4 Aralık 2024 Çarşamba

Efe Dağlı yazdı | Patronluk mu paydaşlık mı?

Ecevit'le hangi şartlarda birdenbire son verdiği hala tartışılan koalisyon ortaklığı döneminde başörtüsü için şimdiki hassasiyetin epey uzağında olan Bahçeli bugünkü iktidar ilişkilerinde kişisel düzlemde bir belirleyici veya bir şef değil. O belli koşullarda oluşan ve devletin kritik alanlarında milliyetçi ulusalcı kadroların ağırlığını artırmayı da amaçlayan koalisyondaki güç merkezlerinden birinin sözcüsü. Bu nedenle, sözgelimi Erdoğan kadar hissi değil ve genellikle, üstelik ateşli el kol hareketleriyle desteklediği konuşmalarda dahi buz gibi bir rasyonaliteyi terkisinde tutuyor. Siyaset bilimi teori sahasındaki ifadesiyle"realist" bir iç ve dış politika kurgusunu işletiyor.

Neredeyse bütün burjuva muhalefet Devlet Bahçeli'nin ne dediğine kilitlenmiş ve bu arada kabinede onun adına bulunduğu ima etmekten geri durmayan içişleri bakanı galiz ifadelerle Kürt siyasetine yüklenirken MHP genel başkanı çıktı, AKP heyetinin HDP'yi ziyaretini olağan bulduğunu açıkladı.

Bahçeli ters köşe mi yaptı? Köprüleri atmasını bekleyenleri boşa düşürdüğü kesin. Konuşmasını görmezden gelmeye çalışmalarından ve hemen ardından AKP'ye mal edilen "yakınlaşma" adımlarını onayladığını öne süren konuşmalarla mahkum etmeye çalışmalarından anlaşılıyordu.

Ecevit'le hangi şartlarda birdenbire son verdiği hala tartışılan koalisyon ortaklığı döneminde başörtüsü için şimdiki hassasiyetin epey uzağında olan Bahçeli bugünkü iktidar ilişkilerinde kişisel düzlemde bir belirleyici veya bir şef değil. O belli koşullarda oluşan ve devletin kritik alanlarında milliyetçi ulusalcı kadroların ağırlığını artırmayı da amaçlayan koalisyondaki güç merkezlerinden birinin sözcüsü.

Bu nedenle, sözgelimi Erdoğan kadar hissi değil ve genellikle, üstelik ateşli el kol hareketleriyle desteklediği konuşmalarda dahi buz gibi bir rasyonaliteyi terkisinde tutuyor. Siyaset bilimi teori sahasındaki ifadesiyle"realist" bir iç ve dış politika kurgusunu işletiyor. Kurgunun esasını ise silahlı ve silahsız devlet bürokrasisini alabildiğine güçlendirmek oluşturuyor. Aynı nedenle ani manevralara, abartılı pragmatizmlere mesafeli ve tutarlılık olarak çerçevelediği bu özelliğiyle eski tip siyasetçi imajını güçlendiriyor.

Bahçeli kısa süre önce bir konuşmasıyla Mahir Ünal'ı yerinden etmiş, koalisyonun sıklet merkezinin milliyetçi olduğunu hatırlatmıştı. Şimdi böyle bir manevradan uzak durmasını temsil ettiği güç odaklarının siyaset yolunu AKP'siz yürümek veya yürümemek hesaplarının gereği neyse onu yapmak olarak okuyabiliriz. İsteseler inceldiği yerden kopsun der ve epey oy/güç kazanarak başka koalisyon denklemlerinde yer alabilirlerdi. Birlikte yürümeyi seçmişlerdir. Bu arada Bahçeli her seferinde gözlerin onun üzerinde toplanmasına yol açan çıkışlarıyla AKP'yi sarsıyor, kendi kadrolarına alan açıyor ama yıkmıyor. Kaldı ki istediklerini yaptırabildikten sonra fiili iktidar deneyiminden neden hemen imtina etsin? Elbette "ülkücü hareketin iktidar olma zamanı gelmiştir" iddiası hatırdadır. Devlete iyice yerleşme çabasını bir açıdan buna bağlamak, olası seçim yenilgisinde, iktidara gelecek muhalefet koalisyonunun vesayet odağı olmak gibi uzun erimli hazırlıkları da caridir.

Son zamanlarda iktidar bloğunun atılan her adımı "devlet hamlesi diye tanımlama gayreti riskli-mayınlı alanlarda yüründüğüne işaret. Burada ne AKP'nin ne geleneksel MHP'nin bütün dedikleri olmaktadır. Bunun onlar açısından avantajı şu oluyor: Aynı geleneklerin izini süren muhalefet partileri iktidara karşı, onun basit karşıtlığı haricinde fikir ve iş üretemiyor. Hatta ve mesela 1970'lerde kalmış bir antiemperyalist jargonu kullananlar kimi konularda iktidarla aynı frekans aralığında düşünüp konuşmaya ve bu arada 'siyasal ihtida' açıklamalarına başvurabilir.

Daha ileri gidelim: Mevcut istikamet, kimi karşıtlarını, dış politika sahasında iktidar bloğunun yedeğine düşürmesi mümkün. AKP-MHP koalisyonunun ABD ile gerilimi Saddam'ın ABD ile geriliminden daha hafif değildir ve Saddam'ı kötünün iyisi olarak nispeten desteklenebilir bulan ulusalcılık ilintili sol yaklaşımın bunu iktidardan esirgemesi tutarsızlıktır. En fazlasından bu gerilimin sahte olduğundan bahsedebilirler ancak hiç de sahte olmadığına emin olabilirler. Bakış açısı değişmediği için İran'daki özgürlük isyanına tam da molla rejiminin "dış güçler" umacısı üzerinden yaklaşmanın düşünsel zemini de tam olarak odur. Meseleye eski dizgelerle bakanlar geçmiş konumlanışlara mahkum olacaklardır.

Siyasal, askeri, ekonomik güç temerküzü arzusu ve çabası da kimi isimleri ve çevreleri iktidara yedekleyebilir. Bir eski teğmenin AKP'ye geçiş gerekçelerine bakıldığında, ilişkili olduğu çevrelerin meseleyi nasıl kavradıklarını çıkarabiliriz. Şimdilerde AKP'nin HDP ile görüşmesini "gizli bir ihanet" fanatikliğiyle ele alanların tamamı bu gibi savrulmalara teşnedir.

Ne istiyorlar? AKP bütün HDP'lileri imha etmeye kalkışsa itirazları olacak mı, hayır. Dertleri gerilimin ebediliği. O yolla milliyetçiliği kışkırtarak iktidara yerleşmeyi amaçlıyorlar. Sonra? Şimdilerde yürürlükte olan despotluk çeşitlemelerinden daha şiddetlilerini, hayata geçirecekler ve stratejik meselelerde devlet siyasetinin hiç de uzağına düşmedikleri kesindir. Hepsi birden devleti yeniden inşa etmekten bahsediyor. Etrafında kümelendikleri siyasal merkezin alametifarikası devletçiliktir. Ayrıca aralarında AKP'nin "çözüm süreci" nedeniyle yargılanacağını müjdeleyenlerin de olduğu ıskalanmamalı.

Olup bitenler, HDP'nin kapatılma ihtimalini güçlendiriyor. MHP'nin tavrı net. Yargı bürokrasisinde eğilimin aynı yönde olduğu işaretleri beliriyor. AKP de iradesini o istikamette kullanmaktan imtina etmeyebilir. Koalisyonun ortak çıkarları üzerinden sonuca bağlanacak bir mesele olduğunu, AKP'nin seçimlere dönük günlük çıkarlarından öte bir bakışla ele alınacağını söyleyebiliriz.

Bu adımın işe yaramayacağını bilmiyorlar mı, biliyorlar. Ancak bunca şeytanlaştırdıkları, tüzel kişiliğini sona erdirmek için vaatte bulundukları bir partiyi açık tutmak aleyhlerine dönebilir. Kapatılmak ne Kürt siyasal özgürlük arayışlarını darbeler ne Türkiye emekçi solunun bugüne kadar yoldaşlık yönelimi içinde olan güçlerini tereddüde düşürür. Daha halkçı, emekçi, özgürlükçü, önceki deneyimlerinden öğrenerek yeniden yapılanmış özgürlük arayışları daha güçlü ve yaratıcı yollarla dolar taşar çünkü özgürlük giderilmemiş bir ihtiyaç olarak orta yerde durmaktadır.

AKP'nin HDP ile görüşmesi birkaç eski siyasetçi Kürt'ten başka kimsede heyecan uyandırmadı. Onlar da özgürlük hareketine ne kadar da düşman olduklarını kanıtlamaya çalışarak lafa başladılar. Kopabilirler mi iktidardan, hayır. Çünkü o kadar ihale aldılar ve semirdiler ancak bu arada itibarlarını kaybettiler ki dönüp halkın yüzüne bakamazlar.

Sadece bu bile siyasal atmosferin halini ortaya koyuyor. Atmosfer baki mi, hayır ve her an değişebilir. Yolu siyasal, kültürel, sosyal yenilmezlikle zırhlanmak ve buradan doğan bir alternatif ana akımı bütün renkliliğiyle yaymaktan geçiyor.