29 Eylül 2024 Pazar

Kozağaçlı: Bu dosyanın hükmü Ebru'nun öldüğü gün verildi

ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, 6 yıldır tutuklu yargılandığı ÇHD davasında, iktidarın devrimci, sosyalist avukatlık pratiğinden duyduğu rahatsızlık sonucu kendilerini hedef aldığını, yıllardır süren yargılamada bunun nasıl kılıfına uydurulmaya çalışıldığını tek tek anlattı.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, ÇHD üyesi avukatlar Barkın Timtik ve Oya Aslan'ın tutuklu olmak üzere, toplam 22 avukatın yargılandığı ÇHD davası Silivri Hapishane Kampüsü 18'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye devam ediliyor.

Duruşmanın ikinci oturumu, Avukat Selçuk Kozağaçlı'nın beyanlarıyla başladı. Aynı dava kapsamında yargılanan ve adil yargılanma hakkı için bedenini açlığa yatırdıktan sonra ölümsüzleşen Avukat Ebru Timtik'le ilgili sözlerine devam edeceğini kaydeden Kozağaçlı, Antigone'un hikayesini hatırlattı. 

'EBRU SONUÇLARINI GÖREREK ÖLÜM ORUCUNA GİRDİ'
"Haksız bir yasa karşısında direnmekle ilgilidir. Bunu yapan kişi yalnız olduğunu bilmelidir aynı Ebru'nun durumunda olduğu gibi ve son olarak bu direnmenin yaşamına mal olacağı bilinir" diyen Kozağaçlı, Antigone'un karşı olmak, karşı çıkmak için doğduğunu vurguladı. Ebru Timtik'in yaşamının doğumundan ölümüne kadar yoksul ve yetim bir kadının inanılmaz bir karşı koyuşuyla örülü olduğunu dile getiren Kozağaçlı, "Eğer solu gerçekten bir aile olarak kabul edip sevebiliyorsanız Ebru'nun gücü ve ışıltısı da budur. O hepimizin hısmı ve en yakınımızdır. Karşı çıkmak için doğmuştur" dedi. Timtik'in ölüm orucuna sonuçlarını öngörerek, sorumluluğunu alarak başladığını söyleyen Kozağaçlı, haklarında tahliye kararı verildikten sonra gecenin 02.00'sinde yapılan savcılık itirazını, kararı yazan hakimlerin tehdit edildiğini hatırlattı.

Kararı veren mahkemeye sopa gösterilerek kararın 8 saatte geri alındığına işaret eden Kozağaçlı, "Ebru 8 saatte değişen, hukuk dışı yakalama emrini tanımadı ve bürosuyla adliye arasındaki beş yüz metrelik yolu yürümeyi aylarca reddetti. Ebru bu kararı tanımadı, bu hukuki bir karar değildir ve bu siyasal sopayı tanımıyorum dedi" ifadelerini kullandı. 

'HER KOŞULDA ZULME DİRENDİ'
Ebru Timtik'in yasadışı bir rejim kararına karşı mesleğine sarılan, bürosundan ayrılmayı reddeden cesur bir kadın olarak hatırlanacağını vurgulayan Kozağaçlı, "Bu yasadışı yakalama kararına karşı bedenini pankart gibi kullanmıştır. Her koşulda yasadışılığa, zulme karşı direnen bir kadın olarak yaşadı. Aramızdaki en haysiyetlimizdi. Böyle bir insanı elbirliği ile katlettiler" dedi.

Kendileri için meselenin Timtik'in sözünün sürdürülmesi olduğunu belirten Kozağaçlı, bu sözü sürdürme kararlılıkları nedeniyle Timtik'in şehitleri olduğunu dile getirdi. Ebru Timtik'in bu dosyada gömülü kalmasına izin vermeyeceklerinin altını çizen Kozağaçlı, dosyada verilebilecek tek hükmün, "Adil yargılanma hakkı yoksa, ölürüz de hakkımızda karar veremezsiniz" diyen Timtik'in hükmü olduğunu söyledi.

'TUTUKLAYIP SUÇLULUĞUN DELİLİ YAPTINIZ'
"Ölülerin avukatlığını yapmaya devam edeceğiz. Ebru'nun sözlerinin akıbeti bizim sözlerimizdir, onu sözünü devam ettireceğiz" diyen Kozağaçlı, Yusuf suresini hatırlatarak, Hz. Yusuf'un da apaçık delillere rağmen zindana atıldığını dile getirdi. Mahkemenin önce kendilerini tutuklayıp, bu tutuklamayı suçluluğun delili olarak gösterdiklerini söyleyen Kozağaçlı, dosyanın esasının dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendilerini hedef gösteren açıklamaları olduğuna işaret etti.

Erdoğan'ın avukatlık bürosunda 11 çelik kapı bulunduğuna dair açıklamalarını hatırlatan Kozağaçlı, "Aslında ben o sırada anlatılan yerde değildim, öyleyse nasıl yalan olduğundan bu kadar emin olabiliyorum?  Gerçeği merak eden için dosyada polisin video çekimi ve arama/zaptetme tutanağı var. Diyor ki itfaiyeyle girmişler, çelik kapıları kesmişler. Bağlaçlar dışında kemiksiz yalan" dedi.

Polis tutanakları ve görüntülerinde de bu durumun kanıtlandığını söyleyen Kozağaçlı, dosyanın yalan üzerine kurulu olduğunu dile getirdi. Mahkemenin tanıkları dinlemediği, dijitalleri incelemediği için dönüp bu yalana sarılacağını dile getiren Kozağaçlı, diğer delilleri 10 yılda paçavraya çevirdiklerini kaydetti.

'ERDOĞAN BİZİ DÜŞMAN BELİRLEDİ VE SİZ DE KILIFINA UYDURDUNUZ'
"Dönemin başbakanı bizi düşman olarak belirlemiş ve siyasal olarak muhatap belirlemiş. Harpte her şey mübah diye düşünmüş, bu yalanları söylemiş. Size tevdi edilen de bunu kılıfına uydurmanız" diyen Kozağaçlı, savcının FETÖ'den aranan eski savcı Adem Özcan'ın hazırladığı iddianameye göre iş yaptığına dikkat çekti.

"Adem'in hakkımda kurabildiği üç paragrafı, yazım yanlışları ve 'talebi' ile birlikte kopyalanmış halde 'mütalaa' diye tekrar etmek, objektif cemaatçiliktir" ifadelerini kullanan Kozağaçlı, bu davanın hükmünün dönemin başbakanı Erdoğan'ın "Bunlar çok tehlikeli avukatlar" lafıyla okunduğunu kaydetti.

'HUKUK YAPAMIYORSUNUZ'
"Bizim davanın tensibini yapan mahkemeyi kanunla lağvettiniz ve dosyayı kendi seçtiğiniz bir başka mahkemeye taşıdınız. Yargılama devam ederken aynı delillerle, aynı konuda bir dava daha açıp dosyamı -bir kez daha- yargılandığım mahkemenin önünden kendi istediğiniz yargıcın önüne kaçırırken eldekini açık tutmayı sürdürdünüz. Gözaltına alındığım sırada savcıya dedim ki, ben bu delillerden, bu dönemden yargılandım. Dava açamazsın, dedim. Ben açarım, dedi. İyi kullanamamışlar bu delilleri, dedi. Mahkeme başkanı da 'bak nasıl değerlendiriyorum delilleri' dedi, bizi salondan attı ve boş salona hüküm okudu. Delil değerlendirme derken bundan bahsediyormuş, saflık bizde" ifadelerini kullanan Kozağaçlı, mahkemenin 10 yıldır aynı delilleri topladığını söyledi.

Mahkemenin kendilerine tahliye kararı vermesi durumunda başına ne geleceğini bile bilmediğini söyleyen Kozağaçlı, savcılığın susma hakkı kullandırmayı bile "adli süreci zorlaştırdığı" gerekçesiyle suç saydığına işaret etti. "Savcı utanmalı, böyle bir iddia ile beni örgüt üyeliği ile suçlamaktan" diyen Kozağaçlı, mahkemelerin hukuk yapamadığını vurguladı. "Örneğin, bir kadro açtınız ve bir kişiyi alacaksınız. Onun yolunu bile kişinin CV'sinden kopyalayıp yapıştırarak ilana açıp alıyorsunuz. Nasıl hukuk yapacaksınız, yeğeninizi bile işe alırken bu kadar saçmalayarak" ifadelerini kullanan Kozağaçlı, bunu hukuk olarak kabul etmeyeceklerinin altını çizdi.

'SİYASİ HAKİKATİMİZİN FARKINDAYIZ'
ÇHD dosyasını hazırlayan herkesin suça bulaştığını söyleyen Kozağaçlı, MİT ajanı gizli tanık İÖ'nün bile mahkemede dinlenmediğini kaydetti. "Akın Gürlek başka bir dosyada onu yargılıyormuş, bizim üzerimize sohbet etmişler. Başka dosyadan almış getirmiş, dinlemeye karar vermiş" diyen Kozağaçlı, gizli tanığın diğer dosyalarda beyana zorlandığını itiraf ettiğini ifade etti.

"Bütün yönetim pratikleri böyledir, bir kurgu yaratırsınız. Ancak hakikat olarak bunu satmanıza izin vermeyiz. Bizi kendi gözünüzde, meslektaşlarımızın gözünde 'suçlu' olarak etiketlemeye çalıştınız. Buna izin vermeyiz" diyen Kozağaçlı, mahkemenin 10 yıldır herkesi kendilerinin avukat olmadığına inandırmaya çalıştığına işaret etti ve mesleki, siyasi hakikatinin farkında olduklarını söyledi. 

'YOKSULLAR, ŞİDDET GÖRMÜŞLER, EVİ YIKILMIŞLAR BENİM MÜVEKKİLLERİM'
Adil yargılama istediklerini vurgulayan Kozağaçlı, şöyle devam etti: "Bir ucuz yalan var, diyorlar ki 'DHKP-C dışında dava bakmazlar'. Ben Cizre'de, Soma'da, JİTEM'de, Madımak'ta, KCK'de avukatım. On binlerce insanın yargılandığı dosyalarda avukatım. Bu kadar ucuz numaraya kanmayın. Elbette benim müvekkilllerimin de bir profili var: Yoksullar, şiddet görmüşler, evleri yıkılmışlar benim müvekkillerim."

Hiç kimseden merhamet beklemediklerini vurgulayan Kozağaçlı, "Somalı aileler, duruşma salonuna gelip 'biz senin arkandayız' dediler. Bu bana yeter" dedi. Dosyaya fotoğraflarının aleyhte delil olarak konduğuna işaret eden Kozağaçlı, "Fotoğraflar delilse İçişleri Bakanı'nın fotoğraf arşivini açalım mı sayın Başkan? Ticaret Bakanı devleti dolandırıyor, Sağlık Bakanı hastane zinciri sahibi, Turizm Bakanı'nın otel zinciri var. İçişleri Bakanı ne yapsın, elinde bunlar yok, o da bu fotoğrafları çektiriyor. Elinizi vicdanınıza koyun, hangimiz daha düzgün insanız? Vicdanınızdan adalet çıkmaz" dedi.

'EVET, DÜZEN İÇİN TEHLİKELİYİZ'
Kozağaçlı, şöyle devam etti: "Kabul etmemi istediğiniz şey 'düzen için tehlikeli olduğumuz' ise, bunu kabul ederim. Hiç suça bulaşmamışız. 30 yıldır,50 yıldır avukatlık yapan bir masumiyetten daha tehlikeli ne olabilir? Tek kuruş para çalmadan, ahlaksızlık yapmadan meslek ifa etmek düzen için tehdit. Bana sorduğunuz soru şuysa, silahlı siyasi hareketleri siyasal alanın dışında görmedim, eğer bu bir soruysa. Onların silahlı mücadelesini ayıp, kötü görmedim. Sosyalistim sonuçta. Yani bu hikayedeki babanın ölmesini istedim evet. Soruyu şu şekilde sorarsanız, gerçek soru şuysa, DHKP-C yönetici misin? Hayır. Ayıp kabul etmiyorum, yapılabileceğini düşünüyorum silahlı siyasal mücadelenin. Ancak ben yapmıyorum."

'BİZ KAZANACAĞIZ'
DHKP-C üyelerinin avukatlığını yaptığını kabul eden Kozağaçlı, müvekkillerinin kim olduğunun kendisini ilgilendirdiğini söyledi. Mahkemenin "avukatlık tarzlarından duyduğu rahatsızlığa" işaret eden Kozağaçlı, "700 tane avukat, Cemaat üyeliği iddiası ile hapiste. Kimin sesi çıkıyor? Bir de buraya bakın, bu kadar avukat arkamızda. "Avukatlık tarzımız" meslektaşlarımızı rahatsız etse, hala bu kadar avukat burada olur muydu" diye sordu.

Bu dosyayı okuyan ciddi yargıçların kendilerini iki kez tahliye ettiğini ve bunun bedelini de ödediklerini söyleyen Kozağaçlı, "Tehlikeli avukatlarız. Para almıyoruz, çok az kazanıyoruz, siyasal iktidarlar bizden nefret ediyor, adaletsiz yönetimlere itiraz ettik hep" dedi. Adaletsizliğin tarihe havale edilemeyeceğinin altını çizen Kozağaçlı, "Bence bu dava bitmedi. Eğer bitirecekseniz de, bütün bu söylediklerimizi düşünün. Kaygımız yok bizim. Bu dosyanın hükmü, sizin ve bizim hakkımızdaki hüküm, Ebru'nun öldüğü gün verildi zaten. İnancım odur ki, biz kazanacağız" sözleriyle beyanını sonlandırdı.

Duruşma Barkın Timtik'in beyanlarıyla devam etti.