5 Kasım 2024 Salı

Kağanarslan: Hekimlik değerlerine sahip çıkmak için örgütlenelim

Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi ve TTB/TÖK üyesi Rezan Kağanarslan, iktidarın sağlık politikaları ve sağlıkta şiddet sonucu tıp öğrencilerinin yaşadığı sorunlara dikkat çekti. Hastaların sağlık politikalarına yönelik öfkesini sağlık emekçilerine değil iktidara yöneltmesi gerektiğinin altını çizen Kağanarslan, tıp öğrencilerine ve sağlık emekçilerine hekimlik değerlerine sahip çıkma, örgütlü mücadele çağrısı yaptı. 

Sağlıkta Dönüşüm Programı ve iktidarın sağlık emekçilerine dönük hedef göstermeleriyle artan sağlıkta şiddet, mesleğin başındaki sağlık emekçilerini olduğu kadar eğitimini sürdüren tıp öğrencilerini de olumsuz etkiliyor. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Tıp Öğrencileri Kolu (TÖK) üyesi ve Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Rezan Kağanarslan, sağlıkta şiddetin giderek arttığı bugünlerde yaşananlardan nasıl etkilendiklerini ETHA'ya aktardı.

'PERFORMANS SİSTEMİ EĞİTİMDE NİTELİKSİZLİĞE YOL AÇIYOR'
Üniversitede eğitim veren doktorlara dayatılan performans sistemi yüzünden hocaların hastaneye daha fazla zaman ayırması gerektiğini belirten Kağanarslan, bu sebeple eğitime ayrılan zamanın düştüğünü kaydetti. Doktorların performans kaygısıyla daha fazla hasta bakmak istediğini ve yoğun, uzun süreçler gerektiren hastaları bu nedenle tercih etmediğini söyleyen Kağanarslan, bu tercihlerle aldıkları eğitimin de yüzeyselleştiğini dile getirdi. Ağırlıklı olarak devlet üniversitelerinde ve eğitim ve araştırma hastanelerinde ortaya çıkan bu sorunun özel hastaneler ve tıp fakültelerine de yansıdığını kaydeden Kağanarslan, bir diğer sorunun ise eğitim müfredatının yoğunluğu ve gelecek kaygısı olduğunu vurguladı. 

Aldıkları eğitimin Türkiye'deki uzmanlık sınavına odaklı olduğunu söyleyen Kağanarslan, müfredatın yoğunluğunun ise psikolojik ve sosyal olarak ağır negatif etkileri olduğuna dikkat çekti. Eğitimcilerin, "Kendi dönemimizde biz de bu zorlukları çektik, sizin de çekmeniz gerekiyor" anlayışıyla yaklaşmalarını eleştiren Kağanarslan, hocaların baskısının kısır bir döngüyü sürdürdüğünü ve ortaya çıkan çözümsüzlüğün yoğun strese neden olduğunu aktardı.

'ŞİDDET SAĞLIK ALANININ AYRILMAZ BİR PARÇASI HALİNE GELDİ'
Sağlıkta şiddetin AKP iktidarında giderek arttığına işaret eden Kağanarslan, Recep Tayyip Erdoğan'ın "Doktor efendi dönemi bitti" sözlerini hatırlatarak, iktidarın söylemleriyle şiddetin körüklendiği bir dönemin başladığını vurguladı.

Hem üniversite tercih döneminde hem de güncel olarak pek çok hocasının şiddetin sağlık emekçiliğinin bir parçası haline geldiğini belirttiğini aktaran Kağanarslan, hastaların sağlık emekçilerinin ellerinden geleni yapmadığını düşünerek şiddete başvurduğunu söyledi. İktidarın seçmene yaranmak için yarattığı "Doktor efendi dönemi bitti" algısının bu şiddetin bir başka temel sebebi olduğunu ifade eden Kağanarslan, şöyle devam etti: "Bir öğrenci olarak 5, 6 yıl sonra ulaşmak istediğim noktada ne yazık ki şiddetten bağımsız bir durum görünmüyor. Ve biz üniversitede kendi arkadaşlarımızla yaptığımız seminerlerde de şiddetin bu mesleğin ayrılmaz bir parçası olduğunu görebiliyoruz. Özellikle birkaç toplantıda arkadaşlarımızdan üniversite tarafından tıp öğrencilerine yakın savunma eğitimi verilmesine yönelik bir talep ortaya çıktı. Bakıldığında kötü bir izlenim yaratıyor belki ama mevcut durumdan dolayı böyle bir talebin oluşmasında da sadece öğrenciler suçlanamaz."

'İKTİDARA YÖNELMESİ GEREKEN TEPKİ DOKTORLARA YÖNELTİLİYOR'
1982 Anayasası'yla sağlığın sosyal bir hak olmaktan çıkarılıp devletin denetleyici ve düzenleyici bir konuma indirgendiğine işaret eden Kağanarslan, bu uygulamayla özel hastanelerin arttığını ve insanların devlet hastanelerinde daha az ve niteliksiz sağlık hizmetine mecbur bırakıldığını anlattı. 5 dakika gibi kısa bir sürenin doktorların hastayla ilgilenmesi için yeterli olmadığının altını çizen Kağanarslan, bu duruma tepki gösteren hastaların tepkilerini yanlış yönlendirdiklerini belirtti. "İktidara, Sağlık Bakanlığı'na ve özel şirketlere yöneltmeleri gereken tepkiyi oradaki doktora yöneltiyorlar" diyen Kağanarslan, örneğin Diyarbakır'da son dönemde 3 çocuk doktorunun kaldığını ve doktor başına düşen günlük hasta sayısının 150'yi bulduğunu aktardı.

Sağlıkta şiddet sonucu pek çok hocanın da istifa ettiğini dile getiren Kağanarslan, "Urfa'da Harran Tıp Fakültesi'nde tek bir hocanın istifasıyla geçen dönem 3 bölüm birden kapandı. Tüm 3 bölümde görev alan tek hocaydı, artan sağlıkta şiddetten ötürü istifa etmek zorunda kaldı" ifadelerini kullandı. İktidarın bu duruma cevap olarak sadece yeni üniversiteler açtığını ifade eden Kağanarslan, açılan üniversitelerde ise hastanelerin ve eğitim altyapısının yeterli olmadığını vurguladı.

Kağanarslan, iktidarın sağlıkta şiddetin kaynağını çözmek yerine şiddetin doğurduğu sonuçların üstünü kapatmaya çalıştığını kaydederek, "Bu noktada şiddetin idealize ettiğiniz mesleğin bir parçası haline gelmesi ve hekimlik değerlerini temsil eden beyaz önlüğün kirlenmesiyle aslında büyük bir hayal kırıklığına uğruyorsunuz bu mesleği yaparken. Sağlıkta şiddet iktidarın yasalarla ve sağlık politikalarını değiştirerek çözmesi gereken bir durum ama yaşadığımız hayal kırıklığı bizi hem meslekten soğutuyor hem de ülke dışında yeni alternatifler bulmaya zorluyor" dedi.

'TIP ÖĞRENCİLERİ TUS'A HAZIRLANMAK YERİNE YURT DIŞINA ÇIKMAK İÇİN ÇALIŞIYOR'
Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) her gün yedi hekimin yurt dışına gittiği yönündeki açıklamasını hatırlatan Kağanarslan, yurt dışına çıkan hekimlerin ağırlıklı bir çoğunluğunun yeni mezun olmuş genç doktorlar olduğunu söyledi. İkincisi sınıf öğrencisi olarak etrafındaki pek çok arkadaşının Türkiye'deki uzmanlık sınavına hazırlanmak yerine yurt dışındaki ruhsatlanma sınavlarına çalıştığına dikkat çeken Kağanarslan, "Bunun sebebi de Türkiye'de ekonomik koşullarla gelinen noktada kaybedilen ekonomik haklar, yaşanan şiddet olayları ve mesleğin artık itibarını kaybetmeye başlaması. Bu üçünü topladığımızda yurt dışına çıkmak makul bir seçenek olarak görülüyor" dedi.

Bir yandan sağlık emekçilerinin 5 dakika gibi kısa sürelerle hasta alıp hastaya yeterli hizmet verememekten de kendini sorumlu gördüğünü vurgulayan Kağanarslan, yurt dışına çıkma imkanı olmayan sağlıkçıların ise büyük sağlık gruplarına ait özel hastanelere yöneldiğini ifade etti. Devlet hastanelerinde çalışan sağlık emekçilerinin aldığı maaşların dahi medyada polemik haline geldiğini ve çarpıtıldığını söyleyen Kağanarslan, bu çarpıtmalar sonucu geçen sene kamuda çalışan doktorlara verilen 5 bin TL'lik maaş artışının geri çekildiğini aktardı. Pek çok arkadaşının yetersiz ücretler ve ağır çalışma koşulları sonucu emeğinin karşılığını görememekten kaygı duyduğunu ifade eden Kağanarslan, doktorların çözümü yurt dışına gitmekte bulduğunu ve  yurt dışında daha nitelikli bir sağlık hizmeti verebileceklerini düşündüklerini anlattı.

'HALK VE DOKTORLAR BİRLEŞİRSE İKTİDAR GERİ ADIM ATABİLİR'
Kağanarslan, her türlü hak talebinin kamuoyunun tepkisi ve desteğiyle sonuca ulaştığını belirterek, TTB'nin son dönemde "görev" kavramıyla ifade ettiği grevlerin bu noktada çok önemli bir yerde durduğunun altını çizdi. Toplumun bu grevlerle sağlık emekçilerinin problemleri konusunda bilinç kazandığını dile getiren Kağanarslan, bu bilincin yayılması için eylemlerin yerelleşmesi ve uzun süreli hale getirilmesi gerektiğini kaydetti. Yapılan 2-3 günlük grevlerin sistemi kilitlemek için yeterli olmadığını söyleyen Kağanarslan, şöyle devam etti: "Etik kurallar ve Hipokrat yemini gereği uzun grevler yapamıyoruz belki ama insanlar 2-3 gün sonra tekrar sağlık hizmeti alabildiği ölçüde hükümete bir tepki yöneltmiyor. Sistemin gerçekten kilitlenmesi ve insanların tepkiyi doktorlara değil iktidara yöneltmesi gerekiyor. Doktorların özellikle son 7-8 Temmuz grevinde sokağa inip polisle karşılaşması ve bir mücadele içerisinde olduklarını göstermeleri de toplumda yer alan doktorların elit olduğu yönündeki algıyı yıkmakta başarılı oldu. Bu engeller aşıldıkça, halk ve doktorlar birleşmeye başladıkça iktidarın geri adım atmasının kolaylaşacağını düşünüyorum."

'HEKİMLİK DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKMAK İÇİN ÖRGÜTLENELİM'
İktidarın şehir hastaneleriyle şirketlere hasta garantisi verdiği bir noktaya varıldığına dikkat çeken Kağanarslan, siyasal iktidarın böyle bir konjonktürde halk ve sağlık emekçilerinin yan yana gelmesini engellemeye çalıştığını söyledi. Özellikle TTB'de örgütlü sağlık emekçilerine ve tıp öğrencilerine dönük yoğun bir kriminalizasyon çabası olduğuna işaret eden Kağanarslan, bu çabaların TTB içerisinde bir anlamı olmadığını vurguladı. Kağanarslan, kendisi başta olmak üzere pek çok tıp öğrencisinin siyasal iktidardan bir beklentisi kalmadığını söyleyerek, şöyle devam etti: "Hekimlik mesleğinin insan hakları ve onuru adına ifade ettiği değerler benim için çok kıymetli. İki sene önce bu eğitim sürecine başlarken de bu motivasyonla başladım. Türkiye'deki tüm demokrasi eksikliği, ekonomik koşullar ve özellikle tıp mesleğindeki sorunlar bizi soğutsa da insanlara yönelik sevgimizden dolayı bu mesleği yapmak istiyoruz. Bu mesleğin daha iyi bir noktada olması, hekimlik değerlerinin daha fazla kirlenmemesi için bu değerlere sahip çıkmamız gerekiyor. Bunun için de tüm tıp öğrencilerini ve doktor hocalarımızı meslek örgütlerinde örgütlenmeye davet ediyorum. Örgütlenerek, bir araya gelerek sesimizi yükseltirsek ve halkla buluşabilirsek bu sorunları aşabileceğimizi düşünüyorum. İktidarlar gelip geçiciyken meslek odaları ve bu mesleğin asıl sahipleri olarak bizler kalıcıyız ve bu mesleğin daha iyi bir konuma gelmesi için birlikte mücadele etmeliyiz."