29 Eylül 2024 Pazar

'Ne iktidar ne yargı nasıl avukatlık yapacağımıza karar veremez'

HDP Hukuk Komisyonu, düzenlediği basın toplantısıyla 18. duruşması sona eren Kobanê davasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Davanın toplumdan kaçırılarak, hızla bitirilme amacıyla yürütüldüğünü dile getiren avukatlar, mahkeme heyetinin usulsüzlüklerini teşhir etti ve herkesi 21 Kasım-2 Aralık'taki duruşma periyoduna davet etti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan ve Kobanê Davası avukatları Sipan Cizreli ile Cemile Turhallı, davaya ilişkin Ankara'da bulunan HDP Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi.

ÖZDOĞAN: TAHLİYEDEN, GERÇEKLEŞTİKTEN SONRA HABERİMİZ OLDU
18'inci duruşması sona eren davada, Bircan Yorulmaz ve Mesut Bağcık'ın sabaha karşı tahliye edildiğini belirten Nuray Özdoğan, Yorulmaz ve Bağcık hapishaneden çıktıktan sonra tahliyeden haberdar olduklarını dile getirdi. "Tahliyelerde dahi hukuksuz sistemine devam eden bir sistemle karşı karşıyayız" diyen Özdoğan, tahliye kararının şu an yargılanan tüm müvekkilleri açısından verilmesi gerektiğinin altını çizdi.

"Mahkemenin bir yıl önce neredeyse beyanlarını vermiş olan, asıl savunmalarını zaten vermiş olan, herhangi bir değişiklik yeni bir delil durumu da olmadığı için beyanlarında da değişiklik olmayan müvekkillerimizi bu kadar uzun süredir tutması, bunca yıldır tutuklu yargılaması ayrı bir hukuka aykırılık olarak tarihe not edilmiş oldu" ifadelerini kullanan Özdoğan, davada AKP ve işbirlikçilerinin iktidarlarını sürdürme, otoriter rejimi tüm araçlarıyla kurma çabasına tanıklık ettiklerini söyledi.

TURHALLI: DURUŞMALAR TOPLUMDAN KAÇIRILARAK VE ALENİLİĞE AYKIRI BİR ŞEKİLDE SÜRÜYOR
Kobanê Davası avukatlarından Cemile Turhallı, Ocak 2021'de kovuşturmasına başlanan davada, yargılama ve duruşmaların ise nisan ayında başladığını kaydetti. 2021 yılının Eylül ayından beri her ay iki hafta aralıksız duruşma yapıldığına dikkat çeken Turhallı, "Bu davada duruşmalar toplumdan kaçılarak ve yargılamanın aleniliğine aykırı bir şekilde Sincan Cezaevi Kampüsünde yüzlerce kolluğun olduğu bir salonda sürdürülüyor" dedi.

Davanın esas olarak HDP MYK'sinin attığı bir tweetle başladığını ifade eden Turhallı, 2911 sayılı Kanuna Muhalefet'le başlayan soruşturmanın ise siyasetçilerin tutuklandığı bir sürece dönüştüğünü kaydetti. "Ne oldu da 2911'den TCK 302'inci maddesine kadar TCK'da bir ağır ceza bırakılmadan iddianame tanzim edildi? 4 Kasım Darbesiyle bunun çok yakından bir ilgisi var bunun da farkındayız" diyen Turhallı, tutuklanan siyasetçilerin davanın yargı provokasyonuyla oluşturulduğunu her duruşmada ifade ettiğini dile getirdi.

'MAHKEME HEYETİ SİYASİ SAİKLERLE HAREKET EDİYOR'
"Siyasi saiklerle hareket edecek şekilde bir kovuşturma yürüyor. Kumpas davası diyoruz. Her duruşmada ifşa oluyor. Bu ifşanın da getirdiği huzursuzluk mahkemeyi bir bütün olarak öfkeye, saldırganlığa, yeni yeni delil toplama arayışına itiyor" ifadelerini kullanan Turhallı, mahkemenin yargılama faaliyeti yürütmek yerine soruşturma aşamasında toplanmayan delilleri toplamaya çalıştığını söyledi. 

"Her defasında yeni deliller ortaya çıkardığı söyleniyor. Şapkadan tavşan çıkarılır gibi deliller çıkarılıyor ama her duruşmada bu deliller çürütüldükten sonra mahkeme heyeti keyfi davranarak milli linç öfkesiyle müvekkillerimize ve biz avukatlara saldırmaktan, hakaret etmekten çekinmiyor" diyen Turhallı, süreç boyunca davanın bir kumpas davası olarak ifşa edildiğini, mahkeme heyetinin keyfi, pervasız, pişkince tavrının da bunu kanıtladığını kaydetti. Mahkemenin sorduğu sorularla da tarafını ortaya koyduğuna işaret eden Turhallı, mahkemenin savunmasını Kürtçe yapan Aynur Aşan'a dönük tavrına dikkat çekti.

'MÜVEKKİLLERİMİZİN SİYASET YAPMA HAKKI ELLERİNDEN ALINDI'
Mahkemenin siyasetçilerin savunmalarına sınır çizmeye çalıştığını dile getiren Turhallı, şöyle devam etti: "Müvekkillerimizin siyaset yapma hakkı ellerinden alınmıştır. Benzer iddialarla siyasetçiler tutuklular ama eş genel başkanlar altı yılı aşan bir süredir siyasi faaliyetlerinden dolayı tutukluluklar. Onların süreçlerini, hürriyetlerinden alıkonulma ve rehin alınma süreci olarak değerlendiriyoruz. Aslında siyasi amacını da uluslararası bir mahkeme olan AİHM çok açık bir şekilde ortaya koymuş ve bu yargılamanın özellikle siyasi saiklerle yapıldığını ortaya koymuştur."

'BU DAVADA DAİŞ AKLANDI'
Bu davada DAİŞ'in aklandığını söyleyen Turhallı, "Özgürlük için el ele vermiş kadınların talepleri, özgürlük temennileri, mücadele talepleri yargılanıyor" ifadelerini kullandı. Kürt siyasal hareketi ve müttefiklerine dönük gözdağı ve yargı tacizinin devam ettiğini belirten Turhallı, "En özelde de Kürt kadınların ve onlarla el ele olan Türkiyeli kadınların da yargılandığını görüyoruz. Bu dava aslında bir asırlık Türkiye tarihi açısından turnusol kağıdıdır" dedi.

CİZRELİ: DAVAYI HIZLANDIRMAK ADINA BÜTÜN HUKUK İLKELERİ GERİDE BIRAKILDI
Komisyon üyesi ve dava avukatlarından Sipan Cizreli, iktidarın kendi eliyle yarattığı ve hiçbir yerde örneği olmayan bir uygulamayla karşı karşıya olduklarını ifade etti. "Söz konusu yargılamanın HDP ve HDP'li siyasetçilere yönelik ısmarlama bir dava ve bir kumpas olduğunu bu duruşma periyodunda da yaşanan birçok keyfi uygulama ile görmüş olduk" diyen Cizreli, mahkemenin 26'ncı celsenin sonunda verdiği, yargılanan siyasetçilerin savunma süresini müdafi dahil bir gün ile sınırlama kararını hatırlattı. Bu kararın dosyayı bir an önce karara çıkarma çabasıyla verildiğine işaret eden Cizreli, mahkeme heyetinin davayı hızlandırmak adına tüm hukuk ilkelerini geride bıraktığının altını çizdi.

Son duruşmada Kürtçe olarak savunmasını yapan Aynur Aşan'ın mahkeme tarafından ısrarla baskı altına alınmaya çalışıldığını dile getiren Cizreli, "Kanunda ve hukukta savunma süresinin kısıtlanmasına yönelik bir karar veya düzenleme olmamasına rağmen mahkeme heyeti tarafından Aynur Aşan'ın savunmasını rahat bir biçimde yapması engellendi. Savunma hakkı ihlal edilerek, şeklen ve usulen bir sorgu işlemi yapılmış oldu" dedi.

'MAHKEME HEYETİ SIKIŞTIKÇA AGRESİFLEŞİYOR'
Mahkeme heyetinin her sıkıştığında agresif bir tavır sergilediğine işaret eden Cizreli, şöyle devam etti: "Mahkeme heyetinin tabiri caiz ise çok güvendiği tanığa ilişkin çelişkilerin ortaya konmasının ardından, her sıkıştığında olduğu gibi heyet başkanının saldırgan tavırlarıyla karşı karşıya kaldık. Müdafi olarak söz kurmak isteyen meslektaşımız Cemile Turhallı Balsak'a ceza yargılamasında vekalet ilişkisi zorunlu olmamasına rağmen Aynur Aşan'ın vekaletinin kendisinde olup olmadığını sordu. Ardından 'Bugün birinin müdafisisiniz yarın başka bir sanığın, sürekli değişiyor kimin avukatı olduğunuz' gibi söylemler ile karşılaştık. Aynur Aşan'a ise 'Cemile Turhalı Balsak sizin avukatınız mı?' diye sordu. Böyle bir tavırla ilk kez karşılaştık. Bunun sebebi dosyada delil olarak nitelendirebilecekleri tek tanık ifadesinin çürütülmüş olmasıdır."

'SAVUNMA HAKKI HER AŞAMADA İHLAL EDİLİYOR'
Duruşmanın son oturumunda hedef gösterilerek gözaltına alınan ve Kobanê davasında da siyasetçilerin müdafiliğini yapan Aryen Turan'ın serbest bırakılması için yapmak istedikleri açıklamanın işkence ve darpla engellendiğini hatırlatan Cizreli, saldırı ve basın açıklamasına ilişkin söz kurmak isteyen avukatların da mikrofonlarının kapatıldığına dikkat çekti.

Her ayın iki haftası devam eden yargılamada, dosyaya her gün giren yüzlerce evrağın hiçbirinin dava avukatlarına ve siyasetçilerine tebliğ edilmediğinin altını çizen Cizreli, "Savunma hakkı her aşamada ihlal ediliyor, bu yüzden katılımın önemli olduğunun altını çiziyorum. Tüm meslektaşlarımızı ve kamuoyunu duruşmayı takip etmeye ve katılmaya çağırıyoruz" ifadelerini kullandı.

ÖZDOĞAN: NE İKTİDAR NE YARGI NASIL AVUKATLIK YAPACAĞIMIZA KARAR VEREMEZ
Tekrar söz alan Nuray Özdoğan, iktidar eliyle yürütülen bütün yargılamalarda dava avukatlarına dönük yargı tacizinin yanı sıra kolluk tacizi de yaşandığını söyledi. Özdoğan şöyle devam etti: "Deniz Poyraz Davasında gaz sıkarak mesleğimizi yapmamıza engel olanlar Kobanî Kumpas Davasında kolluk eliyle bizi duruşma salonundan çıkarmaya çalıştılar. Bu tarz uygulamalar artarak devam ediyor. Ne iktidar ne yargı kimin avukatlığını yapacağımıza ve nasıl avukatlık yapacağımıza karar verecek merciler değillerdir. Müvekkillerimiz nasıl haksız yere tutuklanıyor ve yargılanıyorsa, bizler de onların avukatları olarak nerede olursa olsun avukatlıklarını yapmaya devam edeceğiz."

Demokrasi ve barış isteyen herkesin bu kumpas davasını takip etmesi gerektiğini kaydeden Özdoğan, tutsak siyasetçilerin derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu. Özdoğan, tüm kamuoyunu 21 Kasım – 2 Aralık'taki duruşma periyodunu izlemeye ve kumpas davasındaki hukuksuzlukları ifşa etmeye çağırdı.