12 Eylül 2025 Cuma

Komisyonun 8'inci toplantısında sendikalar dinlendi

Süreç kapsamında Meclis'te kurulan komisyonun 8'inci toplantısında sendikalar sürece ilişkin değerlendirmelerini paylaştı.

Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı'yla başlayan süreç kapsamında Meclis'te kurulan komisyon, 8'inci kez toplandı.

Komisyonun dün gerçekleştirilen toplantısında, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hak-İş), Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen), Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (Türkiye Kamu-Sen) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) dinlendi.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, komisyonda dile getirilen önerilere değindi ve "En kısa zamanda olgunlaştırmak ve bir nihai sonuca ulaştırma komisyonumuzun başlıca görevidir" dedi.

YALÇIN: PKK BÜTÜN ÜLKELERDE SİLAH BIRAKMALI
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, "Devlet kuşatıcı ama kararlı olmalı. Terörü cesaretlendirecek hiçbir adım söz konusu olmamalı" diyerek, sömürgeci savaşa devam edilmesini istedi. Göbekten bağlı olduğu AKP'nin Gezi, 7 Haziran korkusunu paylaşan Yalçın, "Çözüm sürecinde tüm iyi niyet ve çabalara rağmen yaşanan olumsuzluklardan ders çıkarılmalı" dedi. Yeni bir anayasa yapılmasını isteyen Yalçın, "Terörün mağdur ettiği vatandaşlarımızın acısı politize edilmemeli, toplumsal vicdanın ortak paydası olmalıdır. Şehitlerimizin hatırası, gazilerimizin fedakarlığı, annelerimizin gözyaşı bu sürecin kırmızı çizgisi olmalıdır" diyerek, yeni anayasada tekçi ve ırkçı politikaların yine "milli birlik" diye topluma dayatılmasını istedi.

"Terör örgütü PKK sadece Türkiye ve Irak'ta değil, hangi adı taşırsa taşısın bütün ülkelerdeki bileşenleriyle birlikte silah bırakmalıdır" diyen Yalçın, yandaş sendika başkanı olarak işçi ve emekçilerin sürece katkı sunması için nasıl adımlar atması gerektiğini konuşmak yerine, AKP'nin temsilcisi gibi konuştu.

KAHVECİ: SÜREÇ, EKONOMİK ENTEGRASYONLA BİRLİKTE ELE ALINMALI
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci'nin gündeminde ise sermayenin Kürdistan'daki planları vardı. Süreçle birlikte Kürdistan'ın "Kamu hizmetleri açısından değil, sosyal ve ekonomik gelişim açısından da cazibe merkezine dönüşmesinin mümkün" olacağını kaydeden Kahveci, "Bu dönüşüm bölgenin daha homojen bir kimliğe sahip olması imkanını sağlayacaktır" dedi. Bu öneriyle, Kürdistan'ın demografik yapısının değiştirilmesini isteyen Kahveci, inkar ve asimilasyon politikalarının sözcülüğünü yaptı. Kahveci, "Terörün bitmesi" dediği sürecin sadece "silah bırakma zemininde değil, aynı zamanda bölgesel diplomasi, ekonomik entegrasyon, kamuoyu desteği ve ulusal bütünlük perspektifiyle birlikte ele" alınması gerektiğini belirtti.

KOÇAK: İNKAR VE ASİMİLASYON SORUNU BÜYÜTÜYOR
Ardından KESK Eş Genel Başkanları Ayfer Koçak ve Ahmet Karagöz söz aldı. Kürt sorununda inkar, asimilasyon ve güvenlikçi politikaların Kürt sorununu büyüttüğüne işaret eden Koçak, Meclisin önünde 2 yol olduğuna dikkat çekti. "Ya tarihsel politik çıkmazların tekrarına mahkum olacak ya da cesaretle bu topraklarda eşitlikçi ve demokratik bir geleceğin kapısını aralayacaktır" diyen Koçak, KESK olarak bu dönemde çok ağır bedeller ödediklerine, defalarca dava ve soruşturmalar geçirdiklerine, çok sayıda sendikacıyı faili meçhul cinayetlerde yitirdiklerine işaret etti. 10 Ekin Ankara katliamını hatırlatan Koçak, katliamda tetikçi olarak kullanılan DAİŞ'li katillerin Antep'ten Ankara'ya dek tek bir arama noktasına takılmadan nasıl geldiğini sordu.

Koçak, OHAL sürecinde KESK'e bağlı sendikaların üyesi 4 bin 259 emekçinin de dâhil olduğu 100 bini aşkın kamu emekçisinin ihraç edildiğini ve "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalayan Barış Akademisyenleri'nin linç edildiğini belirtti.

KESK'TEN 17 ÖNERİ
Ahmet Karagöz ise, KESK olarak komisyona 17 maddelik önerilerini sundu. Önerilerin bazıları şunlar: 
"🔹 Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu olmak üzere temel hak ve özgürlüklere ilişkin yasalar yeniden düzenlenmelidir. 
🔹Seçimlerde 'Türkçeden başka dillerin kullanılmayacağına' dair yasa hükmü değiştirilmelidir.
🔹Yerel yönetimlerin yetkileri artırılmalı, her şeyi merkezden yönetmek anlayışı terk edilmelidir.
🔹Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere konulan demokratikleşme ve çalışma yaşamına dönük tahribat niteliğindeki çekinceler derhal kaldırılmalıdır.
🔹Tutuklanan ve yargılanan çocuklar için acilen yasal düzenleme yapılmalı, cezalandırılmak yerine eğitim hakları güvence altına alınarak okullarına geri dönüşleri sağlanmalıdır.
🔹Kürt halkının anadilini yok sayan kamusal hizmet anlayışından vazgeçilmelidir."

AĞAR: MİSAK-İ MİLLİ SINIRLAR KIRMIZI ÇİZGİMİZ
Türk-İş Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar ise, "Türk-İş üyesi işçiler de çalıştıkları şantiye ve tesislerde saldırıların hedefi olmuş, buna rağmen görevlerini aksatmadan sürdürmüşlerdir" diyerek, katledilen Kürt işçileri görmezden gelip, ırkçıların yanı sıra kontgerillanın saldırılarının sorumluluğunu Kürt halkına yüklemeye çalıştı. "Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları milletimizin ortak mücadeleyle çizdiği, bedelini şehitlerimizin kanıyla ödediği kutsal sınırlardır" diyen Ağar, Misak-i Milli'nin tekçi sınırlarını dayatmaktan öteye gitmeyeceklerini bir kez daha gösterdi.

Ağar, "Terör suçu işleyenlere karşı" en net duruşun sergilenmesini istedi, "Ülke sınırları dışında, özellikle Suriye'de yaşanabilecek gelişmelerin içerideki bütünlüğümüzü baltalamaması için alternatif planlar hazırlanmalıdır" dedi.

ARSLAN: ÖCALAN'IN ÇAĞRISININ MUHATABI PKK'DİR
Bu sürecin ana omurgasını oluşturan temel esasın 27 Şubat'ta gerçekleştirilen Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı olduğunu belirten Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, "Bu deklarasyonun muhatabı PKK'dir. Ancak PKK'nin sadece Türkiye kanadını değil; Suriye, Irak, hatta İran kanadını da içine alan bir muhataplıktır" diyerek, Öcalan'ın çağrısının muhataplarını belirlemeyi tercih etti. QSD'nin varlığından duyduğu rahatsızlığı uzun uzun dile getiren Arslan, "Ahmed Şara'yla yapılan anlaşmaya rağmen Şam'daki bağlantılarını keserek bölgede bir devletçik olma girişimleri gözden kaçırılmamalıdır" diyerek, tüm derdinin yandaşı olduğu AKP gibi Kürtlerin Suriye'de statü elde etmemesi olduğunu ortaya koydu.

DEM Parti'li belediyelerin binlerce Hak-İş üyesini işten attığı şeklindeki gerçekdışı bilgileri sıralayan Arslan, Diyarbakır ve Van'da polis eşliğinde yapılan ve yıllarca bizzat AKP tarafından örgtlenen Diyarbakır Anneleri denilen düzmece pratikleri örnek verdi. Arslan, Diyarbakır'da sözde nöbet tutan annelerin çocuklarının birçoğunun gerillada olmadığına ise değinmedi.
 
ÇERKEZOĞLU: SAVAŞIN BEDELİNİ İŞÇİLER ÖDÜYOR
Uzun yıllardır Kürt sorununda her zaman barış, kardeşlik ve eşitlikten yana olduklarını söyleyen DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, CHP'ye yönelik kayyum saldırısına değindi. Barışın yalnızca silahların susması değil, insanca yaşam koşullarının sağlanması olduğunu vurgulayan Çerkezoğlu, "Öncelikle, işçilerin örgütlenme ve hak arama konusunda yaşadığı sıkıntıların son bulması, Türkiye'nin işçi hakları konusunda dünyanın en kötü 10 ülkesinden birisi olmaktan çıkarılması, ILO normlarına uyum sağlanması, ILO sözleşmelerin onaylanması, Anayasa'ya aykırı, keyfi grev yasaklarına son verilmesi sadece iş barışını değil, iç barışı da güçlendirecektir" diyerek, savaş ve çatışmaların bedelini en fazla işçi sınıfının ödediğine işaret etti.