4 Ekim 2024 Cuma

'İnsan haklarını talep etmeye kararlılıkla devam edeceğiz'

Diyarbakır'da ortak açıklama yapan kitle örgütleri, ağırlaşan hak ihlalleri gerçeği karşısında dinmez bir kararlılıkla insan haklarını talep etmeye devam edeceklerini belirtti.

İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Diyarbakır Barosu ve Diyarbakır Tabip Odası, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü ve Demokrasi Haftası dolayısıyla ortak açıklama yaptı.

Koşuyolu Parkı'nda bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde yapılan açıklamaya İHD Diyarbakır Şube Başkanı avukat Abdullah Zeytun, Diyarbakır Barosu Başkanı avukat Nahit Eren, TİHV Diyarbakır İl Temsilcisi avukat Murat Aba ve Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan da katıldı. HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanları Gülistan Atasoy ve Zeyyat Ceylan ile Barış Anneleri Meclisi üyeleri de açıklamaya destek verdi.

Açıklamayı okuyan İHD Şube Başkanı Abdullah Zeytun, demokrasi ve insan haklarının, ağır tehditlere maruz bırakıldığı ve bu değerlerin neredeyse hiçleştirildiği zor bir dönemden geçtiklerini ifade etti, son 6 yılı kapsayan silahlı çatışma ortamının çözümünün barış süreci olduğunu söyledi. Kürt sorunun çözümü için müzakere süreci başlatılması gerektiğini söyleyen Zeytun, "Kürt meselesi, Kürt halkının haklarının tanınması ve özgürlüklerinin korunmasının yanı sıra; Türkiye'deki tüm insanların doğrudan veya dolaylı sosyopolitik, kültürel, ekonomik ve birçok diğer temel hakkını da etkilemektedir. Bu sebeple toplumun tüm kesimleri tarafından da sahiplenilmeli, hak ve özgürlükleri tanıyan, adalet temelli yeni bir toplumsal sözleşme kurulmalıdır" dedi.

Fiili olarak devam ettirilen OHAL uygulamalarının etkileri ve ağır sonuçlarının toplumsal hayatta derinlemesine hissedildiğini dile getiren Zeytun, temel hak ve özgürlüklerin iktidarın otoriter politikaları ve siyasi vesayet altına girmiş yargının kararlarıyla yok edildiğini belirtti.

'HASTA TUTSAKLARIN SAĞLIK HAKKINI ERİŞİMİ ENGELLENİYOR'
"Sağlık hakkı"nın en temel hak olan yaşam hakkının güvencesi olduğunu belirten Zeytun, hapishanelerde en az 604'ü ağır olmak üzere 1605 hasta tutsağın bu haktan yoksun bırakıldığına işaret etti. Zeytun, "Hasta mahpusların nitelikli sağlık hizmetine erişim hakları devlet tarafında ihlal edilmekte ve hapishane süreci mahpuslar açısından sürekli bir işkenceye dönmektedir. Hasta mahpuslar hapishaneye konulma gerekçeleri ve yargılandıkları kanun maddelerine bakılmaksızın derhal serbest bırakılmalı; tedavileri bir an önce gerçekleştirilmelidir" çağrısında bulundu.

İMRALI TECRİDİ
Açıklamada, İmralı Hapishanesi'nde tutsak edilen PKK lideri Abdullah Öcalan ve 3 siyasi tutsağa yönelik tecride tepki gösteren Zeytun, hapishanelerde kişiye özgü uygulamaların, insan hakları anlayışı ve insancıl hukukla bağdaşmayan bir durum olduğunu, tecrit ve izolasyonun ulusal ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu belirtti, Öcalan'ın bir an önce avukatları ve ailesiyle görüşmesinin sağlanması çağrısında bulundu.

İdari gözlem kurulu adı altındaki düzenlemeyle infazını tamamlayan tutsakların serbest bırakılmadığına işaret eden Zeytun, "Hakların eşit ve ayrımsız bir şekilde yerine getirilme sorumluluğunu bir kez daha hatırlatıyoruz" dedi.

Zeytun, gözaltında kaybetme ve faili meçhul cinayetler gibi insanlığa karşı suçlar yönünden de geçmişle yüzleşme ve hesaplaşma gerçekleşmediğini ekledi.

İşkence ve ceza yargılamasının 'muhalifleri' baskılama aracına dönüştüğüne işaret ederek, Demirtaş ve Kavala hakkındaki uyulmayan AİHM kararlarını hatırlattı.

HDP'ye yönelik siyasal ve yargısal baskıya da değinen Zeytun şöyle konuştu: "İnsanların kendilerini özgür hissetmedikleri bir ülkede siyasetin, halk iradesinin ülke yönetimine yansıma işlevinden uzaklaşarak bir grubun başka grupları yıldırmaya dönüşeceği açıktır, nitekim öyle de olmuştur. Bu sebeple HDP'nin siyaset alanının genişletilmesi yalnızca parti mensupları veya oy verenleri değil, aynı zamanda tüm vatandaşların siyasete katılma, yönetimde söz sahibi olma gibi temel demokratik ilkelerin gereğidir."

EKONOMİK KRİZ
Zeytun, son yıllarda etkisini artıran ekonomik kriz üzerinde de durdu. Krizin kişiler açısından en temel ihtiyaçların bile karşılanamayacağı bir seviyeye gelip barınma, beslenme, sağlığa erişimin insani koşulların altına düştüğünü ifade eden Zeytun, bu kötü gidişatın yanlış ekonomi politikaları sebebiyle artarak devam ettiğine işaret etti. Zeytun, "Devletin acilen makul, bilimsel, şeffaf ve ekonomi ilkelerine dayanan bir çözüm paketi ile bu ekonomik bunalımdan insanları koruması ve refah düzeyini insani koşullara çıkarması gerekmektedir" diye konuştu.

'İNSAN ONURUNA UYGUN BİR YAŞAM'
Türkiye'de yaşanan ihlallerin bir basın açıklamasına sığdırılamayacak kadar geniş bir yelpazede yaşandığını söyleyen Zeytun, sözlerini "Çünkü ihlaller yaygın ve sistematik bir hal almış durumdadır ve önlemeye yönelik siyasi bir irade görülmemektedir. Sonuç olarak diyoruz ki: Her koşul altında dil, din, ırk, milliyet, cinsiyet, etnik ve kültürel farklılık ayrımı yapmadan BM Evrensel Beyannamesine taraf ülkelerin, yükümlülüklerini yerine getirmeye davet ediyor, yaşam hakkının kutsal olduğu vurgusunda bulunarak özgürlüklerle dolu, insan onuruna uygun bir yaşam temenni ediyoruz" diyerek noktaladı.