İstanbul Barosu davası yarın devam edecek

İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ile baronun yönetim kurulu üyelerinin görevlerine son verilmesi talebiyle açılan davanın ikinci duruşması bugün görüldü. Davaya bir günlük ara verildi.
Türk devletinin SİHA saldırısıyla katledilen gazeteciler, Cihan Bilgin ve Nazım Daştan ile ilgili yaptıkları açıklama nedeniyle İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ile baronun yönetim kurulu üyelerine, "örgüt propagandası yapmak" ve "basın yoluyla halka yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak" iddiasıyla açılan davanın ikinci duruşması İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri'deki Marmara Hapishanesi yerleşkesindeki 1 nolu duruşma salonunda görüldü.
Duruşmaya yargılananlar ve avukatların yanı sıra çok sayıda ulusal ve uluslararası baro başkanları ve üyeleri katılım sağladı.
ÇAĞLAYAN TALEBİ
İlk duruşmada ifadesi alınmayan İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi Metin İriz, yargılamanın Silivri'den İstanbul Adliyesi'ne taşınmadığı sürece savunma yapmayacağını belirtti. İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ise duruşmanın başka bir salonda görülmesini istedi. Kaboğlu, yargılamanın adil yargılanma ilkeleriyle bağdaşmadığını belirterek duruşmanın Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi'nde yapılması gerektiğini belirtti.
Hrant Dink ve Tahir Elçi cinayetlerini hatırlatan Kaboğlu, "Dosyaları okuduktan sonra bu cinayetlerin kolluk-savcılık-yargı üçgeninde nasıl gerçekleştiğini gördüm. Geçtiğimiz günlerde emniyet 'İstanbul Barosu Başkanı'nın korunmaya ihtiyacı yoktur' demişti" diyerek adalet talebinde bulundu.
Baro yönetiminin duruşmanın İstanbul Adliyesi'ne taşınmasına ilişkin taleplerine ilişkin savcı, "yargılamanın güvenli şekilde sürdürülmesi için yargılamanın mevcut salonda sürdürülmesini" istedi. Mahkeme heyeti bunun üzerine talebi reddetti
'ADALET BAKANLIĞI KENDİ GENELGESİNİ İHLAL ETTİ'
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, dosyada herhangi bir suç unsurunun olmadığını belirterek şöyle konuştu: "Görece kolay çözülmesi gereken bir dosya olduğunu düşünüyoruz ancak içimiz rahat değil. Biz bu dosyaya böyle bakamıyoruz. Bunun iki nedeni var. Birincisi soruşturma süreci rutinin dışında ilerledi. Soruşturmanın başlatıldığı gün Adalet Bakanlığından soruşturma izni geldi. Böyle başka bir örnek göremezsiniz. Adalet Bakanlığı bunu yaparken kendi genelgesini ihlal etti. Çünkü bir acele var. Peşinden de davaname süreci başlatıldı. Baro yöneticilerinin görevleri dışında faaliyet yürüttükleri iddiasıyla görevden alınması istemiyle davaname hazlandı. Aynı başsavcılık davanamede de usulsüzlük yaptı. Soruşturma ve davaname usulüne dair kaygı yaratan gelişmeler yaşandı. Bu nedenle hukuki sınırlar içerisinde yapacağımız savunmaların adaleti sağlayacağı fikrinde değiliz. Biz mahkemeden kaygılarımızı giderecek bir yargılama bekliyoruz. İkinci sebebi de bazen savunduğunuz alan riskli olabilir, bazen bu riske rağmen hakkın savunusu gerekebilir. Bazen devletin ve kamuoyunun rahatsız olacağını bilerek hakkı savunmak avukatların görevidir."
'ASKERİ FAALİYETLER ELEŞTİRİLEMEZ DEĞİL'
Askeri faaliyetlerin eleştiriden muaf olmadığını belirten Sağkan, Roboskî katliamını anımsatarak "Savcılık 'kaçınılmaz hata' dedi. Savcılık bunu yapamaz. Savcılık iddianame hazırlar, yargılama yapılır, buna ancak mahkeme karar verir. Bunu yapmadan savcılık dosyayı kapatamaz" dedi. Yöneltilen suçlamaların maddi bir temeli olmadığını belirten Sağkan, "Savcılık iddianamesinde buna dair hiç bir şey yok. Buna rağmen dava açılmış olmasının sıkışmışlığını yaşıyoruz" dedi.
BEYANLARDAN SONRA DURUŞMAYA BİR GÜNLÜK ARA VERİLDİ
Duruşmada çok sayıda il barosu başkanı beyanlarda bulundu. İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz, "Barolar hukukun üstünlüğünü korumakla yükümlüdür. Biz esas amaçlarımızı yerine getiriyoruz. Bunu yaparken de linç ediliyoruz" dedi. Baro yöneticilerinin bugün yaşadıklarını göze alarak görev aldıklarını ifade eden Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu, "1969'da elde ettiğimiz bağımsızlık hakkımız bugün yargılanıyor. Baroların görevi iktidarın hoşuna gidecek şeyleri söylemek değil, hukuku savunmaktır" dedi.
Bursa Baro Başkanı Metin Öztosun, "İktidar temsilcileri 'hukuk üstündür' dese de istatistiki veriler bu söylemlerin ne kadar boş olduğunu gösteriyor. En temel anayasal haklar yok sayılıyor, yok ediliyor. Tüm hukuk sistemini altüst eden, hukukun araçsallaştırıldığı kararlarla karşı karşıyayız. Bu tip dava ve kararlarla ülkemiz otoriter bir rejim altına alınmak isteniyor. İstanbul Barosu davası da bu örneklerden biridir" dedi. Silivri'nin yargısal bir tecrit mekanı olduğunu belirten Muş Baro Başkanı Kadir Karaçelik, mahkemenin duruşmanın İstanbul Adliyesi'ne taşınması talebine dair verdiği ret kararını eleştirdi.
Siirt Baro Başkanı Muhammed Alptekin ise yargılamaların tümünün canlı yayınlanması gerektiğini belirterek, "Bu salonda ne bir fail ne de bir fiil var. Buraya gelmemizin tek nedeni tarihin neresinde durduğumuzun not düşülmesidir" diye konuştu.
Baro il başkanları ve avukatların beyanlarından sonra mahkeme heyeti duruşmanın 10 Eylül saat 10.00'da devam etmesine karar verdi.