4 Aralık 2024 Çarşamba

ÇEVİRİ | Castillo, Peru tarihinde yeni bir bölüm yazmaya hazırlanıyor*

Castillo'nun zaferi, yalnızca onun okuma yazma bilmeyen bir köylünün oğlu olan solcu bir öğretmen olması ve kampanya bütçesinin Fujimori'nin kampanya harcamaları yanında devede kulak kalması nedeniyle değil, süreç boyunca Peru'nun orta sınıfı ve elitlerinin tarihsel korkularına dokunan ona karşı durmak bilmeyen propaganda saldırıları olması nedeniyle de olağanüstü bir sonuç.

Geniş kenarlı köylü şapkası ve elinde yukarı kaldırdığı büyük boy öğretmen kalemi ile Perulu Pedro Castillo, bu yıkıcı salgının ortasında özellikle acil hale gelen bir çağrının seçmenlere ulaşarak onları cesaretlendirmesi için ülkeyi geziyordu: "No más pobres en un país rico - Zengin bir ülkede daha fazla yoksula yer yok".. Büyük bir kent-kır ve sınıfsal bölünme içinde kıl payı ile sonuçlanan seçimde, kırsaldan bir öğretmen, çiftçi ve sendika lideri, yüzde birden daha az farkla, ülke siyasetinde yer etmiş "Fujimori hanedanı"nın yeni filizi, aşırı sağcı güçlü aday Keiko Fujimori'yi mağlup ederek tarih yazmak üzere.

Fujimori yaygın hile iddialarıyla seçim sonuçlarına itiraz ediyor. Onun bu kampanyası yalnızca tekil usulsüzlüklerle ilgili kanıtlar sunarken şu ana dek ortada hileli bir oya işaret eden hiçbir şey yok. Ancak, nihai sonuçların açıklanmasını erteletmek için oyların çoğu için itirazını sürdürebilir ve tıpkı ABD'de olduğu gibi kaybeden adayın hileli seçim iddiaları bile ülkede belirsizliğe ve tansiyonun yükselmesine neden olacaktır.

Castillo'nun zaferi, yalnızca onun okuma yazma bilmeyen bir köylünün oğlu olan solcu bir öğretmen olması ve kampanya bütçesinin Fujimori'nin kampanya harcamaları yanında devede kulak kalması nedeniyle değil, süreç boyunca Peru'nun orta sınıfı ve elitlerinin tarihsel korkularına dokunan ona karşı durmak bilmeyen propaganda saldırıları olması nedeniyle de olağanüstü bir sonuç. Bu, kısa süre önce Ekvador'daki seçimleri çok yakın bir farkla kaybeden ama bundan daha yoğun bir saldırı altında kalan ilerici aday Andres Arauz'a olanlara çok benzer bir durumdu. Peru'daki gazetelerin yüzde 80'ini kontrol eden bir medya tekeli olan Grupo El Comercio Castillo'ya karşı suçlamaların başını çekti. Onu, 1980-2002 arasında devletle olan çatışmalarının on binlerce ölüme ve toplumda derin bir travmaya yol açtığı gerilla örgütü Aydınlık Yol ile bağlantıları olan bir terörist olmakla suçladılar. Castillo'nun Aydınlık Yol ile bağlantısı dayanaksızdı: Bir eğitim işçileri sendikası olan Sutep'in lideri olan Castillo'nun, Aydınlık Yol'un politik kanadı olduğu iddia edilegelen bir örgüt olan Movadef (Temel Haklar ve Af Hareketi) ile dostça ilişkileri olduğu söylendi. Gerçekte ise Castillo'nun kendisi, isyanın en aktif olduğu dönemde bir rondero (özellikle Aydınlık Yol'un eylemlerine karşı karşı-devrimci bir rol oynayan özerk köylü milisi, -ç.n.) idi. Ronderolar, topluluklarını gerillalardan koruyan, suç ve şiddete karşı güvenlik sağlamayı sürdüren köylü özsavunma grupları idi.

Seçimlerden iki hafta önce 23 Mayıs'ta Peru'nun kırsal kasabalarından olan San Miguel del Ene'de 18 kişi katledildi. Hiçbir örgüt üstlenmese de hükümet saldırıyı derhal Aydınlık Yol'un uyuşturucu kaçakçılığına bulaşmış kalıntılarıyla ilişkilendirdi. Medya saldırıyı Castillo ve kampanyası ile ilişkilendirdi ve seçimleri kazanırsa şiddetin daha da artacağı korkusunu kamçıladı. Castillo saldırıyı kınadı ve benzer katliamların 2011 ve 2016 seçim süreçlerinde de yaşandığını hatırlattı. Fujimori ise kendi payına Castillo'nun ölümlerle bağlantılı olduğunu iddia etti.

Ekonomi cephesinde Castillo, kilit endüstri dallarını ulusallaştırmak ve Peru'yu Venezuela gibi "zalim bir diktatörlüğe" dönüştürmek isteyen bir komünist olmakla suçlandı. Başkent Lima'nın ana yolları boyunca reklam panolarında bir Castillo zaferinin sonuçlarına atıfla halka şu soru yöneltildi: "Küba ya da Venezuela'da yaşamak ister miydiniz?" Yukarıdaki tabloda görüleceği üzere gazeteler Castillo'nun kampanyasıyla Peru parasının değer kaybını bağlantılandırdılar ve olması durumunda işletmeler kapanacağı ya da yurt dışına çıkacağı için Casillo'nun zaferinin en çok düşük gelirli Perululara zarar vereceği konusunda uyardılar. Tekrar ve tekrarla Castillo'nun seçim kampanyası onun bir komünist olmadığına ve onun amacının endüstrileri ulusallaştırmak değil çokuluslu şirketlerle sözleşmeleri yeniden müzakere ederek karın daha büyük bir kısmının yerel topluluklara kalmasını sağlamak olduğuna açıklık getirdi.

Bu sırada Fujimori kampanyası sırasında medyadan çok kibar bir yaklaşım gördü. Yukarıda bahsedilen gazetelerden biri "Keiko'nun iş, gıda, sağlık ve ekonominin hızla yeniden canlandırılmasını garanti ettiğini" yazıyordu. Kurumsal medya, babası Alberto Fujimori'nin acımasız yönetimi sırasında onun first-lady olarak geçmişini büyük oranda görmezden geliyor. Hiçbir karşı çıkışla karşılaşmadan "Fujimoricilik terörizmi yendi" iddiasını dile getirebilirken babasının yargılandığı suçlardan olan 270 bin kadın ve 22 bin erkeğin zorla kısırlaştırılması dahil Fujimoricilik'in ülke üzerinde estirdiği korku ortada kalıyor. Şu anda diğer insan hakkı ihlalleri ve yolsuzluklar nedeniyle hapishanede olsa da, Keiko kazandığı takdirde onu serbest bırakmaya söz vermişti. Ayrıca Keiko'nun kendisinin geçen yıldan bu yana kefaletle dışarıda olması gerçeği de göz ardı ediliyor, beklemede olan para aklama soruşturmasında başkanlık dokunulmazlığı olmazsa muhtemelen sonu hapishane olacak.

Uluslararası medya, Castillo ve Fujimori'ye yer vermedeki eşitsizlikte hiç de farklı değildi, Bloomberg, Castillo'nun başkan olması düşüncesi elitleri titretiyor diye uyarıyor ve Financial Times manşetten "Peru'nun elitleri başkanlık seçimlerinde aşırı solcu zaferi olasılığından panik halinde" diye yaygara koparıyordu.

Peru'nun ekonomisi son 20 yılda etkileyici bir şekilde büyüdü, ancak bu büyüme herkesin gemisini aynı şekilde yüzdürmedi. Kırsal kesimde milyonlarca Perulu devlet tarafından terk edildi. Üstüne, (Kolombiya, Şili ve Ekvador dahil) komşularının birçoğu gibi, Peru sağlık, eğitim ve diğer sosyal programlarda yetersiz bir yatırıma sahipti. Bu tür politikalar sonucunda salgın sağlık sistemini öyle bir kırıp geçirdi ki Peru şu anda tüm dünyada kişi başına en çok covid-19 ölümünün görüldüğü ülke olma utancını yaşıyor.

Halk sağlığı felaketine ek olarak, Perulular son üç yılda dört başkanın başa geldiği, olağanüstü sayıda yüksek mertebeden yolsuzluk vakası ile belirginleşen siyasi kargaşa içinde yaşıyorlar. Son yedi başkanının beşi, yolsuzluk suçlamalarıyla karşılaştı. 2020'de (kendisi de yolsuzlukla suçlanan) başkan Martín Vizcarra koltuğundan indirilerek azledildi ve yerine Manuel Merino getirildi. Bu hamle bir parlamento darbesi olarak kınandı ve günlerce süren büyük sokak protestolarına yol açtı. Görev süresinin sadece beş günündeyken Merino istifa etti ve mevcut başkan Francisco Sagasti ile değiştirildi.

Castillo'nun kampanyasının kilit platformlarından biri, halkın yeni bir anayasa mı istediğine yoksa Alberto Fujimori rejimi altında çerçevesini neoliberalizmin çizdiği 1993 yılında yazılmış mevcut anayasayı mı tutmak istediğine karar vermesi için bir anayasa referandumu çağrısı yaptığı platformdur.

"Mevcut anayasa, kamu çıkarları yerine özel çıkarlara, yaşam ve onur yerine kâra öncelik veriyor" diye belirtiyor Castillo hükümet programını okurken. Castillo, yeni bir anayasanın şunları içermesini öneriyor: sağlık, eğitim, gıda, konut ve internet erişimi haklarının için tanınma ve garanti altına alınması; yerli halkların ve Peru'nun kültürel çeşitliliğinin tanınması; doğa haklarının tanınması; devletin şeffaflığa ve vatandaşların katılımına odaklı yeniden tasarlanması; ve kamusal çıkarların öncelikli olmasını sağlamak için gereken stratejik planlamada devlete kilit bir rol verilmesi.

Dış politika cephesinde, Castillo'nun zaferi, ABD'nin bölgedeki çıkarlarına büyük bir darbe vuracak ve Latin Amerika entegrasyonunun yeniden etkinleştirilmesine yönelik önemli bir adım olacak. Castillo ayrıca Venezuela'da rejim değişikliğine adanmış özel amaçlı bir komite olan Lima Grubu'ndan Peru'yu çıkaracağına söz verdi.

Buna ek olarak, Özgür Peru Partisi, ABD devlet kuruluşu USAID'i ülkeden çıkarma ve ülkedeki ABD askeri üslerinin kapanması çağrısı yapmıştı. Castillo ayrıca OAS'a karşı koymak için destek olacağının ve hem Latin Amerika ve Karayip Devletleri Topluluğu (CELAC) hem de Güney Amerika Ulusları Birliği (UNASUR) ile ilişkileri güçlendireceğinin altını çizdi. Bu zafer aynı zamanda her biri önümüzdeki bir buçuk yıl içinde başkanlık seçimlerine gidecek Şili, Kolombiya ve Brezilya'daki sol adına da iyiye işaret.

Castillo, düşmanca bir parlamento, düşmanca bir sermaye sınıfı, düşmanca bir basın ve büyük olasılıkla, düşmanca bir Biden yönetimi karşısında göz korkutucu bir görevle karşı karşıya. Uluslararası dayanışmanın yanı sıra değişim isteyen harekete geçmiş milyonlarca kızgın Perulunun desteği, Peru toplumunun en yoksul ve mahrum bırakılmış kesimlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için verdiği kampanya sözlerini yerine getirmede Castillo için oldukça kritik olacaktır.

*Orijinali, "Kırsaldan bir öğretmen Pedro Castillo Peru tarihinde yeni bir bölüm yazmaya hazırlanıyor" olan başlık, ETHA tarafından kısaltılmıştır.

**Medea Benjamin - Leonardo Flores'in Common Dreams'te yayımlanan makalesi Yaşam Uzun tarafından ETHA için çevrildi. Yazının orijinali şuradadır.