1 Ekim 2024 Salı

Antep'te mültecilerle dayanışma eylemi

Ülkede yaşanan yoksulluk ve işsizliğin savaştan kaçarların değil savaş çıkanlar olduğunu kaydeden Gaziantep Emek ve Demokrasi Güçleri, mülteci sorununun çözümü için yapılması gerekenleri sıraladı. Eylemde, yaşanan sorunların önüne ancak her ulustan işçilerin birlikteliğiyle geçilebileceği kaydedildi.

Gaziantep Emek ve Demokrasi Güçleri, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla Yeşilsu'da açıklama yaptı ."Mülteci düşmanlığına hayır! Savaşa, sömürüye ve ırkçılığa karşı yaşasın halkların kardeşliği" yazılı pankartın açıldığı eylemde; "Mülteci işçilere çalışma izni verilsin! Kayıt dışı ve kölece çalışmaya son", "Savaştan kaçanlardan değil, savaş çıkaranlardan hesap sor", "Mülteci düşmanlığına karşı yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği", "Yaşasın işçilerin enternasyonal birliği", "AKP elini Suriye'den çek", "Ülkeyi AB'nin sınır bekçisi ve göçmen deposu yapan geri kabul anlaşması iptal edilsin!", "Yaşasın halkların kardeşliği" sloganlarının yer aldığı dövizler taşındı. 

Basın metnini BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen okudu. Yoksulluk ve sefalet derinleştikçe, ırkçı kışkırtmaların da etkisiyle göçmenlere yönelik düşmanlığın da arttığına dikkat çeken Türkmen, yoksulluğun asıl sorumlusu olanlara yönelmesi gereken öfkenin mültecilere yöneldiğini bunun sebebinin de ırkçı çevrelerin özel gayretleriyle olduğunu söyledi. 

Türkmen, "Bugün yaşanan yoksulluğun sorumlusu, savaş yüzünden ülkesinden kaçmak zorunda kalmış mülteciler değildir. Bugün yaşadığımız yoksulluğun sorumlusu, halkın ve ülkenin birikimlerini kendi cebine, sermayedarların, 'beşli çete'lerin cebine aktaran siyasi iktidar ve onların temsil ettiği sermaye sınıfıdır. Bugün ülkemizdeki göç sorunun sebebi mülteciler değildir. Bu göçün sebebi, Suriye'yi, Irak'ı, Ukrayna'yı kan gölüne çeviren, bu ülkelerin zenginliklerine göz diken, egemenlik alanlarını genişletmek isteyen emperyalistler ve onların işbirlikçisi bölge gericilikleridir" dedi. 

AKP'nin yayılmacı dış politikasına ve savaş politikalarına olur veren ve göçmen düşmanlığını kışkırtan bujuva muhalefetin de AKP-MHP hükümeti kadar sorumlu olduğunu belirten Türkmen, "Göç ve göçmen sorununun çözümü bugün propaganda edildiği gibi 'Zafer Turizm'le veya 'Davul zurna ile ülkelerine göndereceğiz' tutumu değildir" ifadelerini kullandı.

Türkmen, çözüm için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: 
🔹 "Göç meselesi güvenlikçi bir anlayışla ele alınamaz, İçişleri Bakanlığının keyfine bırakılamaz. Göç sorunu göç ve iltica hakları temelinde yeniden düzenlenmelidir. 1951 Birleşmiş Milletler Cenevre Mülteci Sözleşmesi dahil olmak üzere uluslararası hukuktan doğan haklar sığınmacılara tanınmalıdır. Göçmenlerin statüsüz kalmasına sebep olan mevcut uluslararası göç yönetimi anlayışı değişmeli; kayıtsız-belgesiz nüfus ivedilikle kayıt altına alınmalı ve uluslararası koruma sağlanmalıdır.
🔹 Türkiye önceki yıllarda göçmenler için bir transit ülke iken, AB ile imzalanan Geri Kabul Anlaşması sonrasında bir zorunlu ikamet adresi haline geldi. Sonuçta sığınmacıların üçüncü ülkeye geçiş hakkı, hukuk çiğnenerek tırpanlanmış oldu. Geri Kabul Anlaşması derhal iptal edilmeli, mültecilere AB ve Batı ülkelerine gitme hakkı tanınmalı; bu ülkeler, Türkiye ile eşit sorumluluk almalıdır.
🔹 İç savaşların gösterdiği tarihsel gerçek, geri dönüşlerin en az 15-20 yıl sonra başladığı yönündedir. Savaşın devam ettiği alanlara göçmenlerin zorla gönderilmesi suçtur. Dolayısıyla "Bir yılda göndeririz" gibi propagandif vaatlerin karşılığı yoktur. Geri dönüşler Suriye'de savaşın derhal sonlandırılması, kalıcı barış ve demokratik ortamın sağlanmasına bağlıdır. Ayrıca dönmek isteyenler için ekonomik, politik, sosyolojik ve psikolojik alt yapının sağlanması gerekir. 
🔹 Türkiye'de göçmen ve mülteciler de dahil olmak üzere herkes için kayıt dışı sigortasız ve güvencesiz çalışma son bulmalıdır. Mültecilerin en yaygın biçimde sigortasız, düşük ücretle ve son derece ağır koşullarda çalıştırıldığı kentlerden biri de Gaziantep'tir. Patronların tek taraflı başvurabildiği çalışma izni uygulaması sonlandırılmalıdır. Türkiye'de çoğu çocuk 2 milyon mülteci ve göçmen işçi çok ağır koşullarda sömürülmektedir. Buna karşılık bütün ülke genelinde çalışma izni olan Suriyeli işçilerin sayısı 38 bin civarındadır. Göçmen ve mülteci işçilerin yerli işçiler ile aynı sendikada örgütlenmesinin, toplu sözleşme ve grev yapabilmelerinin önü açılmalıdır. Çünkü onlar Türkiye işçi sınıfının bir parçasıdır. Sermaye rekabeti kışkırtırken, işçiler birliği ve ortak mücadeleyi esas almalıdır.   
🔹 Mülteci kadınlar ve çocuklar en ilkel biçimleriyle cinsel istismara maruz kalmaktadır. Mülteci kadınların yaygın şekilde tacize ve cinsel saldırıya uğradığı Türkiye'nin batısından doğusuna bir gerçeklik olduğu ve bu tür sorunların en çok yaşandığı kentlerden birinin de Antep olduğu bilinmektedir.  Mülteci kadınlar, LGBTİ+'lar ve çocuklar İstanbul Sözleşmesi referans alınarak erkek şiddetine karşı korunmalıdır. 
🔹 AKP-MHP, cihatçı çeteler için Türkiye'yi cephe arkası olarak kullandırma faaliyetinden vazgeçmelidir. Savaş suçları başta olmak üzere insanlık suçlarına bulaşmış kişileri uluslararası yargıya teslim edecek bir mekanizma oluşturulmalıdır. Göçmen kaçakçıları ve devlet içindeki uzantıları için ağır cezai düzenlemeler yapılmalıdır. Sınır ötesi operasyon vb. gerekçelerle cihatçı çete mensuplarına vatandaşlık ve çeşitli imtiyazlar verilme uygulaması sonlandırılmalı, cihatçı çeteler derhal dağıtılmalıdır." 

Türkmen son olarak şunları söyledi: "Suriye, Irak, Afganistan'dan gelen sığınmacı nüfusun çok büyük çoğunluğu işçilik yapmaktadır. Irkçılığın önüne geçmek, kardeşçe yaşamanın koşullarını yaratmak, kazandığımız hak ve özgürlüklere sahip çıkmak, hayat pahalılığının, yoksulluğun, açlığın önüne geçmek, insanca yaşanacak bir ücret, insanca yaşama koşulları ancak Türk, Kürt, Arap her ulustan işçilerin, emekçilerin birlikte mücadelesiyle mümkündür."