1 Ekim 2024 Salı

Tahir Elçi davasında Davutoğlu dinlenecek

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin katledilmesine ilişkin görülen davada, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun dinlenmesi kararı verildi. Duruşma, kasım ayına ertelendi. 

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi cinayeti davasında polisler Sinan Tabur, Mesut Sevgi, Fuat Tan'ın "bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek" ten 3 yıldan 9 yıla kadar ve hakkında yakalama kararı bulunan PKK'li Uğur Yakışır'ın ise "olası kastla ölüme sebebiyet verme" suçundan 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılandığı davanın duruşması devam ediyor. Duruşmada tanık olduğu öne sürülen Hüseyin Öğünç, İzmir 1 No'lu F Tipi Hapishanesinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden dinlendi.

Tanığın dinlenmesinden sonra duruşmaya bulundukları yerlerden SEGBİS üzerinden bağlanan sanık polisler Mesut Sevgi, Sinan Tabur ve Fuat Tan'a bir söyleyecekleri olup olmadığı sorulunca söyleyecekleri bir şey olmadığı yanıtını verdi.

'DAVADA BİR YOL KATLEDİLEMEDİ'
Ondan sonra söz alan Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, davayı aydınlatma noktasında bir isteksizlik olduğunu belirterek, cinayetin üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen bir yol kat edilmediğini söyledi. Tahir Elçi cinayetinin alelade bir cinayet olmadığını vurgulayan Eren, "Bu isteksizlik ara kararlara yansıdı. Hiçbir talebimiz kabul edilmedi. Sonuç alınmayacağı bilinen müzekkereler yazıldı. Olay yerindeki kameraların görüntüleri ya silindi, ya da bozuldu. Ancak buna karşı bir adım atılmadı. Sizler huzurunda dinlenen açık tanıklar soruşturma savcısı tarafından manipüle edildiklerini söyledi. Deniz Ataş adlı tanık tehdit edildiğini anlattı. Bu tanıklar tersini söyleseydiler, ne olurdu acaba? Sizler tarafından dosyanın en önemli tanıkları olarak kabul göreceklerdi. Tanıklar burada, soruşturma savcısının 'Bizim görmediğimiz cinayette bize telkin ve yönlendirilmelerde bulunuldu' dediler. Deniz Ataş'ın ifadesinden sonra iddia makamı ne yaptı. Deniz Ataş'ın dosyasını getirtti. Ataş'ın güvenilir bir tanık olmadığını öne sürdü. Ataş, eğer istediği gibi ifade verseydi, dosyadaki önemli bir tanık olarak kabul edilecekti. Siz de Deniz Ataş'ın tehdit ifadesine rağmen hiçbir ihbarda bulunmadınız, olayın araştırılmasını istemediniz. Cezaevlerinde kameralar var, kim bunu tehdit etti, öğrenilebilir, araştırılabilir. Deniz Ataş, mahkemede verdiği ifadenin ardından Bolu Cezaevi'nden İzmir Cezaevi'ne sevk edildi. Birileri bu tanıktan rahatsızdı" dedi.

'DAVUTOĞLU İLERİDE SANIK DA OLABİLİR'
Katliam sırasında Başbakanlık görevini yürüten Ahmet Davutoğlu'nun "Tahir Elçi cinayeti siyasi bir cinayettir" ve "Mahkeme çağırırsa ifade veririm" sözlerini hatırlatan Eren, kendilerinin talebi olmasına rağmen, mahkemenin Davutoğlu'nun bilgi ve görgü sahibi olmadığını öne sürerek talebi reddettiğini ifade etti. Davutoğlu'nun o dönem Başbakan olduğunu bir kez daha vurgulayan Eren, "Biz durduk yere mi tanık olarak dinlenmesi talep ettik? Dönemin başbakanı tanıktır, belki ileride sanık da olabilir. 'Cinayete bir siyasi suikast' diyen birinin bilgisi ve görgüsü olmaması mümkün değildir. Belki cinayet mahallinde olanlardan bilgi almıştır. Bundan dolayı bilgisi olabilir. Ki güvenlik kurumlarının hepsi ona bağlıdır. Bundan dolayı dinlenmelidir. Yoksa vasat bir iddianame ile bu dava aydınlatılamaz. Bu cinayeti aydınlatacak ara kararlar kurun" ifadelerini kullandı.

Eren mahkemeyi isteksizlikle eleştirince mahkeme başkanı kendilerinin taraf olmadığını belirterek, isteksizlik suçlamasının doğru olmadığını söyledi. Buna karşılık Eren, yargılama süresince mahkemenin kurduğu ara kararlar ve taleplerinin reddine ilişkin kararların kendilerinde bu yönde güçlü bir kanaat oluşturduğunu kaydetti.

'ÖNEMLİ TALEPLERİMİZİ REDDEDİYORSUNUZ'
Söz alan avukatlardan Orhan Kemal Cengiz, mahkemenin cinayeti aydınlatmadaki isteksizliğini kendilerinin de gördüğünü vurgulayarak, mahkemenin cinayeti aydınlatmak için yargılamanın çerçevesini genişletmediğini dile getirerek, olay öncesi yaşanan ve mahkeme kararıyla telefonları dinlenen Mahsun Gürkan ve Uğur Yakışır'ın telefon kayıtlarının mahkeme tarafından taleplerine rağmen istenmediğini aktararak, "Siz cinayeti aydınlatabilecek önemli taleplerimizi reddediyorsunuz, ama cinayeti aydınlatmada doğrudan etkisi olmayan talepleri kabul ediyorsunuz" dedi.

'SAVCI SANIK SANDALYESİNDE OLMALI'
Dosyanın başından beri manipüle edildiğini anlatan Avukat Erdal Doğan ise "Soruşturma aşamasından beri tamamen manipüle edilmeye çalışılan bir dosya var. Bunu soruşturma savcısı yapıyor hem de. O savcının bu gün sanık sandalyesinde olması lazım. Bunu yapmıyorsanız isteksizsiniz. Deniz Ataş'e giden ve MİT'ten olduğu söylenen kişilerin araştırılmasını istemiyorsanız isteksizsiniz. Üzerinizde baskı ve yönlendirme varsa davadan çekilebilirsiniz" dedi.

'ODAYA KİLİTLENDİM, ŞÜPHELİ YAPILMAK İSTENDİM'
Davada Avukat Mahsuni Karaman ilk defa soruşturma sürecinde yaşadığı bir olayı anlattı. Karaman, Elçi cinayetinde polislerin kamara görüntülerinin 13 saniyesinin silindiğini tespit ettiği için soruşturma savcısı Umut İncir tarafından odaya kitlendiğini, dosyada şüpheli olarak ifadesinin alınmaya çalışıldığını anlattı. Karaman, "Görüntülerdeki eksiklikleri tespit etmemle, soruşturmayı yürüten savcı beni odasına kilitledi. Önce şüpheli sıfatıyla, sonra tanık sıfatıyla ifademi almak istedi. Bütün bunları 13 saniyelik polis kamerasındaki kesintiyi fark ettiğim için yaptı. O dönem baro başkanı ve avukatlar, dışardan kapıyı zorlaya zorlaya beni çıkardılar. Bana Zaman gazetesini sallayarak şüpheli olarak ifade vermem durumunda 'Seni tutuklatırım' dedi. Bunu başsavcıya söylediklerinde ise başsavcı 'Ben odaya kitleme talimatı verdim' dedi. O Başsavcı Ramazan Solmaz'dır, şimdi Konya'da Kürtleri öldüren davayı o soruşturuyor. O başsavcı bu başsavcıdır" sözleriyle o dönemde yaşananları ilk defa açıkladı.

'BAŞSAVCININ KORUMASI ATEŞ AÇTI'
Avukat Mehmet Emin Aktar da olaydan sonra başsavcı ile birlikte olay yerine gitmek istediklerini, ama başsavcının emniyet ekipleriyle yarım saat görüşeceğini söyleyip ayrıldığını belirterek, "Meğer delilleri karartmak için görüşmüşler" dedi. Daha sonra olay yerine gitmek için yola çıktıklarında tabanca sesine benzer bir ses duyduklarını, ardından seri atışların yapıldığını anlatan Aktar, silah seslerinden sonra döndüklerini ifade ederek, "Daha sonra öğrendik ki bu silah sesi başsavcının korumasının sokakta havaya ateş açmasından sonra geldi. Bir çatışma görüntüsü verilmek istenmiş. Meğer sokağa çıkma yasağı ilan edip delilleri karartmak amacıyla yapılmış. Öyle de oldu" dedi.

Avukat Tuğce Duygu Köksal da, dosyaya 5 yıl sonra giren mülkiye müfettişlerinin düzenlediği raporun bini aşkın olduğu belirtilen eklerinin istenmesini talep etti. Köksal, oradaki güvenlik şube amirinin, olay yerinde ve Uğur Yakışır ile Mahsun Gürkan'ı araçla takip eden ve müfettiş raporlarına adları yansıyan istihbaratçıların dinlenmesini istedi.

Avukat Aynur Tuncel Yazgan ise, dosyada kendini polis olarak tanıtan ve Ahmet Soylu olarak tanıtan birinin gönderdiği maili alıntılayarak, bu kişinin araştırılarak tespit edilip dinlenmesini istedi.

Aranın ardından avukatların taleplerine ilişkin ara karar kuran mahkeme, polisin 12 saniyelik kayıp kamera görüntülerinin silinip silinmediği, montaj yapılıp yapılmadığını ya da görüntülerin neden kesik olduğunun sorulması için ATK'ye müzekkere yazılmasına karar verildi. Yazılan ve cevap gelmeyen müzekkerelere yanıtlanmasının beklenmesine karar verilirken, avukatların olay yerindeki istihbaratçıların dinlenmesi, sanık polislerin SEGBİS üzerinden değil doğrudan mahkemede hazır edilmesine talepleri ise reddedildi.

Avukatların katliamın işlendiği dönemde başbakan olan Ahmet Davutoğlu'nun dinlenmesi talebini daha önce reddeden mahkeme, bir sonraki celsede Davutoğlu'na adresinin tespit edilerek tanık olarak dinlenmesi için tebligat yollanmasına karar verdi. 
 
Mahkeme duruşmayı 13 Kasım'a erteledi.