30 Eylül 2024 Pazartesi

'İnfaz yakmalara karşı hapishane yönetimleri hakkında dava açılsın'

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Serhat Eren, hapishanelerde yaşanan can kayıplarının sorumlusunun Adalet Bakanı olduğunu söyledi, infaz yakmalara karşı hapishane yönetimleri hakkında dava açılması gerektiğini belirtti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, hapishanelerde yaşanan ihlaller, ölümler ve tecride ilişkin partinin Genel Merkez binasında basın toplantısı düzenledi.

HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Serhat Eren, hapishanelerdeki ihlaller, tecrit ve ölümlerin sürdüğüne dikkat çekti. Eren, "Sayın Öcalan ailesi ile görüştürülmüyor, bütün hakları ihlal ediliyor. İşkence olmadığını söyleyenlere diyoruz ki, en büyük işkence İmralı'da yapılan işkencedir. Buradaki uygulamaların işkence olduğunu hem mahkeme kararları hem de CPT raporları ile burada yapılanların işkence olduğu teyit edilmiş durumda” dedi.

AKP’nin hukuksuzluğunun İmralı’dan başlattığını dile getiren Eren, "Bu hukuksuzluk başta cezaevleri olmak üzere Türkiye’nin her tarafına yayılmış durumda. Cezaevlerinin koşulları, mahpusların sağlık hizmetlerine erişimindeki sorunlar nedeniyle neredeyse her hafta cezaevlerinden gelen ölüm haberleriyle uyanıyoruz. Bu cinayetlerin ve ölümlerin sıradan ve normal olmadığını biliyoruz” diye belirtti.

‘ADALET BAKANI BÜTÜN ÖLÜMLERDEN SORUMLUDUR’
Tutsakların hapishaneden sağlıklı çıkması gerekirken, cenazelerinin çıktığını söyleyen Eren, "Devlet cezaevlerinde mahpusların maddi ve manevi yaşamlarını korumakla yükümlüdür. Cezaevlerindeki koşulların ve tedavi koşullarının sağlanmaması nedeniyle ölümler yaşanıyor. Cezaevi idarelerinin yaptığı kötü uygulamalar ve işkencelerden dolayı cezaevleri ve yine verdikleri ‘cezaevlerinde kalabilir’ raporu veren ATK ve bütün bu ayrımcı uygulamalara olanak sağlayan Adalet Bakanı bütün bu ölümlerden sorumludur. Bizler bu sorumluluğu hatırlatmaya devam edeceğiz. Cezaevlerinde bu ihlallerin son bulması için çalışmaya devam edeceğiz. Toplumsal barışın sağlanması cezaevlerindeki işkence ve yaşam hakkı ihlallerinin son bulması için Adalet Bakanlığını acilen harekete geçmeye çağırıyoruz” dedi.

HDP Hukuk Komisyonu bünyesinde çalışma yürüten Cezaevi Komisyonu Sözcüsü Alişan Şahin ise, "2022 başından beri cezaevlerinde hayatını kaybeden tutuklu ve hükümlü sayısı 47. Bir ölüm daha yaşanabilir, ismini zikredeceğim. Onun ölümünün önüne geçilmesi ve son günlerini ailesinin yanında geçirmesi için ilgili kurumların harekete geçmesi gerekiyor” diye konuştu.

‘EHETTİN KAYNAR SERBEST BIRAKILSIN’
Hasta tutuklu Ehettin Kaynar’ın durumuna dikkat çeken Şahin, "Kanser hastası, kanser vücudunun bütün dokularını sarmış durumda. ATK’ye getirildi, Ankara’da Sincan Kampus hastanesinde tutuluyor. Ehettin Kaynar, tutuklu olmasına, hakkında kesinleşmiş herhangi bir hüküm bulunmamış olmasına rağmen tahliye kararı vermesi gereken Iğdır Ağır Ceza Mahkemesi ve mahkemenin topu attığı İstinaf Mahkemesince tahliye edilmiyor. Ehettin Kaynar, tutuklu, adli tıp raporuna bile gerek yok. Tahliye kararı mahkemeler tarafından verilmesi gerekirken, korkudan bu kararı vermiyor. Tarafsız ve bağımsız olduğuna inandığımız yargıçları derhal harekete geçmesini ve Ehettin’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz” dedi.

‘İNSANLAR TECRİT ALTINDA’
İmralı’da Öcalan üzerinde uygulanan tecridin Türkiye geneline yayıldığını aktaran Şahin, şunları söyledi: "Nasıl başladı? Bu anlayışla artık cezaevlerinde tecrit koşullarında hücrede yatması gerekmeyen süreli hapis cezası alan kişiler bile tekli koğuşlarda ya da yüksek güvenlikli cezaevlerinde tutulmaya başladı. Yeni başlayan yüksek güvenlikli cezaevi uygulamalarında insanlar tamamen tecrit altında. İleride uzun süre bu cezaevlerinde kalacak olurlarsa konuşmayı bile unutabilirler. Devletin uygulamaları konusunda dünyadaki bu örnekleri ile birlikte bu kararlarını gözden geçirmeye davet ediyoruz."
 
TAHLİYELER ENGELLENİYOR
Son zamanlarda özellikle PKK dava tutsaklarının infazlarının yakıldığını söyleyen Şahin, "Bu da bir hak ihlali, infazlarını tamamlamış olan hükümlülere izleme ve gözleme kurulu kararlarıyla iyi hal raporları vermeyerek tahliyeleri engelleniyor. PKK ve sol sosyalist bir hükümlü iseniz kesinlikle şartlı tahliye olma şansınız yok. Özellikle altını çiziyorum bu, insanların zorla esir edilmeleri demektir. Şuan şartlı tahliye şartları oluşmuş kişiler esaret altındadır" diye belirtti.

HAPİSHANE YÖNETİMLERİ HAKKINDA DAVA AÇILMALI
Şahin konuşmasını şöyle sürdürdü: "Hak edilen tahliye tarihleri uzatılmak için onlar hakkında cezaevlerinde isnatsız örgüt üyeliğinden yeniden davalar açılmaya başlandı. Hükümetin ve devletin tasarrufunda bulunan kişilerin örgüt üyeliğinde faaliyet yürüttüğü düşünebilir mi? Bu düşünülürse bunun sorumluluğu cezaevi yönetimi ve infaz koruma memurlarına aittir. Gerçekten trajikomik olaylar yaşıyoruz, dava açılacaksa örgüt üyeliğine izin veren bu kişiler (cezaevi yönetimi) hakkında dava açılmalı. Yani ağlanacak halimize güler hale geldik.

SİYASİ TUTSAKLARA AYRIMCILIK UYGULANIYOR
"Bir örnek vereceğim yakın tarihte Urfa'da gençler uyuşturucuya karşı bir pankart açtılar. Uyuşturucu satanı, alanı, bundan nemalananı eleştirdiler meydanda. Ama uğradıkları akıbet darp edilerek gözaltına alınmak oldu. Ülke bu noktaya geldi. Biz karar alıcıları aklı selime davet ediyoruz. Devlet bu hale mi geldi, devlet uyuşturucunun avukatlığını mı yapıyor? Cezaevlerinde başkaca aileler, avukatları tarafından bize bildirilen hak ihlalleri de sık sık tacize varan koğuşlardaki arama pratiği, haberleşmenin engellenmesine yönelik bazı tedbirler. Bunun bir tanesi telefonla görüş hakkı. Adli hükümlü ve tutuklulara haftada 30 dakika sesli ya da görüntülü görüş hakkı tanınırken, siyasi tutsaklara haftada sadece 10 dakika bu hak tanınıyor. Görüntülü haktan da tamamen muaflar. Yönetmelikte değişiklik yaptılar, buna kılıf uydurmaya çalıştılar. Örgüt yöneticisi olanlar bu sesli ya da görüntülü haberleşme hakkından yararlanamazlar. İdari yasakları getirdikleri cezaevindeki siyasi tutsakların birçoğu örgüt yöneticiliğinden ceza almamış. Yani yapmak istedikleri ayrımcılığı ve ırkçılığı doğru dürüst kılıfa bile büründürememişler. Karar alıcıları bu hukuksuz kararlarından geri dönmeye davet ediyoruz.”