2 Ekim 2024 Çarşamba

Kobanê davasında ana dil vurgusu

Kobanê davasında ana dilin önemine dikkat çeken HDP eski MYK Üyesi Zeynep Ölbeci, dilin sınırlandırılması ya da yasaklanmasının düşüncenin yasaklanması olduğunu kaydetti. 

IŞİD'in Kobanê'ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014'te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 21'i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê davasının 12. duruşması, 2. gününde Sincan Hapishane Kampüsü'nde görüldü.

Duruşmaya HDP Ankara İl Örgütü yöneticileri, HDP Milletvekilleri, çok sayıda avukat ve izleyici katıldı. Sincan Hapishanesinde tutsak siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı hapishanelerde tutulanlar siyasetçiler duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı.

Kimlik tespitiyle başlayan duruşma, dosyaya gelen evrakların okunmasının ardından HDP eski MYK Üyesi Zeynep Ölbeci'nin esasa ilişkin savunmasıyla devam etti.

ÖLBECİ: HER  TOPLUM DİLİNİ KENDİ KÜLTÜRÜ ÜZERİNE OLUŞTURUR
Savunmasını Kürtçe yapan Ölbeci, sözlerine salondaki herkesi selamlayarak başladı. Bugünkü savunmasının son savunması olmadığını belirten Ölbeci, ileride yeni deliller ortaya konulduğunda yeniden savunma yapacağı bilgisini verdi. Dil ve kültür üzerine birkaç noktaya değinerek savunmasına başlamak istediğini söyleyen Ölbeci, "Yüzyıllardır süren inkar politikaları Kürt halkı üzerinde baskı doğuruyor. Dil üzerine binlerce kitap yazılmıştır. Her yazar ve araştırmacı dil üzerine çeşitli fikirler ve düşünceler dile getirmişlerdir. Bunun yanında toplumu tarif eden ortak düşünceler de var. Bilindiği gibi dilin temeli ses üzerinde kurulmuştur. Yaşamda da en önemli iletişim aracı dildir. Toplum içinde yaşayan insanlar için ya da uluslarda ortak bir dildir. Başka bir deyişle dil birbirini anlama temelini oluşturur. Düşüncelerin anlatılma biçimdir. Dünyada ses çıkaran iki çeşit canlı vardır. Hayvanlar ve insanlar. Hayvanların da sesi vardır ancak insanların sesine göre sınırlıdır. En önemli nokta insan sesinin sınırsızlığıdır. Doğada sayısız ses vardır. İnsanlar bütün bu doğa seslerini taklit edebilir. Dil doğanın toplumsal varlığıdır. Bu nedenle dil toplumsal bir kurumdur. Her toplumda eğer bir toplumsal bir yaşam yoksa dil de yoktur. Her toplum dilini kendi kültürü üzerine oluşturur. Bu nedenle Kürt halk önderi Abdullah Öcalan dile çok önem verir" dedi.

'DİLİN ÖZGÜRLÜĞÜ İNSANLIĞIN TEMEL HAKKI OLARAK KABUL EDİLİR'
Öcalan'ın sözlerinden alıntı yapan Ölbeci, "Dil, toplumun birikimidir. Estetik zihniyet yönünden, duygu ve düşünceler yönünden bir kazanımdır. Kendi dilini oluşturan toplum kendi varlığı için güçlü bir sebep oluşturmuştur. Yaşamın güçlü bir sebebidir. Yine her ne kadar dilini yok etmişse yabancı dillerin baskısı altına girmişse bu dil asimilasyona uğramıştır" diye belirtti. Dil, kültür ve kimliğin toplumun kendisi olduğuna dikkat çeken Ölbeci, "Duygu düşünceler, insanlığın kimliğinde vardır. Bu sadece dil yoluyla ortaya çıkar. Bu nedenle dil ve duygu tek parça olarak tanımlanabilir. Bu noktada Eflatun, şöyle dikkat çeker: 'Duygu, bedenin konuşmasıdır.' Bunlar birbirlerinden ayrılamazlar. Ortaya çıkan düşünce kelimelere ulaşmazsa ya da dile getirilmezse o zaman düşüncenin hiçbir anlamı yoktur. Bundan dolayı dilin sınırlandırılması ya da yasaklanması, düşüncenin yasaklanmasıdır. Uluslararası sözleşmelerde dilin özgürlüğü insanlığın temel hakkı olarak kabul edilir" diye ekledi.

'230'DAN FAZLA DİL UNUTULDU'
UNESCO'nun bir araştırmasına dikkat çeken Ölbeci, "Araştırmaya göre yer yüzünde 6-7 milyar insan yaşar. 6 binden fazla dil konuşuluyor. 6 bin dilin tamamı 200 ulus devlet içinde konuşuluyor. Sadece 118 resmi dil vardır. Araştırmaya göre birçok dil ve kültür yok olmayla karşı karşıyadır. 1950 yılından bugüne 230 dilden fazla dil unutuldu" şeklinde konuştu.

'HEYET DÜŞÜNCELERİMİ SÖYLEMEME İZİN VERMEDİ'
"Türkiye'de 3 dil yok olmuştur" diyen Ölbeci, 18 dilin de büyük bir tehlike altında olduğuna vurgu yaptı. Lozan Anlaşması'nı hatırlatan Ölbeci, "1923'te imzalanan Lozan Anlaşması'nda devletler, kendi çıkarları için Kürtlerin yok edilmesine karar verdiler" diye ifade etti. Türkiye'nin her bir kişinin basın ve yayın ilişkilerinde ya da toplantılarında konuşmak istedikleri dile hiçbir sınırlamanın yapılamayacağını kaydeden Ölbeci, "Türkçe, resmi devlet dili olsa da Türkiye'nin başka dili konuşan vatandaşları mahkemelerde de kendi dillerini konuşabilirler. Ancak bu karar yok sayılıyor ve bize dayatılıyor. Devlet zihniyeti, Lozan Anlaşması'ndan sonra tamamen dil, kültür ve kimliklerin yok oluşu üzerine kuruldu. Dilin, kültürün inkârı, Kürt kimliğinin yasaklanması anlamına geliyordu. Bu zihniyet bugün de AKP-MHP iktidarında da her anlamda yürütülüyor. Bu mahkemede de bu zihniyet her yönden kendini açığa vuruyor. Mahkemenin geçen oturumlarında çevirmen tercüme edemiyordu. Sonrasında avukatımın heyetten tercüman değişimi talebi oldu. Ancak heyet, düşüncelerimi söylememe bile izin vermedi" ifadelerini kullandı.

Mahkeme heyetinin kendilerine dayattığı tutumun sebebini soran Ölbeci, bu tavrın Islahat Fermanı'ndan farkını da merak ettiğini ifade etti.

'TOPLUM AJANLAŞTIRILMAK İSTENİYOR'
Her çocuğun okullarda bir kimlik kazandığını belirten Ölbeci, insanların dünyayı o yıllarda yorumlamaya başladığını ifade ederek, "Eğitim büyük bir öneme sahiptir. İnsanlık değerlerine ulaşmak açısından değerlidir. İnsanlık ne kadar toplumsallaşırsa, değerlerine de o kadar yaklaşır. Bir araştırmaya göre anadilde eğitim gören çocuklar diğerlerine göre daha toplumsal bir yapıya sahiptirler. Her çocuk yabancı bir dilde eğitim görürse birçok zorluk yaşar. Yaşamımda birçok örnek yaşadım ve şahitlik ettim. Mesela çocuklar köyden şehre geldiklerinde uzun bir süre şoka girip çıkamıyorlardı. Bu şok, çocuklarda farklı bir psikoloji oluşturuyordu. Çocuklar Kürtçe konuşan arkadaşlarını ispiyonlaması için bahçelere gönderilerek görevlendiriliyorlardı ve ajanlık yapmaları isteniyordu. Bugün de tüm toplumu ajanlaştırmak istiyorlar" şeklinde konuştu.

Türkçe öğrenemediği için defalarca dayak yediğini, hakaretlere maruz kaldığını ve küçük düşürüldüğün hatırlatan Ölbeci, "Okullarda varlığımız her sabah Türk varlığına kurban ediliyordu" dedi.

'DİLİMİ KABUL EDECEK ÖYLE DAVRANACAKSINIZ'
Verilen aranın ardından Kürtçe yaptığı savunmasına kaldığı yerden devam eden HDP eski MYK üyesi Zeynep Ölbeci, KCK davalarında duruşma salonlarında konuşulan Kürtçe için "bilinmeyen dil" ifadesinin kullanıldığını hatırlattı. "Bilinmeyen dil" kavramı üzerinden bir inkarın gerçekleştiğine dikkat çeken Ölbeci, "Beni yok sayıyorsanız neden yargılanıyorum? Bilinmeyen insanlar olarak mahkemede yargılanıyoruz. Bilinmeyen, kabul edilmeyen insanlar olarak nasıl oluyor da yargılanıyoruz? Bu nedenle tercüme için para ödemeyeceğimi söylemiştim. Ya devlet 'Sen benim vatandaşım değilsin' diyecek ya da dilimi kabul edecek ve ona göre davranacak" şeklinde konuştu.

Mahkeme başkanı Ölbeci'nin sözlerini keserek fiil ve fail ile alakalı savunma yapmasını söyledi. Ölbeci ise bunların savunmasının bir parçası olduğunu kaydederek, "Karşınızda yargılanıyorsam bunun bir sebebi var. O nedenle de savunmamı sizin istediğiniz gibi değil kendi istediğim gibi yaparım" yanıtıyla savunmasını sürdürdü.

Mahkemenin Kürtçe savunma yapan Ölbeci'nin konuşmasına iki defa müdahale etmesi ise dikkat çekti. Mahkemenin müdahalesine Ölbeci, "Savunmama müdahale etmeye devam ederseniz savunmayı bırakıp giderim" sözleriyle tepki gösterdi.

'TÜM HAKSIZLIKLAR SEBEBİYLE SİYASETTEYİM'
DBP'de siyaset yürüttüğünü ifade eden Ölbeci, "Tüm bu haksızlıklar nedeniyle siyasetteyim ve bugün karşınızdayım. Siyaset yaptığım için burada yargılanıyorum. Haksızlığı kabul etmediğim için siyasetteyim. Türkiye'de kirli siyaset ön planda. Ben de bu kirli siyasete karşı bir şeyleri kurtabilme, halk için bir şeyleri değiştirebilme umuduyla siyasetteyim. belediyelerimize kayyımlar atandığında ülkede, kimse 'Bu nasıl bir haksızlık' demedi. Diyenler de bizimle birlikte tutuklu. Toplumun özgürleşmesini istemeyenler özgür de olamaz. Bu nedenle bugün burada kayyım eliyle Kürt halkı ve kazanımları üzerine yapılan saldırıları dile getireceğim" şeklinde konuştu.

Mahkeme başkanının, "Bundan sonraki savunmanız iddia konusuyla ilgili mi olacak yoksa bahsettiklerinizle ilgili mi olacak" sorusuna Ölbeci, "Ben kayyımlarla devam edeceğim savunmama ardından ise dosyaya dair konuşacağım" dedi.

Duruşmaya 28 Nisan'a kadar ara verildi.