6 Ekim 2024 Pazar

33'ler 'kusurlu' ilan edilerek katiller korunuyor

33'lerin katlini savunmak için önce "orada ne işleri vardı" diyenler daha sonra "sıcak savaş bölgesine gittikleri" iddiasıyla yüzde 50 kusurlu ilan etti. Sayısız hukuksuzluklarla görülen Suruç davasında, aileler ve avukatlar adalet mücadelesini engellemek için sanık ise devlet sorumluları açığa çıkmasın diye susturuldu. ETHA'ya konuşan Suruç Aileleri İnisiyatifi'nden Yasemin Boyraz ve Dilek Şeker, mahkemenin tutumunun asıl sorumlunun devlet olduğunu bir kez daha kanıtladığını kaydetti.

2015 yılında gerçekleşen Suruç katliamının üzerinden geçen 6 yılda Suruç yaralıları, tanıkları ve aileleri çok sayıda hukuksuzluğa maruz kaldı. 33'leri bizden alan bu katliam sonrası failler korundu, hayatta kalanlar adeta cezalandırılmak istendi.

Urfa'nın Hilvan ilçesinde bulunan bir hapishane kampüsünde gözlerden uzak görülen davanın mahkeme heyeti sık sık değiştirildi. Mahkeme heyeti değişse de zihniyet değişmedi. Davanın tek tutuklu sanığı Yakup Şahin, ailelerin ve yaralıların gözlerinin içine bakarak korundu, katile katil denmesi engellendi, ifade vermesi keyfiyetine bırakıldı... Sayısız hukuksuzluktan bir tanesi de Kobanê'ye gitmek isterken Suruç'ta katledilen düş yolcularının, "sıcak çatışma bölgesine gitmeleri" iddiasıyla "yüzde 50 kusurlu" ilan edilmesi.

Suruç katliamında annesi Nazegül Boyraz'ı kaybeden Yasemin Boyraz ve babası İsmet Şeker'i kaybeden Dilek Şeker'le mahkemelerde maruz kaldıkları hukuksuzlukları, katledilenlerin kusurlu ilan edilmesini konuştuk.

"Asıl kusurlu olan onlar" diyen Boyraz ve Şeker, mahkeme heyetinin adalet isteyenleri engellemek yerine adaletin yerine getirilmesini sağlaması gerektiğini vurguladı.

BOYRAZ: ÖNCE ORADA NE İŞİ VARDI DEDİLER SONRA KUSURLU İLAN ETTİLER
Yasemin Boyraz, "Şunu sorgulamak lazım, katliamdan sonra 'orada ne işi vardı' diyenler bugün çıkmış diyorlar ki, 'onlar kusurlu'. Neden yüzde 50 kusur aranıyor, güvenliği sağlamak oradaki insanların kontrolünde mi? Güvenliği; devlet sağlar. O yüzden asıl kusurlu olanlar dönemin başbakanı, cumhurbaşkanı, valisi ve kaymakamıdır. Güvenliği sağlamamış, annemi ve 33'leri yok etmiştir" diye konuştu.

'KOLLUK ONLARLA BİRLİKTE URFA'YA KADAR GİDİYOR'
Kobanê'ye gidişlere ilişkin "bize başvuru yapılmadı", "yardımlar toplandı ama bizim haberimiz yoktu" gibi ithamlarda bulunulduğunu kaydeden Yasemin Boyraz, hepsinin yalan olduğuna işaret etti.

Türkiye'nin pek çok kentinden yola çıkarak Suruç'a ulaşanların nüfus cüzdanı fotokopilerinin Suruç kaymakamına verildiğini, izin başvurusu yapıldığını, sınırdan geçiş için kaymakamlık izninin beklendiğini hatırlatan Boyraz, polisin yol boyunca kontroller yaptığını, Amara'ya girişin ardından çekildiğine dikkat çekti. Boyraz şunları söyledi: "İstanbul'dan oraya gidene kadar 7 defa arama gerçekleşiyor. Kolluk onlarla beraber Urfa'ya gidiyor. Sadece, Amara'nın içine girmiyorlar, nedenlerini de emniyette görevli 3 memur net bir şekilde açıkladı. Annem ve 33'ler bu ülkenin vatandaşı değil miydi? Neden korunmadı, neden kusurlu ilan ediliyor. Annem kusurlu değildi, böyle gören zihniyeti kınıyorum."

ŞEKER: ONLARIN SUÇLU OLDUĞUNU GÖSTERİYOR
Babası İsmet Şeker ve 33'lerin "yüzde 50 kusurlu" ilan edilmesine sert tepki gösterdi, bunun onların suçlu olduklarının kanıtı olduğunu söyledi.

"Yıkılmış bir kentin yeniden inşa edilmek istenmesinde kusur nerede" diye soran Şeker, "Covid-19 zamanında herkes birbirine yardım etti, bunun adı dayanışmadır. Dünyanın her yerinde dayanışma böyle sergilenir. Ramazan'da oruç tutulur, yardımlaşılır" dedi.

Duruşmaların geneline bakmak gerektiğine kaydeden Şeker, şöyle devam etti: "Dönemin başbakanı hani diyor ya, 'konuşursam yer yerinden oynar.' Niye onların kelimesine bakmıyorlar, araştırmıyorlar da 33'leri kusurlu ilan ediyorlar. İstedikleri kadar kusurlu bulsunlar, ne Suruç davasından ne de babamı orada yakanların peşini bırakacağım. 6 yıl geçti, 6 yılı 6 saniye gibi yaşıyoruz."

'DAVUTOĞLU GELİP İFADE VERMELİ'
Duruşmalarda yaşanan hukuksuzlukları hatırlatan Yasemin Boyraz, tüm demokratik kitle örgütlerini, siyasi partileri, adalet isteyen herkesi şu sözlerle dayanışmaya çağırdı, "Sultanahmet bombacısı, yani bombayı tedarik eden kişinin Suruç'a da bomba temin ettiği ortaya çıktı. Biz bunu zaten o zaman söylemiştik, Suruç'un katili Sultanahmet'in katili, Sultanahmet'in katili Reina'nın da katili. Suruç için adalet herkes için adalet demeye devam edeceğiz. O dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun mahkememizde gelip ifade vermesini istiyoruz. Çünkü onun sorumluluğunda olan bir dönemdi. AKP'den ayrıldıktan sonra da bir şeyleri anlattığımda yer yerinden oynayacak ifadeleri var" sözleriyle dönemin sorumlularına işaret etti.

'SORUMLULARI GİZLEMEK İÇİN SANIĞI DA SUSTURUYORLAR'
Dilek Şeker de mahkeme heyetinin ne avukatlara ne ailelere ne yaralılara ne de katliamın tanıklarına söz verdiğini kaydetti. Hatta mahkeme heyetinin kimi zaman sanığın da konuşmasını engellediğine ve böylelikle sorumluların korunduğuna dikkat çeken Şeker, "Onlar sustursalar da vazgeçmeyeceğiz. İki ayda bir mahkeme de koysalar, dosyayı kapattırmaya çalışsalar da kapattırmayacağız. Adalet gelene kadar mücadele edeceğim. Adalete inancın var mı diye sorarsan hiç yok ama ben 33'ler için adalet mücadelesini sonuna kadar götüreceğim. Son sözüm, Suruç için adalet herkes için adalet" diye vurguladı.