29 Eylül 2024 Pazar

'Kimyasal silah iddiaları ciddiyetle ele alınmalı'

Türk devletinin kimyasal silah kullanımına ilişkin ortak açıklama yayınlayan İHD, ÖHD ve ÇHD, iddiaların ciddiyetine işaret ederek derhal gerekli incelemelerin yapılması çağrısında bulundu.

İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Türk devletinin Güney Kürdistan'da kimyasal silah kullanmasına ilişkin basın açıklaması yaptı.

1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi'nce uluslararası hukuk kurallarının her türlü çatışma ortamında da geçerli olduğu hatırlatılan açıklamada, kimyasal silahların kullanımının ilk olarak 17 Haziran 1925 tarihli Cenevre protokolünce yasaklandığı, Türkiye'nin de bu protokole taraf olduğu belirtildi. Bu protokollere rağmen kimyasal silah kullanımının engellenememesi üzerine, Birleşmiş Milletler'in 1993 tarihli Kimyasal Silahların Yasaklanması Sözleşmesini hazırladığı dile getirilen açıklamada, Türkiye'nin de bu sözleşmeyi 1997'de yürürlüğe koyduğuna dikkat çekildi.

"Kimyasal silah kullanımıyla ilgili iddiaların ciddiliği dikkate alınmalı ve Türkiye iç hukuku uyarınca yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturulmalıdır. Ayrıca uluslararası yükümlülük üstlenen bir ülke olan Türkiye kendi iç denetim mekanizmalarını da harekete geçirmelidir. Bu iddialar ancak bu şekilde hareket edilerek sonuçlandırılabilir görüşündeyiz" ifadeleri kullanılan açıklamada adli tıp uzmanı TBB Başkanı Şebnem Korur Fincancı'nın bilimsel görüşü açıkladığı için hedef gösterilmesinin kabul edilemez olduğu vurgulandı.

Açıklama, şöyle devam etti: "Türkiye sınırları dışında gerçekleştiği iddia edilen ve insanlığa karşı suç kapsamında ele alınan kimyasal silah kullanımı ciddi bir konudur ve ciddiyetle ele alınmalıdır. Olay yeri incelemesi, otopsi ve diğer delil toplama yöntemleri (BM Minnesota Otopsi Protokolü) kullanılmadan, zan altında bırakılan bir bakanlığın, 'Böyle bir şey yok, bu bir yalandır' açıklaması mutlak doğru olarak ele alınmamalıdır. Aksi takdirde uluslararası Sözleşme ve 5564 sayılı kanunun bir önemi kalmayacaktır. Dolayısıyla bu tip durumlarda yargı organları ile idari ve siyasi denetim mekanizmalarının üzerinde düşen görevi yapmaları gerekmektedir. Gerçek ancak böyle ortaya çıkabilir.

Mağdur ailelerinin kurumlarımıza yaptıkları başvuru üzerine ilgili mevzuat çerçevesinde gerekli idari ve yargısal başvuru yollarına gidilecektir."