Osmanlı'dan '38'e Dersim Siyasası
Tutsak Vahap Biçici'nin kaleme aldığı "Osmanlı'dan '38'e Dersim Siyasası" kitabı çıktı. Geniş bir tarih taraması ile hazırlanan kitap, Dersim katliamının devletin "Türkleştirme" politikasının bir sonucu olarak çok bilinçli bir şekilde gerçekleştirildiğini belgeleri ve tanıklarıyla ortaya koyuyor.
"Dersim 'yeni' devlet için salt bir 'asayiş' problemi değil, işin bu yanını da ihtiva eden ama daha öncelikli ve ehemmiyetli olarak soykırım öncesi ve sonrasındaki uygulamalarda da görüldüğü üzere, Türkleştirme hedefinden ileri gelen cebre dayalı bir ideo-politik meseledir. Dersim'de devletin hakimiyet sorunu idari-askeri boyutuyla esasta ortadan kalkmıştır. Ancak asıl amaç Dersim Kızılbaş Kürtlerinin asimilasyona uğratılarak Türklük potasında 'eritilmesi', Türkleştirme menziline daha engebesiz ve kestirme bir yoldan varılmasıdır. Dersim soykırımı devlet aklının ve tasavvurunun tarihe işlenen karşılığıdır."
İzmir Kırıklar F Tipi Hapishanesinde tutsak bulunan Vahap Biçici, "Osmanlı'dan '38'e Dersim Siyasası" kitabında, Dersim katliamının tarihsel ve ideolojik arka planını en özlü böyle tarifliyor. Biçici'nin kaleme aldığı kitap, Ceylan Yayınları tarafından okuyucuyla buluşturuldu.
Evet, "Dersim soykırımı devlet aklının ve tasavvurunun tarihe işlenen karşılığıdır." Vahap Biçici, oldukça geniş tarih araştırmasında, bu gerçekliğe damgasını vuran sayısız belgeye dikkat çekiyor. Elbette ki bu insanlık suçunu 1937 ve '38'deki soykırım saldırılarıyla sınırlı tutmuyor. Osmanlı'nın Kürdistan ve Dersim coğrafyasına egemen olma arayışından beri Dersim ve Kızılbaş Aleviliğin sistematik olarak saldırı altında olduğu gerçekliğine dikkat çekiyor. Bu anlamıyla kitabın başlığı da, Dersim'deki soykırımın tarihsel sürekliliğine ve 'devlette süreklilik esastır' ilkesine bir gönderme oluyor.
Kitap, Dersim coğrafyasının Osmanlı tarafından işgal edilmesi, bölgenin inançsal ve kültürel değerleri ve bu durumun Osmanlı ile olan uzlaşmaz çelişkileri üzerine genişçe yer veriyor. Osmanlı'nın Kızılbaş Alevi kimliği için uyguladığı pratik, bölgenin ilk işgalinden Abdülhamit gericiliğine, hatta Osmanlı'nın yıkılma anına kadar özelde bir değişikliğe uğramaz.
Cumhuriyetle birlikte bu durum, Alevi inancına karşı birikmiş tarihsel refleks ile güncel olarak Kürt kimliğine duyulan tahammülsüzlük olarak daha üst boyuta çıkmıştır. Haliyle, Osmanlı'nın ve cumhuriyetin ilk yıllarındaki 'lokal' müdahalelerin yerini daha kapsamlı bir stratejiye bırakmıştır. Vahap Biçici, Şark Islahat Planı ile başlayan, dönemin başbakanı İsmet İnönü, genelkurmay başkanı ve bölge müfettişlerinin açıklamaları ve raporlarıyla bu stratejik planın adım adım nasıl örüldüğünün izini sürüyor.
Dersim katliamı bir sonuçtur. Bu sonucun arka planında, kitap boyunca belgeleriyle ortaya konulduğu gibi, Kızılbaş Alevi Kürt kimliğinin asimilasyonu, imhası ve üzerine "Türk" kimliğinin inşasıdır. Yazar, kitabı '38 kırımı ve demografik sonuçları ile sınırlıyor.
Anadolu ve Kürdistan coğrafyasında gerçekleştirilen sayısız katliamlardan biri olan Dersim kırımı, Vahap Biçici'nin kaleminden yeniden okumayı hak ediyor. Çünkü yazar, kırımı birkaç devlet insanına veya bürokratının uygulamalarına indirgemeden, topyekun bir devlet politikası olduğuna dikkat çekiyor. Kimilerinin rejimi, dönemin Cumhuriyet Halk Partisi'ni veya Mustafa Kemal'i aklama gayretkeşliğini belgeleriyle çürütüyor.
"Yenilenlerin tarihini yenenler yazmıştır" diyen Bertolt Brecht, çok önemli bir olguya dikkat çekmiştir. Kendi tarihimizi yazmanın ve okumanın tam da zamanıdır.