4 Aralık 2024 Çarşamba

Ne Muaviye ne Yezit!

Erdoğan'dan ve AKP'den kurtulmak istediğimiz doğru! Memleketin üstüne bir karabasan gibi çöken bu karanlığı dağıtmak istediğimiz de gerçek! Fakat 25 yıldır 'Şu Sivas'ın elinde sazım çalınmaz/ Güllerim yandı yüreğim dayanmaz' diyen canların dinmeyen acısı da; 'Sivas ellerinde sazım tutuşur/Söz tutuşur canım türkü tutuşur' diyen adalet arayışımız da doğru! Hızır Paşa'nın kudretine karşı, 'Koyun beni hak aşkına yanayım/Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan' diyen Pir Sultan Abdal'ın vasiyeti de gerçek!
'Sivas katliamı demekten imtina ediyorum, çünkü hakikaten katliam başka bir şey. Birisi gidip doğrudan insanları katlettiği zaman katliam olur. Orada bir kişinin gidip birisini doğrudan doğruya katlettiği vaki değildir' diyen sözleri dün gibi aklımda. Bir film sahnesinde soğukkanlı bir katilin replikleri değildi bu. Ezberlenmiş, prova edilmiş sözler değildi. 72 millete bir nazarla bakan, kabesi insan olan, değil bir insanı hiçbir canlıyı incitmeyen 33 canın Madımak Oteli'nde diri diri yakılmasının ardından söylenen sözlerdi!
 
Değil mi ki, Madımak Oteli'nin önünde toplanan, insan soyunun en lanetli güruhunun 'Mücahit Temel' sloganları altında 'Bir defa şöyle bir fatiha okuyalım. Şunların ruhuna el fatiha diyelim' sözleri de aynı zihniyetin ürünüydü. 'Gazanız mübarek olsun' diyerek kitleyi motive eden de ardından 'sizi kutluyorum, artık çekilin' diyen de aynı karanlığın sesiydi. 
 
Yıllar sonra bir televizyon programında, 'yanarak değil dumandan boğularak ölmüşlerdir' diyen de katliamın bir numaralı sanığı Cafer Erçakmak'a kefil olan ve 'hiçbir suçu yok' diyen de son günlerde televizyonlarda boy gösteren, adaleti ve insan sevgisini dilinden düşürmeyen Saadet Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu'ndan başkası değil. 
 
Bu memlekette gündemlerin çok hızlı değiştiği, insanlarının hafıza sorunu olduğu sıklıkla tekrar edilir. Bu bir yanıyla doğrudur. Ancak hiçbir gündem değişikliğinin ve bireysel unutkanlığın ortadan kaldıramayacağı bir de kolektif hafıza vardır bu memlekette. Eğer Kürtseniz, Ermeniyseniz, Aleviyseniz... Eğer egemen ulus ve inancın dışındaysanız isteseniz de geçmişinizi unutmazsınız. Muktedirler kah adalet talebinizi karşılamayarak kah acılarınızı, sinir uçlarınızı kaşıyacak adımlar atarak hafızanızı tazelerler! Bunlar bir tarafa Aleviler asırlardır çektikleri acıların kolektif hafızası ile iktidarlara ve zamana direnmektedirler. Değil çeyrek asır önce Madımak'ta ateşe verilen bedenleri, 1400 yıl önce Kerbela'da susuz bırakılan bedenlerini de unutmazlar, unutmayız!
 
Şimdi çıkmış birileri acılarımızla ve aklımızla dalga geçercesine bizi katilimizle barıştırmaya çalışıyor. Temel Karamollaoğlu'nun bilge kişiliğinden, saygın siyasetçi olmasından dem vuruyorlar. Recep Tayyip Erdoğan'a karşı ittifak adına, Tansu Çiller dönemindeki faili belli cinayetlerden, gözaltında kayıplardan ve işkencelerden birinci elden sorumlu İçişleri Bakanı Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu'nu meşrulaştırmaya çalışan CHP hala kendisine oy veren Alevilere ve solculara en iyimser tabirle hakaret etmektedir. Erdoğan'dan kurtulma adına ilkesiz bir ittifaka suç ortağı etmeye çalışmaktadır. CHP Alevilere ve ilerici insanlığa, ölümü gösterip sıtmaya razı olun diyor. Toplumsal uzlaşma gerekçesi ile geçmişi unutalım, eski acılara takılmayalım istiyor.
 
CHP'nin bu kadar pervasız olması biraz da Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu ile suç ortağı olmasından kaynaklanmaktadır. Sivas Katliamı sonrasında 'Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir' diyen Başbakan Tansu Çiller ile dönemin koalisyon ortağı SHP Genel Başkanı Erdal İnönü'nün Madımak'ta mahsur kalan Aziz Nesin ile telefon görüşmesinde 'En kısa zamanda takviye güç gönderileceğini, kimsenin kılına dahi zarar gelmeden kurtarılacağını' söyleyip her şeye seyirci kalması iyi polis-kötü polis oyunundan başka bir şey değildi. 
 
6 milyonun temsilcisi, halkların ve inançların kardeşliğinin savunucusu Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile yan yana görünmemek için kırk takla atan, milletvekili dokunulmazlıklarına destek vererek HDP eş genel başkanları ve vekillerinin tutuklanmasının yolunu açan CHP'nin bugün İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ile ittifak kurmasında şaşılacak bir şey yok. AKP-MHP milliyetçi/faşist ittifakının alternatifi olarak İYİ Parti-SP-DP ittifakını öneriyor. Kırk katır mı kırk satır mı diyor! Kendisinin de sol görünümlü sağ, eşitlikçi görünümlü şoven, özgürlükçü görünümlü devletçi bir parti olduğunu itiraf ediyor CHP. Ülke tarihinin en kritik seçiminde sol değerleri öne çıkartan, halkların ve ezilenlerin ittifakını kurmak yerine Alevilere, Kürtlere, Ermenilere, kadınlara, emekçilere ve devrimcilere karşı işledikleri nefret suçları ile bildiğimiz sağcı, faşist partilerle ittifak kuruyor. Bizleri de bu suça ortak etmeye çalışıyor. Erdoğan'dan kurtulmak isteyen milyonları kendisine yedekleyebileceğinin hesabını yapıyor.
 
Erdoğan'dan ve AKP'den kurtulmak istediğimiz doğru! Memleketin üstüne bir karabasan gibi çöken bu karanlığı dağıtmak istediğimiz de gerçek! Fakat 25 yıldır 'Şu Sivas'ın elinde sazım çalınmaz/ Güllerim yandı yüreğim dayanmaz' diyen canların dinmeyen acısı da; 'Sivas ellerinde sazım tutuşur/Söz tutuşur canım türkü tutuşur' diyen adalet arayışımız da doğru! Hızır Paşa'nın kudretine karşı, 'Koyun beni hak aşkına yanayım/Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan' diyen Pir Sultan Abdal'ın vasiyeti de gerçek!
 
Nasıl ki, Muaviye ve Yezit arasında bir tercih yapmadıysak; Yavuz Sultan Selim ile Hızır Paşa arasında bir fark görmüyoruz. Recep Tayyip Erdoğan ve Temel Karamollaoğlu arasında bir tercih yapmak zorunda değiliz! Bahçeli ile Akşener arasında bir fark görmüyoruz!
 
Aleviler asırlardır çektikleri acıların kolektif hafızası ile iktidarlara ve zamana direniyorlar. Ol sebepten, 1400 yıl önce Kerbela'da susuz bırakılan bedenler de unutulmaz, çeyrek asır önce Madımak'ta ateşe verilen bedenlerimizdeki ateş de soğumaz!