Rojava Devrimini savunmak için görev başına!
Rojava Devrimi bir kez daha El Nusra ve DAİŞ artığı selefi cihadist faşist çetelerin ve Türk sömürgeciliğinin kolu ÖSO çetelerinin ortak hedefindedir. Sömürgeci Türk devleti, Rojava'yı işgal ve ilhak etmek için hazırda beklemekte, fırsat kollamaktadır. Ortadoğu halklarının özgürlüğünün ve birlikte yaşamının eseri olan Rojava Devrimi büyük bir risk ve tehdit altındadır.
Emperyalist bloklar arası militarizm hızla tırmanıyor. 3. Emperyalist Paylaşım Savaşını hazırlayan tüm koşullar gelişiyor. Halihazırda iki emperyalist blok olarak cepheleşen dünya egemenleri arasındaki çelişkiler keskinleşiyor. Emperyalist bloklar arası hegemonya ve yeniden paylaşım savaşı, yeni bir düzeye doğru ilerliyor. Militarist tırmanış iki bölgede savaş olarak somutlanıyor. Bu iki savaş sahası/bölgesi aynı zamanda 3. Emperyalist Paylaşım Savaşına ve yeni yeryüzü cehennemine açılan kapıları gibi karşımızda duruyor. Bunlardan ilki Ukrayna-Rusya arasındaki savaş olarak görünümleşiyor. Ancak bu savaş gerçekte ABD'nin, NATO ve batı emperyalist blokun Rusya-Çin blokuna karşı başlattığı stratejik yıpratma savaşıdır, Rusya'yı Çin'den koparıp yutma savaşıdır.
Çin'i çevreleme stratejisinde Rusya'yı devre dışı bırakmayı amaçlayan bu jeopolitika, Rusya'nın tüm hegemonya alanlarına saldırı olarak biçimleniyor. Ukrayna/NATO-Rusya savaşı bu jeopolitikanın bugünkü en ileri düzeyinden başka bir şey değildir. Rusya'nın batıdan kuşatılması, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'dan kovulması, Afrika'daki nüfuz alanlarının tasfiye edilmesi ve Güney Amerika'daki gücünün tümden etkisizleştirilmesi, dünya hegemonu ABD'nin ve Atlantik Paktı'nın öncelikli savaş stratejisidir. Rusya ile batılı emperyalist blokun bütün bu alanlarda rekabet, hegemonya ve lokal savaşlarla bugüne geldiği tartışmasız bir gerçekliktir. Doğu Avrupa ve Yugoslavya'nın parçalanması ile başlayan emperyalist çatışma ve lokal savaşlarla paylaşım denklemi bugün yeni boyutlar kazanarak sürmektedir.
Ortadoğu, 3. Emperyalist Paylaşım Savaşına açılan ikinci kapı olarak duruyor. Emperyalist bloklar arası çatışma ve savaşta, Rusya, Ukrayna dışında ikinci bir cephede daha savaşıyor. Rusya Doğu Akdeniz'de ve Ortadoğu'da da bir fiil savaşın içindedir. Suriye, Rusya'nın emperyalist ve siyonist blokla güney cephesi savaşını sürdürdüğü alandır. Ortadoğu'daki antisiyonist direniş eksenini oluşturan İran ve Suriye ile müttefik olan Rusya, bu yüzden emperyalist Atlantik Paktı'nın küresel düzeydeki birincil askeri hedefi olmaktadır. İran ise siyonist ve emperyalist blokun bölgesel düzlemdeki temel hedefidir. Rusya ve İran ittifakının somutlandığı Suriye bu bağlamda emperyalist yeniden paylaşımın öne çıkan alanlarından biridir.
Ortadoğu'da siyonist ve emperyalist blok karşıtı olarak varlık kazanan 'direniş ekseni' iki emperyalist blokun hegemonya ve paylaşım savaşında ön cephedir. Siyonist-emperyalist blok, bu yüzden Ortadoğu'da bölgesel savaşı durmadan derinleştiriyor, alanını genişletiyor. Soykırımcı işgal savaşıyla Filistin ulusunun iradesini teslim almaya çalışıyor. Lübnan'ı siyonist savaş makinasıyla berhava edip Hizbullah'ın direniş gücü ve kapasitesini yok etmeyi hedefliyor. Suriye Şam rejimini, İran'dan ve emperyalist Rusya müttefikliğinden koparıp siyonist-emperyalist blok saflarına katma amacı güdüyor. Direniş eksenini çözüp dağıtmak için siyonist-emperyalist blok cephe cephe ve ülke ülke ilerleme stratejisi izliyor. Filistin, Lübnan, Suriye'ye taşınan siyonist-emperyalist savaşın bir aşama sonrasının Yemen'i kapsayarak İran'a yöneleceği görülüyor.
İngiliz emperyalizminin yüzyıl önce Sykes-Picot anlaşmasıyla kurduğu Ortadoğu düzeni bugün yine emperyalist dünyanın hegemonu ABD, İngiltere ve bağlaşıkları tarafından yeniden biçimlendiriliyor. ABD, İngiltere, siyonist İsrail, Ortadoğu'nun jeopolitik yapısını savaşlarla, işgallerle değiştirmeye girişmiş bulunuyor. Emperyalist-siyonist blok bölgeyi kendi emperyal düzen çıkarları doğrultusunda tahkim etmeye çalışıyor. Dünyanın emperyalist efendileri Ortadoğu'yu bölge halklarının çıkarlarının hilafına dizayn ediyor. Bu amaçla her türlü konvansiyonel ve asimetrik savaş konseptini kullanıyor. Siyonist-emperyalist blokun Suriye'de devreye soktuğu yeni savaş konsepti tam olarak bölgeyi kendi emperyal çıkarları doğrultusunda düzenleme ve paylaşma pratiğini somutluyor.
Siyonist-emperyalist blokun Suriye'de HTŞ'yle devreye soktuğu yeni savaş konsepti, her şeyden önce Rusya ve İran'a karşı cephede mevzi kazanmayı ifade ediyor. Halep'te ortaya çıkan yeni savaş gerçeği ve manzarası emperyalist bloklar arası güç ilişkilerinin ve verili toplam savaş tablosunun yarattığı bir sonuçtur. ABD, İsrail, İngiltere, HTŞ'nin Halep-Hama savaşıyla Rusya, Suriye ve İran'la olan savaşını yeni bir düzeye taşımış oluyor. Bu, aynı zamanda İran'a yönelecek bir emperyalist cezalandırma ya da işgal savaşına gidişin basamaklarından birini oluşturuyor.
HTŞ'nin sömürgeci Türk burjuva devletinin garantörlüğündeki İdlib'ten çıkarak Halep-Hama hedefine yürümesi üç günde Halep'i ele geçirmesi belirli politik ve nesnel koşulların olgunlaşmasıyla gerçekleştiği açıktır. Siyonist-emperyalist savaş bloku Lübnan savaşıyla 'direniş ekseni'ni zayıflattı. Hizbullah ağır kayıplar verdi ve İsrail'le ateşkes anlaşması yaptı. İran'ın zayıflığı açığa çıktı. Emperyalist-siyonist savaş blokuna meydan okuyacak veya İsrail'e aynı düzeyde cevap verecek bir savaş kapasitesine sahip olmadığı için savunmaya çekildi. Ukrayna savaşının yeni bir düzeye geçmesi nedeniyle Rusya Suriye'deki deneyimli askeri kurmay gücünün bir bölümünü sahadan çekti. Sömürgeci Türk burjuva devleti siyonist-emperyalist blokun baskısıyla Suriye politikasında Rusya ve İran'la saflaştı. Astana sürecini çökertti. Açıktan NATO'nun emrinde, emperyalist-siyonist cephede olduğunu gösterir biçimde HTŞ'nin harekete geçmesinin koşullarını hazırladı.
İran ve Rusya'nın gücüne yaslanarak ayakta kalan, Hizbullah'ın ve Haşdi Şabi'nin desteğine muhtaç olan Şam rejiminin olağanüstü zayıfladığı koşularda HTŞ ve ÖSO harekete geçti. Siyonist emperyalist savaşın Lübnan zamanlamasının ABD seçimlerine ayarlı bir geçiş ve "boşluk" momentini kolladığı söylenebilir. Donald Trump'ın başkan seçilmesi ve siyasi yönetim devir süreci HTŞ'nin Halep savaşını kolaylaştırdı. Lübnan'la yapılan geçici ateşkesin yürürlüğe girdiği gün HTŞ ve ÖSO, Halep'e saldırı düzenledi ve üç gün içinde hedefine ulaştı.
HTŞ'nin Halep'e yönelik kenti ele geçirme saldırısı bölgesel savaş tablosuna eklenen yeni bir figürdür. Hiç kuşku yok ki HTŞ'nin böyle bir hamlesi beklenebilecek bir durumdu. Çünkü HTŞ, İdlib'te sömürgeci Türk burjuva devletinin garantörlüğünde büyük bir savaş gücüyle varlığını koruyan ve emperyalist blokun gizli himayesinde harıl harıl yeni bir savaşa hazırlanan cihadist bir güçtü. HTŞ, yeni elverişli savaş koşulları ve anına göre kendini askeri ve politik bakımlardan hazırlıyordu. Emperyalistler ve Türk burjuva devleti bu bakımdan HTŞ'ye bütün imkanları sağlıyordu.
Çok açık ki bu savaş konseptinin ardında İsrail başta gelmek üzere NATO ve emperyalist blok durmaktadır. İngiltere, Türkiye, İsrail, ABD'nin doğrudan desteğiyle gerçekleşen bu yeni savaş hamlesi, Rusya'yı, Esad'ı ve İran'ı istedikleri noktaya çekme amacı taşıyor. Öte yandan, HTŞ ile eşzamanlı olarak sömürgeci Türk burjuva devletinin örgütlediği, eğittiği, türlü silahlarla donattığı ve maaşla beslediği ÖSO, QSD'nin kontrolü altındaki Şehba'ya saldırdı ve işgal etti. ÖSO, Minbic'e saldırmak için hazırlanıyor. İnkarcı, sömürgeci Türk sömürgeciliğinin paralı askeri gücü olan ÖSO'nun varlık amacı ve özel hedefi Rojava Devriminin tasfiyesidir.
Rojava Devrimi, bir kez daha El Nusra ve DAİŞ artığı selefi cihadist faşist çetelerin ve Türk sömürgeciliğinin kolu ÖSO çetelerinin ortak hedefindedir. Sömürgeci Türk devleti, Rojava'yı işgal ve ilhak etmek için hazırda beklemekte, fırsat kollamaktadır. Ortadoğu halklarının özgürlüğünün ve birlikte yaşamının eseri olan Rojava Devrimi büyük bir risk ve tehdit altındadır. Emperyalist-siyonist blokun, sömürgeci devletlerin ve cihadist çetelerin çifte saldırı ve kuşatmasına alınan Rojava Devrimi bölge halklarının en ileri devrimci alternatifini ve kazanımların temsil etmektedir. Bugün Rojava Devrimini var eden, yaşatan tüm politik, askeri vb. kurumlar, Kürt, Arap, Süryani, Ermeni, Çerkes tüm Rojava halkları devrimi savunma seferberliğiyle özsavunma pozisyonu alıyor. Rojava Devrimini yaratan halklarımız kendi kaderlerini bir kez daha kendi eylemleriyle belirleme yolunda yürüyor. Kobanê direniş ruhuyla devrimi savunmak için savaş ve direniş siperlerine koşuyor.
Emekçi sol hareket hiç tereddütsüz biçimde ve hızla Rojava Devrimini savunma pozisyonu almalıdır. Kobanê'yi savunma zamanında olduğu gibi Rojava Devrimiyle eylemli biçimde dayanışma ve bütünleşme mücadelesini yükseltmelidir. Tüm politik ajitasyon ve eylem biçimleriyle Rojava Devriminin yanında emperyalizme, sömürgeciliğe ve cihadist faşist çetelere karşı mücadeleyi büyütelim. Rojava Devrimini savunmak ve Ortadoğu halklarının birleşik mücadelesini geliştirmek için tüm devrimciler, demokratlar, sosyalistler görev başına!
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 06 Aralık tarihli 196. sayısında yayımlanan başyazısı.