2 Ekim 2024 Çarşamba

Kayıplar için eylem: Mücadeleden geri adım atmayacağız

Batman ve Diyarbakır'da yapılan kayıp eylemlerinde hakikatten ve haklılıktan alınan meşruiyetle mücadelenin süreceğinin altı çizildi. 

Batman ve Diyarbakır'da İnsan Hakları Derneği (İHD) ile kayıp yakınları tarafından düzenlenen "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" eyleminde kayıpların akıbeti soruldu.

BATMAN
İHD Batman Şubesi ve kayıp yakınlarının düzenlediği "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" eylemi de 524. haftasını geride bıraktı. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eylemde konuşan İHD Şube Yöneticisi Avukat Yunus Bağış, kayıplarımızın failleri bulununcaya dek mücadeleye devam edeceklerini belirti.,

Bağış, "Kayıplarımızın akıbetini sorgularken, onlara dair bir izi bulunmadan, hakikatler ortaya çıkarılmadan ve adalet sağlanmadan bu mücadeleden asla geri adım atmayacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz. Hakikatten ve haklılığımızdan aldığımız meşruiyetle susmayacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz" dedi.

'TOROS MARKA ARACIN PLAKASI VE SAHİBİ TESPİT EDİLDİ'
Bağış, 7 Nisan 1994 tarihinde Urfa'nın Viranşehir ilçesinde katledilen Avukat Kazım Ekinci ve Fahri İnan'ın akıbetini sormak için toplandıklarını söyledi. Bağış, şöyle devam etti: "Fahri İnan'ın oğlu ve Urfa Barosu avukatı Serhat Dicle İnan; 'Urfa'nın Viranşehir ilçesinde 7 Nisan 1994'te Avukat Kazım Ekinci ve Fahri İnan park halindeki bir otomobildeyken, Toros marka beyaz bir otomobille gelen yüzleri kapalı kişiler tarafından öldürüldü. Ekinci ve İnan cinayetinin ardından Toros marka aracın plakası ve sahibi tespit edildiği halde ifade alınmadı. 2009 yılında emekli polis olduğunu söyleyen bir şahıs tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na verilen isimsiz bir dilekçede Viranşehir'de yaşanan faili meçhul suikastlara ilişkin bilgiler yer alıyordu. Emekli bir polis memurunun İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği imzasız mektupta Avukat Kazım Ekinci ve Fahri İnan'ın öldürüldüğü döneme ilişkin bilgiler verdiğini ancak bu mektubun da dikkate alınmadığını söyledi. Soruşturmanın genişletilmesi talebimize rağmen bu kapsamda hiç kimsenin ifadesi dahi alınmadı. Olaydan sonra Viranşehir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Soruşturma dosyası 20 yıl süreyle açık kaldı. 2014 yılında 20 yıllık zaman aşımı süresi nedeniyle dosya hakkında 'kovuşturmaya yer olmadığına dair' karar verildi. Bu karara karşı Sulh Ceza Hâkimliği nezdinde itirazda bulunduk. Ancak itirazlarımız da reddedildi. Karar üzerine Anayasa Mahkemesi'ne başvurumuzda soruşturmanın makul sürede ve etkin bir şekilde yürütülmediğini bu nedenle hem Anayasada hem de AİHS de düzenlenen adil yargılanma hakkının ve olay nedeniyle de yine hem Anayasa'da hem de AİHS de düzenlenen yaşam hakkının ihlal edildiğinin tespitini talep ettik. Dosya yaklaşık 5 yıl Anayasa Mahkemesi'nde bekledi. Daha sonra başvurumuz Anayasa Mahkemesince, Mahkemenin bireysel başvuru almaya başladığı Eylül 2012 tarihinden itibaren 30 gün içerisinde başvuru yapmadığımız ve soruşturmayı hareketlendirmediğimiz gerekçeleriyle reddedildi. Oysa 2012'de Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru almaya başladığı tarihte dosyanın soruşturması devam ediyordu. Dosyada gelişme olabilme beklentisi vardı. Kaldı ki; olay, niteliği itibariyle faillerden şikayetçi olmasak dahi kamu davası olarak devam etmesi gereken bir dosya. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin gerekçeleri hukuka açıkça aykırıdır."

'AİHM'E YAPILAN BAŞVURU HENÜZ SONUÇLANMADI'
Dosyanın Türkiye'de zaman aşımına uğraması ve AYM'nin bireysel başvuruyu reddetmesinin ardından 2019'da AİHM'e başvurduklarını söyleyen Avukat Serhat Dicle İnan'ın, "Bu başvurumuzda da, yaşam hakkının, aile hayatına saygı ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini belirttik. Ayrıca başvurumuzda, Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvurumuzu ret gerekçelerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve bu suikastlar sonucu yaşanan ölümlerin insanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirilip zaman aşımının (özellikle de kararda belirtilen haliyle) işletilmemesi gerektiğini belirttik" sözlerini aktaran Bağış, Fahri İnan ile birlikte öldürülen avukat Kazım Ekinci'nin ailesinin AİHM'e yaptığı başvuru ise henüz sonuçlanmadığını kaydetti. 

'SUSMAYACAĞIZ'
Bağış, "Yıllardır bu alanlardan ayrılacağımız günün hayaliyle eşit yurttaşlık temelinde, insana yaraşır, barış ve huzurlu bir ülkede uyanmayı arzuluyoruz. Kayıplarımızın akıbetini sorgularken, onlara dair bir izi bulunmadan, hakikatler ortaya çıkarılmadan ve adalet sağlanmadan bu mücadeleden asla geri adım atmayacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz" dedi. 

Eylem, kayıplar için düzenlenen beş dakikalık oturma eylemiyle sona erdi.

DİYARBAKIR
Diyarbakır merkez Bağlar ilçesi Koşuyolu Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde 687.'si gerçekleşen eyleme, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şube yöneticileri de katıldı. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" açıldığı eylemde, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan konuştu.

'ADALET MÜCADELESİNİ SÜRDÜRMEYE DEVAM EDECEĞİZ'
Türkdoğan, adalet mücadelesinin sürdüğünü ancak adaletin örselendiği günlerin yaşandığını belirtti. Türkiye'deki Suudi Arabistan Konsolosluğu'nda katledilen gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın cinayet dosyasının olayın faili olan Suudi yönetime devredildiğini hatırlatan Türkdoğan, "Elbette ki ikili anlaşmalar var, bu anlaşmalar çerçevesinde bazı anlaşmalar yapılabilir. Bu insanlar, insan hakları savunucuları nezdinde meşru olmayan işlemler de yapmamak gerekir. Kaldı ki Arabistan dediğimiz ülkede ölüm cezası var. İnsan hakları savunucuları aynı zamanda ölüm cezasına karşı insanlardır. Fail kim olursa olsun ölüm cezası uygulanmamalıdır. Bu sürecin elbette ki takipçisi olacağız. Dava tamamen kapanmış değildir. Şayet Suudi Arabistan'da adalet yerine gelmezse, Türkiye'de de dava kaldığı yerden devam edecektir. Bunu sağlayacak olanlarda insan hakları savunucularıdır. Rusya'nın, Ukrayna yönelik işgaliyle insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarının yargılanacağın yegane yer uluslararası ceza mahkemeleridir. Ve Türkiye'nin bir an önce uluslararası mahkemesinin yargı yetkisini, tanımaya davet ediyorum. Biz insan hakları savunucuları olarak hakikat ve adalet mücadelesini sürdürmeye devam edeceğiz" diye konuştu.

'BAYRAĞI DEVRALANLAR OLARAK BU YOLUN DEVAMCISIYIZ'
Eyleme destek veren SES Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Şiyar Güldiken ise eylemin bu haftasında faillerinin yargılanması istenen gözaltında katledilen Necati Aydın'ın kendi üyeleri olduğuna dikkati çekerek, "Sosyal Hizmetler Emekçileri kurulduğu günden bu yana hak hukuk mücadelesi, özlülük hakları için öncüsü oldular. Aydın da diğer kayıp sendikacılarımız da bu hak hukuk mücadelesinde öncüleri idiler, bizler bu bayrağı devralanlar olarak bu yolun devamcıları olacağız" diye kaydetti.

NECATİ AYDIN 1994'TE KAYBEDİLDİ
Konuşmaların ardından 4 Nisan 1994'te Diyarbakır Adliyesi'nde gözaltına alınarak kaybettirilen Necati Aydın'ın akıbeti soruldu. Aydın'ın hikayesini İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Fırat Akdeniz anlattı. Sağlıkçı olan Aydın'ın toplumsal mücadele alanında büyük katkıları olduğunu dile getiren Akdeniz, Aydın'ın gözaltında gördüğü işkenceler nedeniyle sağlığının bozulduğunu ve uzun süre tedavi gördüğünü söyledi. Çorum'a sürgün edilen Aydın'ın 27 Mart 1994'de Diyarbakır'da bir akrabasında misafir olarak kaldığını aktaran Akdeniz, "Aydın ve eşi, misafir olarak kaldıkları evde ev sahiplerinin 5 yaşındaki çocukları dahil  kolluk kuvvetleri tarafından gözaltına alınır. Olaydan dört gün sonra Aydın'ın eşi ve beraberinde gözaltına alınanlar serbest bırakılır. Aydın ise 4 Nisan 1994 günü sabah saatlerinde Devlet Güvenlik Mahkemesine (DGM) götürülür Aydın'ı o gün duruşma salonunda gördüğü tanıdık avukatlara 'Beni mahkeme serbest bıraktı ama polisler bırakmıyor' der. Serbest bırakıldığı halde o gün adliye kapısında saatlerce bekleyen ailesi ve akrabaları dâhil hiç kimse Aydın'ın adliyeden çıktığını görmez ve o günden sonra bir daha kendisinden haber alınamaz" dedi.

'TEK BİR KURŞUNLA ÖLDÜRÜLMÜŞ'
Aydın'ın cenazesinin 9 Nisan 1994 günü Silvan yolu üzerinde, Kâğıtlı Jandarma Karakolu yakınlarında iki kişiyle birlikte bir tarlada bulunduğunu söyleyen Akdeniz, "Aydın'ın  cenazesi, Diyarbakır Devlet Hastanesi'ne getirilir ve yapılan otopsi işlemi sırasında vücudunda birçok işkence ve darp izleri olduğu, ensesinden tek bir kurşunla öldürülmüş olduğu tespit edilir" dedi.

Akdeniz, AİHM'in Aydın davasında Türkiye'yi yaşam hakkı ihlali ve işkence yapmaktan mahkum ettiğini aktardı.

Aydın'ın hikayesinin anlatılmasından sona yapılan bir dakikalık oturma eylemiyle, açıklama sonlandırıldı.