4 Aralık 2024 Çarşamba

ÇEVİRİ | İsrail hapishanelerinde nasıl direnilir ve kazanılır

Filistinli tutsakların bireysel hikayeleri, bütün Filistinlilerin tutsaklığı çeşitli biçimlerde günlük olarak yaşadıkları düşünüldüğünde, çok daha büyük bir şeyin temsili. Dahası, Filistinli bir tutsağın hikayesi sadece onu ilgilendiren geçici bir tecrübe değil, tutsağın kendisini, yoldaşlarını, ailesini ve tüm toplumu temeline kadar sarsan bir olay. Her hikaye, değerli özgürlüğü için hasret duyan ve kalbi kendi topraklarına sevgiyle atan birisinin, tüm zorluklara rağmen, yaratıcılıkla ele alarak yaşadığı bir hayatı temsil ediyor.

Siyonist İsrail devleti, Gazze Şeridi'ndeki soykırım saldırılarını sürdürürken, işgal altındaki Batı Şeria'da da her gün baskınlarla Filistin halkının liderlerini tutsak ederek direnişi tasfiye etmeye çalışıyor. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) liderlerinden ve Filistin Yasama Meclisi üyesi Halide Cerrar, 26 Aralık'ta Ramallah'taki evine yapılan baskınla rehin alındı.

Cerrar, bundan önce 3 kez, 2015, 2017 ve 2019'da tutuklandı ve aylarca işgal hapishanelerinde kaldı. 2019'da başlayan tutsaklığı esnasında, 2021 yılında hayatını kaybeden kızı Suha Cerrar'ın cenazesine katılmasına dahi izin verilmedi.

Hayatını Filistinli kadın tutsaklarla ilgili çalışmalara adayan Halide Cerrar'ın, ilk olarak Ramzy Baroud'un 2019 tarihli "Bu zincirler kırılacak: İsrail hapishanelerinde Filistinli mücadele ve başkaldırı hikayeleri" kitabında yayınlanan makalesini güncel önemi nedeniyle okurlarımızla paylaşıyoruz:

"Hapishane sadece yüksek duvarlardan, dikenli tellerden ve ağır demir kapıları olan küçük, boğucu hücrelerden oluşan bir yer değildir. Sadece metalin çangırtısıyla tanımlanan bir yer değildir; ki hakikaten de metalin gıcırtısı ya da çarpması, ağır kapılar kapatıldığında, ağır yataklar ya da dolaplar hareket ettirildiğinde, kelepçeler kilitlendiği veya gevşetildiğinde, hapishanede duyacağınız en yaygın sestir.

Bostalar bile -tutsakları hapishanelerdeki bir bölümden bir başka bölüme taşıyan araçlar- içleri, dışları, kapıları ve yerleşik prangalarıyla, metal canavarlardır.

Hayır, hapishaneler bütün bunlardan çok daha fazlası. Aynı zamanda gerçek insanların hikayeleri, günlük ızdırapları ve gardiyanlar ve hapishane idaresine karşı mücadeleleri. Hapishane; her gün tekrarlanması gereken ve asla geçmişte bırakamayacağınız ahlaki bir duruş.

Hapishane yoldaşlardır- zaman içerisinde size ailenizden daha yakın hissettiren kadın ve erkek kardeşler. Ortak ızdırap, acı, üzüntü, ve her şeye rağmen, bazen neşe. Hapishanede, işkenceci gardiyana karşı birlikte meydan okuyoruz, onu kırmak için aynı irade ve kararlılıkla, o bizi kırmasın diye. Mücadele bitimsiz ve mümkün olan her biçimde ortaya koyuluyor, bize verilen bir yemeği reddetmek gibi basit bir eylemden, kendimizi odalarımıza kapatmaya ve fiziksel ve fizyolojik olarak en gayret isteyen çabaya, açlık grevine. Bunlar Filistinli tutsakların en temel haklarını kazanmak ve onurlarını korumak için mücadele ederken kullandıkları araçlardan sadece birkaç tanesi.

Hapishane, olanakları keşfetme sanatıdır; yemek hazırlamak, eski kıyafetleri tamir etmek ya da hep beraber dayanabilmek ve hayatta kalabilmek için ortak zeminler bulmak gibi günlük zorlukları en basit ve yaratıcı araçları kullanarak çözmeniz için sizi eğiten bir okul.

Hapishanede zamanın farkında olmak zorundayız, eğer olmazsak durma noktasına gelecek. O yüzden, rutinle savaşmak, bireysel ve kolektif hayatlarımızdaki her önemli olayı kutlamak ya da anmak üzere her fırsatı değerlendirmek için elimizden geleni yapıyoruz.

Filistinli tutsakların bireysel hikayeleri, bütün Filistinlilerin tutsaklığı çeşitli biçimlerde günlük olarak yaşadıkları düşünüldüğünde, çok daha büyük bir şeyin temsili. Dahası, Filistinli bir tutsağın hikayesi sadece onu ilgilendiren geçici bir tecrübe değil, tutsağın kendisini, yoldaşlarını, ailesini ve tüm toplumu temeline kadar sarsan bir olay.

Her hikaye, değerli özgürlüğü için hasret duyan ve kalbi kendi topraklarına sevgiyle atan birisinin, tüm zorluklara rağmen, yaratıcılıkla ele alarak yaşadığı bir hayatı temsil ediyor.

Her bireysel anlatı aynı zamanda bir dönüm noktası, gardiyanlar ve temsil ettikleri iradeyle, tutsaklar ve kolektif olarak temsil ettikleri irade arasında bir çatışma- birleşildiğinde, inanılmaz olasılıkları aşma becerisine sahip bir irade. Aynı zamanda, Filistinli tutsakların başkaldırısı, tıpkı kendi topraklarında tutsak edilmeyi reddeden ve bir zamanlar sömürgeleştirilmiş ve zafere ulaşmış tüm halklar tarafından taşınan irade ve güç gibi, Filistin halkının kolektif başkaldırısı ve isyankar ruhunun da bir yansıması.

Filistinli tutsaklar tarafından deneyimlenen, uluslararası hukuka da aykırı tüm cefa ve insan hakları ihlalleri, hapishane hikayesinin sadece bir tarafı. Diğer taraf ise sadece bu yürek parçalayıcı deneyimleri yaşayanlar tarafından tam anlamıyla anlaşılabilir ve aktarılabilir. Sıklıkla, Filistinli tutsakların hikayelerinde eksik bırakılan şey, tüm acı verici detay ve zorluklarıyla, dönüm noktalarını aşarak yaşayan Filistinli kadın ve erkeklerin ilham verici insanlık yolu.

Sadece tutsakların hikayelerinin derinine inerek, küçük bir hücrede tutulurken sevgi dolu annenizi kaybetmenin, kırık bir bacakla uğraşmanın, yıllarca aile ziyaretinden mahrum bırakılmanın, eğitim hakkınızın reddedilmesinin ve bir yoldaşın ölümüyle başa çıkmanın nasıl hissettirdiğini tahayyül etmeye başlayabilirsiniz.

Çeşitli fiziksel işkenceler, psikolojik eziyetler ve uzatılmış izolasyon gibi tutsakların katlandığı çileyi anlamak önemli olmakla birlikte, kadınlar ve erkekler en doğal haklarını geri almak ve insanlığını benimsemek için mücadele etmeye karar verdiğinde, insan iradesinin gücünü de farketmek zorundasınız.

Mücadele pek çok biçim alabilir. İsrail hapishanelerinde politik bir tutsak olarak tutsaklığımın çeşitli aşamalarında ben de hapishane duvarları arasında farklı biçimlerde direnişlerde yer aldım. Benim için Filistinli tutsak kadınların eğitimi acil bir öncelik haline geldi.

İsrail hapishanelerindeki kadın tutsaklar sadece kendilerine dönük şiddetin biçimine dair değil, aynı zamanda maruz kaldıkları izolasyonun derecesi bakımından da erkek tutsaklardan daha farklı muamele görüyor. Erkek tutsaklardan çok daha az kadın tutsak olduğu için, İsrailli hapishane idarelerinin onları dünyanın geri kalanından tecrit etmesi çok daha kolay. Üstelik, üniversite mezunu sadece birkaç kadın tutsak var, bu kadınların arasındaki eğitim seviyesi alarm verici derecede düşük.

2015 yılında İsrail tarafından tutuklanıp tutsaklığımın büyük bir çoğunluğunu HaSharon Hapishanesi'nde geçirirken, bu durumun farkındaydım. Bu yüzden, çocukluklarında ya da zorlu toplumsal şartlar sebebiyle okulu bitirme hakkı ellerinden alınmış kadınların eğitimine odaklanmayı görevim haline getirmeye karar verdim. Bu fikir hızla aklımı ele geçirdi: Eğer sadece birkaç kadının bile lise diplomalarını almalarına yardım edebilirsem, tutsaklık zamanımı iyi değerlendirmiş olacaktım. Bu diplomalar, onların mümkün olan en kısa zamanda üniversite diplomalarını almalarına ve belli bir seviyede ekonomik bağımsızlık kazanmalarına yol açabilirdi. Daha önemlisi, güçlü bir eğitimle kuşanan bu kadınlar, Filistin toplumunun güçlenmesine daha fazla katkı sağlayabilirdi.

Ancak, bütün tutsakların, özellikle kadınların karşı karşıya olduğu çok sayıda engel var. İsrailli hapishane idareleri, eğitimine devam etmek isteyen tutsaklara dönük çok sayıda sınırlandırma koyuyor. İsrail Hapishane Servisi (IPS) kağıt üzerinde böyle bir hakkı sağlamaya onay verse bile, sınıflar, tahtalar, okul malzemeleri ve öğretmenler gibi bu işi gerçekleştirmek için gerekli tüm pratik koşulların eksik olduğundan emin oluyorlar.

Son engel ise, benim yüksek lisans diplomasına sahip olmamla aşıldı, bu durum Filistin Eğitim Bakanlığı'nca beni bir öğretmen olarak eğitim vermek ve Tawjihi olarak bilinen liseyi bitirme sınavlarını yönetmek için kalifiye yapıyor. Bu fikirden kadınlara bahsettiğimde yüzlerinde oluşan heyecanı görmek bile bana bu göz korkutucu görevi üstlenmek için ilham verdi. İsrail hapishanelerinde yer alan Filistinli tutsak kadınların tarihinde ilk kez böyle bir girişim olacaktı.

Kurallarını, beklentilerini ve bu kuralların bitirme sınavlarına çalışmak isteyen kadın tutsaklara nasıl uygulanacağını tamamen anlamak için Eğitim Bakanlığı'yla iletişim kurarak işe başladım. İlk grup öğrencilerim çok neşeli bir şekilde bu meydan okumayı kabul eden beş kadından oluşuyordu.

İlk aşamada, hapishane idaresi 'operasyonumuzun' tam olarak farkında değildi, o nedenle kısıtlamaları da sadece teknik ve idariydi. Bu deneyim hepimize, özellikle de bana çok yeniydi. Dersleri ve bitirme sınavlarını idare ederken yüksek derecede bir akademik profesyonelliği sağlamaya çalışarak kendi beklentilerimi biraz abarttığımı itiraf etmeliyim. Sadece hiçbir şekilde prensiplerimi ihlal etmediğimden emin olmak istedim, çünkü bu kadınların sertifikalarını kazanmalarını ve kendilerinden daha çok şey beklemelerini gerçekten istedim.

Çok az okul malzememiz vardı. Aslında, her sınıf, IPS tarafından farklı bir hapishaneye götürülmeden önce Filistinli çocuk tutsakların geride bıraktığı bir ders kitabını paylaşmak zorundaydı. Ellerimizle ders kitabının birkaç kopyasını çıkardık, böylece aynı anda birkaç öğrenci dersleri takip edebilirdi. Öğrencilerim çok çalıştı. Bazen bir ders birkaç saat uzardı; bu, öğrencilerimin, hücrelerinden çıkmaya izinli oldukları günün tek arasını kaybetmeyi tercih ettikleri anlamına geliyordu. İşleyecek çok fazla şeyimiz ve çok az zamanımız vardı. Sonunda, beş öğrenci sınava girdi, sonuçları onaylatılmak üzere Eğitim Bakanlığı'na gönderildi. Haftalar sonra, sonuçlar geldi. İki öğrenci sınavı geçmişti.

İnanılmaz bir andı. İki öğrencinin hapishanedeyken sertifikalarını kazandığı haberi tüm tutsaklar, aileleri ve tutsak hakları örgütleri arasında hızla yayıldı. Kadınlar haberi kutladı ve tüm yoldaşları onlar için gerçekten çok mutlu oldu. Yeni bir öğrenci grubu oluşturmak için çabucak harekete geçtik. Öte yandan, başarımız basının ilgisini çektikçe, İsrailli hapishane yetkilileri daha da telaşlandı. IPS, beş öğrenciden oluşan ikinci grubun da aynı süreçten geçmesini zorlaştırmaya karar verdiğinde hiç şaşırmadım.

Gerçek bir kavgaydı, ama tüm baskılara rağmen sonuna kadar savaşmaya niyetimiz vardı. Hapishane idaresi bundan sonra tutsaklara eğitim vermeye izinli olmadığımı resmen bana bildirdi. Israrla beni yıldırmaya çalıştılar, hücre hapsiyle tehdit ettiler. Ama uluslararası hukuku biliyordum ve İsraillilerle ısrarla tutsakların haklarını bildiğimi ve geri çekilmek yönünde bir planım olmadığını söyleyerek yüzleştim. Bütün bunlara rağmen ikinci gruptaki kadınlara eğitim vermeyi becerdim, sınavlarını Eğitim Bakanlığı'yla koordinasyon içerisinde kendim hazırladım. Bu sefer, sınava giren beş öğrencinin tamamı geçti. Büyük bir zaferdi.

Başarılarımızdan sonra, kadın tutsaklar için eğitim sürecini kurumsallaştırmaya, bana ya da herhangi bir kişiye bağlamamaya ihtiyaç olduğunu farkettim. Bunun uzun vadede başarıya ulaşması için kolektif bir çaba, gelecek yıllar da hapishanedeki tüm kadın grupları için zafere ulaştırılacak bir görev olması gerekiyordu. Odağımı, onları öğretme işine dahil ederek ve Eğitim Bakanlığı için gerekli denetleyici görevlerle aşina hale getirerek kalifiye kadın tutsaklar yetiştirmeye çevirdim. Yaklaşan tahliyemi beklerken, üçüncü öğrenci grubu için pürüzsüz bir geçişi sağlayacak düzeneği kurdum.

2016'nın Haziran ayında tahliye edildim. Her ne kadar sıradan hayatıma ve profesyonel işime dönsem de, hiçbir zaman hapishanedeki yoldaşlarımı, gün içerisindeki mücadelelerini ve zorluklarını, özellikle de ihtiyaçları olan ve hak ettikleri eğitimi almak konusunda hevesli olanları düşünmeyi bırakmadım. Gittikten sonra iki kadın tutsağın bitirme sınavlarına girdiğini ve başarıyla mezun olduğunu öğrendiğimde çok heyecanlandım. Tahliye edildiğimde ve ailemle kavuştuğumda olduğum kadar mutlu oldum. Ayrıca tahliyemden önce orada işlemeye koyduğum sistemin çalıştığını öğrendiğimde rahatladım. Bu bana gelecek için büyük umutlar verdi.

Temmuz 2017'da İsrail ordusu beni, bu kez 20 aylığına, tekrar tutukladı. HaSharon Hapishanesine geri döndüm. Önceden olduğundan çok daha fazla kadın tutsak vardı. Hızla, diğer nitelikli tutsakların da yardımıyla, dördüncü grubun mezun olması için hazırlıklara başladık. Bu sefer dokuz kadın öğrenci sınavlara çalışıyordu. Daha fazla gönüllü öğretmen ve idareci vardı. Hapishane aniden bir eğitim ve güçlendirme merkezine dönüşerek çiçek açtı.

Hapishane idaresi çılgına döndü! Beni fitneyle suçladılar ve bütün eğitim sürecini sonlandırmak için misilleme tedbirleri almaya başladılar. Meydan okumayı kabul ettik. Sınıfımızı kapattıklarında, açlık grevine girdik. Kurşun ve tükenmez kalemlerimize el koyduklarında, boyama kalemleri kullandık. Karatahtamızı götürdüklerinde, bir pencereyi kancalarından ayırdık ve üzerine yazdık. Eğitim için belirlediğimiz zamanlarda bir odadan diğerine kaçırdık. Gardiyanlar eğitim hakkımızı engellemek için kitaptaki bütün numaraları denedi. Hapishane idaresini yenmekteki kararlılığımızı göstermek için dördüncü grubun adını, 'Başkaldırı grubu' koyduk. Sonunda, bizim irademizin onların adaletsizliğinden daha kudretli olduğu kanıtlandı. Bütün süreci tamamladık. Bitirme sınavına giren bütün kadınlar üstün başarıyla sınavı geçti.

O günlerde nasıl hissettiğimizi size yalnızca kelimelerle anlatamam. Muazzam bir başarıydı. Hapishane duvarlarını süsledik ve kutlama yaptık. İsrail ve hapishane idaresinin haksız kurallarına birlikte karşı durduğumuzda elde ettiğimiz başarı yüzünden mutluyduk, gülümsüyorduk ve coşkuluyduk. Haberler hapishane duvarlarının dışına yayıldı ve mezunların aileleri tarafından Filistin'in dört bir yanında kutlamalar yapıldı. Beşinci grup bu kolektif başarının taçlandırıcısı oldu. Eğitim hakkımızda ısrar ederken katlandığımız aylar süren sıkıntıların ve mücadelenin tatlı ödülü oldu. 2015'te başlatılan ilk deneyimimizden bu yana sertifikalarını alan 18 kadın mezuna katılma umuduyla, şu anda yedi öğrenci daha bitirme sınavlarına hazırlanıyor.

Herkes için temel bir insan hakkı olması gereken eğitimi alırken dayandıkları çok fazla şeyin ardından, aldıkları eğitimle gerçekten güçlü ve kabiliyetli hisseden kadın tutsakların amaçları da gelişti. Tawjihi sertifikasını alanlar daha yüksek bir eğitim almaya hazır. Ama Eğitim Bakanlığı bu aşama için henüz hazırlıklı olmadığından, tutsaklar geçici alternatifler yaratıyor.

Demokrasi ve insan hakları alanında yüksek lisans yaptığım ve bu alanda Addameer (işgal altındaki Batı Şeria'nın Ramallah kentinde, tutsak haklarına ilişkin çalışmalar yürüten demokratik kitle örgütü- ç.n.) ve Filistin Yasama Meclisi'ndeki çalışmalarım aracılığıyla uzun süreli deneyimim olduğu için öğrencilerime Uluslararası ve İnsan Hakları Hukuku alanında bir kurs vermeyi teklif ettim. Bu kursu vermek için, aralarında dört Cenevre Sözleşmesi'nin Arapça çevirilerinin de bulunduğu, insan hakları üzerine uluslararası sözleşmelere ilişkin en önemli ve ilgili bazı metinleri hapishaneye sokmayı başardım. Bu belgelerden bazıları Kızılhaç tarafından, diğerleri hapishanede beni ziyarete gelen aile üyeleri tarafından getirildi.

49 kadın tutsak, her biri iki ay süren birkaç farklı periyottan oluşan bu kursa katıldı. Kursun sonunda katılımcılar Uluslararası ve İnsani Hukuk üzerine 36 saatlik eğitimi tamamladıkları için sertifikalar aldı ve bu sertifikalar Filistinli bakanlıklarca onaylandı. Biz hapishanede kutlama yaparken, Tutsaklarla İlişkiler Bakanlığı hapishanenin dışında ailelerin ve tahliye edilen bazı tutsakların katıldığı geniş bir tören düzenledi.

Günün sonunda, çaresizlikten umudu yaratmaktan daha fazlasını yaptık. Bizler ayrıca kendi bakış açımızı, kendimizi, hapishaneyi ve gardiyanları ele alış biçimimizi geliştirdik. Aramızda dolanan en ufak küçüklük hissini dahi yendik ve hapishane duvarlarını bir fırsata çevirdik. Hapishanede lise eğitimini tamamlayan öğrencilerimin yüzlerindeki güzel gülümsemeyi gördüğümde, görevimin tamamlandığını hissettim.

Umut, hapishanede taştan büyüyen bir çiçek gibidir. Biz Filistinliler için, eğitim en büyük silahımız. Onunla, her daim galip geleceğiz."

*Halide Cerrar'ın Palestine Chronicle sitesinde yayınlanan yazısı Elif Bayburt tarafından ETHA için çevrilmiştir. Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.