15 Temmuz 2025 Salı

Merve Nur İşleyici yazdı | Bir ulu çınarın gölgesinde

Yaşam devam ediyor. Heyhat, ne kadar güçlü de olsan yaşananların izi içimizde bir yerlerde duruyor hala. Hayat bazen saniyeler içinde değişebiliyor. Evet, çoklarımız döndük ölümün kıyısından. Tarih bazen sadece "an"dır. Çoğu kez "an" milat olur. Hayatı ve zamanı mühürleyen "an" oldu bizim için Suruç. İnsan yaşadığı her haksızlık karşısında daha umutlu olmayı başarabilir mi? Biz başardık. Düşlerimiz ve sevgimiz solmadan geldik bugünlere.

Her yıl olduğu gibi bu yılda aldım kalemi kağıdı elime. Bu kez şiirlerle, resimlerle, karikatürlerle veyahut bir Suruç anlatısıyla gelmedim yanınıza. Katliamın üzerinden geçen on yıla bakıp neler hissettiğimden söz edeceğim biraz.

Henüz 20'li yaşların başındayken can yoldaşlarımızla geçirdiğimiz son birkaç saatin ardından bu ülkede her şey tepetaklak oldu. Katliamların ardı arkası kesilmedi, müzakere süreci bitti, binlerce insan tutuklandı, tutsaklıklar yılları aştı, ekonomi veryansın etti, doğa isyana durdu, halk en çok empati kurmayı öğrendi. Çünkü bu ateş çoklarını yaktı.

Evet oradaydık. Ama unuttuk belki üzülmeyi ya da içimize attık en zorlu hisleri. Lakin incitmekten korktuk daima karıncayı, titredik üzerine her canlının. Bizler dalında süzülen bir yaprağa dahi kıyamayan gençlerdik. Büyük hayallerimiz, hedeflerimiz vardı ve bir o kadarını da başarmıştık. Bir yandan da cesurduk; savaşın sürdüğü bir coğrafyada yıkılmış bir kentin inşası için yollara düşecek kadar. Tarih 20 Temmuz'u gösterdiğinde geride kalanlar olarak önce birbirimize sarıldık, sonra adalet için haykırdık. Değişip giden hayatlar arasında yeri geldi bizi anlayacak birini bulamadık, yeri geldi boğazımıza bir düğüm saplandı yaşanan adaletsizlikler karşısında. En çok da konuşmak, anlatmak istedik. Andık kalemle, kitapla birer birer her birini. Adaletsizlik üzerine kurulu bu dünya var olduğu sürece, mücadele ve hak arayışları sürecektir. Zaman değişir, insan değişir, ama yaşananlar geri döndürülemez gerçeklerdir.

Şimdi yeni yüzlerle ve dostlarımızla birlikte yola devam ediyoruz. Bizimle yeni tanışan genç, sana da "merhaba". En az on yıl öncesinin selamını getirdim sana. Yerin hazır insanlık yolculuğunda. Şimdi zaman tüneline gitme zamanı.

Oradaydık. Tarihler yazın en sıcak gününe evrilmişti, yüreklerimiz kıpır kıpırdı ve sınırları aşmak için sabırsızlanıyorduk. Kobanê'den dünyaya daha güzel bir yaşamı inşa etmek istiyorduk. Planlarımız vardı, çok şey yapacaktık. İnsanları çağırdık. Birlikte dört bir yandan yola koyulduk. İşte gelmiştik. Yeşil ve mutlu mabedimizdeydik, ülkenin geleceği henüz bu kadar kararmamıştı üstelik. Ta ki o ses kulaklarımızda çınlayana dek... Planlarımızı gerçekleştirdik elbet, lakin Kobanê'ye gidemedik. Uçurtmamız tellere takılmıştı. Fakat her yerdeyiz şimdi, taşıyoruz barışın ışık huzmesini. Bütün haksızlıkların öcünü almak duygusuyla herkes için adalet mücadelesini yükseltiyoruz.

On yıl geçti üzerinden, katliamların, tutsaklıkların. Yılları aşan cinsten hem de, yolları arşınlatan türden özgürlüğün durağında. Sayısını hesaplamak istemeyeceğiniz kadar çok kayıp yaşadık. Her birini kalbimizde yaşatıp yola devam ettik. Her şeye rağmen gülümsedik hayata, güldürdük birde çoklarının yüzünü. "Nasılsın" diye sormayanı da sevdik, merakla dinleyen gözlere de sarıldık.

Tarihin yalnızca tanıkları değil aynı zamanda yazıcısı olduk. Geçen zamana neler biriktirdik... Yokluğun varında dostluklarda kurduk, mutluluğun kıyısında sevinçlerde yaşadık. Çok sevdik, çok özledik. Bol bol düşler kurduk. Kah bir fotoğraf karesi üzerinden, kah kağıda karalı çizgilerden, satırlara bezeli kelimelerden ve hatta rüyalardan... Çok zaman geçti üzerinden, evet biz hala varız buradayız. Düş yolcularıyız. Türkiye'nin ve dünyanın her yanında taşıyoruz kavgaların umudunu ve direncini. Dün nasılsa bugünde öyle. Nerede yıkılmış bir kent ve gözleri yaşlı bir halk varsa biz orada, milyonların kalbindeyiz.

Yaşam devam ediyor. Heyhat, ne kadar güçlü de olsan yaşananların izi içimizde bir yerlerde duruyor hala. Hayat bazen saniyeler içinde değişebiliyor. Evet, çoklarımız döndük ölümün kıyısından. Tarih bazen sadece "an"dır. Çoğu kez "an" milat olur. Hayatı ve zamanı mühürleyen "an" oldu bizim için Suruç. İnsan yaşadığı her haksızlık karşısında daha umutlu olmayı başarabilir mi? Biz başardık. Düşlerimiz ve sevgimiz solmadan geldik bugünlere.

Hayatın birçok sillesini yemiş olmaktan belki de, genç ömrümüze olgunluğu yüklendiğimiz kadar, yaşımız ilerlemeye başlayınca da bir o kadar sevdik hayatı delicesine. Yaşam ve ölüm ne kadar iç içeyse, sevinç ve hüzün de öyle sardı bedenimizi. Ne var ki hep gülümseyerek andık yıldızlaşanlarımızı. Ol sebepten, 33'ler iyi ki varlar, iyi ki varız, iyi ki var olduk. Ve işte buradayız. Yine aynı düşteyiz, yine dövüşteyiz. Düşlerimiz ki bir beyaz güvercinin kanadında süzülmekte ve özgürlüğün denizinde, dalgaların arasında sınırsızca gezinmekte.

Takvimler temmuza evrilirken içimde bir ses şarkı söylemekte. Gün yalnızca anma günü değil, düşleri yaşatma günüdür bilesiniz. Amara'nın bahçesinde filizlenen o çınar şimdi 33'lerin anısıyla yaşamakta içimizde. Bir ulu çınarın gölgesindeyiz o günden bugüne... 10 yıl geçti üzerinden, unutmadık unutturmayacağız.