4 Aralık 2024 Çarşamba

Mustafa Öner yazdı | İdeolojik mücadelede öncelikler (1)

Devletin fütursuz saldırılarının artarak sürdürüldüğü ve uzun zamana yayıldığı dönemlerden geçiliyor. Tasfiye amaçlı bu saldırıların da etkisiyle devrimci saflarda yasalcı-tasfiyeci düşüncelerin görülmesi bu dış baskılardan bağımsız düşünülemez. Bununla beraber devrimci yapıların içinde bulundukları durumun payı da yadsınamaz.

Devrim, sosyalizm ve özgürlük uğruna yürütülen mücadeleler farklı süreçlerden geçerek ilerler, hedefe ulaşır. İnişli çıkışlıdır. Tek düze bir yol izlemez. Düşe kalka yürünür. Yengi ve yenilgileri olan bir mücadeledir. Sonunda bu aşamalardan geçerek zafer kazanılır.

Bilinçli örgütlü proletarya ve ezilen halkların marksist leninist öncüleri, kadro ve devrim neferleri, bu mücadelede çeşitli bedeller ödemeden, bedel kapılarından geçmeden ideallerinin gerçekleşemeyeceğinin bilincindedirler. Sınıfların konumlanması, sınıflar arası mücadelenin gerçekliği nedeniyle devrimciler fiili meşru mücadeleyi ve devrimci zoru bir zorunluluk olarak görürler. Mücadelelerini, örgütlenmelerini ve kadro şekillenmelerini de bu mücadelenin zorunlu gereklerine göre yaparlar.

Bu zorlu muharebenin mantalitesine göre açık-kapalı örgütlenmeyi fiili meşru mücadele, devrimci zor çizgisini esas almayı göze alamayan anlayışlar, olası riskleri ve bedel ödemeyi de göze almazlar. Bu nedenle de 'kolay devrimciliği', daha az bedel ya da bedelsiz mücadele biçimini seçerler. Bu seçim aynı zamanda düzen içi, parlamentarizmi esas alan reformcu bir çizgidir. Örgütlenmeleri ve kadro şekillenmeleri de bu yasalcı çizgiye göre şekillenir.

Konjonktürel olarak faşist iktidar, devrimci hareketin bölüklerine yönelik yıllara yayılan çok yönlü tasfiye etme politikası uyguluyor. Doğrudan hedef aldığı ise fiili meşru mücadele çizgisi ve devrimci zoru esas alan mücadele biçimidir. Bu çizgide ısrar eden devrimci parti ve örgütlere  'ya benim çizdiğim sınırlar içerisinde faaliyet yürütür, ya da sizlere yaşam, varlık hakkı tanımam' demektedir.

Faşist rejim, bu saldırı ve kuşatmasını, önceki yıllara oranla olabildiğince artırarak 8 yıldır aralıksız sürdürüyor. Bu saldırıların bir ayağını da kitlelere dönük baskılar oluşturduğundan işçi, kamu emekçisi sendikaları, demokratik kitle örgütleri ile meslek örgütleri de sistematik baskılanma altına alınmış durumda. Sonuç olarak, devrimci harekette nicelik ve nitelik, örgütsel daralma yaşandığı gibi kitle hareketinde de gerileme ve daralma oldu.

Bu nesnel durum sonucunda, devrimci hareketin her bölüğünün, oranları farklı olsa da saflarında gerilemeler ve yaprak dökümleri yaşandı. Karamsarlık, yılgınlık ve umutsuzluk eğilimleri moral, motivasyon düşüklüğünü beraberinde getirdi. Bu vb. olumsuzluklar, toplamda devletin tasfiye politikasının estirdiği rüzgarın etkisiyle devrimci saflarda tasfiyecilik, reformculuk eğilimleri, 'yasal devrimcilik', yasalcılık, 'kolay devrimcilik' şeklinde kendini gösterdi.

Bu gerçeklik, marksist leninist komünistlerin iç ideolojik mücadelede olduğu gibi daha geniş çerçevede devrimci hareket saflarında ideolojik mücadelede çubuğun ucunu yasalcılık, reformizm yönüne bükmenin zorunluluğu olduğu tespitine götürdü. Komünistler kendi cephelerinde bu tespitten hareketle önlerine ek olarak daha somut saptanmış yeni görevler koydu. Çünkü yasalcı-düzen sınırlarını aşmayan reformculuk, tasfiyeciliği güçlendiren eğilimlere-düşünce çeşitleriyle ideolojik mücadele devrimci çizgide ısrar eden hareket için bugün her zamankinden daha fazla önem kazanmış durumdadır.

Devletin tasfiye maksatlı saldırıları, devrimcilerin saflarında etkisini farklı biçimlerde gösteriyor. Bunlar iki grupta toplanabilir. Bunlardan bir kısmı zor koşullar altında mücadele yürütmekten yorgun düşüp iddia kaybı yaşarlar, umudunu yitirip düzene kayarlar. Bazıları ise yeniden kendilerini toparlayıp örgütlü mücadelesine devam eder. Bir kesimi de çevre çeper ilişkisi-dost olarak kalır.

İkinci kategoridekiler, marksist leninist devrim anlayışından, devrimci zordan, meşru fiili mücadele çizgisinden ve düzen dışı örgütlenme, partilerinden uzaklaşan, ideolojik dönüşüm yaşarlar. Ve reformcu çizgiye kayarlar. Bu geçiş bireysel olarak yaşandığı gibi 12 Eylül faşist darbesi sonrası örgütsel olarak gerçekleşti. Mücadele tarihimiz bunlara tanıktır.

Bu gruptakiler ise devrimin zor yoluyla gerçekleştirilebileceğine inanmazlar. Yanlış bulurlar. Düzen içinde 'barışçıl' çizgide mücadele yürütmek, parlamento aracılığıyla 'sosyalizmi kuracakları' iddiasında bulunurlar. Sonuç olarak bu savunuları ne olursa olsun son iki grup devrimci çizgiden, devrimci zor anlayışından uzaklaşarak reformcu çizgide buluşurlar. Yasalcılığı, düzen içi parlamentarist mücadeleyi savunurlar.

Günümüz koşullarında devrimci hareketin saflarında gerilemelerin, yaprak dökümlerinin tesadüf olmadığı gibi, 'yasal devrimcilik' adı altında düzen içi sınırları aşmayı işlevsiz bırakmayı öngöremeyen, yasalcılık eğilimlerinin gelişmesi de tesadüf değil. Genel olarak fiili meşru mücadele, devrimci zor çizgisinde ısrarlı olan devrimci hareketin ve her bölüğünün tarihinde bu vb. reformcu tasfiyeci düşüncelerin az ya da çok geliştiği dönemler olmuştur.

Devletin fütursuz saldırılarının artarak sürdürüldüğü ve uzun zamana yayıldığı dönemlerden geçiliyor. Tasfiye amaçlı bu saldırıların da etkisiyle devrimci saflarda yasalcı-tasfiyeci düşüncelerin görülmesi bu dış baskılardan bağımsız düşünülemez. Bununla beraber devrimci yapıların içinde bulundukları durumun payı da yadsınamaz.

Marksist leninist komünistler, bu bilinç açıklığıyla görevlerini ve üzerilerine düşen sorumluluklarını kendi cephelerinden tasfiyeci eğilimlerle ideolojik mücadele görevlerinin yerine getirme gayretindeler. Gelinen aşamada, 'kolay devrimcilik' anlamına da gelen 'yasal devrimcilik'i tartışan, savunan düşünce çeşitleriyle ideolojik mücadelede çubuğun ucunu daha fazla bu yana bükülmesi ihtiyacı gerekliliği de bu gayretleriyle bağlantılıdır.

Faşist iktidar, devrimci yapılara yönelik ideolojik politik ve örgütsel amaçlı tasfiye politikasında saldırılarını esas olarak fiili meşru mücadele çizgisinde, devrimci zor anlayışında somutlamış durumdadır.

Bu nedenledir ki yasalcı, reformcu, sonuç itibarıyla tasfiyeciliğe -niyetlerden ayrı olarak dolaylı da olsa- hizmet eden eğilimlerle yürütülen ve yürütülecek olan ideolojik mücadele ve devrimci eğitimler çok yönlü olmak zorunda. Bu çok yönlülük; teorik konularda derinleşmeyi, diyalektik yöntemle, tutuculuğun, dogmatizmin etkilerine, bunlara yönelik eleştiri ve tartışmalar yürütülürken tepkisel dar sekter çıkışlarla sağ, sol sapmacı eğilimlere karşı da teorik ve ideolojik mücadeleyi daha fazla yükseltmeyi içerir. Aynı şekilde çok yönlü ideolojik mücadele, devrimci şekillenmenin birer devrim neferleri olmanın çıtasını yükseltmeyi, politika yapış tarzının, parti çizgisinin daha açık, net kavranmasını ve örgütlenme ağlarını devrimci zor mantığına göre sağlamlaştırıp yaygınlaştırmayı da içerir.

Bu dönem, devrimcilerin ve mücadelenin en fazla bunlara ihtiyacı var. Genel okumalardan, sohbet ve tartışmalardan, devrimci eğilimlerden öte her bir konu başlığı gerçek anlamda aydınlatıcı olmalıdır.

Dış baskıların etkilerini küçümsemeden, gözardı etmeden, en fazla üzerinde durulması gereken iç ideolojik mücadele olduğu biliniyor. İsabetli bir planlamayla konu başlıkları belirlendiğinde ve iyi verimli yönetildiğinde yasalcı mücadele biçimlerine yönelik ideolojik mücadelede daha fazla devrimci sonuçların alınmaması için bir neden yoktur.

Kolektifte bu yönlü tecrübe, birikim, bilinç açıklığı, devrimci irade ve ideolojik kararlılık yeterince var. Geriye, gündemine aldığı ideolojik mücadele konularından biri olan, devrimci saflardaki düzen içi yasalcı mücadele düşüncelerine yönelik ideolojik mücadeleyi iradi bir şekilde yürütmek ve yönetmek kalıyor. İdeolojik mücadelenin doğrudan hedef durumuna gelen söz konusu düşünce akımlarının etkileri tartışma ve eğitimlerde ne kadar açıklık kazanırsa o oranda da devrimci sonuçlar alınır.

Sonuç olarak, bu konuda her yaştan komünistler kendilerine etkin rol biçtiklerinde kolektifte ideolojik donanımın ve sağlamlığın çıtası daha fazla yükselecektir. Bu yükseliş daha ileri yeni bir bilinç düzeyinin kazanılmasını beraberinde getirecektir. Adeta seferberlik ruhuyla her yoldaş yasalcı eğilimlerle, ideolojik mücadelede kendi üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirdiği sürece bu vb. eğilimlerin üreme, etkileme alanları daralacaktır.

Bu mücadele, devrimci saflarda yasalcı, reformcu düşüncenin etkilerine yönelik ideolojik mücadelede olduğu kadar daha fazlasıyla karşı devrimin devrimci harekete yönelttiği tasfiye saldırılarına karşı cepheden politik ve ideolojik kalkan işlevi görecektir.