5 Ekim 2024 Cumartesi

1917 Ekim Devrimi ezilenlerin yolunu aydınlatıyor

Bolşevik parti, marksizmin teorik ufkuna, öncü partiye ve onun kitlelere yüzünü dönen canlı politik pratiğine yaslanabildiği için en kritik dönemlerde devrimi büyüten adımlar atabildi. Leninist çizgi için sıkça belirtilen, "akıntıya karşı kürek çekme" sözü, hem devrim öncesi hem de sosyalist inşa dönemlerindeki bolşevik partinin iradi pratiğini tarif eder. Toplumsal gerçekler, somut ve nesneldir. Asıl soru, mevcut nesnellik ile devrimci öznenin nasıl ilişkileneceğinde yatmaktadır.

Dünyayı alt üst eden 1917 Ekim Devrimi 104 yaşında.

Yüzyıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen, dünyayı değiştirecek çapta izler bırakan tarihsel gelişmelerin başında yer aldı Ekim Devrimi. 1917'den günümüze kadar, sınıflar mücadelesine yön veren canlılığını korudu, ezilen halkların mücadelesi için önemli bir devrim okulu olmayı başardı.

Ezilenlerin mücadelesi, sınıflı toplumların ortaya çıkışından bugünlere uzanan geniş bir tarihsel aralıkta gerçekleşti. Zulmün olduğu yerde isyan eden halklar da olacaktı ki, Marks tarihi "sınıflar mücadelesi" olarak tanımlamıştı.

Vladimir İlyiç Ulyanov, en çok bilinen ismiyle Lenin önderliğindeki bolşevik parti tarafından gerçekleştirilen devrim öncesinde Rusya, bir halklar hapishanesine dönüşmüştü. Çarlık rejimi ile yönetilen ülkede, farklı uluslardan halklar zulüm boyunduruğu altındaydı. Yoksulluk ve ölümden başka bir şey getirmeyen savaşların sonu gelmiyordu. İşçiler ve ezilen halklar, açlık, yoksulluk ve savaşla terbiye edilmek isteniyordu.

1905'teki ayaklanmanın kanla bastırılmasının ardından işçi sınıfı ve ezilen halkların öfkesi, 20. yüzyılının ilk çeyreğinde giderek büyüdü. Rusya, emperyalist paylaşım savaşlarının ilki esnasında pek çok halk ayaklanmasına tanık oldu.

Ezilenlerin mücadelesi, sınıflı topluma son verecek ve yeni bir üretim tarzı yaratacak içerikten yoksundu. Devrim, tam da bu noktada işçi sınıfı ve ezilen halkların tarihinde bir dönüm noktası yarattı. Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya kurmaya kendini adayan bir toplumsal hareket ve politik irade olarak tarihte yerini aldı. İşçi sınıfı, toplumlar tarihini değiştirecek yeni bir yol açmıştı.

İsyanlar, yeni bir umut yarattı. İşçi ve köylülerin birleşik hareketi, devrim ordusuna dönüşerek tarihe damgasını vurdu. Çarlık zulmünü ortadan kaldıran işçiler, devrimin kızıl bayrağını yükseltti. 1917 yılı, işçi sınıfı ve ezilenler için yeni bir çağın başlangıcına dönüştü.

Devrimin ilk adımı, eski jülyen takvimine göre Şubat ayında gerçekleşti. Bugünkü takvime göre 8 Mart'ta çoğunluğu kadınlardan oluşan Petrograd işçileri, çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için meydanlara aktı. Kent sokakları, "Kahrolsun istibdat, ekmek ve adalet istiyoruz" sloganlarını haykıran milyonlarla doldu.

Yoksul milyonların bu devrimci kalkışmasını bastırmak için görevlendirilen Çarlık ordusu ve Kazak askerleri, savaştan yorgun düşmüşlerdi. Ateş etmeyi reddeden askerler, çarın subaylarını hedef aldı. Bu eylemle başlayan halk ayaklanması sonucu Romanov Hanedanı'nın yüzyıllardır sürdürdüğü imparatorluk yıkıldı. Ölüm, açlık ve sefaletten başka bir şey getirmeyen saltanat sona erdi.

Devrimin gelişiminde kapitalist sömürü ve 1. emperyalist paylaşım savaşının yarattığı yıkım önemli rol oynadı. Lenin bu savaşı, "10 milyon insanın öldüğü, 20 milyon insanın yaralandığı bir haydutlar savaşı" olarak nitelendirdi ve tüm dünya halklarını kapitalistlerin savaşına karşı iktidarları yıkmak için örgütlenmeye çağırdı.

Marksizm iddialı pek çok sosyal demokrat parti, o dönemde emperyalist savaşa karşı hatalı tutum takındı. Devrim zeminini terk edip "vatan savunması" adı altında geliştirdikleri politika, kendi ülkelerinin egemenlerine yedeklenmeleriyle sonuçlandı. Lenin'in savaşa karşı geliştirdiği devrimci tutum, ayrı bir yol haritası ortaya koydu. Ulusal sorun ve sömürgecilik karşısında enternasyonal devrimci duruşun mimarı olan Lenin'in yarattığı bu çizgi, halen önemli bir ideolojik ayrım noktasıdır. Sömürgeci boyunduruk altındaki ezilen ulusların, kendi kaderini koşulsuz şartsız tayin etme hakkı ve sosyalist federasyonlar tarzında çözüm, bolşevik çizginin ayırt edici karakterlerinden biri olmuştur. 

Çarlık rejiminin son bulmasının ardından, menşeviklerin desteğiyle geçici hükümet kuruldu. Savaşa devam kararı veren hükümet, halkın taleplerine cevap vermekten uzaktı. İsviçre'de sürgünde bulunan bolşevik parti lideri Vladimir İlyiç Lenin, parti merkezine geçici hükümete destek verilmemesi yönünde mesaj iletti.

Lenin, dönem politikasına ilişkin kaleme aldığı Nisan Tezleri'nde halkın ve devrimin öncelikli ihtiyaçlarına dikkat çekiyordu. Şubat devriminin yanıt bulamadığı sorunların, sosyalist devrimle çözüleceğini ve toplumsal kurtuluşun bu yolla kazanılacağını vurguluyordu. Bolşevikler, işçi ve köylü sovyetlerini güçlendirdikçe halkın desteğini kazanmayı başardı.

Burjuva iktidar, temmuz ayından itibaren bolşeviklere yönelik saldırıya geçti. Kitle eylemleri yasaklandı. Lenin hakkında tutuklama kararı çıkartıldı. Bolşeviklerin gazeteleri kapatılırken, parti üyelerine yönelik sürek avı başladı.

Lenin önderliğindeki bolşevik parti, yüzlerce yöneticisi tutuklanmış olmasına rağmen, gizlilik temelinde örgütlenme ve profesyonel devrimci çalışma deneyimine sahipti. Bolşevikler, devrimci durumu ileriye taşıyacak bir siyasi irade haline gelmişti. Devrimci durumun varlığına bağlı olarak Rusya içerisinde ikili bir iktidar oluşmuştu. Demokratik devrim yerini burjuvazi ve büyük toprak sahiplerinin koalisyonundan oluşan bir iktidar biçimine bırakmıştı. Burjuvaların etkin oldukları parlamento olan Duma'nın yanı sıra işçiler, köylüler ve askerlerin etkin olduğu sovyetler inşa edilmeye başlandı.

Petersburg ve Moskova sovyetlerinde çoğunluğu elde eden bolşeviklere yönelik halk desteği giderek arttı.

Lenin o dönem kaleme aldığı makalelerde, ikili iktidar durumunun daha fazla süremeyeceğine işaret ediyor ve ayaklanma için "yarın geç bugün erken" dediği en uygun anı örgütlüyordu. Marks'ın ayaklanma üzerine yaptığı çözümlemeler ve 1905'de deneyiminden önemli dersler çıkaran Lenin, silahlı ayaklanmayla tüm iktidarın sovyetler tarafından alınmasını öngörüyordu. Emperyalist savaşa kurban verilen köylülerden oluşan askerler, işçi sınıfı ve ezilen halklar, bolşevik partinin talimatıyla silahlı bir ayaklanma başlatacaktı.

Lenin, parti örgütüne iktidarı almak için hazırlık yapmasını önerdi. Merkez Komitesi'nin 10 Ekim'de yapılan toplantısında önemli kararlar alındı. Devrimin zor yoluyla gerçekleşeceği anlayışı doğrultusunda hazırlanan Askeri Devrimci Komite harekete geçti. "Tüm iktidar sovyetlere" sloganıyla hareket eden bolşevikler, eski takvime göre 24 Ekim'i 25 Ekim'e bağlayan gece, şimdiki takvime göre ise 7 Kasım'da sosyalist inşanın yolunu açtı. Kışlık Sarayı ve tüm devlet kurumlarında denetim sağlandı.

Burjuvaların yüzyıllar süren saltanatları yıkılırken, yerine işçilerin ve köylülerin yönetimine dayalı yeni bir iktidar kuruldu. Geçici hükümete ait tüm kurumlar tasfiye edilirken, Ekim Devriminin zaferi duyuruldu.

Ekim Devriminin öncüsü, tarihsel rolünü oynamış insanlık tarihine damga vuran o büyük adımı atmıştı. İktidarın sovyetlere geçmesiyle birlikte mülkiyet ilişkilerini köklü biçimde hedef alan Lenin, devrimin 1924'teki yıldönümünde yaptığı konuşmada, bu ileri sıçrayışı şu sözlerle özetlemişti: "Biz şimdiye kadar kimsenin yapmadığı şeyi yaptık. Yüzyıllık kast sisteminden geriye taş üstünde taş, tuğla üstünde tuğla bırakmadık, onun derin köklerini yani feodalizmi ve toprağa bağlı serfliğin kalıntılarını koparıp attık."

Bolşevik parti, marksizmin teorik ufkuna, öncü partiye ve onun kitlelere yüzünü dönen canlı politik pratiğine yaslanabildiği için en kritik dönemlerde devrimi büyüten adımlar atabildi. Leninist çizgi için sıkça belirtilen, "akıntıya karşı kürek çekme" sözü, hem devrim öncesi hem de sosyalist inşa dönemlerindeki bolşevik partinin iradi pratiğini tarif eder. Toplumsal gerçekler, somut ve nesneldir. Asıl soru, mevcut nesnellik ile devrimci öznenin nasıl ilişkileneceğinde yatmaktadır.

Devrimin hemen ertesinde, ülke genelinde başta ABD, İngiltere ve Japonya'nın desteklediği beyaz ordular, devrimi boğmak için büyük saldırılar gerçekleştirdi. İç savaş, 1922 yılında Sovyetler Birliği'nin kuruluşunun ilan edildiği döneme kadar devam etti.

1918'de kurulan Kızıl Ordu'nun iç savaşı bitiren başarısında, bir halk ordusu olmayı başarabilmesi ve devrim sürecinde işçi müfrezeleri biçiminde ortaya çıkan savunma örgütlerini profesyonel askeri yapıda örgütleyebilmiş olması önemli rol oynadı. Kızıl Ordu, Ekim Devriminin ürünüydü. Ezilen uluslara, işçi ve köylülere, kadın savaşçılara dayanan bir ordu olarak, yıllar içinde Avrupa'yı istila eden Alman faşizmini yenilgiye uğratacak tarihi başarılara imza atmayı başardı.

Ekim Devrimi hem savunma hem de yeni bir toplumsal sistemi inşa gerçekliği üzerinde ilerledi. Bu ikili süreç, kuşkusuz tam da Lenin'in yarattığı politik iradede somutlaşmıştı. 125 milyon nüfuslu ülke, hem uluslararası ambargoyla karşılaştı, hem de savaşların etkisiyle üretimin durması, yoksulluk ve kıtlık gibi sorunlarla mücadele etti.

Halkların eşitliğini temel alan 15 farklı cumhuriyetin bir araya gelerek kurduğu Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, kapitalizme karşı mücadele eden dünya işçi sınıfı mücadelesinin merkezi haline geldi.

1917 Ekim Devrimi, işçi sınıfı ve ezilen halklar için önemli bir deneyim oldu. Ulusların kendi kaderlerini özgürce tayin etme hakkını güvenceye alan Sovyetler Birliği, emek sömürüsüne son verdi. Eğitim, sağlık, bilim, kültür-sanat alanlarında halktan yana politikalar üretti. Kadınların özgürleşmesi için önemli kazanımlar getirdi.

Bolşevik parti, iç savaş sürerken dahi sosyalist inşa adımlarından vazgeçmedi. Lenin bu konuya ilişkin şöyle diyordu: "Bir dizi güçlü devleti bizimle savaşmaktan vazgeçirdik, fakat bunun uzun süreli olup olmadığını garanti edemeyiz. Durumda en ufak bir değişiklik olduğunda emperyalist haydutların bize karşı saldırıya geçeceklerine hazır olmak gerekir. Bu yüzden her şeyden önce ekonomiyi yeniden inşa etmek, sağlam biçimde ayaklarının üzerine dikmek gerek."

Büyük toprak sahiplerinin mülkiyetleri kamulaştırılmış, burjuvalara ait fabrikalar işçilere devredilmiş, devlet bankası kamulaştırılmıştı. Burjuva sistemin temellerini oluşturan ekonomik ve politik yapıya devrimin kılıcı tereddütsüz biçimde vurulmuştu. Bu bir son değil, yeni üretim ilişkileri ve tarzının başlangıcıydı.

Ekim Devrimi, 21. yüzyılda gerçekleşecek devrimler açısından büyük bir önem taşıyor. Her devrim kendi nesnel koşullarına has özgünlükler taşısa da, deneyimleri işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesinin hafızasını oluşturuyor. Rojava devrimi nasıl tüm Ortadoğu halklarına model oluşturmuşsa, Ekim Devrimi de kapitalizmden sosyalizme geçiş için dünya çapında bir tarihsel sıçrama noktası olarak varlığını sürdürmektedir.

Proleter devrimler çağının yolunu açan Ekim Devrimi, 104. yılında işçi sınıfı ve dünyanın tüm ezilenlerine yol göstermeye, yeni devrimlerin okulu olmaya devam ediyor. Yeni Ekimler için mücadele sürüyor.