur ve geniş bir coğrafyada, bedelini tüm canlıların ödeyeceği, on yıllarca sürecek ağır yıkımlara yol açacaktır."

'RADYOAKTİF ATIKLARIN BERTARAFI DİKKATE ALINMALI'
Halkın, meslek odalarının ve ekoloji örgütlerinin yıllardır öne sürdükleri gerekçeleri ve talepleri dikkate alınmadan inşaatına devam edilen Akkuyu Santrali, iktidarın siyasi bir şovu olarak 2023'te bir reaktörün açılışına yetiştirilmeye çalışıldığına dikkat çekilen açıklamada, "Bu yetiştirme telaşesinin de etkisiyle ve özensiz çalışmayla temel inşaatında çatlaklar meydana gelmiş, santralin inşasındaki iş güvenlik önlemlerinin göz ardı edilmesi nedeniyle işçi ölümleri meydana gelmiştir. Rus şirket, çözümü yerli inşaat şirketini devre dışı bırakmakta bulmuştur. Nükleer lobileri ve işbirlikçileri olan bazı hükümetler, nükleer enerjiyi 'yeşil enerji' olarak pazarlama gayretindeler. Bu tam anlamıyla bir 'yeşil boyamadır'. İşletimi sırasında sera gazı salımı yapmaması, nükleeri temiz ve sürdürülebilir enerji olarak nitelendirmeye yetmez. Bunun için doğaya ve insanlara olan etkiler bütüncül bir bakışla ele alınmalı, kaza riski ve radyoaktif atıkların bertarafı mutlaka dikkate alınmalıdır" denildi.

'RADİKAL BİR TOPLUMSAL DEĞİŞİME HAZIR OLMALIYIZ'
Türkiye'nin ne bugün ne de ileride nükleer enerjiye ihtiyacı olmadığının altı çizilen açıklamada, "Bu nedenle Akkuyu nükleer enerji santrali sözleşmesi derhal feshedilmeli ve inşaat durdurulmalıdır, Sinop ve İğneada'da yapılması düşünülen projeler iptal edilmelidir. Doğayla ve yaşamla barışık enerji politikasında ne nükleere ne de fosil yakıta yer vardır. İhtiyacımız olan, doğayla yitirdiğimiz bağı yeniden kurmak, doğal varlıkları acımasızca sömürmekten ve tüm gündelik yaşantımızı kaplayan tüketim çılgınlığından kurtulmaktır. Devamlı tekrar edilen 'sürdürülebilirlik' kavramına gerçek anlamını vermek ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak, hemen şimdi radikal bir toplumsal değişime hazır olmalıyız" ifadeleri kullanıldı.