28 Ağustos 2025 Perşembe

Newal Deniz yazdı | Süreç, özel savaş politikası, kadın katliamları

Erkek egemen kapitalist sistemin ve onun bugünkü sözcüsü AKP-MHP iktidarının, gerek Kürdistan'da gerekse de batıda kadınlara dönük saldırıları durdurması, geçmişte işlenen suçların faillerini açığa çıkarması, yargılaması gibi bir niyeti olmadığını söyleyebiliriz. Kadın özgürlüğü ve sömürgeci faşist rejimin özellikle genç Kürt kadınlarına dönük özel savaş politikasına karşı duruşu, ancak örgütlülüğü güçlendirerek sağlayabiliriz. İşte o zaman Gülistan'ı bulabilir, faillerini yargılayabilir, Rojin'in katillerinin korunmasını engelleyebilir, devletin militarist yapısı içindeki Musa Orhangilleri hapse atabilir, yeni suçlar işlemelerini engelleyebiliriz.

Sömürgeci faşist devletin Kürt ulusunun özgürlük talepli mücadelesine her dönem farklı araçlarla saldırıları yaşandı. Sokak ortasında infaz, gerilla bedenlerine işkence, uzuv kesme, beyaz Toroslarla kaçırma, katletme, asit kuyularına atma, toplu mezarlar gibi sayısız kontra yöntem kullanıldı.

Bunlara karşı başta Kürt ulusu olmak üzere devrimciler mücadele etti, devletin bazı saldırılarını geri püskürttü, işlediği suçları açığa çıkardı. AKP-MHP iktidarı döneminde de bu ve benzeri suçlar işlenmeye devam edildi. Kadın gerilla bedenleri çıplak teşhir edildi. Ekin Wan hepimizin hafızasındadır. Fakat sömürgeci faşist devlet bu dönemde daha farklı bir politika izledi. Kuzey Kürdistan'ın en ücra köşesine kadar uyuşturucu sokuldu. Kürt gençleri düşünmeyen, sorgulamayan bir hale getirilmek istendi.

Kürt kadınlarına yönelik ise savaş daha özgün bir şekilde yürütüldü. Özel savaş politikası, asker, polis, korucular eliyle sürdürüldü. Sömürgeci faşist Türk devletinin özellikle 2015'ten sonra daha yaygın bir biçimde kullandığı bu politika, Kürt kadınlarına yönelik cinsel taciz, tecavüz, intihara sürükleme, kaybetme, katletme biçiminde yaşandı. Bu saldırıların önüne geçmek için Kürt demokratik hareketinin kurduğu mekanizmalar kayyum darbeleriyle kapatıldı, el konuldu, başlarına erkekler getirilerek kadın örgütü/kurumu olmaktan çıkarıldı.

Son yıllarda Kuzey Kürdistan'da artan kadın cinayetlerinin, kaybetme, tecavüz, katletme ve farklı şiddet biçimlerinin faillerinin büyük çoğunluğunun korucu, farklı rütbelerde asker, polis, resmi devlet kurumlarında çalışan ya da başını AKP ve MHP'nin çektiği bazı siyasi partilere üye erkekler olması tesadüf değildi. Sömürgeci Türk burjuva devletinin politikasının bu erkekler eliyle örgütlendiğinin somut örneğidir.

GÜLİSTAN'DAN 5 YILDIR HABER ALINAMIYOR
Gülistan Doku bu genç kadınlardan biri. Gülistan, Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 2'nci sınıf öğrencisiydi. Kaldığı yurttan 5 Ocak 2020'de ayrıldıktan sonra bir daha haber alınamayan Gülistan'ın ailesinin başvurusunun ardından Uzunçayır Baraj Gölünde günler süren aramalar yapıldı. Sanki Gülistan'ı bulmak istiyorlarmış gibi bir izlenim yaratıldı. Fakat amaç Gülistan'ı bulmak değil onun kaybedilmesinin sorumlularını korumaktı. Diğer yandan Gülistan'ın intihar ettiği algısı yaratılmaya çalışıldı. Gülistan'ı telefonunun en son sinyal verdiği yerde arayanlar, en son görüştüğü kişi olan Zaynal Abarakov'u araştırmayı hiç akıllarından geçirmedi!

Zaynal Abarakov'un annesi Engin Yücel adlı polisle evliydi. Yücel, Zaynal'i işaret eden delilleri kararttı, Gülistan'ın intihar ettiği şeklinde deliller üretmeye çalıştı. Gülistan'ın kaybolmasının ardından ailesi, kadın örgütleri mücadele başlattı. Sosyalist genç kadınlar Gülistan İçin Adalet Komisyonu'nu kurdu. Gülistan'ın faillerini, yok edilmek istenen delilleri açıkladı. Yürütülen mücadele sonucu, Gülistan kaybolduktan 2 yıl sonra Zaynal Abarakov gözaltına alındı. Ama yine korunmaya devam edildi. 15 günde bir imza ve yurtdışına çıkış yasağı verilerek serbest bırakıldı. Zaynal Abarakov imza şartını yerine getirmedi. Bu durumda hakkında tutuklama kararı verilmesi gerekirken, tutuklanmadı. Şu an nerede olduğu da bilinmiyor.

Gülistan'ın kaybolmasının üzerinden 5 yıl 8 ay geçti. Kaybolmasının sorumluları ise hala sokaklarda. Zaynal'i koruyan babası Engün Yücel, Tunceli Valisi ve diğer devlet görevlilerine dokunulmadı. Çünkü bu bir devlet politikasıydı.

ROJİN'İN KATİLLERİ KORUNUYOR
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenlik Bölümü öğrencisi Rojin Kabaiş de aynı Gülistan gibi yurttan ayrıldıktan sonra haber alınamayan genç kadınlardan. Aradaki tek fark Rojin'in kaybolduğu 27 Eylül 2024 tarihinden 18 gün sonra cansız bedeninin bulunmasıydı. Rojin, kaybolduktan sonra defalarca aramanın yapıldığı Mollakasım Mahallesi kıyısında bulundu. Yani oraya sonradan getirildiği çok belliydi. Rojin için de Gülistan'da olduğu gibi "intihar etti" denildi. Fakat bedeninde iki erkeğe ait DNA bulunmuştu. Rojin'in cansız bedeni bulunsa da failleri meçhul bırakılarak korunuyor.

İPEK ER İNTİHARA SÜRÜKLENDİ
Batman'ın Beşiri ilçesinde yaşayan 18 yaşındaki genç kadın İpek Er, uzman çavuş Musa Orhan'ın tecavüz saldırısına uğradı. 7 Temmuz 2020'de Batman Başsavcılığına şikayette bulundu. Fakat dilekçesi dikkate alınmadı. Çünkü tecavüz saldırısını gerçekleştiren devletin militarist temel yapısı olan ordunun mensubuydu. İpek, 16 Temmuz 2020'de bir mektup bırakarak intihar etti; 34 gün hastanede yaşam mücadelesi verdi, ama kurtarılamadı. Kamuoyu İpek'in tecavüz saldırısına uğradığından intiharının ardından haberdar oldu. Kadın örgütleri İpek için mücadele etmeye başladı. Devletin Kürt kadınlarına dönük özel savaş politikasının üniformalı faillerinden biri Musa Orhan hakkında yürütülen mücadele sonucu dava açıldı. "Nitelikli cinsel saldırı suçundan" en alt sınırdan yani 10 yıl hapis cezasına verildi. İpek'i intihara sürüklemesine ilişkin yargılama yapılmadı bile. İnsanların sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklandığı bir dönemde, 10 yıl ceza verilen Musa Orhan, kaçacağına dair somut delil bulunmadığı iddiasıyla tutuklanmadı.

Tecavüzcü Musa Orhan, devletten aldığı güçle İpek için mücadele eden kadınlara saldırdı. Sosyal medyadan paylaşımda bulunan sanatçılara davalar açıldı, hapis ve para cezaları verildi. Musa Orhan'ın hala tutuklanmaması, ne tesadüf ne de istisnadır.

FİRDEVS'İ DEVLETİN SİLAHIYLA KATLETTİ
Şırnak'ın Uludere ilçesinde yaşayan 17 yaşındaki Firdevs Babat 18 Ağustos 2022'de kayboldu. Firdevs'in tecavüz edilerek katledilmesinin faili Ahmet Babat'ın abisi Ramazan Babat, sömürgeci Türk devletinin Kürdistan'da 1985 yılında kurulan koruculuk sisteminin bir üyesi. Kürt özgürlük mücadelesine karşı işlenen savaş suçlarının ve kontra faaliyetlerin bir parçası olan korucular, çok sayıda kadına tecavüz saldırısında bulundu, katletti. Firdevs sadece bir örnek.

Firdevs'in cansız bedeni kaybolduktan iki gün sonra Hezil Çayında bulundu. Vücudunda darp izleri vardı, tecavüz saldırısına uğramıştı. Firdevs'in katili Ahmet Babat, önce başına sert bir cisimle vurmuş, ardından devletin verdiği abisine ait silahla katletmişti. Firdevs'in katledilmesinin ardından korucu Ramazan Babat'ın Mayıs 2022'de S.G'ye tecavüz ettiği açığa çıktı. Devletin suç şebekesi korucuların kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel saldırılarının ne kadar yaygın olduğunu somut olarak gösteriyordu bu örnek. Devletin özel savaş politikasının sonucu olduğu için bu korucular hep korundu. Ramazan Babat da aylarca korundu, Firdevs'in ölümünün ardından tutuklandı.

Kuzey Kürdistan'da özellikle genç kadınları hedef alan özel savaş politikasına sadece birkaç örnek vermiş olduk. Açığa çıkan, çıkmayan binlerce hatta daha fazla saldırıdan bahsetmek mümkün.

Genç Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesiyle kurduğu ilişkinin zayıflaması, ideolojik bir saldırı aracı olan devletin özel savaş taktikleri sonucu Kuzey Kürdistan'da asker, polis, korucu "sevgili" edinme gerçeğini ortaya çıkardı. Genç kadınlar bu ilişkiler içinde maniple edildi, özgürlük, eşitlik mücadelesinden, örgütlülükten uzaklaştırıldı. Birkaç korucu, asker, polisin bireysel saldırısı olmayan bu erkek egemen sömürgeci politika, aynı zamanda Kürdistan'da gelişen kadın özgürlük mücadelesini, özsavunmayı, eşit temsiliyet mücadelesini de hedefliyor.

Yaklaşık bir yıldır zemini döşenen Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla PKK'nin kendini feshetme ve silah bırakma kararı aldığı bugünlerde Meclis'te kurulan burjuva çözüm komisyonuna DEM Parti ve sınırlı düzeyde de olsa CHP'nin kadın örgütlerinin dinlenmesi önerisi sunuldu. Belki bu öneriler kabul edilip birkaç kadın örgütü komisyonda dinlenebilir. Komisyonun nasıl bir çözüm odağı olacağı zaten tartışılır. Fakat mesele sadece komisyon değil.

Erkek egemen kapitalist sistemin ve onun bugünkü sözcüsü AKP-MHP iktidarının, saray faşizminin gerek Kürdistan'da gerekse de batıda kadınlara dönük saldırıları durdurması, geçmişte işlenen suçların faillerini açığa çıkarması, yargılaması gibi bir niyeti olmadığını net bir şekilde söyleyebiliriz. Bunu anlamak için sadece birkaç pratiklerine bakmak yeterli. 10 yıla yayılan "aile yılı" politikası, her cuma camilerden kadınların yaşam tarzını, giyimlerini, miras, kürtaj vb. haklarını hedef alan hutbe okutulması, İstanbul Sözleşmesi'nden imzanın çekilmesi, boşanmaların zorlaştırılması, evlenmenin teşvik edilmesi, kadınların mücadeleyle kazandığı yasaların kaldırılmak istenmesi erkek egemen, sömürgeci faşist saray rejiminin söz konusu kadınlar ve Kürt kadınları olduğunda nasıl bir politik hat izleyeceğini gösteriyor. Kadın özgürlüğü ve sömürgeci faşist rejiminin özellikle genç Kürt kadınlarına dönük özel savaş politikasına karşı duruşu, ancak örgütlülüğü güçlendirerek sağlayabiliriz.

İşte o zaman Gülistan'ı bulabilir, faillerini yargılayabilir, Rojin'in katillerinin korunmasını engelleyebilir, devletin militarist yapısı içindeki Musa Orhangilleri hapse atabilir, yeni suçlar işlemelerini engelleyebiliriz.