4 Aralık 2024 Çarşamba

ÇEVİRİ | Rusya'nın Ukrayna işgali: Emperyalizmlerin çatışması

Soğuk Savaş'tan yaklaşık 40 yıl sonra, Avrupa bir kez daha gergin ve bölünmüş durumda. Amerika bir şekilde Rusya'yı destekliyor. III. Dünya Savaşı vesvesesi üzerine konuşmak birçok yorumcuyu cezbediyor. Bu tür zoraki çıkarımların olabilirliğini tartışmamız mümkün olsa da bu saldırganlığın Soğuk Savaş krizi günlerini -Kore Savaşı (1950-53), Küba füze krizi (1962) ya da 1980'lerdeki Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği Ukrayna'nın yanında yer alırken, Çin açıkça ya da üstü örtük ABD ve Sovyetler arasındaki füze yarışı- anımsattığı kuşku götürmez bir gerçek.

Rusya'nın Ukrayna işgali, küresel politikada önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor. Bazı gözlemciler, Putin'in bu son askeri eyleminin jeopolitikle çok az ilgisi olduğunu, ama esasen odağı Rus toplumunun ve ekonomisinin içinden geçtiği derin krizden başka yöne kaydırmayı amaçladığını düşünüyorlar. İzole bir durum olmaktan uzak bu kriz, uluslararası olarak da tükenen Rusya'daki neoliberal modelin başarısızlığının sonucudur. Savaş karşıtı protestolar bu iç krizi en iyi şekilde yansıtıyor.

Savaş karşıtı protestoların, savaş bir süre devam ettiğinde ve insanlar sonuçlarını anlamaya başladığında momentum kazanması normal. Bu aynı zamanda kitlelerin zaferin yakın olmadığını ve muhtemelen hiç başarılmayacak olduğunu fark etmeye başladığı zamana denk düşüyor. İşgalin ilk günlerinden bu yana Putin'e karşı çok sayıda sıradan Rus'un katıldığı protestolar oldukça bir istisna bir durum ve bu nedenle daha büyük bir önem taşıyor. Dahası, acımasız baskılar karşısında bile, insanlar otoriteye meydan okuyan büyük bir motivasyonla sokaklara çıktı. Putin'in Kırım Yarımadası'nı ilhak etmesi sırasında tanık olduğumuz kitlesel histeri ve rejime halk desteği yerine bu sefer, farklı ruh hali yansıyor. Moskova, St. Petersburg, Novosibirsk, Ekaterinburg, Nizhny Novgorod'da... ya da hatta Rusya'nın her yerinde savaş coşkusunun eksikliği gözlemleniyor.

Rusya, rublenin üç haftada değerinin üçte birini kaybederek çöktüğü Aralık 2014'ün ortalarından bu yana büyük bir hareketsizlik içinde. Hükümet programlarını fonlamak için özellikle petrol ve doğal gaz olmak üzere ağırlıklı olarak ihraç mallarına bağımlı Rusya ekonomisi, petrol ve doğal gaz fiyatları 2014'de çakıldığında sert bir darbe yedi. Rusya'nın GSYİH'nin yüzde 30'u ve ihracatının yüzde 60'ı petrole bağlı. Dahası, Kırım Yarımadası üzerine Ukrayna'yla olan çatışma, yatırımların yanı sıra daha uzun vadede Rus işletmelerinin sermayeye erişimini etkileyen yaptırımlar ile birlikte Rusya'nın durumunu daha da kötüleştirdi. Ekonomi 2017'den beri hızlıca bir miktar toparlandı ancak gerekli dinamizmi bir türlü yeniden kazanamadı. Sonuçta bunun, neoliberal politikaların ham karışımından başka bir şey olmayan sosyal politikalara etkisi oldu. Kremlin'in politikaları ve özellikle emekli aylığı reformlarıyla ilgili çok sayıda Rus son derece mutsuz. Rusya, Sovyetler Birliği'nden çok daha düşük bir emeklilik yaşı (kadınlar için 55 ve erkekler için 60) miras aldı. FIFA 2018 Dünya Kupası'nı örtü olarak kullanarak yetkililer emeklilik yaşlarını (kadınlar için 63 ve erkekler için 65'e) yükseltti. Nüfusun yüzde 90'ı buna karşıydı ve Kremlin çoğunluğun güvenini asla yeniden kazanamadı. Sonuç olarak, son zamanlardaki Rus seçimleri çok yüksek derecede seçim hileleriyle sağlıksız bir hale gelmiştir.

Putin'in evde popülerliğini geri artırmak için Ukrayna ile olan krizden faydalanması şaşırtıcı değildi. Ancak, Rusya'nın dış siyasi hedefleri de oldukça açık. Uzun askeri hazırlıklar ve operasyonların ölçeği, Rusya'nın hedeflerinin Donetsk ve Lugansk'ın iki "kopmuş cumhuriyet" ile sınırlı olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Putin'in Ukrayna'nın egemenliğini hariç bıraktığı 21 Şubat konuşmasından ipuçları bulunabilir. Vladimir Putin'in Büyük Rus şovenizmi, tarihi yeniden şekillendirme girişiminde bariz bir şekilde görünür. Ona göre:

"Evvel zamandan beri, tarihsel olarak Rus toprakları olan güney-batıda yaşayan insanlar kendilerini Rus ve Ortodoks Hristiyan olarak çağırageldi. Bu, 17. yüzyıldan önceki durumdu, bu bölgenin bir kısmı Rus devletine yeniden katıldı ve sonra bunu tekrarladı."

Ve, "Modern Ukrayna'nın tamamen Rusya, ya da daha doğru bir ifadeyle Komünist Rusya'daki Bolşevikler tarafından yaratıldığı gerçeğiyle başlayacağım. Bu süreç hemen hemen 1917 devriminden hemen sonra başladı ve Lenin ve arkadaşları, bunu Rusya'ya son derece ağır gelen bir şekilde yaptılar - tarihsel olarak Rus toprağı olan yeri ayırarak ve bölerek. Orada yaşayan milyonlarca insana hiç kimse ne düşündüklerini sormadı. Sonra, Büyük Yurtsever Savaşı'ndan hem önce hem sonra Stalin, SSCB bünyesine kattığı, daha öncesinden Polonya, Romanya ve Macaristan'a ait olan bazı toprakları Ukrayna'ya transfer etti. Bu süreçte, geleneksel olarak Alman toprakları olan yerlerin bir kısmını telafi amacıyla Polonya'ya verdi, ve 1954'te Hruşçov bir sebeple Kırım'ı Rusya'dan aldı ve onu da Ukrayna'ya verdi. Modern Ukrayna ülkesinin oluşturulma şekli gerçekte böyledir."

Putin'in askeri bir işgal ile rejim değişikliği gerçekleştirmek istediği bariz ve hedefinde tam bir egemenlik sağlamak var. Bu, ABD'nin Afganistan ve Irak işgalleri ile karşılaştırılabilir.

ARKAPLAN
Soğuk Savaştan neredeyse 40 yıl sonra, Avrupa bir kez daha gergin ve bölünmüş durumda. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği Ukrayna'nın yanında yer alırken, Çin açıkça ya da üstü örtük bir şekilde Rusya'yı destekliyor. III. Dünya Savaşı vesvesesi üzerine konuşmak birçok yorumcuyu cezbediyor. Bu tür zoraki çıkarımların olabilirliğini tartışmamız mümkün olsa da bu saldırganlığın Soğuk Savaş krizi günlerini -Kore Savaşı (1950-53), Küba füze krizi (1962) ya da 1980'lerdeki ABD ve Sovyetler arasındaki füze yarışı- anımsattığı kuşku götürmez bir gerçek.

Milyonlarca Ukraynalı acı çekmeye devam ederken mevcut karmaşıklıkları daha iyi anlamak için geçmişe bakmak gerekiyor. İki ayrı çelişki kendini gösteriyor ve sıradan Ukraynalılara yönelen bu korkunç savaşı dayatıyor. Rus-Amerikan çatışması ve Rusya-Ukrayna anlaşmazlığı. Bu iki post-Sovyet ülkesi arasındaki gerilim yeni değil ve Soğuk Savaş'ın dramatik sonuna kadar izleri sürülebilir. Rusya, Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve dağılması sırasında ABD emperyalizmi elleriyle yaşatılan politik yenilgiyi hala sindirmeye çalışıyor. 1990'ların başındaki Soğuk Savaş'ın sonu, elbette, iki güç arasında bir uzlaşmaya yol verdi. ABD ve Almanya, o zamanlar Sovyetlerin lideri olan Mikhail Gorbaçov'a NATO'nun Rusya sınırlarına doğru genişlemeyeceği sözünü verdiler.

Sovyetler Birliği'nin ve Doğu Avrupa bürokratik rejimlerinin çöküşü de aynı zamanda, aslen "komünist tehdide" karşı "savunma" amaçlı askeri bir ittifak olarak geliştirilen NATO'nun geleceği etrafındaki tartışmaları artırdı. NATO'yu dağıtıp Avrupa'da Rusya'yı da kapsayan ortak bir güvenlik mimarisi ile değiştirmeyi savunan fikirler vardı. Bunun yerine, 1993'te Bill Clinton yönetimindeki ABD, sadece NATO'yu bir arada tutmaya değil, onu doğuya doğru genişletmeye karar verdi.

RUS EMPERYALİZMİNİN YENİDEN DOĞUŞU
O zamandan bu yana Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti bu askeri ittifaka katıldılar ve ABD'nin devamındaki Doğu Avrupa'da bir anti-füze kalkanı kurma çabaları Rus mercilerini alarma geçirdi. Bunun ötesinde, Gürcistan'ın dönüşümüne olan Batı desteği (2003'teki Gül Devrimi) ve en önemlisi de ertesi yıl Ukrayna'daki Turuncu Devrim, Rusya düşmanı rejimleri iş başına getirdi. Rusya, iki ülkenin iç ilişkilerine müdahale ederek karşılık verdi. Bu müdahalenin zirve noktası, Gürcistan'ın iki ayrılıkçı bölgesi Abhazya ve Güney Osetya'nın 2008'de tanınması oldu. Ve elbette, 2014'te Kırım'ın işgali. Ukrayna'nın güneyindeki bu yarımada, Karadeniz'e erişim sağlamasına ek olarak Rusya için stratejik açıdan önemli. Rusya aynı zamanda iki ülkenin sınır bölgelerindeki "bağımsızlık yanlısı" güçleri de destekliyor. Mevcut askeri saldırganlık, elbette son saldırı da, doğrudan ya da dolaylı olarak Rusya ve ABD arasındaki nüfuz alanlarını genişletmeyi amaçlıyor. Yaklaşık 30 yıldır süren bir kapışma.

Ukrayna askerleriyle Rus isyancılar arasında 2014'te başlayan savaşın pek çok Rusça konuşan insanı (yaklaşık 900 bin) Ukrayna'nın doğusundan Rusya'ya kaçmak zorunda bıraktığını hatırlamak önemli. Sıradan kitlelerin trajedisi Putin ve destekçileri tarafından ustaca kullanıldı ve genişlemeci politikalar komşu ülkelerdeki Rus azınlıkları savunma bahanesi altında dile getirildi. Ne yazık ki, çoğu solcu, bu komşu ülkelerin saldırılarına dayanarak Putin'in yanında yer aldı. Bu konumlanma sadece yanıltıcı değil, aynı zamanda tehlikeli bir tutum.

KRİZİN ANA AKTÖRLERİ
Güncel krizin üç ana aktörü ABD, Rusya ve Ukrayna. ABD öncülüğündeki NATO bloku 1945'ten beri küresel olarak neredeyse tüm saldırganlık, savaş ve savaş suçlarından doğrudan ve dolaylı olarak sorumlu olageldi. Hiç şüphe yok ki dünyadaki en güçlü ve saldırgan emperyalist blok olan NATO, son 20 yılda üç büyük yıkım savaşı yürüttü: Afganistan (2001), Irak (2003) ve Libya (2011). Rusya ve Çin emperyalist rekabetinde boy ölçüşmeye gelince uluslararası hukukun kendi kendini o konuma atamış savunucusu, ancak nerede kendi güç arayışına bir engel çıksa istikrarlı olarak her türlü temayül ve anlaşmayı ihlal ediyor. Yakın geçmiş Afganistan, Irak, Libya ve diğer yerlerde bu tür tekrar eden ihlal örnekleriyle kirlenmiş durumda. Ukrayna'nın egemenliğinin bu savunucuları Pakistan'da binlerce sivili öldürmek üzere dron kullanmakta asla tereddüt etmedi. Erdoğan'ın Suriye'nin kuzeyini işgaline ve tüm bölgelerin uluslararası hukuku ihlal eden işgaline göz yumuldu, zira bir NATO üyesi olan Türkiye Batı blokunun ana ayaklarından biri. İslamcı teokrasinin kalesi, otoriter bir monarşi olan Suudi Arabistan, NATO'nun yakın askeri müttefiki. Böylelikle, Suudi kraliyet ailesi ABD Yemen'in demokrasisi ve egemenliğinin ihlali karşısında kafasını başka yöne çevirirken Yemen'e acımasız saldırılarını gerçekleştirebildi.

Putin'in genişlemeci heveslerini kırma arzusundaki NATO, 1991'den bu yana Doğu Avrupa'yı çembere aldı ve Ukrayna'yı Rusya'ya karşı bir üsse dönüştürme konusunda hiçbir çabadan sakınmadı. Ukrayna hükümetini provoke ederek NATO bloku, Putin'in Doğu Avrupa'daki pozisyonunu zayıflatmak için kasıtlı bir şekilde Rusya ile yıllardır süren çatışmaya ateş taşıdı.

RUSYA'NIN BUGÜNÜ
Putin'in bonapartist oligarşik rejimi, Sovyet sisteminin çökmesinden sonra, Rusya halkları 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana benzeri görülmemiş berbat bir medeniyet çöküşü içine sürüklenirken, eski planlı ekonomiyi yok edip talan ederek kendilerini hayal edilemeyecek ölçüde zenginleştiren mafya benzeri milyarderler çetesi tarafından yönetiliyor. Bugün, Putin tarafından temsil edilen bu Rus milyarderler rejimi, elitler ve sıradan kitleler arasındaki korkunç gelir ve servet ayrışmasıyla gezegendeki toplumsal olarak en eşitsiz toplumlardan birisi. Ruslar, herhangi bir ülkede olduğundan çok daha yüksek bir yüzdeyle parmaklıklar ardında tutuluyor; ayrıca dünyadaki en yüksek intihar ve en yüksek cinayet oranlarına sahip ülkelerden biri. Yüz binlerce çocuk, Rusya sokaklarında evsiz yaşamak durumundayken dünyadaki en zengin insanlardan biri olan Putin, 1 milyar Avro'dan fazla bir paraya mal olan mermer ve altın kaplamalı yeni bir sarayda kalıyor. Bu milyarder diktatörlüğünün devlet ideolojisi ultra-milliyetçilik, Ortodoks kilisesine hürmet ve dindarlık, kadın ve geylere öldürücü bir nefret ile birleşen gerici toplumsal anti-modernizmin bir karışımıdır. Putin'in, Batı Avrupa'da, onu ahlaki açıdan bozulmuş, sol-yeşil-homo-feminist liberal Batı'ya karşı otoriter, patriyarkal ve yurtsever değerlerin temsilcisi olarak gören, toplumsal olarak muhafazakar sağ popülistler arasında bir hayran kitlesi var. Bolşevikleri şeytani karakterlerle karşılaştırıyor, dinsiz komünistler tarafından katledilen sonsuza dek kutsal Rusya'nın şehitleri ve son çar anısına yeni kiliselere sadakatini gösteriyor. 1990'ların başında Putin, sağcı Pinochet rejiminden hala övgüyle bahsediyordu ve kapitalizmi uygulamak için politik şiddetin iyi ve haklı olduğu ama kapitalizmi sabote etmek için politik şiddetin ise kötü ve günahkarca olduğu ahkamını kesiyordu.

Rusya, NATO'dan çok daha zayıf bir güç olduğundan bu emperyalist rekabette uzak ara geride kaldı ve bu, 1991'den beri Rus nüfuz alanının küçülmesi sonucunu doğurdu. Çeçenistan'ın işgali, Gürcistan'daki işbirlikçileri, Ukrayna üzerindeki nüfuzu ve Esad'ı destekleyerek en azından Orta Doğu'da bir karakola sahip olmak gibi eski şöhretini geri kazanmak için bazı küçük ve sınırlı başarılara ihtiyaç duyuyordu. Krizde, Putin, olasılıkla savaş tehdidi üzerinden Ukrayna'nın NATO bloku ile olan bağını zayıflatmaya çalıştı. Bu çaresizce başarısız olduğunda ve Amerikalılar Rusya'ya en ufak sembolik bir taviz bile vermeyi reddettiklerinde Putin gözü kararmış bir şekilde Ukrayna'yı işgal etmek üzere çıplak askeri güç kullanımına başvurdu. Daha önce tartışıldığı üzere, bu ultra milliyetçi saldırganlığın ana amaçlarından biri, Putin'in içerideki bonapartist rejiminin popülerliğini ve istikrarını artırmaktır. Ukrayna'ya saldırmaya neden şimdi kara verdi? Çünkü Rusya, 2008'den bu yana gerçekleştirdiği devasa askeri reformlardan ve Çeçenistan, Gürcistan, Suriye, Libya ve diğer yerlerdeki "başarılı" askeri harekatlarından sonra kendinden emin hissediyordu, ama aynı zamanda 1 milyonluk ordusuyla Rusya, Avrupa sahnesinde üstün bir askeri güce sahip.

UKRAYNA'NIN HAL-İ PÜRMELALİ
Ukrayna, 2014'ten bu yana NATO blokuna katılmaya istekli ve Rusya'ya karşı Batı'dan bir karşı çıkışı provoke etmenin arayışında. Ordunun faşist tabularının açıkça gamalı haç bayraklarıyla yürüdüğü bu yeni Ukrayna'da neo-naziler aktif. Antikomünist milisleri Holokost'a dahil olmuş, Nazi hayranı Stepan Bandera Kiev'de devletin adeta bir azizi. Ancak, bunlar Ukrayna'yı faşist bir devlet yapmak. Ukrayna hükümeti, görece zayıf ve başarısız Rus emperyalist talancıların nüfuz alanına dönmektense Washington ve Brüksel'in ayaklarının dibinde olmayı tercih etti. Kavgalı olsalar da Ukrayna'nın iç yapısı Rusya'nınkinin birebir aynısı. Ülke, Sovyet ekonomisinin planlı yağması üzerinden semiren onlarca oligark klana ev sahipliği yapıyor. Bu bir zamanlar refah içindeki bölgenin kişi başına milli geliri şimdi Afrika'da Angola ile eşit. Ukrayna'nın GSYİH'si 2014'de yüzde 6,8 düştü. 2015'de kişi başına düşen milli geliri yaklaşık 2100 dolar ile Sudan'ınkine yakındı. 2014'de ülkenin döviz rezervlerinin yarısından fazlası eridi (-yüzde 63) ve son 10 yılda ilk defa 10 milyar dolar eşiğinin altına indi. Mevcut durumda Ukrayna'nın dış borcu 125 milyar doları buluyor. 2022'de borç ödemeleri giderinin yaklaşık 6,2 milyar dolar olması bekleniyor. Bu, devletin tüm bütçe giderlerinin neredeyse yüzde 12'sine denk. Ukrayna'nın toplumsal koşulları perişan halde ve borç yükü ekonomisine gölge düşürüyor. Raporlara göre bu kredi borçları sosyal harcamalarda kesintiler yapma koşuluyla sağlandı ve geri ödemeleri, hükümeti hayati ihtiyaçlarda masrafları kısmaya ve ekonomideki temel sektörlerde kemer sıkma politikaları uygulamaya zorluyor. Finansman yetmezliği nedeniyle Ukrayna'daki hastaneler kötü bir donanıma sahipler, her düzeyde sağlık çalışanı istihdamında kesintiye gidildi ve sağlıkta kalan işlerde ise, öğretmenlere ve diğer kamu sektörü işçilerine olduğu gibi düşük ücretler ödeniyor. Örneğin, maden sanayisindeki çoğu işçiye ödeme dahi yapılmıyor, maaşlar bakiyede birikiyor.

Hem Batı hem de Rus medyası, Ukrayna egemen sınıfının içsel çatışmalarını, Batı yanlılarına karşı Rusya yanlıları şeklinde etiketlemeye hevesli. Bunlar Ukrayna oligarkları arasındaki çatışmaların bir sonucu; bir kesim işlerindeki çıkarların Rusya bağlantıları üzerinden güvende olduğuna inanırken diğerleri benzer gerekçelerle AB ve ABD'yi tercih ediyor.

YENİ BİR Soğuk SAVAŞ MI?
Soğuk Savaş dönemine geri mi dönüyoruz? Diplomatik ve askeri manevralar arasında sayısız benzerlik olsa da Soğuk Savaş'ın temel unsurlarından biri -ideolojik farklılıklar- bugün artık var olmayı sürdürmüyor. Daha da kötüsü, Rusya'nın küreselleşen ve serbestleşen kapitalizme şevkle katılmış olması gerçeği onu bu sistemin özündeki çelişkilerin, yani yeni pazarlar bulma ve ülke toprakları dışında yeni kaynaklara erişim ihtiyacı gibi çelişkilerin içine sürükledi. Bu genişleme ancak aynı ikilem içine düşmüş diğer güçlerin pahasına gerçekleşebilir. Şu an Rusya'nın yüzyıldan fazla süre önce ABD'nin ilerlediği aynı yoldan gittiğini -diğer ülkelerin iç işlerine müdahale etme görüyoruz. Ukrayna ve Gürcistan'a ek olarak Rusya'nın Suriye'de Beşar Esad'a olan desteği, son on yıllar boyunca kurulan ABD destekli diktatörlükleri -İran, Şili, Brezilya, Nikaragua, Haiti, Kongo, Irak, vs.- doğal olarak anımsatıyor.

SİNO-RUS EKSENİ
Söylemeye bile gerek yok, bu çatışma, kenarda durup seyirci kalanların bir kesiminin işine yarayacak. Küresel jeopolitiğin yeniden belirlenmesiyle Rusya, uzun süredir doların küresel ticaretteki tekelini kırma arayışındaki Çin'e daha fazla yönelecek. Ukrayna işgali, ona altın bir fırsat sunuyor. Rusya'nın Ukrayna'daki saldırganlığı çok sayıda uzun vadeli sonuçları olan önemli bir ekonomik dönüm noktası. Bunlardan biri, küresel finans sisteminin -biri Dolar'a, diğeri Renminbi'ye dayanan- iki kutuplu bir hale dönüşümü. Rusya ve Batı'nın ekonomik yabancılaşma süreci elbette bir süredir devam edegeliyor. Rusya 2014'de Kırım'ı ilhak ettiğinden beri, Batı bankaları Rus finansal kurumlarının kaynaklarına erişimini yüzde 60 azalttı ve Rus özel sektöründeki yatırımlarının değerini yarıya düşürdü. ABD'nin duyurduğu yeni ve daha agresif yaptırımlar bu süreci daha da hızlandıracaktır. Bu da Rusya'yı Çin'e daha fazla bağımlı hale getirecek ve Çinliler Rusya'nın kalan petrol ve gazını ucuza almayı deneyeceklerdir. Çin, ABD ve Avrupalıların yaptırımlarını Rusya'ya destek olma adına delmeyecekse de Rus bankalarının ve finansal kurumlarının Çin'in finansal piyasa ve kurumlarına daha fazla erişimine kesinlikle izin verecektir. Daha birkaç hafta önce iki ülke "sınırsız dostluk"larını açıkladı ve Batı, Rus ekonomisini sıkıştırmak için her yola başvurdukça Rusya, Çin'e daha fazla meyledecektir. Rusya ve Çin 2019'da zaten, dolar yerine kendi para birimleriyle ticaret yapma anlaşması imzalamışlardı. Son günlerde Çin, Rus buğdayı üzerindeki ithalat yasağını kaldırdı ve Çin Gazı şirketi, Gazprom ile yeni bir uzun vadeli sözleşme imzaladı. Bu adım, Çin'in bir post-dolar dünyası kurma uzun vadeli amacına uygun bir çizgide. Ancak, Renminbi'yi uluslararası para birimi haline getirme süreci ustalık isteyen bir iş. Çinliler doların dizginlerinden kurtulmak istiyor ancak aynı zamanda kendi finansal sistemleri üzerinde tam kontrol istiyorlar. Çözmesi zor bir bulmaca. Doların dünya rezerv para birimi olmasının bir sebebi, karşıt bir durum olarak ABD piyasalarının alabildiğine açık ve akışkan olmasıdır. Yine de, Çin, Renminbi'nin küresel dış ticaret işlemleri ve rezervlerdeki payını artırmaya çalışıyor. Ticaret ve petrol siyaseti onlar için büyük araçlar. Çin, gelecek 3-4 yılda Renminbi'nin payının yüzde 2'den yüzde 6'ya yükselmesini bekliyor. Elbette bu, doların payıyla karşılaştırılabilir durumda değil. ABD doları halen yüzde 59'luk bir paya sahip.

BARBARCA BİR SALDIRI
Vladimir Putin'in Ukrayna saldırısı, sadece Ukrayna ve Rusya halkları için değil, Avrupa'nın tamamında işçi sınıfı ve sol için ciddi sonuçları olacak barbarca bir suç. Binlerce masum insan bu savaşta öldürülecek. 1994-95'te Putin'in selefi Boris Yeltsin'in emriyle Rusya'nın Çeçen şehri Grozni'yi yıkması Rus askeri-kapitalist elitinin insanlık dışı doğasını gözler önüne sermişti. Bu zalimliklerin Putin yönetimi altında 2015-16'da Suriye'deki Rus hava saldırılarında ne kadar yükselebileceğini görebildik. Saldırılarda yaklaşık 1500'yakın masum sivil öldürüldü.

Rusya'nın Ukrayna işgali militarizmi ve Avrupa ve ötesindeki gerici güçleri büyük ölçüde güçlendirecek. Batılı güçlerin çoğu kendi silah bütçelerini artıracak. Rus işçiler Batı yaptırımlarının bir sonucu olarak ağır biçimde sıkıntı çekecek. Rusya'dan gaz tedarikinin kesilmesi, yükselen yakıt fiyatlarıyla Avrupa ve diğer yerlerdeki sıradan insanların canını yakacak.

Diğer yandan, NATO'nun doğuya genişlemesinin ve Rusya'ya karşı yaptırımlarının ne kadar etkisiz ve tehlikeli olduğunu görmüş olduk. Ukrayna çatışmasının askeri bir çözümü yok, ancak bu, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana görülmedik şekilde tüm bölgeyi tutuşturabilir. Yine, etkileri ve sonuçları çok daha kapsamlı olacak nükleer bir çatışma da ihtimal dışı bırakılamaz. Bu gözü dönmüş savaşın tek kurbanları sadece Ukrayna, Rusya ya da Avrupa halkları değil, tüm insanlıktır.

Bu nedenle, Putin'in Ukrayna'ya karşı askeri saldırganlığı lanetlenmelidir. Bu savaşta taraf seçmek mantıksız ve tehlikelidir. Aynı zamanda, NATO'nun sürdürülmesi ve genişlemesi politikasına karşı da sesimizi yükseltmeliyiz. Kayıp Rus imparatorluğunun geri kazanılması söylemine benzer şekilde NATO'nun varlığı da ABD ve müttefiklerinin insanlığa karşı emperyalist heveslerinin bir emaresidir.

Komedyenlikten başkanlığa geçen Volodimir Zelenski, Ukrayna'da sağcılığın bir sembolü. İktidara geldikten sonra işlediği diğer sağcı siyasi suçlardan ayrı olarak Zelenski, devlet mülklerini Ukrayna oligarşisine devretmeyi amaçladı. Rejimi, halk protestolarıyla karşılaştı ancak Putin'in tek taraflı saldırısı hızla onu Ukraynalılar ve Batı dünyasındaki diğerleri için bir kahramana dönüştürdü. Putin'e karşı kendi kaderini tayin hakkı için ve kendi ülkesinin antidemokratik hükümetine ve yağmacı mafya oligarşisine karşı savaşan Ukrayna sosyalistleri gibi toplumsal ve politik güçleri desteklememiz gerekiyor.

KAMPÇILIK VE KARŞITLARI
Ne yazık ki, soldaki pek çok kesim Putin'i antiemperyalist bir sefere çıkmış olarak görmeye çalışıyor. Bu yalnızca aldatıcı değil, aynı zamanda düzmece bir düşünce. Rusya Federasyonu Komünist Partisi açıkça Putin'in arkasında. Hindistan'daki iki büyük komünist parti dahil dünyanın dört bir yanındaki çok sayıda komünist parti ve solcu da Putin'in antiemperyalist hamlelerine sıcak yaklaşıyor.

Rusya'nın Ukrayna işgali, kampçılık diye bilinen sorunlu bir politik duruşu uyandırdı. Herhangi bir küresel (ve hatta yerel) çatışmayı bu türden jeopolitik değerlendirmek bize dünyanın kamplara ayrıldığını ve bunlardan birini seçmemiz gerektiğini söylüyor. "Feda edilen bölgelerdeki" nüfusa gelince onların çıkarları "daha büyük antiemperyalist dava" uğruna kolaylıkla unutulabiliyor. Enternasyonal dayanışma yerini, ABD emperyalizmini güçten düşürecek sözde (ve sıklıkla gösterişli) jeopolitik dengeler uğruna, bütün bir nüfusa nefretle yaklaşan bir vizyona bırakıyor. Benzer şeyler geçmişte, Rus tankları 1956'da Macaristan'a sürüldüğünde, 1969 Prag Baharı'nda ve diğer bir dizi önemli olayda yaşandı. Ancak Soğuk Savaş'ta kampçılık, sözde kapitalizme alternatif bir sistemi (şimdilik reel sosyalizm üzerine tartışmayı bir kenara bırakalım) savunmaya karşılık geliyorduysa, mevcut durumda yalnızca Esad ve Putin gibi otokratları savunmaya hizmet ediyor. Ukrayna işgalini destekleyen Rusya Federasyonu Komünist Partisi bugün Sovyet nostaljisi ile ulusal Bolşevizm'i karıştıran bir güç durumunda.

*Sushovan Dhar'ın Hindistan Komünist Partisi (ML) Kızıl Yıldız'da yayınlanan yazısı Ivana Benario tarafından ETHA için Türkçeye çevrilmiştir.