4 Aralık 2024 Çarşamba

Filistin, Lübnan direniş hakikatleri

Gazze'de, Batı Şeria'da on binlerce kayba rağmen direniş iradesi ve örgütlülüğü sürüyor. Aman dilemek yok, yenilmek yok, teslim olmak yok, bozgun yok! Hakikatin aynasında onur ve direniş var. Filistin budur işte. Hakikat budur. Filistin halkı, onurlu ve yenilmeyen direnişiyle, emperyalistlere meydan okuyor.

Filistin ulusal özgürlük direnişi birinci yılına girdi. Aksa Tufanı hamlesi ve adıyla tarihe geçen bu bir yıllık direniş süreci pek çok hakikati açığa çıkardı. Aksa Tufanının bir yıldır süren muazzam ve yenilmeyen ulusal direnişinin açığa çıkardığı ilk hakikat, siyonizmin dokunulmazlık mitinin yıkılmasıdır. Siyonist İsrail, Filistin ve bölge halklarına karşı yürüttüğü kuralsız ve vahşi sömürgecilik pratiğiyle bir dokunulmazlık ve yenilmezlik miti elde etmişti. Arap-İsrail savaşında kısa sürede kesin askeri zaferler kazanan, tüm Arap devletlerine diz çöktüren, vahşi soykırım savaşlarıyla caydırıcılık uygulayan siyonist savaş makinası, Aksa Tufanı hamlesiyle stratejik bir darbe yedi. Aksa Tufanı hamlesi askeri-teknik hazırlanışı ve başarılı uygulanışıyla siyonist İsrail devletini şoka uğrattı. Filistin direniş güçlerinin başlattığı tarihsel ve stratejik savaş hamlesinde, siyonist İsrail tarihindeki en büyük kayıplarını verdi. Bu yönüyle ezilenlerin de bir kudret sahibi olduğu görüldü ve gösterildi. Ezilenlerin haklı ve meşru savaşının, devrimci kudretinin dokunamayacağı ve yenemeyeceği bir egemenlik gücü olmadığı yalın bir hakikat olarak kendini duyurdu.

Direnişin başlangıcından itibaren ABD ve AB emperyalistleri, İngiltere gibi emperyalist güçlerin siyonizmin işbirlikçisi ve müttefiki olduklarını gösterdi. Daha da ötesi emperyalist devletler İsrail'le bir savaş bloku olarak bütünleşti. Gazze'deki işgal ve soykırımın, Batı Şeria veya Lübnan işgal savaşı saldırısının faili yalnızca siyonist savaş makinası İsrail değildir, aynı zamanda ABD'dir, İngiltere'dir, AB emperyalistleridir. ABD finansal ve askeri dolaysız desteğinin yanı sıra belirli özel birliklerle Gazze'de savaşa katılan bir güç oldu. Siyonist faşist Netanyahu'yu ABD kongresinde konuşturup kutsadı. Bölgeye savaş gemilerini taşıyarak İsrail'e koruma kalkanı oluşturdu. Direniş ekseninde yer alan Yemen'i füzelerle vurdu.

Siyonizmin arkasında duran tüm bu emperyalist devletler aynı zamanda dünya halklarının Filistin'le dayanışmasını engellemek ve protestoları ezmek için ellerinden gelen her şeyi yaptı. ABD ve Almanya'daki baskı ve yasaklar, emperyalizm ile siyonizmin simbiyotik varlık ilişkisini tüm çıplaklığıyla ortaya serdi. Bu bağlamda Filistin ve ardından Lübnan direnişinin açığa çıkardığı hakikatlerden biri de hasbaradır. İbranice “açıklama^ anlamına gelen bu sözcük kendi anlamının ötesinde bir gerçekliği ifade ediyor. Dosdoğru İsrail yanlısı olan grupların örgütlenmesi ve propaganda gücü olarak işlevlendirilmesini anlatıyor.

Son bir yıllık dönemde hasbara mekanizması pervasızca işletildi. Siyonizmin çapını çok aşan bir siyonizm propagandası emperyalist güçlerin hasbara mekaniğini işletmesiyle başarıldı. Siyonist İsrail'in kendi kuralsız ve vahşi savaş suçlarıyla dolu işgal savaşını meşrulaştırmak için bütün dünyada hasbara şebekelerini yoğun biçimde kullandı. Biliniyor, savaşta ilk katledilen hakikattir. Siyonist hasbara, özellikle ABD ve AB gücüne yaslanarak tam da bunu yaptı. Daha baştan bu savaşı Hamas-İsrail savaşı olarak paketleyip dolaşıma soktu. Gazze, soykırımcı işgal savaşıyla yerle bir edilirken, hastaneler, okullar vurulurken, Batı Şeria'da kamplar bombalanıp hapishanelerdeki işkenceler misliyle katlanırken hasbara mekanizması siyonist terör ve vahşeti meşrulaştırmaya çalıştı. Aynı siyonist işgalci savaş propagandası şimdilerde Lübnan için Hizbullah-İsrail ikiliği olarak kullanılıyor.

Direnişin açığa çıkardığı diğer bir hakikat, bölgedeki Arap devletlerinin emperyalizm ve siyonizmin işbirlikçisi çürümüş rejimler olduğunun gün gibi açığa çıkmasıdır. Suudi monarşisinin yetkilisi ve emperyalizmin yardakçısı prens Selman'ın, "Filistin benim umurumda değil" ifadesi bölgedeki bütün Arap devletlerinin tavrını özetlemektedir. Ezilenlerin direnişi çok doğal olarak emperyalizmle işbirliği içinde olan bu çürümüş zorba rejimlerin umurunda olmayacaktır. Filistin konusu bu gerici, monarşist ve faşist Arap devletlerinin politik ihtiyaçları olduğunda üzerine diplomatik siyaset ve pazarlık yaptıkları bir mevzu olmuştur. Ürdün'ün direniş ekseni içindeki Yemen ve Suriye'yi vurması için İsrail'e hava sahasını açması ya da ABD ve İngiltere'nin Suudi Arabistan'ın sunduğu işbirliği imkanıyla Yemen'e füze atması, siyonizmle Arap devletleri ilişkisinin geldiği düzeyi göstermektedir.

Aksa Tufanı hamlesi ve direnişiyle belirginleşen hakikatlerden bir diğeri ise direniş eksenidir. Devletler ve örgütler düzeyinde saflaşıp biçimlenen bu direniş ekseninde İran, Suriye, Yemen, Lübnan-Hizbullah, Filistin'deki direniş örgütleri yer alıyor. Bu devletlerin siyonizm karşısında düşman güç olarak kümelenmesini sağlayan hiç kuşkusuz Filistin davası ve direnişidir. Aksa Tufanı hamlesi direniş eksenindeki devlet ve örgütleri emperyalizm ve siyonizmle açık ve cepheden savaş mevzisine taşıdı. İran molla rejimi, Filistin davasını bölgesel hegemonya amacıyla kullandı. Ama kaçınılmaz biçimde direniş ekseninin daha fazla için girdi. İran bir bölge savaşının ve emperyalist-siyonist savaş blokunun işgal saldırısının hedefi olmak istemese ve kendini bundan sakınsa da bugün daha fazla direniş eksenin bir cephesi haline geldi.

Filistin direnişinin en temel hakikatlerinden biri de Lübnan Hizbullah hareketidir. Arap Şii halkının bir direniş gücü olarak Filistin ulusal özgürlük mücadelesini destekledi, direnişin yanında yer aldı. Siyonizme karşı Lübnan halklarının mücadelesinde en önde durdu. Bu rolünden dolayı da her dönem emperyalizm ve siyonizmin menzilinde bulundu. Siyonist İsrail, 2006'da Lübnan'ın güneyini işgale girişti. Hizbullah, güçlü bir gerilla savaşıyla siyonist terör makinasına tarihindeki en ağır yenilgisini yaşattı. Kuruluşundan itibaren oluşan yenilmez devlet ve ordu mitine son verdi. Ağır kayıplar veren işgalci siyonist İsrail ordusu, Lübnan topraklarından tası tarağı toplayıp kaçtı. Hizbullah, bölgede en güçlü dinamik ve savaş kapasitesi çok yüksek bir güç olarak varlığını sürdürüyor. Hizbullah liderlerinin kitlesel katliamı emperyalizm ve siyonizmin örgüt yapısını topyekun çökertme konseptini ifade ediyor. Bir şok doktriniyle Hizbullah yapısını çökertme ve bozguna uğratarak Güney Lübnan işgalini tamamlama maksadı güden siyonist vahşet, Hizbullah'ın direniş iradesi ve gücünü bir kez daha tadacaktır. İşgalci savaşı Lübnan'a taşıyan siyonist terör devleti bir kez daha direnişin hakikatiyle sınanacak ve yenilecektir. Aslolan yenilmez irade ve direniştir. Hizbullah, kurallı bir savaşla bugün de İsrai'in demir kubbelerini delip geçiyor.
Bir yıllık direnişin aynasında yansıyan hakikatler bize şunu söylüyor: Eşitsiz bir savaşta Filistin ulusu soykırımcı bir savaşı göğüsleyerek direniyor. Siyonizmin ve emperyalizmin dayattığı kölelik koşullarını kabul etmiyor. Gazze'de, Batı Şeria'da on binlerce kayba rağmen direniş iradesi ve örgütlülüğü sürüyor. Aman dilemek yok, yenilmek yok, teslim olmak yok, bozgun yok! Hakikatin aynasında onur ve direniş var. Filistin budur işte. Hakikat budur. Filistin halkı onurlu ve yenilmeyen direnişiyle, emperyalistlere meydan okuyor. Siyonist devletin katliamcı ve soykırımcı politikalarına, askeri ve teknik üstünlüklerine rağmen ezilen halkların direnebileceğini gösteriyor. Hatta düşmanlarına yenilgi yaşatabileceğini belgeliyor. Güçlünün karşısında diz çöküp el aman dileyenlere en anlamlı darbeyi vuruyor. Bizim hakikatimiz direnen, dövüşen Filistinimizdir. Umudu dipdiri olan ve dövüşen ezilenlerin inancını biliyor, direncini berkitiyor. Dünya ezilenlerine direnerek, savaşarak yol gösteriyor.

Direniş el veriyor. Şimdi Lübnan halkları siyonizm ve emperyalizme karşı onurla dövüşüyor. Aksa Tufanının birinci yılında Filistin direnişi tüm dünyada eylemli ve en güçlü biçimde selamlanmayı, sahiplenmeyi hak ediyor ve bekliyor. Dünyanın tüm ezilen halklarının ilerici öncü bölükleri bu haklı ve onurlu direnişle omuz omuza durmalıdır. Lübnan'ın Gazzeleştirilmesine geçit vermemek için sokakları, meydanları kitle denizine çevirmelidir. Siyonizmin savaş makinasının işlemesini sağlayan tüm ekonomik, lojistik ve askeri akış kanallarını kesme eylemlerini sürdürmelidir. Gazze'de soykırıma karşı direnişle dünyanın sokaklarını kaplayan Filistin eylemleri, ABD'de üniversiteleri, kampüsleri, sokakları sarstı. Almanya'da on binler olup "Denizden nehre özgür Filistin" şiarını yankılayan gösteri ve yürüyüşler gerçekleşti. Türkiye ve Bakur'daki emekçi sol hareketimiz bizim Filistin'e güçlü sahip çıkamadı. Can yakıcı hakikatimiz ise budur. Anlamı direnenlere boyun borcudur. Buyruğu Filistin'den Lübnan'a direnen ve dövüşenlere yoldaş olmak, ezilenlerin direnişini yükseltmektir. Öyleyse 7 Ekim'i en güçlü biçimde karşılayalım. Tarihe şan verenleri eylemlerimizle selamlayalım.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 04 Ekim tarihli 187. sayı başyazısı.