4 Aralık 2024 Çarşamba

Aynur Ege Dîcle yazdı | DAİŞ'in özerk yönetim yasalarınca yargılanması ne anlama geliyor?

DAİŞ yargılamalarında tek tek kişilerin katıldığı eylemler, işlediği suçlar da yargılama konusu yapılacak. Bunlar sonucunda savaş suçu, adi suçların dışında insanlığa karşı işlenmiş suçlar ortaya çıktığı koşullarda her şeyden öte faşist DAİŞ'e destek veren Türkiye, Katar gibi finansörlüğünü, teknik, lojistik, askeri olarak onu destekleyen ülkeler de bu suçun ortağı oldukları bir kere daha dünya kamuoyuna gösterilmiş olacak. Yani, işgalci faşist Türk devleti söz konusu olduğunda himaye ettiği DAİŞ'in suç ortağı olarak yargılanmasının da yolu açılmış olacak. Kuşkusuz bunun davalar etrafında oluşturulacak devrimci kamuoyuyla birlikte sağlanacağının altını çizmek gerekir.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, 10 Haziran'da yaptığı açıklamayla, 60 ülkeden DAİŞ'e katılmış hala Kuzey ve Doğu Suriye cezaevlerinde bulunan kişilerin yargılanmasına başlanacağını duyurdu. Açıklamada; "Mevcut durumun sürdürülmesi söz konusu olamaz ve bu suçluların adalet önüne çıkarılmaması uluslararası hukuk ve yasalara aykırıdır, bu şekilde kalmaları bölge güvenliği üzerindeki tehlikeyi arttırmaktadır. Bu nedenle uluslararası toplum, özerk yönetimin devletlere terör içindeki yurttaşlarını teslim almaları, haklarını yerine getirmeleri, mağdurlara adalet sağlamaları, toplumsal adaletin sağlanması yönündeki çağrılarını görmezden geliyor. Bu nedenle, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, yabancı DAİŞ çetelerini, açık, adil mahkemelerin önünde yargılamaya başlıyor. Bu teröre özgü uluslararası ve yerel yasalara, mağdurların ve ailelerin haklarının korunmasına uygun yapılmaktadır" denildi.

Özerk Yönetim bu kararıyla birlikte uluslararası mahkeme kurulması ve DAİŞ çetelerinin yargılaması konusundaki görüşünden vazgeçmediğini de defaatle belirtti ve çağrısını yineledi.

Özerk Yönetimin, bugüne kadar DAİŞ'lilerin vatandaşı olduğu ülkelere, yurttaşlarını geri almaları için yaptığı çağrılar karşılığını bulmadı. Uluslararası koalisyona, Birleşmiş Milletler gibi emperyalist kurum ve kuruluşlara, uluslararası hukuk örgütlerine yargılama sürecine destek vermeleri çağrısı da karşılıksız kaldı. Bu nedenle Özerk Yönetim kendi topraklarında yargılama yoluna gitti. Bununla birlikte DAİŞ zulmüne, vahşetine maruz kalmış Arap, Kürt, Süryani halklarının "DAİŞ çetelerinin yargılanarak en ağır cezalar" verilmesi talepleri var. DAİŞ'in saldırılarına maruz kalmış olanların bu talebi, çetelerin yargılanmasının da meşruluk zeminidir.

ARTAN SALDIRILAR TESADÜF DEĞİL
Özerk Yönetimin açıklamasıyla birlikte kamuoyunun dikkati yeniden DAİŞ'e çevrilirken faşist işgalci Türk devleti de Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına saldırılarını arttırdı. Til Rifat'ta hastaneye yapılan SİHA saldırısı, Minbic'de sivillere dönük saldırı ve onlara yardıma giden Minbic Askeri Meclis üyelerini hedef alan İHA saldırısı, Tirbespiyê'de QSD güçlerine, Kobanê'de sivil halklara, Qamişlo'da Özerk Yönetim Temsilcilerine dönük katliam saldırıları sadece bu ay içinde yaşandı. Saldırılarda askeri-sivil halk, çocuk-yaşlı ayrımı gözetilmedi. Onlarca kişi yaşamını yitirdi.

SÜRECİN HUKUKİ BOYUTU NASIL GELİŞECEK
Yargılama süreci için, çetelerin insanlığa, halklara, kadınlara karşı işledikleri suçların listeleri hazırlanıyor. Davanın nasıl, nerede ya da nerelerde olacağı, davanın yöntemi de dahil olmak üzere ilgili konularla Toplumsal Adalet Meclisi ve Halk Savunma Mahkemesi ortak hazırlıklar yürütüyor. Duruşmaların halka açık olması, medyanın da davaları izleyebileceği bekleniyor.

Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye Avukatlar Birliği bu davalara katılacak, yargılanan faşist DAİŞ militanlarına yasalar ve hukuksal hakları konusunda bilgilendirme yapacaklar. Bununla birlikte Özerk Yönetim topraklarından hiçbir avukatın eli kanlı katillerin savunmasını üstlenmeyi isteyeceği beklenmiyor. Savunmalar için başkaca ülkelerden avukat gelip gelmemesi ise henüz belirsiz. Çeteleri savunmak için gelmek isteyen avukat olduğunda ise Özerk Yönetimden izin alarak yönetimin yasalarına göre hareket edebilecekler.

Şehit aileleri ve DAİŞ saldırılarından zarar görmüş olan kişiler de davaya müşteki olarak katılabilecekler. Katılım için, şehit aileleri, Şehit Aileleri Meclisi aracılığıyla veya bireysel başvuru yapabilecekler. DAİŞ saldırılarının mağduru ailelere istendiği durumda avukat atanabilecek. Rojava sahasında olmayan aileler de avukatları aracılığıyla duruşmalara katılabilecek. Mahkemeye gözlemci statüsünde katılıma açık bir yaklaşım olsa da bunun henüz çerçevesi oluşturulmuş değil.

Faşist DAİŞ üyeleri, Özerk Yönetim yasalarına ve uluslararası hukuk kurallarındaki terörle mücadele kanunlarına göre yargılanacaklar. Çerçevesi henüz netleşmemiş olsa da işlenen suçlara göre yargılanma usulleri sağlanacak. DAİŞ'e üye olup herhangi bir cinayet, katliam ve özerk yönetim yasalarına göre suç sayılan fiillerde bulunmamışsa sadece üyelikten ceza alması öngörülüyor. Üye olup katliam yapma, katliama ortaklık, yardım, işkence, insan kaçırma, tecavüz, kadın köleliği ve savaş suçu, insanlığa dönük suçlarda ayrı ayrı değerlendirilip yargılanması öngörülüyor.

YARGILAMANIN SİYASİ SONUÇLARI
Bu yargılamanın Rojava Özerk Yönetimi bakımından birkaç anlamı var. Her gün saldırılarla karşı karşıya kalan; ekonomik, siyasi ambargo kuşatmasıyla boğulmaya çalışılan, işgal tehditleriyle tasfiye edilmek istenen Özerk Yönetim açısından böylesi bir kararın alınıp uygulanması çok anlamlı ve büyük bir adım. Kendi hukuk sistemine ve halkların adaletinin gücüne duyduğu güvenin bir sonucudur. Bu karar, Özerk Yönetim sisteminin kurumsallaşması, ezilen halklar nezdinde meşruluğunun perçinlenmesine hizmet edecektir.

DAİŞ'in kuruluşunu ilan ettiği günden bu yana sadece Rojava'da Kürtlere değil Türkiye, Irak, Suriye, Kürdistan'da ya da Avrupa'da sayısız ülkede halklara karşı sayısız suç işledi. Faşist DAİŞ'in Kobanê cephelerinde iradesi kırıldı, Baxoz'da önemli bir darbe vuruldu. Şimdi de aynı topraklarda Özerk Yönetim sisteminde insanlığa karşı işlediği suçlar için yargılanacak.

Savaş cephelerinde yendiği halk düşmanı örgütü, bir de kendi hukuksal yapısı içinde yargılaması, burjuva hukuka karşı ezilen halkların adaletinin yanıtı olacaktır. İnsanlığa karşı işlenmiş suçların cezasız kalmadığını göstermiş olacaktır.

2. Emperyalist Paylaşım Savaşında işlediği suçlar nedeniyle Nürbeng'de uluslararası bir mahkemede yüzlerce Nazi yargılandı. Bu askeri mahkemelerde Yahudilere karşı yapılan suçlar insanlığa karşı suçlar olarak görülmeyip savuş suçu olarak ele alındı. Yahudilere karşı işlenmiş suçlar başkaca kapitalist ülkelerde de yargılamaların konusu oldu. Nazilerle iş birliği yapan devlet görevlilerin bir kısmı yargılandı, bir kısmı sonradan belgelendiği üzere korundu. Yargılamaların sonucunda Yahudi Soykırımı olarak tanındı. İş birliği yapan devletler tazminat ödemek zorunda kaldı. Bugün DAİŞ'lilerin yargılanması, Kürt halkı başta olmak üzere halklara karşı işlenmiş suçların insanlığa karşı yapılmış "soykırım suçları" kategorisinde tanınmasında bir etkisi olacaktır.

Uluslararası koalisyonun ya da emperyalist diğer kuruluşların Özerk Yönetimin bu kararını, desteklediği koşullarda Özerk Yönetimin siyasi ve hukuken tanıyacakları anlamına da gelir. Bugün için bu uluslararası koalisyondan beklenemez. Bunu değiştirecek olan ise dünya halklarının, emekçilerinin Özerk Yönetimin bu kararını pratik eylemsel gücüyle desteklemesi, bölge ve dünyada devrimcilerin, komünistlerin, demokratik kadın hareketinin, anti-faşistlerin enternasyonal görevlerinin gereği olarak bu davayı siyasi, hukuki tüm zeminlerde pratik olarak sahiplenerek gündemleştirmesi ile mümkün olacaktır. Enternasyonal mücadele dün Kobanê'yi savunmaktı bugün ise bu davayı sahiplenmektir.

BURJUVA HUKUK KARŞISINDA EZİLENLERİN HUKUKU
Özerk yönetimin bu kararının meşru olmadığı tartışmaları da var. Bu tartışmaların referans ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun (BMGK) Soykırım Sözleşmesi. İlgili sözleşmede "soykırım ile suçlanan kişiler, suçun işlendiği ülkedeki yetkili bir devlet mahkemesi veya yargı yetkisine sahip uluslararası bir ceza mahkemesi tarafından yargılanır" maddesidir. Bu maddenin tarihte pratik yaşam içinde anlamsızlaştığı örnekleri var. İsrail, 1960 yılında Yahudi Soykırımında rol üstlenmiş Alman SS subaylarından Adolf Eichmann'ı Arjantin'den kaçırıp İsrail mahkemelerinde yargılayıp idama mahkûm etti. Yahudi Soykırım suçunun işlendiği dönem İsrail kurulmuş bir devlet değilken ve soykırım suçu İsrail'de işlenmemiş olduğu halde bu yargılama yapılmıştı. Üstelik atıf yapılan soykırım sözleşmesi altında İsrail'in de imzası bulunuyordu.

Bugüne baktığımızda Özerk Yönetim bir devlet statüsünde değil, demokratik sistem esasları üzerinde tanımlanıyor. Dolayısıyla Özerk Yönetim BMGK'nın soykırım sözleşmesine tabi tutulamaz. Ve üstelik işlenen suçlar Kuzey ve Doğu Suriye topraklarında işlendiği biliniyor. Özerk Yönetim Toplumsal Adalet Meclisi, işlenen suçları kanıtlarıyla birlikte sürece hazırlık yapıyor. Bu nedenle, suçun işlendiği yerde yargılanıp yargılanamayacağı bahis bile edilemez. Burada kıstas burjuva hukuk normları değil milyonlarca halkın, kadınların adalet beklentisidir.

Bugüne kadar birkaç kapitalist ülkede DAİŞ'lilerin yargılandığı ve caza aldığı örnekler olsa da "insanlığa karşı işlenmiş suçlar" kategorisinde ele alınmadı; terör örgütüne üye olmak, adli, bireysel vaka statüsünde yargılanıp ceza aldılar. Özerk Yönetim mahkemelerinde yargılanması bu yanıyla da DAİŞ'in suçlarının insanlığa karşı işlenmiş suçlar tanımı içinde ele alınacak olması da bir ilk olacak.

DAİŞ'İN DESTEKÇİSİ TÜRKİYE VE DAVA İLE İLİŞKİSİ
Yargılamalarda; DAİŞ'in nasıl kurulduğu, kuruluş gerekçesi neydi? Örgütün işleyişi, emir-komuta zinciri, özel olarak hedef aldığı halklar ve inançlar var mıydı bu halklar ve inançlar kimlerdi? DAİŞ'in müttefikleri kimlerdi? İlişki ağı neydi? Hangi devletler veya kurumlar destek veriyordu? Savaş sürecinde sembol haline gelen Kobanê'ye saldırı nasıl planlandı?

Bu soruların yanıtları aranırken, tek tek kişilerin katıldığı eylemler, işlediği suçlar da yargılama konusu yapılacak. Bunlar sonucunda savaş suçu, adi suçların dışında insanlığa karşı işlenmiş suçlar ortaya çıktığı koşullarda her şeyden öte faşist DAİŞ'e destek veren Türkiye, Katar gibi finansörlüğünü, teknik, lojistik, askeri olarak onu destekleyen ülkeler de bu suçun ortağı oldukları bir kere daha dünya kamuoyuna gösterilmiş olacak. Yani, işgalci faşist Türk devleti söz konusu olduğunda himaye ettiği DAİŞ'in suç ortağı olarak yargılanmasının da yolu açılmış olacak. Kuşkusuz bunun davalar etrafında oluşturulacak devrimci kamuoyuyla birlikte sağlanacağının altını çizmek gerekir.

Özerk Yönetim mahkemelerindeki yargılamalar başkaca ülkelerde yargılanan DAİŞ'lilerin mahkemeleri bakımından da örnek teşkil edebilecek. DAİŞ'in, Kürt, Süryani, Asuri, Keldani, Êzidi, Alevi, halklarına karşı işlediği insanlık suçlarının yargılanması faşist DAİŞ'i destekleyen ülkeler tarafından değil DAİŞ'in yenildiği topraklarda yapılması meşrudur.