9 Ekim 2024 Çarşamba

Cumartesi Anneleri 844. haftasında: Devlet aldı, eşime ne oldu?

Cumartesi Anneleri 844. hafta açıklamalarını 20 Mayıs 1995'te kaybedilen Ömer Söğüt'ün ailesinin hak ve adalet talebini yineledi. Kayıp yakınları, kaç yıl geçerse geçsin mücadeleden vazgeçmeyeceklerini söyledi. 

Gözaltında kaybedilenlerin akıbetlerinin açığa çıkarılması ve faillerin yargılanması için mücadele eden Cumartesi Anneleri, 844. hafta açıklamalarında  "Bir mezarı bile bize çok gördüler" diyen Söğüt Ailesi'nin hakikat ve adalet talebine eşlik etti. 

Covid-19 salgını nedeniyle kayıp yakınları bu hafta da online açıklama yaptı. 

'HÜKÜMET İNKAR ETTİ'
Ömer Söğüt ve ailesi Lice'nin Dibek köyünde yaşıyordu. Söğüt, 20 Mayıs 1995'te tarlaya gitti ve bir daha geri dönmedi. Sögüt'ün eşi Meyase Söğüt, "Askeri operasyon oldu. Her yere gittik, nerede aradıysak gelmedi. Üç gün geçti gelmedi" dedi. "İnkar ettiler, hükümet inkar etti ne yaptıysak olmadı" diyen Söğüt, mücadeleden vazgeçmeyeceklerini kaydetti.

'GECİKEN ADALETİN YERİNE GETİRİLMESİNİ İSTİYORUZ'
Söğüt'ün kaybedilmesinin ardından 8 çocuğu babasız büyüdü. Kardeşleri adına söz alan Ayşgül Söğüt, babası kaybedildikten sonra alienin üzerinden devlet baskısının eksik olmadığını söyledi. En büyük ağabeyinin 14 yaşındayken sokaktan gözaltına alındığını ve 3 gün boyunca onun da akıbeti için mücadele ettiklerini belirten Söğüt, "Her gün evimiz basılıyor, eşyalarımız dağıtılıyordu. Sürekli korkutma ve yıldırmaya çalıştılar. Hem yaşam hem hak ve hukuk mücadelemiz devam etti, edecek. Geciken adaletin yerine getirilmesini istiyoruz" ifadelerini kullandı. 

'TÜM SAVCILARI GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ'
Cumartesi Anneleri 844. haftanın basın metnini Özgen Sadet okudu. Çete lideri Sedat Peker'in devlet-mafya kirli ilişkilerine ilişkin itiraflarını hatırlatan Sadet, "Organize suç örgütü lideri denilen Peker'in açıklamalarının ihbar kabul edilerek, sözünü ettiği cinayetlere ilişkin soruşturmaların açılması, etkin soruşturmalar yoluyla hakikatin ortaya çıkartılması ve faillerin cezalandırılmasını bekliyor, tüm savcıları göreve çağırıyoruz" diye konuştu. 

Sadet, 844. haftamızda Ömer Söğüt'ün akıbetinin açığa çıkartılması ve işlenen bu insanlığa karşı suçun şüphelilerinin tespit edilerek haklarında etkin soruşturma yürütülmesi talebini yineledi. Kaç yıl geçerse geçsin Ömer Söğüt ve tüm kayıplar için adalet istemekten vazgeçmeyeceklerinin altını çizen Sadet, 145 haftadır yasaklanan kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray'dan da vazgeçmeyeceklerini vurguladı. 

NE OLMUŞTU?
47 yaşındaki 8 çocuk babası Ömer Söğüt ve ailesi Lice'nin Dibek (Derxust) köyünde yaşıyordu. Güvenlik güçleri tarafından köylerinin yakılması nedeniyle göç etmek zorunda kalmışlardı. Ancak Ömer Söğüt, tek geçim kaynakları olan köy civarındaki bağlarına çalışmak üzere gidiyordu. Bu gidiş gelişlerde askerlere rastlarsa darp edilmiş halde eve dönüyordu.

20 Mayıs 1995 sabahı asmaları budamak için eşeği ile birlikte bağa gitti ancak akşam eve dönmedi. Sabah eşine bakmak için bağa giden Meyase Söğüt, onun eşyalarını gördü. Eşek ağaca bağlı haldeydi. Toprakta da bir noktaya kadar devam eden ayak izleri ve o noktadan sonra sürüp giden araç izleri vardı. Etrafa eşini sordu. Civarda binlerce askerin katıldığı askeri bir operasyon yapıldığını, bu askerlerin eşini bahçeden alıp götürdüklerini öğrendi.

Üç gün eşi serbest bırakılır diye bekleyen Meyase Söğüt, bir yandan da onu kendi imkanlarıyla aradı. Jandarma Merkezine gidip "eşimi askerler almışlar, ne yapmışlar bize söyleyin" dedi. Şahabettin ön isimli rütbeli subay ona hakaretler yağdırdı, darp etti. Savcılığa başvurduğunda ise ancak üçüncü dilekçesi kabul edildi. Başvurduğu yetkililere "Eşimi asker almış. Ne olmuşsa devlet biliyor. Ben eşimin topraktaki ayak izlerini takip ettim. Onun ayak izleri Panzerin izlerinin bulunduğu yerde bitiyordu. Sonrasında panzerin izleri devam ediyordu" dediği için  devlete iftira atmakla suçlandı, tehdit edildi.

Aile yıllar sonra başvurduğu İnsan Hakları Derneği aracılığıyla tekrar suç duyurusunda bulundu. Ancak bu başvurudan da bir sonuç alınamadı. 26 yıldır Ömer Söğüt'ün akıbeti karanlıkta bırakıldı, suçun fail ve sorumluları tespit edilerek yargı önüne çıkartılmadı.