10 Kasım 2024 Pazar

ÇEVİRİ | Yarım milyon Güney Koreli işçi genel greve hazırlanıyor

Yarım milyon Güney Koreli işçi yarın (bugün) işlerini bıraktığında her türlü "kayıtdışı ve kuralsız" çalışmanın kaldırılmasını talep edecek. Ayrıca işverenlerin çalışanlarını örgütlenme, sosyal yardımlara erişim ve iş kazası tazminatı gibi temel haklardan mahrum bırakmasına izin veren iş kanunlarındaki boşluklara son verilmesini talep edecekler. Covid-19 salgını, iklim krizi ve hükümetin "dijital" bir ekonomi inşa etme çabası karşısında, işçiler ayrıca gelecekteki ekonomik yeniden yapılandırma kararlarının emek ve yönetim tarafından ortaklaşa alınmasını talep ediyor. Yani işçiler sadece hükümetten kendileri için değişiklik yapmasını talep etmiyorlar; bizzat bu değişikliklerin belirlenmesinde daha fazla güç sahibi olmak için de savaşıyorlar.

Güney Kore'de inşaat, ulaşım, hizmet ve diğer sektörlerden en az yarım milyon işçi 20 Ekim'de bir günlük genel greve gidecek. Grevi, Ocak 2022'de tüm halkın seferberliğiyle şehir merkezlerinde ve kırsaldaki tarım arazilerinde düzenlenecek kitlesel gösteriler takip edecek. Bu seferberlik, 1.1 milyon üyesiyle ülkenin en büyük işçi konfederasyonu olan Kore Sendikalar Konfederasyonu (KCTU) tarafından, ülkenin kent yoksullarını ve çiftçilerini de içeren geniş tabanlı bir cephe altında örgütleniyor.

Grevin 15 talebi şu üç temel başlık altında özetlenebilir:

■ "Düzensiz, kayıtdışı çalışma" (yarı zamanlı, geçici, çok az veya hiç sosyal hak içermeyen sözleşmeli işçilik) kaldırılsın ve emeği koruyan önlemler tüm çalışanları kapsayacak şekilde genişletilsin;
■ Kriz zamanlarında alınan ekonomik yeniden yapılanma kararlarında işçiler de söz sahibi olsun;
■ Temel sektörler kamulaştırılsın, eğitim ve barınma gibi temel hizmetler toplumsallaştırılsın.

BUGÜNKÜ GÜNEY KORE: AŞIRI ÇALIŞMA VE İŞ GÜVENCESİZLİĞİ
Güney Kore bugün dünyada en yüksek yıllık çalışma saatlerine sahip üçüncü ülke ve 2015 itibariyle iş cinayetlerinde de Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üye ülkeleri arasında üçüncü sırada yer alıyor. Tüm işçilerin yüzde 40'ından fazlası "düzensiz, kayıt-dışı işçiler" olarak kabul ediliyor. ABD'de olduğu gibi, bu düzensiz ve kayıtdışı işçilerin çoğu, teknoloji devlerinin mobil uygulamalarına bağlı gig ekonomisinde çalışıyor [ç.n. iş sürekliliği olmayan Uber, Deliveroo vb. işler]

Chaebol olarak bilinen şirket topluluklarının egemen olduğu bir ekonomi ve toplumda Güney Kore halkı giderek daha da kasvetli bir gelecekle karşı karşıya bulunuyor. Nüfusun en yüksek gelire sahip yüzde 10'u 2016'da toplam gelirin yüzde 45'ini aldı, emlak spekülasyonu bir konut krizine yol açtı ve eğitim ve sağlık hizmetlerindeki özelleştirmeler de eşitsizlikleri artırdı. Covid-19'un küresel ekonomi üzerindeki etkilerinin Güney Kore'ye yansıması bu krizleri daha da keskinleştirdi.

Samsung, Hyundai veya LG gibi chaebol'lerin ürettiği ışıltılı ürünlerin arkasında sayısız sömürü hikayesi yatıyor. Bu yılın başlarında LG İkiz Kuleleri'nde (şirketin gökdelen merkezinde) çalışan temizlik personeli işten çıkarmaları ve vahşi çalışma koşullarını protesto etmek için en soğuk kış aylarında tam 136 gün boyunca şirket binasının dışında kamp kurdu. LG, işçiler uyurken çadırların içine su sıkmaları için çeteler tuttu. Bir işçinin sözleriyle; "Bizim suçumuz ne? Dev bir holdingin geldiğini ve yatak odanızı sular altında bıraktığını hayal edin. Uyuyabilir misin?!"

Sömürü ve güvenli olmayan koşullar diğer sektörlerde de benzerdir. Devlete ait bir kömür madenciliği şirketi olan Korea Coal'daki madenciler kömür tozu solumaktan ve aşırı çalışmaktan dolayı sağlık sorunları yaşıyor. Bir madenci, düzensiz ve kayıtdışı işçilerin durumunu şöyle anlatıyor: "Hükümet işgücünü yarı yarıya azalttı, bu yüzden birimimiz şimdi iki birimin yapacağı işi yapmak zorunda. Yani herkes hasta. Burada hasta olmayan kimse yok. Ücretlerimizin artması gerekiyor ama aynı kaldı. Normal işçilerle aynı şekilde çalışıyoruz ama ücretimizin yarısını bile alamıyoruz."

BURAYA NASIL GELİNDİ: GÜNEY KORE'NİN YÜKSELİŞİNİN GİZEMİNİ ÇÖZMEK
Genellikle "Han Nehri üzerindeki mucize" olarak selamlanan Güney Kore'deki ekonomik kalkınma hikayesinin her zaman bir kazananı, bir de kaybedeni olmuştur. Kırk yıl boyunca ABD destekli sağcı diktatörlükler Güney Kore sanayisinin nasıl büyütüleceğini belirledi. Bu başka bir zaman ele alacağımız bir konu ancak şimdilik genel bir özetini vermek bile tablonun tüyler ürpertici niteliğini ortaya seriyor: Vietnam Savaşı'na katılım, ailelerin ayrılması ve çocukların ulus-ötesi evlat edinme sistemi aracılığıyla satılması, işgalci ABD birliklerine hizmet veren ve devlet yönetimindeki bir seks endüstrisi, onlarca yıllık sıkıyönetim ve antikomünist devlet terörü chaebol'lerin yükselişinde rol oynadı. Bugün Güney Kore'de ortaya çıkan emek ve sermaye arasındaki çatışma bu kanlı tarihin bir başka bölümüdür.

1980'lerdeki Chun Doo-hwan diktatörlüğünden bu yana yapılan neoliberal reformlar Güney Kore'nin korumacı politikalarını kademeli olarak ortadan kaldırarak pazarları ve kaynakları işçiler pahasına yabancı yatırımcılara açtı. 1990'ların ortalarında Güney Kore 100 milyar dolarlık bir dış kredi aldı. 1997'de Asya Mali Krizi yaşandığında yabancı sermaye kaçtığı için ekonomi hızla söndü. Ulusal iflas kapıda olduğundan, Güney Kore yardım için Uluslararası Para Fonu'na (IMF) başvurmak zorunda kaldı.

Ancak IMF kredisinin şartları vardı: Yapısal uyum politikaları işçi haklarını koruyan ve zor kazanılmış yasaları ortadan kaldırdı, kamu şirketleri özelleştirildi ve yerli piyasalar ucuz Kore varlıklarına konmak için geri dönen yabancı sermayeye açıldı. 2004 yılına kadar, Güney Kore'nin toplam borsa kapitalizasyonunun [ç.n. - Borsadaki şirketlerin] yüzde 44'ü çoğunlukla ABD'den, AB'den ve Japonya'dan gelen yabancılara aitti.

1997 krizi ve sonrası nihayetinde toplu işten çıkarmalara, Güney Koreli işçilerin hak ve koşullarının "kuralsızlaştırılmasına" ve sadece on yılda yoksulluk oranlarının iki katına çıkmasına yol açtı. 1980'lerin sonunda yaşanan ve görünürde demokratik olan geçişe rağmen Güney Kore ekonomisinin mülkiyeti Güney Kore halkında değildir. Ortalama bir hanenin borcu yıllık gelirini neredeyse ikiye katlıyor. Altmış dört chaebol, GSYİH'nın yüzde 84'ünü oluşturuyor, ancak istihdamın sadece yüzde 10'unu sağlıyor. Aslına bakılırsa, 2007 ABD-Kore Serbest Ticaret Anlaşması'nda tanınan imtiyaz ile olumsuz buldukları yasalara yasal olarak itiraz etme gücüne sahip olan ABD şirketleri ile kıyaslandığında, ortalama bir Güney Koreli'nin hükümet kontrolü üzerindeki söz hakkı daha azdır.

GELECEĞİ GERİ ALMAK: GÜNEY KORELİLER GREVDE
Yarım milyon Güney Koreli işçi yarın (bugün) işlerini bıraktığında her türlü "kayıtdışı ve kuralsız" çalışmanın kaldırılmasını talep edecek. Ayrıca işverenlerin çalışanlarını örgütlenme, sosyal yardımlara erişim ve iş kazası tazminatı gibi temel haklardan mahrum bırakmasına izin veren iş kanunlarındaki boşluklara son verilmesini talep edecekler.

Covid-19 salgını, iklim krizi ve hükümetin "dijital" bir ekonomi inşa etme çabası karşısında, işçiler ayrıca gelecekteki ekonomik yeniden yapılandırma kararlarının emek ve yönetim tarafından ortaklaşa alınmasını talep ediyor. Yani işçiler sadece hükümetten kendileri için değişiklik yapmasını talep etmiyorlar; bizzat bu değişikliklerin belirlenmesinde daha fazla güç sahibi olmak için de savaşıyorlar.

Ayrıca adil bir pay talep ediyorlar. Belki de bugüne kadarki en çok merak uyandıran talepleri, havayolları, otomobil üretimi ve gemi inşa sektörleri de dahil olmak üzere toplu olarak işçi çıkaran tüm sorunlu sektörlerin kamulaştırılmasına yönelik baskıları... Onlarca yıllık kemer sıkmanın ardından KCTU, devleti sorumluluk almaya ve herkes için barınma, sağlık, yaşlı bakımı, çocuk bakımı ve eğitimi garanti etmeye zorluyor. Sosyal reform talepleri, toplu konut birimlerinin mevcut tüm konutların yüzde 5'inden yüzde 50'sine çıkarılmasını, üniversite hazırlık sınıflarının herkes için ücretsiz hale getirilmesini ve tüm aileler için devletin ücretsiz yaşlı bakımı ve çocuk bakımını sağlamak adına en az bir milyon bakım emekçisini istihdam etmesini içeriyor. KCTU'nun politika direktörü Lee Jeong-hee, "Hükümet, sorunlu şirketleri kurtarmak için vergi mükelleflerinin parasını kullanıyor" diyor ve ekliyor: "Adaleti garanti etmek ve sıradan insanları korumak için daha büyük bir rol oynamalı."

Güney Koreli işçiler Covid-19'u bir dönüm noktası olarak görüyor. Devam eden bu salgın seyahat ve ulaşımı neredeyse durdurdu ve küresel tedarik zincirinde darboğazlar yarattı. İşçiler iklim krizinin ekonomik etkilerinin ve endüstrilerin dijital dönüşümünün onları bu yeni ekonominin kaybedeni haline getirmesinden endişe ediyor.

Lee, "Kriz zamanlarında çağın taleplerine başarıyla yanıt veren güçler yeni döneme öncülük edecek" diyor. KCTU'nun talepleri, üyelerinin koşullarını iyileştirmenin ötesine geçiyor- bir sınıf olarak işçi iktidarı için savaşıyorlar ve yarattıkları zenginlikten paylarını talep ediyorlar. İşçiler bunun için ağır bir bedel ödemeleri gerektiğinin farkında. Lee'ye göre Güney Kore devleti KCTU Başkanı Yang Kyung-soo ve en az 30 sendika örgütçüsünü hapse atarak bu taleplerin önünü almaya çalıştı. Lee, grevciler iş bırakınca hükümetin ve şirketlerin geçmişte olduğu gibi diğer sendika liderlerini de hapse atarak ve eylemleri nedeniyle işçileri para cezasına çarptırıp, dava ederek yanıt vermesini bekliyor.

Güney Koreli işçiler şalteri indirdi ve hepimiz buna dikkat kesilmeliyiz. KCTU grevindeki dinamikler Kore'ye özgü olsa da, neoliberalizmin ağırlığı altındaki güvencesiz işçilerin durumu küresel bir mücadeledir. Emek mücadeleleri Kore'yi ve dünyayı sarsarken, bu "Grev Ekimi" işçilerin uluslararası sömürüsüne karşı koymak için uluslararası bir sınıf mücadelesini inşa etme fırsatları ortaya çıkıyor. Emekçi kitleler her yerde farklı bir gelecek talep ederek tarih yazıyorlar.

ABD'deki işçiler Güney Kore'deki mücadeleyi kendileriyle ilgisiz bir mesele olarak görmemeli. Güney Koreli işçilerin bugün karşı karşıya olduğu koşullar ABD'nin askeri ve mali hegemonyasının gölgesinde 70 yılı aşkın kapitalist gelişmenin sonucudur. ABD'nin dünya ekonomisindeki emperyalist konumu ve Kore'deki uzun ve şiddetli tarihi göz önüne alındığında, ABD işçilerinin dayanışması özellikle önemlidir. KCTU'yu denizaşırı ülkelerden nasıl destekleyeceğimizi sorduğumuzda Lee, bizden seslerini yaymamızı istedi. Uluslararası ilgi bazı işçileri patronlar ve hükümet tarafından gerçekleştirecek misillemelere karşı koruyabilir ve işçilerin taleplerini ileriye taşımaya yardım edebilir.

*Jia Hong - Ju-Hyun Park'ın kaleme aldığı ve 19 Ekim 2021'de truthout.org'da yayınlanan yazı Olcay Çelik tarafından ETHA için çevrilmiştir. Metnin İngilizce aslı şuradadır.