Onur Yılmaz yazdı | Emekçi solun durumu ve birlikte çalışmaya dair bazı düşünceler

Boğaziçi direnişinden 2022'den itibaren başlayan işçi baharı grevlerine, Narin Güran cinayetine tepkiden 19 Mart'a, son yılların kitlesel eylem süreçlerinde emekçi solun farklı bölükleri öne çıksa da, kitlenin kendiliğindenliği belirleyici oldu. Her bir süreç, emekçi sola kısıtlı bir akış sağladı ve bugünkü güç dengesine getirdi. Salgın sonrası toplumsal ilişkilerdeki dönüşüm bu akıştaki kadro profilini de şekillendirdi.
Mart süreci uzun bir dönemdir kullanılan yargı sopasının etki gücünün bir sınırı olduğunu gösterdi. Ancak bu sopa "araç" gücünü süreci zamana yayarak, ileri geri hamleler yaparak, farklı yerlere aynı anda vurarak siyasi gücün kullanılmasında belirleyici olmayı sürdürüyor.
Esasen bir haftaya yayılan ve sonra sınırlandırılan kitle hareketliliği Gezi ayaklanması sonrası HDP'nin güçlenmesi gibi, birleşik demokratik emekçi sol cepheleri büyütmek gibi bir sonuçtan çok, CHP'nin etki alanını büyüttü. Bunda DEM Parti'nin "barış süreci"yle kendini pasifize etmesi kadar emekçi solun dağınıklığı, isyana hazırlıksızlığı ve CHP tabanını çekip alacak bir ittifak cephe oluşturamamasının da payı vardı. Cepheleşme çabalarında geçmiş denemelerin sonuç vermemesi ve bu denemelerden ders çıkarmak yerine yeni bir arayıştan vazgeçilmesi, hatta irili ufaklı işçi direnişleri gibi toplumsal direnişlerin güç biriktirme için yeterli ya da öncelikli görülmesi gibi sebepler de bu hazırlıksızlığın nedenleri arasındadır.
"Barış süreci", Türkiye emekçi solu için geç kalınmış bir özsorgulamayı, yenilenmeyi zorunlu şekilde öncelikli konu haline getirdi. Diploma iptali, Esenyurt Belediyesi kayyumu ile 19 Mart'ın gelişine hazırlanamama, "barış süreci"nin etkisinin bir diğer tamamlayıcı yönüydü. "Barış süreci"nin tasfiyeci yönlerine dair muhtelif değerlendirmeler mevcut. Bu değerlendirmelerde Kürt sorununun daha sıkı sahiplenilmesi, talepler listesi, sürecin zamana yayılmasının sakıncaları, olası bozulma halinde ya da bölgesel savaşların hesaplanandan güçlü, hızlı etki etmesi gibi konularda tutarlı tutumlar bulunuyor. Ki bunlar beklendiği yönde, çizgide. Ama "birleşik devrimin" büyük parçasının strateji değiştirdiği bir yeni durumda henüz kendi durumunu ele alan, en azından daha kapsamlı bir dönem politikası biçimiyle, pek yok. Bu ittifakın yeni durumu üzerine tartışmalar kaçınılmazdır.
Kitleselleşmek, kitle bağlarını yeniden kurmak için, son 10 yıldır ağır koşullarda, her türlü araç biçimi denemeyi sürdüren, yer yer başarılı çıkışlar yapan emekçi soldan parti ve örgütler, bu 10 yıldaki ekonomik bunalımın (bölüşüm krizi, yoksulluk krizi de denilen) sosyal sonuçlarına (toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kent hakkı, günlük şiddet, mülteci meselesi gibi yaygınlaşan ve keskinleşen toplumsal çelişkilere), salgın, deprem, yangın gibi felaketlere ve diğer kırılma yaratacak "olaylar"a, süreğen bir hegemonya alanı sağlayacağı yanıtlar üretemedi ya da çabalar yeni hukuki siyasi koşullara uymadı. Kadro daralması yavaşlatır olsa da tersine çevrilemedi. Örgütlenme ve siyasi faaliyet iç içe geçirilemedi. Kitlesel eylemlilik dönemlerinden kendiliğinden akış alacak kanallar kurulamadı.
Rojava'nın kuşatma, işgal tehdidi altında tutulduğu koşullar altında devrimci halkçı özünden tavizler vererek siyasi tanınma sürecine girmesi, demokratik kurumları inşa ve ülkeye, bölgeye yayma düşüncesinden, pratiğinden uzaklaşması, devrimciliğini oraya bastığı ayağıyla diri tutmaya çalışan Türkiye emekçi solu için devrimci yenilenme çağrısı anlamına gelen bir diğer dinamik oldu.
Kürt ulusal hareketinin yeni yönelimi, devletin uluslararası konjonktürü lehine kullanma kapasitesi ve yukarıdaki tespitlerle sınırlı olmayan emekçi solun genel görünümü, strateji ve cepheleşme konularını yenilenmenin öncelikli başlıkları haline getiriyor. Türkiye sosyalist hareketiyle Kürt ulusal özgürlük hareketinin ya da Türkiye işçi sınıfıyla Kürt halkının birleşik devrim stratejisinde tarihsel ittifakının ve bunun cephe örgütlerinin yeni duruma uygun şekilde yapılanması barış sürecinin dolaylı bir sonucu olacaktır. Örneğin bugüne kadar kongre tarzında örgütlenen cephe örgütünün "bileşen hukuku", organlardaki görev ve haklar, eşbaşkanlık ve meclis yürütücülüğü konuları uzun süredir zaten tartışılıyordu. Kürt ulusal hareketinin Türkiye cephesinde metropol kentlerde aynı düzeyde yer almaya devam mı edeceği, yoksa Kürt kentlerini esas alıp diğer alanlarda daha düşük seviyede mi çalışacağının cevabına göre, cephe örgütünde farklı toplumsal hareketlerden bileşen örgütler daha eşit bir ilişkilendirmeye girişebileceklerdir. Kongre bileşeni kitle örgütleri ve kongre bileşeni partilerin kongreye dahil olmayan kitle örgütleri yeni dönemde kesimselliği aşmak için yeni bir hareket tarzını bu süreçte geliştirebilirler. Kadın, gençlik, LGBTİ+, inanç, çevre, meslek kitle örgütleri kesimsel mücadeleyi aşmak ve antifaşist tarzda cepheleşme ihtiyacıyla kongreye katılırken, daha sonra meclisler yoluyla ayrışık, yine kesimsel bir mücadeleyi sürdürmektedirler. Her bir bileşenin kitle örgütünün, kendini sınıfı örgütleyen bir odak olarak düşünmesi, ulusal sorunun orta-uzun vadede bir süre geri plana düşeceği koşullarda, kendi kesimsel mücadele ve taleplerini sınıfın içinde örgütleyerek emek-sermaye çelişkisini keskinleştirmeleri dönemin bağlayıcı ruhu olabilir.
Burada Kürt ulusal hareketiyle Türkiye'deki Kürt kentlerinde özellikle alternatif toplumsal inşa çalışmalarında, doğa savunusu mücadelesini cephe örgütleri üzerinden geliştirmek için elverişli bir zemin oluşacaktır. Kürt hareketinin komün-meclis-kooperatif çalışmalarını yaymak, sosyalist bilinç taşıyarak öngörülen ideolojik kültürel tıkanıkları aşmak, yeni kitle bağlarını Kürt kentlerine taşımayı sağlayacaktır. Doğayı tahrip eden projelere karşı yaşam alanını savunma, hava-su-toprak kirliliğine neden olan ağır emek sömürüsünün olduğu sektörlerde işçi ve halk sağlığı, gıda ve enerji başta olmak üzere temel ihtiyaçlarda grup ve kolektif mülkiyete dayanan küçük ölçekli halk ekonomisi ve kent hakkı çerçevesinde mekanların kamulaştırılması, dönüştürülmesi çalışmalarının her biri birbirini gören ve tamamlayan tarzda tüm cephe örgütünün ekolojik çalışması olabilir.
Kürt ulusal hareketinin devletle yürüttüğü süreç, burjuva siyaset alanını genişletecek sonuçlar ve beraberinde yeni ilüzyonlar doğurabilir. Bunun önüne geçmenin yolu, Kürt hareketinin girdiği yeni yönelimi sömürgeciliği geriletecek şekilde desteklemekten geçecektir. Ancak ittifakın içeriğinin bu şekilde güncellenmesi ve felaketler/ekolojik çöküş çağına uygun bir kitle ilişkisi geliştirilmesi gerekmektedir. Türkiye metropol kentlerindeki Kürt emekçilerinin emekçilikten kaynaklanan talep ve örgütlenme önerileri, benzer şekilde bir sınıf örgütü olarak çalışacak kitle örgütlerinin kapsamında olmalıdır.
Boğaziçi direnişinden 2022'den itibaren başlayan işçi baharı grevlerine, Narin Güran cinayetine tepkiden 19 Mart'a, son yılların kitlesel eylem süreçlerinde emekçi solun farklı bölükleri öne çıksa da, kitlenin kendiliğindenliği belirleyici oldu. Her bir süreç, emekçi sola kısıtlı bir akış sağladı ve bugünkü güç dengesine getirdi. Salgın sonrası toplumsal ilişkilerdeki dönüşüm bu akıştaki kadro profilini de şekillendirdi. Mücadele düzeyinin düşüklüğü, bu dönemi göğüsleyen bedelleri de tarihsel örneklerinden farklılaştırdı. Başta bahsedilen "yargı sopası"nın güçlenmesi, bu kitle psikolojisinden beslendi. Mücadele, söküp almak, kazanmak için değil, direnmek ve dönemi atlatmak için yapılır oldu. Ki bunun anlamı, burjuva düzen siyasetindeki değişimlerin edilgen şeklinde beklenmesidir. Jîna Amini isyanı, kadın katliamının günübirlik yaşandığı bu coğrafyaya taşınamadı, birleştirilemedi. 7 Ekim ile Kürt ulusal hareketinin kendi dengelerini gözeterek ilişkilenmemesiyle ideolojik mücadele yürütülemedi ve iktidar tabanında bu konuda yaşanan çatlak yeterince derinleştirilemedi. Bu ve benzeri enternasyonal gündemler de yine cephe örgütlerinin gündemi yapılamadı.
Kitle örgütlerinin başını çekmeye çalıştığı toplumsal hareketlerin kesimsel mücadelelerini ortaklaştırma sorunu mücadeleyi iktidara yöneltme biçimiyle sınırlı ele alındı. Oysa mesele aynı anda kurucu ve bugün pratikleşen, yaşamın üretim ve yeniden üretim alanlarının bütününü gören örgütlenmelerin büyüyerek iktidara yöneltilmesidir. Kesimselliği aşma, direnişlerin rezonansa girecek bir eş anlılık sağlamasıyla değil, etkileşimlerini artıracakları, bu tür ekolojik yaşam çabasından geliyor. Elbette siyasi mücadelelerin başı çekebilmesi için cephe örgütlerindeki siyasi partilerin kendilerini bu çalışmaların organik parçası haline getirmesi, merkezi bu planı yerelleştirmesi gerekiyor.
Emekçi solun, devrimci bölükleri bu tartışmaları derinlemesine ve çok daha katmanlı yapacaktır. Bir diğer konu, özellikle 19 Mart-1 Mayıs sürecindeki görünümden kısa vadede bir çıkış yolunun bulunmamasıdır. Reformist ve sosyal şoven kesimlerin CHP tabanıyla etkileşiminin zemini bu süreçte genişledi. Bahsettiğimiz cepheleşmenin daha dönemsel çalışma bazlı biçimlerinin bu kesimlerle genişlemesi, toplam çalışmanın ilk adımları için elzemdir. Asgari ücrete zam, madencilik yasası iptali, deprem bölgesinde barınma hakkı gibi dönemsel kampanyaların ortak kampanyada birleşebileceği bir kampanya, 1 Mayıs'a doğru tekrar tekrar tartışılan "genel grev genel direniş" örgütlenmesi hedefiyle yola çıkabilir ki, başı çekecek öneriler de mevcuttur. Yargıyı beklemeyi kitle psikolojisinden söküp atma, antifaşist mücadeleyi yerel direnişlere taşıma için elverişli olacaktır. Genel grev genel direnişi örgütleyecek olan güçler, ancak bu odaklanma ile genişletilebilir.
Son yılların basın açıklamalarında bayrak sayısı rekabeti, aynı bezgin sloganlar, düşük görsellik vb. ilk anda bu çalışmayla birlikte terk edilmeli. Kitle örgütlerinin öne çıkaracağı yeni ve özgün görsel/sembolik üretimlerle ideolojik güçte de bir yenilenme sağlanmalıdır. Farklı bileşenler birbirinin kapasitesini tamamlayarak çalışmalı. Birleşik kurumsallaşmalar düşünülmelidir, (basın, eğitim, dayanışma ağları ve benzeri alanlarda). Her kentte var olma hedeflenerek alan açılmalıdır. Dönemin beklediği tutukluktan çıkma, yol açma, olanakları değerlendirme ve devrimci mirası yenilenmiş bir kitle havuzuyla beslemek için her adımda planlı, ezberden uzak, odaklı bir faaliyete girişmek gerekmektedir.