30 Eylül 2024 Pazartesi

Üç kentte kayıplar için adalet istendi

İstanbul'da Cemal Kavak, Diyarbakır'da Abdurrahim Demir ve Batman'da Ali Gündüz başta olmak üzere kayıpların akıbetini soran kayıp yakınları ve İHD şubeleri, sorumlular yargılanan kadar mücadeleyi yürüteceklerini kaydetti. 

Kayıp yakınları İstanbul, Diyarbakır ve Batman'da bu hafta da kaybedilen yakınları için adalet istedi. 

DİYARBAKIR
İHD Diyarbakır Şubesi, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" eyleminin 706. haftasında Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir kez daha bir araya geldi. Kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındığı eylemde, İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Fırat Akdeniz, 17 Ağustos 1995'te Adana'ya giderken Şavelat Karakolu'nda gözaltına alınıp kendisinden 27 yıldır haber alınamayan Abdürrahim Demir'in hikayesini okudu. Demir'in okunan hikâyesi şöyle: "22 yaşındaki Abdürrahim Demir, Mardin Ömerli İlçesinde ikamet ediyordu. 17 Ağustos 1995 tarihinde Adana'da yaşayan yakınlarını ziyaret etmek üzere yola çıkar. Kızıltepe Viranşehir karayolu üzerinde seyir halinde iken yol üstünde bulunan Şavelat Jandarma kontrol noktasında, otobüsten indirilerek gözaltına alınır.

Gözaltına alındığına tanıklık edenler, Demir'in Şavelat Jandarma Karakoluna götürüldüğünü söyler. Akşama doğru bir karakol görevlisi, Demir'in evini telefonla arayarak anne Kesire Demir'e 'Oğlunuz Abdurrahim, Şavelat Jandarma Karakolunda, gelip alabilirsiniz' der. Yaşlı olan annesi, 'Benim kimsem yok, ben gelemem, oğlumun okuma yazması var, bırakın kendisi gelir' der. Abdurahim'in bırakıldığını düşünen anne Kesire Demir, iki gün sonra Adana'daki akrabalarını aradığında oğlunun Adana'ya gitmediğini öğrenir. Kesire Demir, oğlunun bir fotoğrafını yanına alarak evlerinin yakınında bulunan Merkez Çarşı Karakolu'na gider. Görevliler oğlu hakkında kendisine hiçbir bilgi vermeden evine dönmesini ister. Abdurrahim'in yakınları dört gün sonra Şavelat Karakoluna gider. Karakoldaki görevliler akrabalarından birine 'Biz böyle birini almadık, böyle biri bizde yok' der. Abdurrahim'in ailesi resmi kurumlara başvurularda bulur, ancak sonuçsuz kalır.

Demir ailesi 24 Şubat 1997'de İnsan İHD'ye başvurur. İHD, Demir'in akıbetini öğrenmek için hukuki tüm girişimlerde bulunur, ancak hiçbir sonuç alınmaz. Abdurrahim Demir, 27 yıldır kayıp. Kendisinden halen bir haber alınabilmiş değil."

Açıklama oturma eyleminin ardından son buldu.

BATMAN
Kayıp yakınları ve İHD Batman Şubesi, Gülistan Caddesinde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde bu hafta 2 Ağustos 1998 yılında Gercüş'ün Helané köyündeki evindeyken yanına gelen bir kişi ile Batman'a gelen ve o tarihten sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Ali Gündüz'ün akıbetini sormak için toplandı.

Gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının yer aldığı, "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" yazılı pankartın açıldığı eylemin metnini İHD MYK üyesi Zeki Tangüner okudu. Tangüner, "Kayıp Ali Gündüz'ün oğlunu olayı şöyle aktarıyor; 'Babam 22 Ağustos 1998 Tarihinde köyde evinin bahçesinde çalışırken yanına 18 yaşlarında bir genç geliyor. Ona bir yakının sorunu olduğunu ve bunu halletmek için yanına geldiğini söylüyor. Beraber arabaya binerek Batman'a geliyorlar. Batman'da Mustafa Kaya'nın evine gidiyorlar. Orada konuştuktan sonra Mustafa Kaya ve oğlu Fatih kaya ile Mustafa kayanın arabasına binerek çıkıyorlar. Nereye gittikleri bilinmiyor. O tarihten bu yana Mustafa Kaya, Fatih Kaya ve Ali Gündüz'den haber alınamıyor" dediğini aktardı. 

Tangüner, ailenin tüm başvurulara rağmen yanıt alamadığını kaydetti. Kaybedilenlerin akıbetinin açıklanması ve sorumluların yargılanması için  mücadele edeceklerini kaydetti. 

Açıklamanın ardından bir süre oturma eylemi yapıldı. 

İSTANBUL
İstanbul'da ise kayıp yakınları bu hafta da online açıklama yaptı. 908. haftanın metnini İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri okudu. Bu hafta 24 Nisan 1996 tarihinde arkadaşlarıyla Hevsel'de bir kahvede buluşan Cemal Kavak'ın 23.00 sularında kahveden ayrıldığını, birlikte Dağkapı/İskanevleri hattında çalışan bir minibüse bindiğini, Kuruçeşme durağında inen Cemal'den bir daha haber alınamadığını kaydeden Yoleri, Cemal Kavak'ın hikayesini şöyle aktardı:

"Bağlar Karakolu'na ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuran aile oğullarının bulunmasını talep etti. Kendileri de her yerde Cemal'i aramaya başladı. 26 Nisan 1996 tarihinde Diyarbakır Devlet Hastanesi morguna 'kimliği belirsiz' bir bedenin geldiği duyumu üzerine baba Gıyas Kavak hastaneye gitti. Söz konusu cansız bedenin oğluna ait olduğunu teşhis etti.

Cemal Kavak'ın bedeni, bir köylü tarafından, Diyarbakır Bismil karayolu kenarındaki sazlık bir hendekte bulunmuştu. Çınar Cumhuriyet Savcısı, adli tıp doktoru ve jandarma ekibiyle olay yerine gitmiş, 'Ceset incelemesi ve otopsi' başlıklı bir belge düzenlenmişti. Bu belgede; ölü muayenesi sonrası, maktulün boynunda iki boğulma izi tespit edildiği ve ölümün iple boğulma sonucunda gerçekleştiği, ölüm nedeni açık olduğu için de sistematik bir otopsi yapmaya gerek görülmediği kaydedilmişti.

Ayrıca Çınar Savcılığı, 1996/231 dosya numarasıyla bir  soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında ailenin isteği üzerine altı tanık dinlendi. Tanıklardan E.Y. ifadesinde 'Cemal sol görüşlü olduğu için cinayet siyasi olabilir' uyarısında bulundu. Ancak etkin bir soruşturma yürütülmedi. Çınar Cumhuriyet Savcılığı, 23 Temmuz 1997 tarihinde, uygulamada dosyayı sürüncemede bırakmanın diğer adı olan, 'sürekli soruşturma' kararı verdi. Bu durumda dosya amanaşımına uğrayana kadar soruşturma devam edecekti. Ancak devam eden  soruşturmada, jandarma tarafından gönderilen yeni bir delil veya unsur bulunamadığını bildiren birkaç yazı dışında hiç bir gelişme olmadı. Cemal Kavak dosyası iç hukukta zamanaşımı ile kapatılmaya terk edildi.

Gıyas ve Cayze Kavak, oğullarının Devletin bilgisi dahilinde 'paramiliter güçler' tarafından öldürüldüğü, Devletin suçun faillerini belirlemek için etkili ve yeterli bir soruşturma yürütmediği ve şikayetleri ile ilgili olarak etkili hukuk yolu bulamadıkları iddiasıyla 4 Ağustos 1999 tarihinde AİHM'e başvurdu.

AİHM 6 Temmuz 2006 tarihli kararında, etkili ve yeterli bir soruşturma yapılmadığı için Sözleşme'nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesinin usulden ihlal edildiği, ayrıca başvuranların Türk hukukunda mevcut hukuk yollarına etkin erişimden mahrum bırakıldıkları için Sözleşme'nin 13. maddesinin ihlal edildiğine karar verdi. Cemal Kavak'ın cansız bedeninin bulunduğu yerin yaşadığı yerden çok uzakta olması, bedenin bulunduğu yere hangi yönden gidilirse gidilsin çok sayıda güvenlik kontrol noktasından geçilerek gidilebilmesi, bu kontrol noktalarından ölü bir bedenle geçebilenlerin ancak taşıdıkları resmi kimlik vasıtasıyla aramaya tabi tutulmayan kişiler olabileceği dikkate alındığında, Kavak'ın başına gelenlerin, 90'larda OHAL bölgesindeki gözaltında kaybetme uygulamaları ile örtüştüğü açıktır.

Türkiye, Cemal Kavak davasında, bugüne kadar hükmedilen tazminatın ödenmesi dışında AİHM kararına uymak için  herhangi bir adım atmadı. Bu nedenle 908. haftamızda Cemal Kavak dosyasında etkin bir soruşturma ve kovuşturma faaliyeti yürütmek üzere yargı makamlarını göreve çağırıyoruz.Kaç yıl geçerse geçsin; Cemal Kavak için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 209 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz."