SKM Genel Sözcüsü Kara tahliye edildi

Ocak ayında tutsak edilen SKM Genel Sözcüsü Kara, ilk duruşmasında tahliye edildi. Sosyalist olduğunu belirten Kara, yıllardır mücadele içinde olduğunu kaydetti. Sözcüsü olduğu SKM'nin faaliyetlerini savunan Kara, yürütülen mücadelenin "suç" gösterilmesine de tepki gösterdi.
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonuna (SGDF) dönük 21 Ocak'ta gerçekleştirilen operasyonda gözaltına alınıp 24 Ocak'ta tutuklanan SKM Genel Sözcüsü Tanya Kara'nın "örgüt üyeliği" iddiasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmayı çok sayıda kişi izledi. Kara, dayanışma içinde bulunanlara teşekkür etti. Suçlamaları reddeden, SKM'nin mücadelesini sahiplenen Kara, tahliyesini ve beraatini istedi.
TAHLİYE KARARI
Savcılık, Tanya Kara'nın tutukluğunun devamını istedi. Mahkeme ise Kara'nın yurtdışına çıkış yasağı adli kontrolüyle tahliyesine karar vererek duruşmayı 16 Eylül 2025 tarihine erteledi.
'İDDİANAME SÖZ, EYLEM, ÖRGÜTLENME HAKKINI YASADIŞI İLAN ETME ÜZERİNE KURULU'
SKM Genel Sözcüsü Tanya Kara'nın savunmasının tam metni şöyle: "Öncelikle salonda bulunan dostlarımızı, parti üyelerimizi, siyasi parti temsilcilerini, kadın örgütlerini selamlamak istiyorum. Partimiz ESP'nin siyasi faaliyetlerinin doğrudan yargılama konusu haline getirildiği bu süreçte dayanışmasını esirgemeyen herkese partim adına teşekkür ederim. Hakkımda hazırlanan iddianamenin bütününe dair bir değerlendirme yapmayı gerekli görüyorum. Çünkü hazırlanmış olan bu iddianame baştan sona 'Türkiye'de söz, eylem, örgütlenme hakkı yoktur. Mevcut iktidarla aynı düşünmeyen siyasi partilerin, kadın örgütlerinin, derneklerin, basın-yayın kuruluşlarının faaliyetleri yasadışıdır' diye vurguluyor.
'KADIN ÖZGÜRLÜKÇÜ ANLAYIŞIN SAVUNMASI VE UYGULAYICISIDIR'
"Ben sosyalist bir kadınım. Kadınların özgürce yaşaması gerektiğine inanlardanım. Sosyalist olmamda en önemli etken de kadın olmamdır. Binlerce, milyonlarca kadının güvende hissetmediği, şiddete uğradığı, katledildiği gerçeğinin içinde yaşıyoruz. Bu yüzden üniversite yıllarımdan itibaren kadınların özgürlük mücadelesinin içinde yer aldım. Yaşadığım mahallede kadın dayanışma ağlarına dahil oldum, yaşadığım şehirde kadın platformlarına dahil oldum. Özgür Genç Kadın (ÖGK) çalışmalarında yer aldım, Sosyalist Gençlik Derneği Federasyonu içinde genç kadınların sorunları ve talepleri üzerine çalışmalar yürüttüm. Uzun yıllar gençlik mücadelesi içinde politik faaliyetlerde yer aldım. Her sosyalist partinin temsilcisi gibi benim de mücadele içinde birçok durağım oldu. Şimdi de bunca çalışmanın ardından Sosyalist Kadın Meclisleri Genel Sözcülüğü görevini yapıyorum. SKM, Ezilenlerin Sosyalist Partisi'nin özerk kadın örgütlenmesidir. Kadının siyasetin merkezine yürümesi, temsil gücünü güçlendirmesi, eşit temsiliyetin etkin şekilde uygulanmasını benimseyen kadın özgürlükçü anlayışın savunması ve uygulayıcısıdır.
'YASAL BİR SİYASİ PARTİ NASIL YASADIŞI İLAN EDİLEBİLİR'
"Bugün bu iddianameye konu olan 'suçlamalar' doğrudan siyasi temsiliyet gereği katıldığım eylem ve etkinliklerdir. İddianamede ESP'li olmak suç sayılmıştır. ESP'nin siyasi faaliyetleri yasadışı ilan edilmiştir. Akıl alır bir durum değildir. Yargıtay tarafından siyasi partiler listesine alınmış, kongresini yapan, il ilçe temsilcilikleri bulunan siyasi bir parti nasıl yasadışı ilan edilebilir? İddia makamına göre, mevcut siyasi iktidarla aynı düşünmeyen herkes yasadışı faaliyet içindedir. Biz iktidarın politikalarını eleştiriyor, karşı çıkıyoruz. Açlık, yoksuluk, sefalet düzeninde yaşıyoruz buna mecbur değiliz, başka bir yaşam mümkün diyoruz. Kadınlar olarak sokakta güvenle yürümek, yaşamak istiyoruz. Kadın cinayetlerinin cins kırımına düşürmüş olmasına itiraz ediyoruz. Bizi değil, kadın kadın katillerini yargılayın diyoruz.
'İNSANIN SÖMÜRÜLMEDİĞİ, CİNS ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR YAŞAM İSTİYORUZ'
"Ekolojik yıkıma, hayvan katliamlarına karşı çıkıyoruz. Doğa talanına itiraz ediyoruz ve buna karşı mücadele ediyoruz. Bir avuç sermayedara suyumuzu, ağacımızı, toprağımızı, geleceğimizi vermeyiz diyoruz. Köyünü, toprağınI savunan halkın yanında yer alıyoruz. 7 yaşında kız çocukları evlenebilir diye fetva verenleri teşhir ediyoruz ve yargılanması için mücadele ediyoruz. Çocuk istismarının meşrulaştırılmaya çalışılmasına izin vermiyoruz. Kanal İstanbul'u istemiyoruz. 2025 yılının aile yılı olarak ilan edilmesini kabul etmiyoruz, kadınların nasıl doğum yapacağına karışılmasını istemiyoruz. Özetle ifade etmek gerekirse, insanın sömürülmediği insanca yaşadığı, cins özgürlükçü bir yaşam istiyoruz. Bunları söyleyen derneklerle, partilerle, basın yayın kuruluşlarıyla yan yana geliyoruz elbette. Atılım Gazetesi bunları yazıyor, 30 yıldır yazıyor ve 30 yıllık yayıncılığını işçilerle, gençlerle, kadınlarla kutlamak üzere etkinlikler yapıyor. Partimiz her parti gibi bu etkinliğe davet edilmiştir. Ben de bu davete icabet ettim. Çok daha fazla gazetenin etkinliğine de katıldım fakat onlar yer almıyor. İddianamenin bütününde bir algı yaratılmak isteniyor.
'4. KONGRE ÇALIŞMALARINI GURURLA DUYURDUM'
"Partimizin kongresi iddianamede suç sayılmış, akıl almaz bir durum, izahı dahi yok. Siyasi partiler kongre yapmak zorundadır. Kalkıp bunu yasadışı faaliyet diye iddianameye koymak asla kabul edilemez. SKM genel sözcüsüyüm tabii ki kongreye katılacağım. Bu benim görevim. Kongreye giderken fotoğraflarım çekilmiş, çok önemli bir tespit yapılmış gibi de dosyaya konulmuş. Buna gerek bile yoktu, ben zaten kendi sosyal medya hesabımdan her aşamasıyla paylaştım, gururla 4. kongre çalışmalarımızı duyurdum. Katıldığım duruşmalar da oldukça eksik biçimde yer alıyor iddianamede. Katledilen kadınların duruşmalarına gidiyorum. Çocuk istismarı dosyalarını takip ediyorum. IŞİD katliamlarının gerçekleştiği Ankara, Suruç davalarına katılıyorum. Siyasi parti çalışmalarından dolayı yargılanan dostlarımın duruşmalarına katılıyorum. Kamuoyuna açık duruşmalardır bunlar. Suçsa, mahkeme salonlarına kilit vurulsun. Salonun önünde gizlice fotoğraflarımız çekilmeye çalışılmasın. Bu durum da trajik komik bir durumdur.
'SURUÇ ADALET ARAYANLARIN ÇIĞLIĞIDIR'
"Suruç anmalarında olmam da iddianamede yer alıyor. Suruç katliamı, bu topraklarda yaşamış en kanlı katliamlardan biridir. 2015 yılında tecavüzcü, barbar IŞİD çeteleri tarafından Urfa'nın Suruç ilçesinde 33 canımız katledilmiştir. Türkiye'nin kanayan yarasıdır Suruç, adalet arayanların çığlığıdır. Tam 10 yıl geçti katliamın üzerinden. Sanık sandalyesi boş, annelerin, babaların yürekleri sızılı, bitmeyen bir acı ile karşı karşıyayız. Yetmiyormuş gibi, Suruç katliamı aydınlatılsın, failler açığa çıkarılsın, adalet sağlansın diyenler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Yaşanan kitle katliamlarının failleri açığa çıkarılmak zorundadır. Suruç, Ankara katliamlarının failleri yargılanmalıdır. Bırakalım sosyalist olmayı insan olmak yeter bu katliamların aydınlatılmasını istemek için. Paramparça edildik, yüzlerce canımızın kanı aktı, hiçbir şey olmamış gibi hayatlarımıza devam edemeyiz. Kimse edemez, toplumsal adalet duygusu ayaklar altına alınamaz. Öyle çok adalet mücadelesi var ki hangisine değineceğime şaşırıyorum. Cumartesi anneleri her cumartesi, bir mezar taşı gösterin bize diye İstanbul'un ortasında haykırıyor, yakınlarının kemiklerini istiyorlar, hem de tam 30 yıldır. Suruç aileleri 10 yıldır; 'çocuklarımızı katlettiler tüm sorumluları yargılayın, sanık sandalyesi boş kalmasın' diyor. Bizim yüreğimiz bu acıları taşımıyor, bu katliamların, kayıpların aydınlatılması için mücadele etmek dışında bir şansımız yok. Unutmak, ölmek demektir. Yaşanan bu katliamları, katliamda yaşamını yitiren arkadaşlarımızı unutamayız. Mezarlarının başlarında işte bu yüzden bulunuyorum, aileleriyle, dostlarıyla birlikte yan yana duruyorum. Yanı başımızda bombalar patlıyor, katlediliyoruz, üzerine bir de yarılanıyoruz. Bu zulümden başka bir şey değildir.
'HER KADIN GİBİ SOKAKTA YÜRÜRKEN ARKAMA BAKIYORUM'
"Sosyalist olduğum için yaşıyorum bunları, şafak vakti evim basılıyor, komşularım tedirgin ediliyor, kapım kırılıyor. Dosyada delillerin toplanma aşamasında tam bir fiyasko, başıma gelenleri anlatmak istiyorum. Her kadın gibi sokakta yürürken arkama bakarak yürüyorum, beni rahatsız edebilecek bir durum var mı diye kontrol ediyorum. Dosyada bulunan bu fotoğrafların çekildiği an fark ettim. Tacizci sandım, sokak ortasında teşhir etim. İnsanlar tepki gösterince çevreden 'polisim', deyip kaçtılar sayısız kez. Kimi zaman peşinden gidip 'sorun ne bu takip neden' diye sordum, 'takip yok, yanlış anladınız, kusura bakmayın' diye dönüşler aldım. Arama esnasında da evde oldukça sorun yaşadım. Odam belli, eşyalarım belli. Bana ait olmayan bilgisayarların üzerime kaydedildiğini görüyorum. Bir şey yok dosyada bari ne bulduysak yazalım iddianamenin sayfa sayısı artsın diye düşünülmüş anladığım kadarıyla. Parti üyelerimizle ev arkadaşlığı yapıyorum. Bilgisayarlar bana ait değil. Flaş bana ait, içinde fotoğraflarım vardır. SGDF'nin düzenlediği yaz kampı tatilinin fotoğraflarıdır. Onları da geri istiyorum. Geçirdiğim güzel vakitlerin hatıralarıdır. İçinde çıkan bir belge vardır. O grupta bulunan belgenin aynısıdır. SGDF'nin çalışmalarını sunduğu faaliyet raporudur. Bu kampa katılan herkes yargılanarak beraat etti. Sosyalistler de tatil yapabilir, birlikte vakit geçirebilir. Kamp denilen de budur.
'PAÇASINI KURTARMAK İÇİN YALAN BEYANDA BULUNANLARA PABUÇ BIRAKMAYACAĞIM'
"Bugüne kadar çokça kez yargılandım, ifadeye çağrıldığım her an gittim. İkametim, telefon numaram her şeyim bellidir. Yaşadığım toprakları da çok seviyorum. Siyasi faaliyetlerim yargılama konusu haline getirildi diye hiçbir yere gidecek değilim. Bu coğrafyayı sevdiğimden mücadele ediyorum. Bu topraklarda yaşayan halkları sevdiğimden mücadele ediyorum. Öyle kendi paçasını kurtarmak için üzerime yalan beyanlarda bulunanlara da asla pabuç bırakacak değilim. Ben açıkçası kim olduğumu, ne yaptığımı ifade ediyorum. Hakkımda verilen bu yalan beyanlara cevap vermeyi bile zulüm buluyorum. Kamuoyunda tanınan, bilinen biriyim. Çalıştığım dernekleri, partiyi bilmeyen yoktur. Tek bir somut dayanak gösteremezler yasadışı herhangi bir faaliyet içinde olduğuma dair. Kaldı ki bu ifadelerden kaç kere daha yargılanacağım kaç kere tutuklanacağım, yargılama usulüne yaşanan aykırıdır bu durum. 27. ACM'de bu dosyada bulunan konulardan zaten yargılanıyorum. Yargılamam orada devam etmesi gerekirken, ifadeye çağrılmam gerekirken evime yapılan baskınla yapılan baskınla tutuklanıyorum tekrar. Tam 4 aydır tutukluyum, tahliyemi istiyorum."