4 Aralık 2024 Çarşamba

Filistinli aktivist Saafin: Özgürlük mücadelesi Filistin halkının iradesidir

Filistin'deki ulusal birliğe giden yolda önemli bir adım olarak görülen 'Uzlaşı Anlaşması'nı değerlendiren Türkiye'de yaşayan Filistinli aktivist Nicola Saafin, ulusal krizin aşılması bakımından önemli olduğunu belirtti. Anlaşma sürecinin ve örgütlerin tutumunun bazı endişeleri beraberinde getirdiğine dikkat çeken Saafin, "Filistin halkı tarihsel haklarına kavuşmadığı sürece direniş ve özgürlük mücadelesi devam edecektir. Bu da Hamas'ın veya Fetih'in iradesine bağlı değil. Bu Filistin halkının iradesidir" dedi.
Türkiye'de yaşayan Filistin diasporasından aktivist Nicola Saafin, Hamas ve El Fetih arasında imzalanan 'Uzlaşı Anlaşması'yle ilgili ETHA'nın sorularını yanıtladı. Anlaşmanın Filistin'in ulusal bölünmüşlüğünü geç olsa da sona erdirme çabasında önemli bir adım olduğunu kaydeden Saafin, kurulacak hükümetin Mahmud Abbas'in teslimiyetçi çizgisine girme riski taşıdığına belirtti. Filistin'in özgürlük mücadelesinin her koşulda devam edeceğine vurgu yapan Saafin, "Bu da Hamas'ın veya Fetih'in iradesine bağlı değil. Bu Filistin halkının iradesidir" diye konuştu.
 
Filistin diasporasından aktivist Nicola Safin, ETHA'nın 'uzlaşı anlaşması', diğer Filistin direniş örgütlerinin eleştirilerini ve direnişin geleceğine etkilerine dair soruları yanıtladı:
 
'İŞGALCİNİN ELİNİ GÜÇLENDİREN BİR DÖNEM KAPANIYOR'
 
-Hamas ile El Fetih arasında imzalanan 'Uzlaşı anlaşması'nı nasıl değerlendiriyorsun?
 
Genel anlamıyla olumlu değerlendirilmeli. Uzun yıllardır atılması gereken bu adım geç kalmışsa da atılmış oldu. On yıldan fazladır iki siyasi hareket arasındaki çatışma ve yolları tamamen ayırma süreci Filistin davasını hiç olmadık kadar yıprattı ve en zayıf süreçlere sürükledi. İki hareketinin bu anlamda tarihsel sorumluluğu oldu. Filistin davasının bu kadar arka plana itilmesi ve işgalcinin elini güçlendirmesine neden olan bir dönemin kapanıyor olması olumlu bir genel çerçeve olarak görülüyor. Aynı zamanda Gazze Şeridi'ne yapılan ambargonun sonuçlarını hafifleteceğini düşünürsek, ileride Filistin için, özgürlüğe kavuşabilecek ilk toprak parçası anlamına gelebilir. Ama bu tüm tarihsel Filistin toprağı üzerinde eşit vatandaşlık ilkesi üzerinde kurulacak bir Filistin'e doğru ilerleyen bir adım olarak ele alındığında anlamlı olur. Anlaşan iki hareketin kabul ettiği iki devletli çözüm geri bir adım olur.
 
MÜZAKERE SÜRECİ VE ANLAŞMA BAZI RİSKLER TAŞIYOR
 
-Anlaşma Filistin direnişi bakımından ne anlama geliyor?
 
Hamas ve Fetih arasında yapılan anlaşma, elbette ulusal Filistin davası mücadelesine olan gayretten ziyade, her iki tarafın yürüttüğü politikalar nedeniyle içine girdiği içsel ve dışşal koşulların sıkışmışlığına bir çözüm arayışıdır aynı zamanda. Aksi bir durum olsaydı, 2011 yılından bu yana yapılan ikili anlaşmaları hayata geçirebilirlerdi. Bu anlaşma ve daha önce açıklanan Yeni Siyasi Bildirge deklarasyonu Hamas'ın yeni siyasi bir eğilimine işaret ettiği de açık, bu değişimin olumlu ve olumsuz tarafları ile. Hamas'ın, Filistin ulusal diyaloğu geliştirmesi ve ona dahil olmasına eğilmesi ve diğer direniş gruplarını öteki olarak görmekten biraz da olsa vazgeçmesi, siyasal değişimin olumlu yönleri. Ama Mayıs ayında yayınlanan yeni siyasi bildirgesindeki değişimler ise Filistin davasına olumsuz yansıyacak tavizlerdir.
 
Anlaşma ulusal krizin aşılması anlamına gelebilir. Uzun süredir devam eden ayrılık, Gazze ile Batı Şeria arasında zaten varolan coğrafi ve sosyoekonomik ikililik durumunu derinleştirmişti. Ve dahası Filistinlilerin doğrudan otoritesi olmadığı diaspora ve 48 bölgesini de kesmişti bu ayrılık ve çatışma süreci. Bu ayrılığın sona eriyor olması ulusal düzeyde yeni odak tartışma ve gündemleri beraberinde getiriyor ve ortak bir stratejiye daha yakın olma kapılarını açıyor. Önümüzdeki ayda yapılacak ve tüm Filistin direniş örgütlerinin katılacağı görüşmeler de bunun iyi bir göstergesi olabilir. Ama tehlikeli yanları da var, bu anlaşmanın Sisi iktidarı ve Camp David anlaşmasına sadık kalan Mısır istihbarat birimleri şemsiyesi altında yapılıyor olması, Abbas önderliğindeki Filistin Yönetimi'nin Gazze üzerinde hakimiyet sağlaması ve direnişin meşruiyetinin sorgulanabilir ve masaya yatırılma ihtimali olması, ileriki dönemde daha net görülecek olumsuz sonuçları olacaktır.
 
FKÖ DEMOKRATİK TARZDA YENİDEN BİR KİMLİĞE DÖNÜŞMELİ
 
-Diğer direniş örgütleri bu anlaşmanın neresinde?
 
Önümüzdeki ay yapılacak toplu görüşmelerde daha net görülecektir. Ama diğer direniş örgütleri bu sürece bazı eleştirilerle birlikte olumlu yaklaştı. Ulusal birliğin iki hareket arasında bir anlaşmadan ibaret olmamalı. Dahası tüm direniş örgütleri arasında açık bir diyalog süreci ve ortak ulusal mücadele sürecinin çizilmesi gerekiyor. Filistin ulusal temsilcisi olan Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) demokratik bir yapılanma ve katılımla uzun erimli kurumsal bir kimliğe bürünmeli. İki tarafın kendi çıkarlarından taviz vermediği ve ulusal konsensüsün arka planda itildiği dönemlerin kapandığı yeni bir süreç sağlanmalı.
 
'FHKC VE İSLAMİ CİHAT'IN CİDDİ ENDİŞELERİ VAR
 
-FHKC Hapishane Kolu, görüşmelerle ilgili bir metin yayımladı. Orada da FKÖ'nün yeniden inşası ve direniş hakkından taviz verilmemesi çağrısı yapıldı. Eleştiri dediğin bu konular mıydı?
 
Evet, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve İslami Cihat Hareketi gibi direniş örgütleri açısından asıl kritik olan, bu anlaşma sürecinde bulunan Hamas ve Fetih hareketlerinin izledikleri hat ve yöntem, Filistin yönetimine olan bağlılıkları ve bu anlamda, Filistin direniş safhasını gerileten ve Filistin halkının tarihsel haklarını arka plana atan ve işgali derinleştiren Oslo anlaşmalarına ne kadar bağlı kalacakları önemli meseleler. Bu eleştiriler, iki hareketin tutumuna ve bu anlaşmaya karşı endişeyi gösteriyor.
 
Hamas, siyasal strateji değişikliğinde bunu sadece kendi sorumluluğuna değil, Fetih'e muhalefet yapan tüm kurumlara mal etmek istiyor veya onları bu tartışmaya dahil etmek istiyor olabilir. Buna karşılık diğer direniş örgütleri bu beyanlarda bulunmuşlardı. Gazze işgale direnişi nedeniyle ağır sonuçları olan bir ambargo ile cezalandırıldı. Şimdi Abbas'ın tavizci ve silahlı direnişi olumsuz gören çizgisiyle Gazze yönetimini alması ile beraber ambargo biraz hafifletilecek. Ancak bu da direnişin meşruiyetinin sorgulanması, direnişin kazanımlarının teslimiyetçi çizginin eline geçmesi anlamına gelebilir.
 
'ABBAS ÇİZGİSİ ELEŞTİRİLMELİDİR'
 
-Mahmut Abbas'a yönelik bu eleştiriler epey bir süredir vardı. Anlaşma bu durumu hangi yönde etkiler?
 
Mahmut Abbas bir yönelimdir. Fetih'in içinde son 25 yıl güçlenmeye devam eden ihanetçi bir yönelim. Oslo Anlaşması ve işgal devleti ile olan "güvenlik koordinasyonu anlaşmalarını" "kutsal" gören bir yönelim. Bu yönüyle, siyonist askeri işgale devam eden silahlı direnişi meşru görmeyen bir anlayış. Filistin direniş güçlerini, siyasi ve silahlı kanatlarını ve hatta kendine muhalefet eden gazetecileri tutuklayan, zaman zaman işgal güçlerine teslim eden bir anlayış. Filistin tarihsel haklarına tamamen sırtını dönmüş, yerleşimciliği ve işgali derinleştiren işgal devletini normalleştirmeyi temel siyaset hattı olarak belirlemiş durumda. Abbas çizgisi Filistin direnişi ve tarihsel haklarının elde edilmesi sürecine bir engel olarak durmaktadır. Bu anlaşma, Abbas'ın ve bu yöneliminin güçlenme ihtimalini taşıyor, kendine içsel ve dışsal meşruiyet arayan bu yönelim bu anlaşmayı bir nefes alma kapısı olarak görüyordur.
 
'HAMAS ARTIK TEK BAŞINA SORUMLULUK ALMAK İSTEMİYOR'
 
-Hamas'ı Gazze yönetimini ortaklaştırma konusundaki çağrı yapmaya iten faktörler nelerdi?
 
Hamas, son yıllarda bölgede süregiden çatışmalarda, siyasal ve yerel aktif tutumlar aldı. Bu tutumlar, Filistin ulusal mücadelesine ve ilkeli ulusal ittifak yönelimini dikkate alan bir çizgiden ziyade kendi ideoloji perspektifi, Müslüman Kardeşler'e ve çizgisine olan bağlılığı ve dahası gerici Körfez ülkeleri ile olan çıkar ve gerici ideolojik ittifak çizgisine göre yaptı. Geldiğimiz siyasal haritada bu eğilim geriledi, birçok yerde hezimete uğratıldı. Genel ittifaklarında ciddi çatlaklıkların olduğu bir aşamaya gelindi. Hamas, bu durumun derinleşmesi ile beraber aldığı aktif ve ilkeli olmayan tutumlarının hesabını vereceği bir aşamaya geldi. Gazze'deki insani krizi de (elektrik, sağlık, inşaat malzemeleri, gıda gibi tüm hayati alanların felaket boyutuna erişmesi) Hamas'ın ve müttefiki olan ülkelerin, bahsedilen koşullar altında çözülemeyeceği bir boyuta geldi. Gazze halkının tepkisini toplamaya başladı. Hamas'ın bu aşamayı atlatma taktiği gündeme geldi ve kendini arka plana çekerek herkesin sorumluluk almasını istedi. Bu ortaklaştırma çağrısı herkesin talebi olduğu için de olumlu bir adım olarak görüldü.
 
'FİLİSTİN HALKI SİLAHLI DİRENİŞTEN VAZGEÇMEZ'
 
-Hamas'ın askeri kanadı İzzetin El Kassam Tugayları'nın durumu ne olur?
 
Tüm direniş ve silahlı kanatların varlığı masaya yatırılıp yatırılmayacağı konusu açıklanmış değil. Bu konu, masaya yatırılması ve ortak sonuca varılması kolay bir süreç olmaz. Filistin silahlı direnişi sadece İzzetin El Kassam Tugaylarını değil, El Kudüs Tugayları, El Aksa Tugayları, Abu Ali Mustafa Tugayları ve tüm silahlı kanatların bir arada olduğu Filistin halkının mücadelede vazgeçmeyeceği bir direniş biçimidir. Anlaşma görüşmelerinin geleceği yeri şimdiden kestirmek zor olabilir ama silahlı direniş kanatlarına yansımaları olumlu ve olumsuz etkileri olacağını düşünüyorum.
 
-Nasıl etkiler?
 
Yani Gazze üzerindeki ambargo ve ablukanın hafifletilmesi direniş kanatlarını olumlu etkiler. Ancak Filistin yönetiminin gelmesi olumsuz etkileyebilir.
 
-Silah bırakma talebi gündeme gelir mi yani?
 
Evet zorlayabilir Batı Şeria'da yaptığı gibi. Hemen ilk elden uğraşmayabilir ama uzun vadede evet. Abbas yöneliminin genel bakışını değerlendirdiğimizde, kendi çıkarları doğrutusunda verdiği tavizleri bir kenarda tutarsak ve en iyi haliyle, silahlı direniş kanatlarını susturmakla kimi ulusal kazanımların sağlanabileceği yanılgısına kapılmış bir yönelim. Ama bu yönelimin stratejik olarak görmediği/anlamadığı stratejik hata ise, silahlı direnişi susturdukları noktada ellerinde (ve tüm Filistin halkının elinde) müzakere masasına gidildiğinde, "uluslararası hukuk" dışında bir gücü olmayacak. İsrail "uluslararası hukuk"u umursamadı, bundan sonra da hiç umursamaz.
 
'İSRAİL'İN ANLAŞMAYI KABUL EDİP ETMEMESİNİN HÜKMÜ YOK'
 
-İsrail, kurulacak hükümetin İsrail'i tanıması, silahlı kanadı lağvetmesi ve İran'la tüm ilişkilerini kesmesini istedi. Nasıl değerlendiriyorsun?
 
İsrail bir işgal devleti. İşgal edilen toplumun ayrılık süreçlerinden ilk faydalanacak olan işgal ve sömürge devletleridir. İsrail var olan bu ayrılık ve çatışma süreçlerini kendi lehine kullandı ve onlardan beslendi Gazze ambargosunu ve Batı Şeria işgalini derinleştirdi ve hatta Hizbullah cephesinde serbest hareket etmeye gayret etti. Filistin siyasal güçlerinin anlaşması genel anlamıyla istemeyeceği bir durum. İsrail'in yaptığı açıklama, küstahlığını bir kez daha gösterdi. Siyonist işgalcinin isteği, Filistin'in tüm topraklarını ele geçirmek, Filistinlileri sömürmek ve bunun hiçbir faturasını ödememek. Hatta faturasını Filistinlilere ve uluslararası kurumlara ödetmek istiyor.
 
Filistin direnişi İsrail'in tüm bu emellerini baltalayan ve onun varlığını tehdit eden önemli bir unsurdur. İsrail'in kabul edeceği bir iç ulusal anlaşma Filistin halkının aleyhine olduğu anlamına gelir. İşgal devam ettiği ve Filistin halkı tarihsel haklarına kavuşmadığı sürece direniş ve özgürlük mücadelesi devam edecektir. Bu da Hamas'ın veya Fetih'in iradesine bağlı değil. Bu Filistin halkının iradesidir. İsrail'in bu anlaşmayı kabul edip etmemesi Filistin halkı bakımından hükmü yok. İsrail'in tutumu, bu ayrılığın sona ermesini engelleyemez.