7 Ekim 2024 Pazartesi

İşkencede katledilen Süleyman Cihan'ın sorumluları hala korunuyor

Kayıp yakınları, gözaltında kaybedilen önce çatışmada öldüğü sonra da intihar ettiği öne sürülen ancak bilimsel raporla işkencede katledildikten sonra yüksekten atıldığı ortaya çıkan Süleyman Cihan dosyasını ele aldı. İktidarın cezasızlık politikasıyla bu tür dosyaları zaman aşımına uğrattığını ve failleri yargıladığını kaydeden Cumartesi Anneleri, mücadele edeceklerini söyledi. 

80'li yılların karanlığında başta devrimciler ve Kürtlere yönelik uygulanan işkence ve katliamların failleri cezasızlık politikasıyla korunuyor. Katledilenlerin dosyalarına getirilen zaman aşımı ile sorumluların yargılanması engelleniyor. 

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetlerinin açıklanması ve faillerin yargılanması için 853 haftadır mücadele eden Cumartesi Anneleri bu hafta, gözaltında katledilen ve intihar ettiği iddiasıyla faillerinin cezasızlık politikasıyla korunduğu Süleyman Cihan dosyasını kamuoyuyla paylaştı. 

CİHAN: FAİLLER BELLİ
Covid-19 salgını nedeniyle bu haftada da online düzenlenen açıklamada, Süleyman Cihan'ın kardeşi Ahmet Cihan, sorumluların Şükrü Balcı ve Mehmet Ağar ekibi olduğunu kaydetti. Cihan, "İşkence insanlık suçudur, bu suçu işleyen devlet görevlileri zaman aşımı nedeniyle yargılanmaktan kurtulamaz. Her Cumartesi aynı saatte kayıplarımızın açıklıyor ve faillerin yargılanmasını istiyoruz" dedi. 

ÇATALKAYA: ÖLMEDİM DIŞARIYA İLETİN DİYE BAĞIRDI
Süleyman Cihan'ın gözaltında olduğu uzun süre reddedildi, hatta ağır işkencelerden geçtiği süreçte devlet yanlısı gazetelerde öldüğü haberi yapıldı. Cihan'la dönemin ünlü işkencehanelerinden Gayrettepe'de işkence gören tanıklardan Hasan Hüseyin Çatalkaya, işkence esnasında Süleyman Cihan'ın "ben ölmedim, dışarıya iletin" diye bağırdığını aktardı. 

Öldüğüne ilişkin haberin yer aldığı gazetenin Süleyman Cihan'a gösterildiği ve bu nedenle mesaj iletmek istediğine dikkat çeken Çatalkaya, "29 Temmuz'da alıp 30 Temmuz'da intihar etti şeklinde aileye bildirdiler. Bu doğru değil. Bu sürecin esas sorumlusu Şükrü Balcı ve onun denetiminde ki Mehmet Ağar'dır. Ağar ekibinde Mehmet Yetiş ve Bayram Kartal'ın olduğunu biliyorum" diye konuştu. 

AV. KIRDÖK: İNANIYORUM Kİ ADALET, HAK VE HUKUK HERKESE LAZIM
Süleyman Cihan dosyasına henüz stajyer avukatken başlayan Mihriban Kırdök de, Cihan'ın dava arkadaşlarından İbrahim Ünal'ın savcılığa sorduğu soru sonucunda öğrendiklerini belirtti. Kırdök, "Zindan arkası mezarlığına gömüldüğünü öğrendik. Bu süreçte 3 aylık bir sürede zindan arkası mezarlığından çıkarılarak şu anda olduğu Feriköy mezarlığına defnedildi" dedi. 

Süleyman Cihan'ın babasının gözlerindeki hüznün hiç bitmediğini belirten Kırdök, şöyle  devam etti: "Bu tür davalarda devletin özel politikası gereği, cezasızlık politikası egemen olduğu için zaman aşımına uğradı. Biliyor ve inanıyorum ki adalet, hak ve hukuk herkes için gerekli. Süleyman'ı kaybedip, zindan arkasına gömenler onun kim olduğunu bildiği halde bu yönteme başvurdular. Onu saygıyla anıyorum."

FİNCANCI: İŞKENCEDE ÖLDÜKTEN SONRA YÜKSEKTEN ATILDI
İstanbul Emniyeti ve Sıkıyötenim Savcılığı, Süleyman Cihan'ın intihar ettiğini öne sürmüştü. Bu iddiayı çürüten bilimsel raporu hazırlayan Adli Tıp Uzmanı Şebnem Korur Fincancı, şu ifadeleri kullandı: "Süleyman Cihan 40 yıl önce gözaltında kaybedildi. Ailesinin ısrarlı aramalarıyla kimsesizler mezarlığında bulunan cenazesi, otopsiye gönderildi. Vücudunda pek çok yaralanma tespit edildi. Anlamlı bir değerlendirme yapılmadığı için cezasızlık devam etti, etkili soruşturma yürütülmedi. Ölümünden 30 yıl sonra yapılan bir başvuruyla tüm tıbbi belgelerini inceleme olanağı buldum ve değerlendirme yapabilmem mümkün oldu. 

Bu tıbbi belgelerde gördüm ki, vücudunda işkenceyle uyumlu yaralanmalar var ve buna ek olarak da öldükten sonra meydana gelen yaralanmalar var. Bunlar ise yüksekten düşme ile uyumlu. Zaten otopsi raporu çıktıktan sonra hemen bir hikaye yazıldı. Bu hikaye; yer gösterimi için götürüldüğü bin binanın 6. katından atladığı ve intihar ettiğiydi. Ancak onların hikayesine bir ek yapmak gerek, çünkü bu hikayenin yüksekten düşmeye uyumlu yaralanmaları öldükten sonra meydana geldiğiydi. Yani yüksekten atıldığında ölmüştü. Süleyman Cihan, ağır işkenceyle öldürülmüş ne yazık ki. Hala 40 yıl sonra bile sorumlular yargılanmayı bekliyor, cezasızlık devam ediyor, zaman aşımı diyorlar adına ama işkence insanlığa karşı bir suç ve insanlığa karşı suçlarda zaman aşımı yoktur."

‘DEVLET HUKUK NORMLARI İÇİNDE HAREKET ETMELİ'
Cumartesi Anneleri 853. Hafta'nın basın metnini Yasemin Bektaş okudu. Kaç yıl geçerse geçsin; Süleyman Cihan için, tüm kayıpları için adalet istemekten, devletin hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 154 haftadır bize yasaklanan kayıplarla buluşma mekânı Galatasaray'dan vazgeçmeyeceklerini kaydetti. 

NE OLMUŞTU?
31 yaşındaki iki çocuk babası Süleyman Cihan öğretmendi ve İstanbul'da yaşıyordu. 12 Eylül Askeri Darbesi'nin ardından hakkında arama kararı çıkartıldı. 29 Temmuz 1981 tarihinde Edirne'den İstanbul'a gelmek üzere bindiği yolcu otobüsü İstanbul'a yaklaştığı sırada beş kişilik sivil bir ekip tarafından durduruldu. Yolcuların kimliklerini kontrol eden ekip, Cihan'ı gözaltına alarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürdü. Çok sayıda tanık beyanına göre Cihan burada aylarca işkence gördü.

Emniyet ve savcılığa başvuru yapan aileye oğullarının gözaltına alınmadığı söylendi. Aile ve avukatlarının ısrarlı arayışı, Cihan'ı şubede işkencede gören tanıkların çıkarıldıkları mahkemelerde ısrarla mahkeme heyetine "Süleyman Cihan'a ne oldu?" sorusunu yöneltmeleri sonucunda önce Cihan'ın çatışmada öldüğü iddia edildi. Bu iddiayı destekleyecek hiçbir veri bulunamayınca bu sefer de Cihan'ın gözaltına alındığı günün ertesi günü, yani 30 Temmuz'da yer gösterme esnasında altıncı kattaki boş bir daireden kendisini atarak intihar ettiği öne sürüldü.

Oysa Cihan'ın otopsi raporundaki veriler onun altıncı kattan atılmadan önce öldürülmüş olduğuna dair önemli veriler içeriyordu. Ayrıca olayla ilgili hazırlanan rapor 30 Temmuz 1981 tarihliydi ama Cihan'ı o tarihten sonra aylarca emniyette gören çok sayıda tanık vardı. Gerçekte ise 29 Temmuz 1981 tarihinde gözaltına alınan Cihan, İstanbul Emniyeti Siyasi Şube'de çok sayıda kişi tarafından görülmüş, aylarca  işkence gördükten sonra  öldürülmüş, ölü bedeni yüksekten atılarak intihar süsü verilmiş ve  kaybedilmek maksadıyla "kimliği meçhul kişi" olarak gömülmüştü. Bu gerçek ailenin, avukatların  ve tanıkların 85 günlük ısrarlı arayışı ile açığa çıkarılmıştı.

Gerçek bu kadar ortadayken İstanbul Sıkıyönetim Askeri Savcılığı tarafından yürütülen soruşturmada Süleyman Cihan'ın öldürülmesi, kaybedilmesi ile ilgili suçu aydınlatma ve failleri yargı önüne çıkartma hedeflenmedi. Aksine bu insanlığa karşı suçu intihar olarak göstererek failleri kurtarma amaçlandı. Dosya delilere, tanıklara rağmen takipsizlik kararı ile kapatıldı. Kapatma kararına yapılan itirazlar da reddedildi.

Dosyanın canlandırılması için çaba gösteren aile ve avukatları 2012 yılında Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu. Süleyman Cihan'ın işkencede öldürülmesi ile ilgili ek deliller sunarak isimlerini verdikleri fail ve sorumlular hakkında şüpheli sıfatıyla kamu davası açılmasını talep etti. Ek delillerden biri de, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın dosyadaki otopsi bulguları ve tıbbi verilerden hareketle hazırladığı rapor oldu. Bu raporla Cihan'ın ağır işkenceye maruz bırakıldığı ve apartmanın altıncı katından atılmadan önce öldürüldüğü kayıt altına alınmış oldu. Sürüncemede bırakılan dosya güvenilir kanıtlar ve tanıklar olmasına rağmen, bizzat savcılığın Cihan'ın işkence ile öldürüldüğünü kabul etmesine rağmen, zaman aşımı devreye sokularak kapatıldı. Bilinen fail ve sorumlular bir kez daha korundu.