2 Ekim 2024 Çarşamba

'ÖGB ve faşist çete saldırılarını birlikte mücadele ederek durdurabiliriz'

Üniversitelerde faşist çeteler, ÖGB ve polis işbirliğinde saldırılar artmaya başladı. Okullarda yaşananları ETHA'ya anlatan üniversite öğrencileri, iktidarın faşistler ve ÖGB eliyle üniversitelerde kurmak istediği hegemonyaya birleşik, antifaşist mücadeleyle yanıt verme çağrısı yaptı.

Üniversitelerde son dönemde faşist çetelerin devrimci ve demokrat öğrencilere yönelik saldırıları artmaya başladı. Bu saldırılarda Özel Güvenlik Birimleri (ÖGB) ve polis her zaman olduğu gibi özel bir rol oynuyor. Boğaziçi, Ankara ve İstanbul Üniversitesi öğrencileri, ETHA'ya konuşarak yaşanan saldırıları, ÖGB ve polisin tutumunu değerlendirdi.

ÖGB'lerin önemli bir kısmının AKP-MHP üyesi isimler arasından tercih edildiğine işaret eden öğrenciler, bunun bilinçli bir tercih olduğuna ve ÖGB aracılığıyla siyasi iktidar ve kayyum rektörlerin öğrencilerin hak ve özgürlüklerini kısıtlamayı hedeflediğine dikkat çekti. ÖGB'nin de faşist saldırıların bizzat parçası olduğunu dile getiren öğrenciler, bununla da yetinilmediğini, devrimci demokrat öğrencilerin üniversite içindeki tüm faaliyetlerinin ÖGB tarafından engellendiğini anlattı. Özerk ve demokratik olması gereken üniversitelerin bu tip uygulamalarla iktidarın ideolojisine uygun yerler haline getirilmeye çalışıldığını kaydeden öğrenciler, bu tarz saldırılara karşı bir arada durmanın ve sesini yükseltmenin önemini vurguladı.

'GÜVENLİK İŞE ALIMLARINDA AKP-MHP'Lİ İSİMLER TERCİH EDİLDİ'
Boğaziçi direnişi sürecinde gözaltına alınan ve Erdoğan'ın hedef göstermesiyle 94 gün tutuklu kalan Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü öğrencisi Ersin Berke Gök, üniversitede direnişin başlamasıyla Özel Güvenlik Birimleri'nde kadrolaşma ve sayısının arttırılmasının eşgüdümlü olarak ilerlediğini aktardı. Yeni işe alınan güvenliklerin genelde AKP-MHP üyesi ya da faşist-gerici sendikalarda örgütlü olduğunu aktaran Gök, güvenliklerde bu niteliklerin özellikle gözetildiğini vurguladı.

Direnişin başından itibaren güvenlik elemanları aracılığıyla öğrencilerin fişlediğini, takip edildiğini ve hem okul içi disiplin soruşturmalarında hem de açılan davalarda yalancı şahitlik yaptığını anlattı. Gök, Boğaziçi öğrencileri Doğu Demirtaş ve Selahattin Can Uğuzeş'in tutuklanmasında da yalancı şahitlik yapan güvenlik elemanlarının rol aldığını hatırlatarak, tutuklamalar sonrası okul içerisinde disiplin soruşturmaları, takip etme ve fişleme uygulamalarının arttığını belirtti. Gök, ÖGB'lerin hedef haline getirdikleri kimi öğrencileri şehir dışında olmalarına rağmen okuldaki eylemlere katılmış gibi gösterdiklerini de söyledi.

Özel güvenlik birimlerinin okul içerisinde kurulan direniş çadırı ve okuldaki eylemlere katılan öğrencilere pek çok kez saldırdığının altını çizen Gök, güvenliklerin bu saldırılarda öğrencilere sistematik işkence uyguladığını dile getirdi. Özel güvenliklerin sistematik işkence uyguladığı öğrencilere yönelik sözlü ve fiziksel tacizinin saldırılar sonrası devam ettiğini anlatan Gök, güvenliklerin öğrencilerin yalnız veya sayıca az oldukları anları gözettiklerini dile getirdi. Yaşanılan işkenceler sonucu vücutlarının morluk içerisinde kaldığını ve darp raporu aldıklarını belirten Gök, pek çok saldırının planlı gerçekleştiğini söyledi.

'HUKUKU DA KENDİLERİNE GÖRE İŞLETİYORLAR'
Gök, son dönemde ÖGB'nin okulda yaygın bir şekilde kimlik sorma ve çanta arama dayatmasına başladığını kaydetti. Gök, "Rahatlıkla istediklerini yapabiliyorlar. Kimliğini alabiliyorlar, çantanı arayabiliyorlar, işkence edebiliyorlar. Haklarında dava açılsa da bir şey olmuyor. Onlar hukuku da kendilerince işletiyorlar" ifadelerini kullandı.

'DİRENİŞE KATILAN ÖĞRENCİLER ÖZEL HEDEF ALINIYOR'
Özel güvenlik elemanlarının polisle işbirliğine dikkat çeken Gök, okul içinde ÖGB'nin okul dışında polisin takibi ve tacizine maruz kaldıklarını aktardı.

'İŞKENCECİ GÜVENLİKLER TERFİ VE PRİM ALDI'
"Kendilerine karşı gördükleri ne varsa rahatsızlık vermeye, baskılamaya çalışıyorlar" diyen Gök, bu tavrın Naci İnci'nin kayyum rektör olarak atanmasıyla yoğunlaştığını söyledi. Naci İnci döneminde işkence, soruşturma ve davaların arttığına işaret eden Gök, "Faşist yönetim 'Biz bunları korkuyla sindiririz' diye düşündü. Boğaziçi'nde artık çok basit sebeplerle bile güvenlik olay çıkartabiliyor, öğrenciler saldırıya uğrayabiliyor" dedi.

Siyasi iktidarın kayyum yönetimi bu konuda teşvik ettiğini ifade eden Gök, öğrencilere işkence uygulayan güvenliklere prim verildiğini ve terfi ettirildiklerini aktardı.

'BİRBİRİMİZE OMUZ VERİRSEK KAZANABİLİRİZ'
Gök, iktidarın ve kayyum yönetiminin baskı ve işkence politikalarıyla kendi hegemonyalarını kurmaya çalıştığına dikkat çekerek, "Kültürel ve ideolojik olarak kendi üniversitelerini yaratmaya çalışıyorlar. Politik insanları bu yüzden sürekli cezaya tabi tutarak bir noktada okuldan attırmayı hedefliyor. Okulu devrimcilerden arındırarak kendileri gibi düşünen akademik kadro ve faşistleri yerleştirmek istiyorlar. Yeni açılan fakülteler ve atanan dekanlar da buna işaret ediyor" diye konuştu

"Bu saldırılar karşısında beraber hareket etmenin, beraber mücadele etmenin gerçekten işe yaradığının farkındayız. Beraber mücadele edersek, birbirimize omuz verirsek bir şey yapamazlar" diyen Gök, kayyum yönetimin ve iktidarın baskı aracı özel güvenliklere ve faşist çetelere karşı birleşik örülen bir mücadelenin kazanım getireceğini vurguladı.

'SALDIRILAR İKTİDAR ELİYLE ÖRGÜTLENİYOR'
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisi Candaş İşcan ise, eğitim-öğretim döneminin başından beri faşist çeteler ve özel güvenliklerin saldırılarının iktidarın beslemesiyle örgütlü bir şekilde gerçekleştiğini belirtti. Öğrencilerin her türlü hak arama talebinin hedef alındığını vurgulayan İşcan, geçtiğimiz günlerde Beyazıt'ta yaşananların da buna örnek olduğunu söyledi.

İşcan, faşist çetelerin gittikleri kafeye kadar kendilerini takip ettiğini ve kafenin etrafını sardıklarını anlatarak, önce hakaretlerle sözlü tacize uğradıkları, dışarı çıktıklarında ise faşist çetelerin sopalı saldırısı yaşandığını hatırlattı. Devrimci ve muhalif öğrencilere benzer yöntemlerin uygulandığını kaydeden İşcan, daha önce Beyazıt'ta Kürt öğrencilere ve Ankara Üniversitesi'nde Newroz kutlaması yapanlara yönelik saldırıları hatırlatarak, Kürt öğrencilerin de sadece kimlikleri üzerinden hedef alındığını dile getirdi.

'ÖGB ÖĞRENCİ OLMAYAN FAŞİSTLERİ OKUL İÇİNE ALIYOR'
Özel güvenlik elemanları ve polisin faşist saldırganları koruduğunu, devrimcileri okullarda ve sokaklarda barındırmamayı amaçladığını aktaran İşcan, okulun öğrencisi olmayan faşistlerin ÖGB tarafından okullara sokularak saldırıların organize edildiğini söyledi. İşcan, bu saldırılara karşı birleşik mücadeleyle cevap üretilebildiğinde faşistlerin kendilerine alan bulamadığını vurguladı.

Sorunun kaynağının özel güvenlik ve faşist çeteleri kışkırtan siyasi iktidar ve iktidarın okullara soktuğu kayyum rektörler olduğunu ifade eden İşcan, "Çıkan en ufak muhalif sesi bastırmaya yönelik hareket ediyorlar. Sadece kampüslerde de değil, sokaklarda, alanlarda, gençliğin örgütlü birleşik mücadelesinden, öğrenci dayanışmasından korkulduğunun göstergesidir bu. Korkuyorlar çünkü ortada çok haklı bir talep var, onu susturmaya, baskı altına almaya çalışıyorlar. Bundan dolayı bu kadar saldırıyorlar" ifadelerini kullandı.

'BU SALDIRILARA ÖĞRENCİLERİN BİRLEŞİK MÜCADELESİ CEVAP OLACAKTIR'
Özel güvenliğin muhalif öğrencileri fişleme ve tehdit etme politikasıyla hareket ettiğini ifade eden İşcan, her türlü afiş-sticker asma, eylem ve basın açıklaması sonrası öğrencilerin kampüs içinde tenha, kamerasız alanlarda güvenlikler tarafından şiddete uğradığını ve gözdağı verilmeye çalışıldığını söyledi. İşcan, öğrenciler olarak bunlardan korkmadıklarını ve geri adım atmayacaklarını, birleşik mücadeleyle gerekli cevabı vereceklerini vurguladı.

Öğrencilerin yemekhane ve kafeterya zamları, ÖGB tarafından okula sokulan eli kanlı çeteler ve kayyum rektörlere karşı mücadele ederken uğradıkları saldırıları hatırlatan İşcan, ÖGB, faşistler ve kayyum rektörlerin okullardan çekilmesi gerektiğini söyledi.

Bu saldırılarla iktidarın kendi ideolojisine biat eden, tek tip öğrenciler ve kışlaya çevrilmiş kampüsler yaratmayı amaçladığını kaydeden İşcan, öğrencilerin iktidarın ve kayyum yönetimlerin bu amaçlarına karşı çıkmaya devam edeceğinin altını çizdi. "Bu saldırıların tümüne cevap verecek olan öğrenci dayanışmasıdır, gençliğin birleşik mücadelesidir. Biz de bu mücadeleden yılmayacağız" diyen İşcan, üniversitelerin parasız, bilimsel ve anadilde, insanların kendi istekleri doğrultusunda eğitim görebilecekleri ve düşünce özgürlüğünün var olduğu yerler olması gerektiğini dile getirdi.

'ÖGB VE POLİS, FAŞİST ÇETELERLE İŞBİRLİĞİ İÇERİSİNDE'
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Şevval Sarı, son dönemlerde faşistlerin ülkü ocaklarındaki bağlantılarına ve kendilerine sahip çıkan devlete güvenerek saldırılarını arttırdığına dikkat çekti. Yer yer bıçak ve satırlarla kendilerini hedef alan saldırganların hiçbir yaptırıma tabi tutulmadan hayatlarına devam ettiğini ifade eden Sarı, kampüs içerisinde can güvenliklerinin tehdit altında olduğunu söyledi. Özel güvenlik birimlerinin ise bu saldırganları koruduğunu ve faşistlerle işbirliği yaptığını vurgulayan Sarı, saldırıların esas hedefinin güncel sorunlara karşı ses çıkartan öğrenciler olduğunu ifade etti.

'SALDIRILARA KARŞI ANTİFAŞİST MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM'
Siyasi iktidarın ve okul yönetiminin politikalarını eleştirdikleri için hedef haline geldiklerine işaret eden Sarı, kampüslere girip çıkarken saldırıya uğradıklarını aktardı. Sarı, ÖGB ve polisin faşist saldırıların ortağı olduğuna dikkat çekerek saldırıların amacının fakültelerin doğal öznesi olan devrimcileri ve sesini çıkartan herkesi gözdağıyla korkutmak olduğunu vurguladı. "Üniversiteler olduğu sürece bizler var olmaya devam edeceğiz. Okulun doğal öznesi olan devrimciler hep var olacaklardır" diyen Sarı, kampüslerdeki faşistler ve işbirlikçisi ÖGB'ler karşısında öğrencilere antifaşist mücadeleyi örgütleyerek büyütme çağrısı yaptı.