7 Ekim 2024 Pazartesi

ÖHD, Konya'daki ırkçı saldırıya ilişkin rapor hazırladı

Konya'daki ırkçı saldırıda Dedeoğlu ailesinin katledilmesinin ardından ÖHD Ankara Şubesi hazırladığı raporu kamuoyuyla paylaştı. İktidar ve Saray medyası tarafından katliamın ırkçı olmadığı yönünde algı yürütülmeye çalışıldığı belirtilen raporda, sürecin buna ilişkin yürütülmesi gerektiğinin altı çizildi. 

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şubesi, Konya'da yaşanan ırkçı faşist katliamda Dedeoğlu ailesinin hayatını yitirmesinin ardından; katliamdan önce yapılan saldırılara, yargı sürecine ve 7 kişilik ailenin ırkçı saldırı sonucu katledilmesinin ardından aile yakınları, aile avukatı, soruşturma sürecini yürüten Savcılık ve Emniyet ile yapılan görüşmeler ve gözlemler, daha önceki saldırıla ilişkin devam eden soruşturma dosyasından edinilen bilgiler sonucunda bir rapor hazırladı. 

Dedeoğlu ailesinin 15 yıldır komşuları olan Keleş ve Çalık ailesi tarafından sistematik olarak ırkçı saldırılara maruz kaldığı beyan edildiği belirtilen rapora göre, on yıl önce ilk kez silahlı saldırının gerçekleştiği söylendi. 

12 Mayıs'ta gerçekleşen saldırıda saldırganların, "...Biz Ülkücüyüz. Siz Kürtleri buradan
kaldıracağız" dediği, yine saldırganların birbirlerine bıçağı gösterip "sapla buna" diyerek doğrudan öldürme kastıyla hareket ettiğinin altı çizilen raporda, Yaşar Dedeoğlu'nun 10 yıllık husumetin sebebinin Kürt olmaktan kaynaklı olduğun ifade ettiği aktarıldı. 

Saldırıda Dedeoğulları ailesinin hayati tehlike arz edecek şekilde yaralandığı ve Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından bir rapor düzenlendiğini söyleyen ÖHD raporunda, üniversitenin rapor bilgileri şöyle paylaşıldı: 
"Barış Dedeoğulları'nın belinin sağ tarafında 1x1 cm kesi ve yaygın darp izleri oluşmuştur.
Sibel Dedeoğulları'nın baş boyun sol parietalinde 1x1 cm kesi oluşmuştur.
Metin Dedeoğulları'nın başına aldığı darbeler sebebiyle beyin cerrahi ünitesinde yoğun bakımına alınmış ve vücudunda kemik kırıkları mevcuttur. Kafa bölgesinde (Frontal orta hatta) 2x1 cm kesi, sağ parietalde 3x1 cm kesi, sol parietalde 1x1 cm kesi oluşmuştur.
Yaşar Dedeoğulları baş tepesinden yaralanmıştır. Sağ kaşının lateralinde 3x1 cm kesi, sağ parietal bölgesinde 6x1 cm kesi, sol önkol ekstantör yüzde 3x1 cm kesi, sol beşinci parmak ekstantör yüzde 1x1 cm kesi ve kemik kırığı oluşmuştur.
Serap Dedeoğulları'nın baş boyun bölgesinde 3x1 kesi sağ parietal bölgesinde 4x1 kesi, sol kaşta 1x1 cm kesi ile birlikte kemik kırığı oluşmuştur.
Serpil Dedeoğulları'nın sol ön kol dorsalinde 1x1 cm abrazyon oluşmuştur." 

Dedeoğlu ailesinin 4-5 kez polis çağırmasına rağmen faillerin polisler gelmeden kaçmayı başardığı belirtilen raporda, Dedeoğlu ailesinin şikayetçi olmasıyla soruşturma başlatılarak faillerin gözaltına alındığı ifade edildi. Hukuki sürece ilişkin ise şu bilgiler verildi: 
"13 Mayıs 2021 tarihinde Ayşe Keleş, Lütfü Keleş, Veli Keleş, Ali Keleş, Yahya Çalık, Ali Çalık TCK 86/1 sevk maddesi uyarınca Konya 5. Sulh Ceza Hakimliği kararınca tutuklanmalarına karar verilirken İbrahim Keleş, Ramazan Çalık ise adi kontrol kararıyla serbest bırakılmıştır.
Konya 5. Sulh Ceza Hakimliği Ali Çalık'ı 31 Mayıs 2021 tarihinde adli kontrol kararıyla tahliye etmiştir.
01 Temmuz 2021 tarihinde Ayşe Keleş, 09 Temmuz 2021 tarihinde ise Konya 3. Sulh Ceza Hakimliği kararıyla Yahya Çalık ve Veli Keleş tahliye edildi. Yahya Çalık ve Veli Keleş'in tahliye edilmesine ilişkin hakimlik kararında ‘şüphelilerin yaralanmış olması nedeniyle mağduriyet yaşadıkları, adli sicil kayıtlarının eski tarihli olduğu, çiftçilik işi ile iştikal etmeleri nedeniyle gelen günlerin yaz günü hasat zamanı olması' gerekçe gösterilmiştir.
Ali Keleş ve Lütfü Keleş hala tutuklu bulunmaktadır. Saldıran ve sonrasında tahliye edilen sanıklar ise Dedeoğulları ailesine karşı koruma kararı almışlardır.
* 22. Mayıs 2021 tarihinde Dedeoğluları ailesinin uğradığı ırkçı saldırıya ilişkin;
22 Mayıs 2021 tarihinde, Ramazan Çalık, Ali Çalık ve Ahmet Keleş, Şerife Çalık, Hatice Keleş, Merve Şen, Esma Keleş Dedeoğulları ailesine hitaben sinkaflı küfürler ederek ‘Polisleri arayıp gelsinler. Sizi bizim elimizden kurtarsınlar, Siz durun sizi ortadan kaldıracağız. Bizim adamlar bi çıksın' diyerek tehdit etmeleri üzerine Dedeoğulları ailesi tekrardan şikayette bulunmuşlardır. Dedeoğulları ailesi fertlerinden Barış Dedeoğulları verdiği bir röportajda, fiziksel saldırının ‘sözlü tacize ve tehdide' dönüştüğünü söyleyip ‘Bizim evimiz basıldı, saldırıya uğradık, tehdit edildik. Fakat saldırganlar kendilerine koruma kararı çıkarttılar. Gelip rahatça evimizin önünde küfür edip çıkıp gidiyorlar' şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
* 30 Temmuz 2021 tarihinde Dedeoğluları ailesinin katledilmesi ve devamındaki sürece ilişkin;
30 Temmuz 2021 tarihinde Dedeoğulları ailesinin katledildiğinin öğrenilmesi üzerine ÖHD heyeti olarak öncelikle otopsi sürecinin takibi için Konya Şehir Hastanesi'nde bulunulmuştur.
31 Temmuz 2021 tarihinde sabah saatlerinde yapılan olay yeri incelemesine dahil olmak istenilmiş; ancak keyfi olarak polis müdürü tarafından olay yeri incelemesine katılmamız engellenmiştir."

ÖHD'nin hazırladığı raporun sonuç bölümünde ise şu ifadeler yer aldı: "30 Temmuz 2021 tarihinde ırkçı saikle 7 kişilik Kürt ailenin katledilmesinin ardından heyetimizin yukarıda aktardığı bilgiler, soruşturma sürecinin yürütülme şekli ve hükümet yetkililerinin beyanlarını birlikte değerlendirdiğimizde; öncelikle Dedeoğulları ailesi defalarca kez saldırıyla karşılaşmış olmasına rağmen etkili soruşturma yürütülmemesinin ve cezasızlığın sonucu olarak 7 kişilik ailenin katledilmesinde görevinin gereğini yerine getirmeyen tüm adli ve idari merciler sorumludur.

7 kişilik ailenin katledilmesinin ardından kaçak olan fail ya da faillerin yakalanması için şehrin giriş ve çıkış noktalarında herhangi bir arama noktası kurulmaması, ırkçı saikle gerçekleştirildiği olaylara tanık olan birçok kişinin beyanı ve bir önceki soruşturma dosyasının varlığı ile açıkça ortaya konulmuş olmasına rağmen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Avdulhamit Gül tarafından ırkçı saldırı olmadığı yönündeki beyanatları ise etkili soruşturma yapılmasına da müdahale niteliği taşımaktadır.

Bu açıklamalardan sonra 31 Temmuz 2021 tarihinde soruşturmayı yürüten Konya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın da olayın ırkçı bir saldırı olmadığı yönünde açıklama yapması soruşturmanın tarafsız ve etkili bir şekilde yürütüleceği yönünde şüpheler oluşturmaktadır.

28 Temmuz tarihinde Ankara Elmadağ ilçesinde Kürt bir aileye saldırıldığı, 21 Temmuz tarihinde Konya Meram ilçesinde en az 60 kişi olan ırkçı bir grup tarafından Kürt aileye silahla saldırıldığı, saldırıda aile fertlerinden 43 yaşındaki Hakim Dal öldürüldüğü yine 20 Temmuz tarihinde Ankara Altındağ ilçesinde Karslı Kürt bir aileye saldırıldığı bilinmektedir. Bunlar sadece son 10 günde yaşandığını bildiğimiz ırkçı saldırılardır. Her sene mevsimlik Kürt tarım işçilerine yönelik gerçekleştirilen saldırılar, Deniz Poyraz'ın katledilmesi ve daha birçok ırkçı saldırı aynı kaynaktan beslenmektedir.

Bu kaynak ise cezasızlık zırhı ve ırkçılığın hükümet eliyle ve bazı basın-yayın(!) kuruluşları aracılığıyla pompalanmasıdır. Bu kapsamda;
Adli ve idari mercilerin belirli görevleri yerine getirmesi gerekmektedir. Öncelikle yaşanan olaya ilişkin olarak yürütülen adli soruşturma sürecinin şeffaf ve etkin yürütülmesi sağlanmalı, tüm delillerin bir örneği mağdur vekillerine verilmelidir ve toplanması talep edilen deliller ivedilikle toplanmalıdır.
İdari merciler tarafından ise olayın meydana gelmesinde ihmali olan tüm kamu görevlileri hakkında soruşturma yürütülmesi gerekmektedir.
Irkçı söylemleri pekiştiren kişi ve gruplar hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı re'sen harekete geçerek bu kişi ve gruplar hakkında adli tahkikat işlemlerine başlamalıdır.
RTÜK tarafından ırkçı saldırılara zemin hazırlayacak şekilde yalan haber yapan, yalan olduğu ortaya çıkmasına rağmen herhangi bir düzeltme kaygısı dahi taşımayan basın-yayın kuruluşları hakkında ceza uygulanmalıdır.
Ayrıca hükümet yetkilileri soruşturmanın etkili, şeffaf ve bağımsız yürütülmesi için yargı sürecine dahil olmamalı, süreci etkileyecek beyanatlarda bulunmamalıdır.
Irkçı saikle işlenen suçların topluma karşı işlenen suçlar olarak değerlendirileceği unutulmamalı ve bu sebeple yargı sürecinin her aşamasında bağımsız heyet olarak nitelendireceğimiz insan hakları mücadelesi yürüten sivil toplum örgütlerinin de dahiliyeti kolaylaştırılmalıdır."