Senem Nur Pektaş yazdı | Liselilere direniş Ece Dinç'ten miras

2021 yazında lisenin yıkılması ve yıkma-taşıma sürecinde öğrenci hakları çiğnenmişti. O süreçte idareye ve MEB'e karşı gelişen eylemlerin çağrıcısı, Boğaziçi direnişi döneminde kurulan Kadıköy Anadolu Lisesi Öğrenci Dayanışması olmuştu. Yıkma ve taşıma bahanesiyle öğrencilerin tüm özgürlüklerinin gasp edildiği, liseye yeni gelen öğrencilerin okulun mücadele mirasıyla buluşmaması için bahane yaratıldığı dönemde Öğrenci Dayanışması, Ece Dinç'in adını yaşatma ve devrimci-demokrat hafızayı pratiğiyle süreklileştirdi.
Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının iptali ve ardından İBB'ye dönük operasyonlarla fitili ateşlenen Mart olayını bir gençlik ayaklanması haline getiren üniversiteli gençliğin, CHP'nin burjuva muhalefet sınırlarından koparak hem kendini hem de geniş halk kitlelerini ileriye taşıyışı oldu. "Gençlik" dendiğinde bu nedenle esasen ele alınanın üniversite öğrencileri oluşu hem bu olaya nitel ve nicel katkısı hem de tarihsel hafızada tuttuğu yer pek tabii ki. Öğrenci gençliğin bir diğer politik yarısı liseli gençliğin harekete dahiliyeti ilk günlerde tekil-bireysel katılımlarla seyretti. Bu nedenle hareketi gençleştirmekle birlikte liselilerin taleplerini sokaklarla buluşturmada etkin bir politik özne olarak konumlanamadı. Liseli gençliğin adıyla sanıyla bu gençlik ayaklanmasında kendini var edişi, MEB'in proje okul başlıklı saldırısıyla liseleri tekrar politik islamcı dizayna tabi tutmasıyla gelişti.
Proje okul etrafında gelişen eylemler aslında ilk kez ortaya çıkmıyor. Bir gençlik ayaklanması gerçekliği içinde bu yıl gelişen daha özel izleniyor olsa da liseli gençliğin proje okullara isyanı geçmişten bugüne gelişimiyle ele alınmalı. 2014'te proje okul uygulamasının başlamasıyla amaçlanan liselerdeki devrimci-demokrat öğretmenleri tasfiye etmek ve yerine iktidara yakın sendikalara mensup kadroların atamasıyla başladı. Bu asıl olarak politik özgürlüğe dönük kapsamlı bir saldırıydı. Proje olarak seçtiği okullar ilk atamalarda incelendiğinde öğretmen-öğrenci-mezun bağı kuvvetli, görece sınırlandırılmış da olsa öğrenci meclisleri gibi öğrencilerin karar alma mekanizmalarının olduğu, bazen tarihi, bazen sportif etkinliklerin tümüyle AKP güdümünde yürümediği, sıkça protestolara sahne olan liseler olması dikkate değerdir.
Proje okullara zaten sunması gereken bütçeyi bir lütuf gibi sunan MEB, bu maddi ödeneklerle idare yoluyla okulları kendine daha da bağımlı kılmakta, iktidarın çizdiği sınırlar dışında öğrenci isyanlarının geliştiği okulları ödenek kesintileriyle sıkboğaz etmekte. Öğretmenlerin tasfiyesinin ardından okul idarelerini de adım adım değiştiren iktidar liselere de kendi şeflerini görevlendirmiş oldu. Bugün gelişen lise hareketinde öğrencilerin sıkça idarecilerle sert çarpışmalara girişmesinin, okullarda kendisini adeta polis ve yargıç ilan eden idarecilerin yetki kapsamlarının sınırları buradan gelmekte. Proje olarak seçilenler başta olmak üzere liselerde, zor ve bütün baskı araçları, liseli gençliğin tutulmak istendiği fanusu sürekli olmasa da kuvvetli şekilde çatlatmasından geliyor.
19 Mart'ın ardından politik özgürlük arayışı daha fazla öne çıktı. Hem kentler hem de harekete katılan liseler düzleminde yaygın yol önceki seneleri aştı. Bu nicel artış yalnızca proje kapsamına alınan lise sayısındaki artışla doğru orantılı olarak değerlendirilemez. Önceki senelerde MEB'in bu saldırısının kapsamına girmiş olan ama tepki örgütlemeyen liseler de dahil oldu. İstanbul'da Cağaloğlu Anadolu, Kadıköy Anadolu, Kabataş Erkek Lisesi gibi demokratik lise mücadelesinin lokomotifi liselerle kalınan sınırlılık aşıldı ve içerisine emekçi semtlerdeki liseleri de alarak genişledi. İstanbul'un dışında İzmir ve Ankara'da aşina olduğumuz harekete Türkiye'nin 20'yi aşkın kentinden liseliler dahil oldu. Bu liseli gençliğin yıllardır demokratik mücadele alanlarıyla buluşamayan öfkesinin dışavurumu, önümüzdeki dönemde liseli gençliği mücadele özneleri arasına mutlaka yazmak gerektiğinin önemli bir uyarıcısı oldu.
Liseli gençliğin bu yaygın eylemliliğinin nüvelerini geçtiğimiz aylarda Ayşenur ve İkbal'in katledilmesi ardından gelişen genç kadın isyanında görmüştük. Özcesi, liseli gençliğin mevcut tablosu uzun süreli bir mayalanmanın yeni bir araçla kendini ortaya koyuşu liseli gençlik hareketi içerisinde hem olanaklar hem de daha önce sıkça düştüğü riskleri barındırıyor. Bir de liselerdeki hak arayışı temelli ve özellikle yıkım-taşınma gündemlerinde açığa çıkan eylemler her daim olsa da liseli gençliğin yaygın olarak ortak sözde buluştuğu dönem Boğaziçi direnişiydi. "Aşağıya bakmayacağız" başlıklı bildirilerle onlarca lise direnişle buluşma yollarını aramış ama dağınık koordinasyonlar kurma ve yalnızca İstanbul'daki basın açıklamalarıyla sınırlı kalmıştı.
Üniversitelerde kurulan öğrenci dayanışmaları pratiği liselere de yansımış ama bu dayanışmalar liselerde bir öğrenci mevzisi olarak kazanılmaktan çok uzakta kalmış ve yalnızca etkisi sosyal medyayla sınırlı olmuştu. Bugün lise dayanışmaları kurma ve kent koordinasyonlarında bunları buluşturma yeniden pratikleşiyor. Bunlar bizlere liseli gençliğin politik mevziler yaratma arayışında olduğunu gösteriyor. Bu dayanışmaları kazanmak için ilk olarak liselerde kendi tabanını yaratacak amatör, bu yanıyla da liseli gençliğin canlılığı ve kendi deneyimlerini oluşturma arayışını taşıyabilecek örgütsel işleyiş kazandırma ve proje okul tipi liselere dönük saldırılara sıkışmayan, demokratik mücadeleyle kendi renklerinde ilişkilenen politik bir hat oluşturmalıyız. Gençliğin Mart ayaklanması gösterdi ki liseli gençliğin bunca yıllık arayışının kendi politik mücadele zeminiyle buluşmaya ihtiyacı var, hareketin kendiliğinden itkisi bu yönde. Güncel gençlik hareketinin yarattığı sıçramalı politik özneleşmenin kesintiye uğraması ve "demokratik lise hareketi"nin yeniden inşası için süreklilik ihtiyacı en kritik nokta. Mücadele hafızası tahrip edilmiş bir liseli gençlik gerçekliği içinde gençlik hareketinin devrimci-demokrat öznelerine liselilere yüzünü dönme, liseli gençliği bizzat onun sözü ve eyleminin adresi olacak lise örgütlerine kazanma görevi düşüyor.
Liseli gençlik hareketini hem sürekli kılacak hem de hareketin politik sıçramasına yol açabilecek mücadele olanakları kendi gelişimi içinde belirginleşti, liseli kitlelerin yaratıcı inisiyatifi burada ufuk açıcı oldu. Bunların ilki liselilerin MESEM projesiyle çocuk işçileştirilmesine gösterilen yaygın tepki, ikincisi, ilkine göre daha tekil bir örnek olmakla birlikte harekette durduğu yerle kritik olan, Kadıköy Anadolu Lisesi öğrencilerinin "Maarife direniş Ece Dinç'ten miras" çıkışıyla Suruç katliamı ölümsüzü Ece Dinç'i liseli isyanında bayraklaştırması oldu. MESEM projesine dönük tepkilerle genişlemenin olanaklarını bu yazının konusu etmeyeceğiz. İkincisi ise liseli gençliği kazanma olanakları dahilinde Suruç katliamının 10. yıldönümüne giderken inceleyeceğiz. Kadıköy Anadolu öğrencilerinin şiarı, hareketi var eden başlıca liselerden birinin hem mücadele birikimini hem de gelecek olanaklarını taşıyor.
Ece Dinç, 2015'te Suruç katliamında ölümsüzleştiğinde liseden henüz mezun olmuştu. Mezunu olduğu Kadıköy Anadolu Lisesi öğrencileri tarafından "Daima bizimlesin" denilerek okulunda anmayla uğurlanan Ece'nin mirasının yaşatılması 2021-2022 dönemine tekabül ediyor. 2021 yazında lisenin yıkılması ve yıkma-taşıma sürecinde öğrenci hakları çiğnenmişti. O süreçte idareye ve MEB'e karşı gelişen eylemlerin çağrıcısı, Boğaziçi direnişi döneminde kurulan Kadıköy Anadolu Lisesi Öğrenci Dayanışması olmuştu. Yıkma ve taşıma bahanesiyle öğrencilerin tüm özgürlüklerinin gasp edildiği, liseye yeni gelen öğrencilerin okulun mücadele mirasıyla buluşmaması için bahane yaratıldığı dönemde Öğrenci Dayanışması, Ece Dinç'in adını yaşatma ve devrimci-demokrat hafızayı pratiğiyle süreklileştirdi. Suruç Aileleri İnisiyatifi'nin Halitağa'da yaptığı Suruç oturmasına katılım, Suruç katliamı gündemli pankart ve yazılamaları aracılığıyla idarenin okuldaki örgütlenmeye dönük baskılarında Ece'nin ismini bayraklaştırdı.
İlerleyen aylarda Ece Dinç'in anıtına yapılan saldırıyı gündemleştirmede, anıtın onarımı çağrısıyla yapılan basın açıklamasında mezunlar ve okulun diğer bileşenlerini yan yana getirmede önemli rol oynadı. Özellikle dayanışmayla birlikte kurulan Kadıköy Anadolu Lisesi Kadın Çalışmaları Topluluğu (KAL Kadın), Ece'nin sahiplenilmesi ve lisede politik özgürlüğün savunusunda etkin yer aldı. Liseli gençliğin hafızasına kazınan bu deneyim, polis-idare işbirliğiyle dayanışmanın hedef alınması, öğrencilerin hedef gösterilmesi ve baskının artırılmasıyla dağıtıldı. Bugün liseli gençliğin özgürlük arayışıyla dahil olduğu ayaklanmada sürekli baskı ve ezme çalışmalarına karşın Ece Dinç'in adının yeniden bayraklaşması, direnişin liselilere ondan miras kaldığı şiarı bundandır ki tesadüfi değil. Bu şiar, demokratik lise hareketinde kazanılması ihtiyaç olan örgütsel ve politik sürekliliğin anahtarını elinde bulunduruyor.
Gençlik ayaklanmasının liseli yarısının önünde, gençliğin diğer kesimlerinin de önünde durduğu gibi, adalet ve özgürlüğe susamışlığını Mart'tan Temmuz'a taşıma görevi duruyor. Türkiye tarihinin en kanlı gençlik katliamı olan Suruç katliamının yıldönümleri tam 10 yıldır birleşik ve militan bir gençlik hareketinin mihenk taşı oldu. Liseli gençlik de özgün hattından 20 Temmuz ile buluşmanın, bugünü özgürlük ve adalet arayışının bir durağı haline getirmenin yol arayışında olmalı, Suruç için adalet mücadelesini liseliler kulvarından kuvvetlendirmenin araçlarını yaratmalıdır. Bu noktada, liseli gençliğin Suruç için adalet mücadelesinin uzun yıllardır tekil örnekler dışında parçası olmadığı, katliama ilişkin hafızasının da kolektif nitelik taşımadığı özel olarak gençlik hareketinin özneleri tarafından dikkate alınmalıdır. 10 yıllık adalet mücadelesi, Suruç'u, üniversiteli gençliğin kritik bir eşiği haline getirmiş olsa da bugün liseli gençliğe Suruç etrafında mücadele hafızası dışarıdan taşınmalıdır. Katliamın kendisi ve gençlik bakımından önemi özel bir aydınlatma, liseli gençliğin adalet mücadelesine katılımını kendi kulvarından örgütleme ihtiyacı tüm gençlik hareketi bileşenlerinin önünde duruyor. Suruç katliamında ölümsüzleşen Liseli Öğrenci Birliği üyesi Okan Pirinç'in ve Kadıköy Anadolu Lisesi ile cisimleşen Ece Dinç'in mücadele mirasının anlatılması rotada bulunuyor. Güncel olarak gelişen veyahut süregelen adalet mücadelelerinden Berkin Elvan için adalet mücadelesi geçmişte olduğu gibi bugün de liseli gençliğin özgün bağ kurabileceklerinin başında geliyor. Kızılay başkanının kızı Zehra Kınık'ın katlettiği ve sistematik olarak cezasızlıkla ödüllendirildiği dava, katledilen Batın Barlas Çeki için adalet mücadelesi de yine liseli gençliğin bağ kurabileceği adalet mücadeleleri arasında. Liseli gençliğin isyanında bu yıl ilk kez kitlesel tepkiye yol açan liselilerin çocuk işçileştirilmesi ve bu yolla MESEM'lerde katledilen liseliler için adalet mücadelesi de Suruç için adalet mücadelesine liseli gençliğin kazanılması potansiyelini güçlü bir şekilde içinde barındırıyor. Suruç katliamının 10. yılına giderken 20 Temmuz böylece liselilerin adalet ve özgürlük talebinin buluşturulması gereken bir durak olarak duruyor.