7 Ekim 2024 Pazartesi

ESM: Ormanları talan eden, dereleri yağmalayan, iklim krizini yaratan sermayedir

Sel felaketine ilişkin açıklama yapan ESM, "Ormanları talan eden, dereleri yağmalayan, iklim krizini yaratan doğa değil, sermayedir" diye belirtti.

Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM), Karadeniz'de yaşanan sel felaketine ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Yaşanan olayların aynı bölgede yaşanan sel ve taşkınların tekrarı şeklinde olduğu vurgulanan açıklamada "Sadece afetin şiddeti artış göstermiştir. Her yaşanan afetlerden sonra, kayıp insanlarımız bulunmadan ve cenazeler defnedilmeden, yıkılan/yanan evlerinin yerine yenilerinin yapılacağı ve projelerin hazır olduğunu söylemek ise olaya nasıl yaklaşıldığının göstergesidir" diye kaydedildi.

Yanan orman alanlarının toprağı soğumadan fide dikme kampanyası başlatılması ise fideden de çıkar sağlanmaya çalışılmasının başka bir göstergesi olduğuna dikkat çeken ESM, açıklamanın devamında şu ifadelere yer verdi:

"Yanan evlerin külleri soğumadan ev projelerinin hazırlandığının duyurulması, bu kadar hızlı proje hazırlanmasında ki aceleciliğin nedeni anlaşılamamakta ve endişe ile karşılanmaktadır.

"Sel ve taşkınlar ile orman yangınları başladığı anda, bazı kişi/kişiler isimlerinin önünde 'uzman' unvanı ekleyerek, olayları iklim değişimine bağlamaya çalışmaları ise ayrıca düşündürücüdür.

"Yaşanan olaylara bakıldığında geçmiş yıllarda yaşanan olayların benzeridir. Aynı bölgelerde değişik şiddetlerde yaşanmaktadır. Can kayıpları fazla olduğunda zorunlu (!) basında yer alabilmektedir. Batı Karadeniz bölgesinde yaşanan sel ve taşkın, 20 gün önce Rize ve Artvin de yaşanan afetler ile birbir bezerdir. Sadece şiddeti farklıdır.

"Bu tür olayların yaşanmaması için yapılması gerekenlere kulaklar tıkanırken, ölümler üzerinden rant sağlamaya çalışmalarda hiçbir değişiklik olmamaktadır."

ESM, doğal olayların afete dönüşmemesi ve benzeri afetlerin yaşanmaması için şu önerileri yaptı:

🔹Olayların nedeninin iklim değişimi olmadığının bilinmesi,
🔹Taşkın oluşabilecek dere yataklarının ve tarım alanlarının hiçbir şekilde yerleşime açılmaması,
🔹Taşkın alanlarında bulunan yerleşim yerlerinin taşınması için program oluşturulması,
🔹Su kaynaklarının hiçbir şekilde yapılaşmaya açılmaması, sel ve taşkına neden olacak şekilde kullanım amacının değiştirilmemesi,
🔹HES ve benzeri amaçlar için yapılan/yaptırılan ve değişik hukuki metinler işle devredilen su yapılarının işletmelerinde, daha fazla kar elde edilmesi adına işletme kurallarına uyulmadığına ilişkin şikâyetlerin gündeme gelmesi, işletmede keyfi uygulamaların olduğunu gösterdiğinden, işletme kurallarına uyulmasında denetimlerin artırılması ve hiçbir şekilde ödün verilmemesi,
🔹Yerleşim yerlerine ilişkin DSİ'nin kararlarına kesinlikle uyulması, bu kararların değiştirilmeye çalışılmaması, değiştirilmesinin önlenmesi için her türlü baskıların önlenmesi için gerekli idari düzenlemelerin yapılması,
🔹Sel ve taşkınlar aynı zamanda su kaynaklarının da korunmadığının bir göstergesi olduğundan, sel ve taşkınların şiddetinin azaltılması için su havzalarının korunması,
🔹Mevcut mevzuatın, taşkın yataklarının yerleşime açılmasının önlenmesi ve su kaynaklarının korunması için yeterli olduğu, yaşanan sorunların temelinde siyasi baskılar ile kamu çalışanlarının görevlerinin engellenmesinden kaynaklandığından, bu konuda görevini yapmaya çalışan DSİ gibi kurumlara özerklik sağlanmalı ve siyasi baskıdan kurtarılması gerekir.

ESM son olarak şunları belirtti: "Son yıllarda, 'taşkın yönetimi' vurgusunun öne çıkarılması taşkınların şiddetinde ve sayısında bir azalma sağlamamış olup, suyun ve taşkının yönetilemeyeceğinin anlaşılması gerektiğini göstermektedir. Yaşamı planlarken, taşkını yönetme gayreti yerine, taşkının doğasını anlamak yeterli olacaktır."