Suruç katliamının 121. ayı: Adaleti mücadelemizle kazanacağız

Bir kez daha İstanbul ve İzmir'de düş yolcuları için buluşanlar "Yüzleşme için adalet için yüzümüzü Suruç'a dönmeliyiz" dedi. On yıldır, Suruç için adalet arayanların sayısız saldırıya uğradığı, katliamın faillerinin ise korunduğunu vurgulayan 33'lerin yoldaşları, "Suruç için adalet, herkes için adalet" diye vurguladı.
Suruç katliamının 121. ayında Suruç Aileleri İnisiyatifi'nin çağrısıyla çok sayıda kişi İstanbul ve İzmir'de yan yana gelerek 33 düş yolcusu için adalet talebini yükseltti. Yapılan oturumlarda, Suruç için adalet mücadelesinin süreceği kaydedildi.
Bu ay ki oturumlarda Koray Çapoğlu, Ferdane ve Nartan Kılıç ile Nuray Koçan'ın hikayeleri paylaşıldı, bir kez daha "Suruç şehitleri yaşıyor" diye vurgulandı.
İSTANBUL
Suruç Aileleri İnisiyatifi'nin çağrısıyla çok sayıda kişi, Halitağa'da yan yana geldi. "Kalplerimiz adalet için atsın" pankartı açılan eylemde, katliamda ölümsüzleşen 33 düş yolcusunun fotoğrafları taşındı. Eyleme, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezin Uçar, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Sözcüsü Tanya Kara, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) Eşbaşkanı Berfin Polat, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu ve çok sayıda kişi katıldı.
Basın metnini 33'lerin yoldaşlarından Dilara Su Kalpak okudu. Açıklamanın ardından sessiz oturma eylemi yapıldı. Ardından 33 düş yolcusunun isimleri sayılarak "Yaşıyor" dendi.
Eylem boyunca "Suruç için adalet, herkes için adalet", "Suruç'un hesabı sorulacak", "Suruç şehitleri ölümsüzdür", "Suruç'u unutma, unutturma" sloganları atıldı.
İZMİR
İzmir'de Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde Suruç Aileleri İnisiyatifi'yle çok sayıda kişi yan yana geldi. "Hiçbir düş yarım kalmayacak. Suruç için adalet herkes için adalet. 20 Temmuz 2015. Unutmayacağız, affetmeyeceğiz" ve "Hiçbir düş yarım kalmayacak" pankartları yere serildi. Eylemde, 33'lerin fotoğrafları taşındı.
Basın metnini 33'lerin yoldaşlarından Ali Kılıç okudu. Sık sık, "Suruç için adalet herkes için adalet", "Suruç'un hesabı sorulacak", "Katil IŞİD işbirlikçi AKP", "Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek" sloganlarının atıldığı eylemde, düş yolcularının isimlerinin tek tek sayılması ve "yaşıyor" yanıtıyla sona erdi.
'SURUÇ İÇİN ADALET ÇAĞRIMIZ SOKAKLARDA, MEYDANLARDA YANKILANDI'
İstanbul ve İzmir'de okunan basın metninde, "Katliamın yıldönümünde aynı öfke aynı acı ve özlemle düş yolcularımızın mezar başlarındaydık. Türkiye'nin, Avrupa'nın her noktasında Suruç için adalet çağrımız sokaklarda, meydanlarda yankılandı. Kadıköy'de yıllardır yasaklanan, yüzlerce gencin işkenceye, gözaltına karşı direnişiyle karşılaşılan yürüyüş bu yıl gerçekleştirildi" denildi. Tüm sokakları 33'lerin isimleri ve fotoğraflarıyla adımlayarak 33'lerin düşlerine sahip çıkan gençler selamlandı.
Açıklamada, "33 düş yolcumuz DAİŞ tarafından yıkılmış bir kent olan Kobanê'yi yeniden inşa etmek için Amara Kültür Merkezi'ne doğru yola çıkalı 121 ay geçti. Onlar farklı kesimlerden farklı fikirlerden insanlardı ama aynı düşte buluşup bir halkın yaralarını sarmak için yola çıkmışlardı. Lise öğrencisi, üniversiteli, inşaat işçisi, ev emekçisiydiler. Halkların kardeşliğinde, dayanışmada buluşmuşlardı. Kanlı bir katliamla bizim tam da bu değerlerimiz bitirilmek istendi" denildi.
'DAVADAKİ ADALETSİZLİKLER 10 YILDIR DEVAM EDİYOR'
Suruç katliamı davasındaki adaletsizliklere işaret edilen açıklamada, Suruç katliamıyla yüzleşilmediği için katliamların devam ettiği vurgulandı ve şöyle dendi: "Bu on yılda katliamın sorumlusu IŞİD'liler, katliamın siyasi sorumluları, kamu görevlileri değil biz yargılandık. Dönemin Suruç ilçe emniyet müdürü Mehmet Yapalıal, Suruç TEM büro amiri Ahmet Oğuz Davarcı ve Suruç ilçe istihbarat amiri Ali Koçak yargılandı. Göstermelik ceza verdiler. Cezaları 7 bin 500 TL'ye çevrildi. 12 takside bölündü. Katledilen 33 canımızın karşılığını bu kadar gördüler. Mahkeme tüm taleplerimizi reddetti. Katliamın IŞİD'li sanığı Yakup Şahin bir kez bile duruşmaya getirilmedi. Firari IŞİD'li sanık İlhami Bali'nin aranır durumdayken Konya Devlet Hastanesi'nde tedavi olduğu ortaya çıkarıldı. Suruç'ta katledilen düş yolcularımız 'kusurlu' bulundu, Suruç davası cezasızlıkla kapatılmak istendi."
'FAİLLER DEĞİL ADALET ARAYANLAR YARGILANIYOR'
10 yıllık mücadelede faillerin değil adalet arayanların yargılandığı vurgulanan açıklamada, "33 düş yolcumuzdan Evrim Deniz Erol'un annesi Besra Erol oğlunun mezar başında yaptığı konuşma nedeniyle yıllardır tutsak ediliyor. Suruç yaralımız Onur Yılmaz geçtiğimiz aylarda tutuklandı, mahkemesi 11 Eylül'de görülecek. 7.5 aydır tutuklu olan inisiyatifimizden Ezgi Gürbüz'ün 18 Eylül ve Emrah Topaloğlu'nun 10 Eylül'de mahkemeleri görülecek. Suruç oturumlarına katılmak, Suruç ölümsüzlerini anmak iddianamelere, yargılamalara konu ediliyor. Bunu kabul etmiyoruz" denildi.
'ADALETİ MÜCADELEMİZLE KAZANACAĞIZ'
Açıklamada, "121 aydır adalete nefes gibi ihtiyaç duyuyoruz. Bu topraklarda milyonlarca insan adalet talep ediyor. Adaleti mücadelemizle kazanacağımızı biliyoruz, 33'lerin izinde mücadele ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki Suruç katliamı bu topraklarda yüzleşmenin anahtarıdır. Suruç katliamı ile yüzleşmeden, tüm sorumlular yargılanmadan bu ülke nefes alamaz. Yüzleşme için, adalet için yüzümüzü Suruç'a dönmeliyiz. Katliamın 10. yılında yeniden haykırıyoruz: Suruç için adalet, herkes için adalet. Hiçbir düş yarım kalmayacak" ifadeleri kullanıldı.
33 DÜŞ YOLCUSUNUN HİKAYELERİ
Bu ay, Suruç katliamında ölümsüzleşen 33 düş yolcusundan Koray Çapoğlu, Ferdane Kılıç ve Nartan Kılıç ile Nuray Koçan'ın hayat hikayeleri paylaşıldı.
KORAY ÇAPOĞLU: DİRENİŞLERİN İSİMSİZ KAHRAMANI
Koray Çapoğlu'nun hayat hikayesi şu şekilde: "Cebindeki parayı her kuruşuna kadar paylaşan, direniş alanlarında emekçiliğiyle öne çıkan Koray için tek kişi 'yoruldu', 'işten kaçtı' demiyor. Zira Koray'la ilgili kurulan en sık cümle 'sanki bu dünyanın insanı değildi' oluyor.
"Validebağ'ın isimsiz kahramanlarından; Devrimci Trabzonspor'u her daim gönlünde taşıyan, doğa talanına karşı protestolardan işçi cinayetlerine karşı eylemlere, Siyonist İsrail'in Filistin'e yönelik soykırımına karşı mücadelenin tavizsiz isimlerinden Koray Çapoğlu, adımladığı sokaklardan koparılalı on yıl oldu.
"DAİŞ'in yakıp yıktığı Kobanê'yi yeniden inşa etmek, Gezi'nin çocuklarıyla topraklarını işgal etmek isteyen emperyalistlere karşı savaşan Rojava devriminin çocuklarıyla buluşturmak ve halklar arasında kardeşlik köprüsünü inşa etmek için SGDF'nin çağrısına kulak veren Koray, 20 Temmuz 2015'te Amara Kültür Merkezinde katledildi. Her yerde onur nişanesi gibi taşıdığı Devrimci Trabzonspor bayrağı Amara'nın bahçesinde cansız bedeninin üzerine örtüldü. Asla çıkarmadığı Trabzonspor bilekliği o gün de üzerindeydi."
FERDANE VE NARTAN KILIÇ: KOBANÊ YOLUNDA ÖLÜMSÜZLEŞEN İKİ ÇERKES
Ferdane Kılıç ve oğlu Nartan Kılıç'ın hayat hikayesi şu şekilde: "Çerkes halkından iki düş yolcusu Ferdane ve Nartan Kılıç. Ferdane, oğlu Nartan ile yıkılmış bir kenti yeniden inşa etmek için Suruç yollarına düştüğünde yüreğinde halkının tarihsel acılarının izi, bilincinde halkların kardeşliğinin sorumluluğu vardı.
"1960 yılında Bursa'da doğan Ferdane, gençlik yıllarında Çerkes derneklerinde faaliyet göstermeye başladı. Türk devletinin asimilasyon politikalarına karşı Çerkes geleneklerine göre yaşamaya gayret etti. Sosyalist bir kadın olarak Çerkes derneklerinde kadın komisyonu ve yönetim kurullarında yer aldı. Uzun yıllar Emekçi Kadınlar Derneği (EKD) çalışması yürüttü ve SKM kuruluş çalışmalarında yer aldı. ESP, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) kuruluş süreçlerinde yer aldı.
Çocukları Nartan ve Sinem'i Çerkes geleneklerine göre yetiştirirken, aynı zamanda politikayla ilgilenmelerini de destekledi. Nitekim Amara Kültür Merkezinde Ferdane, Nartan ve Sinem bir aradaydı. Hem Çerkes halkını temsilen hem de sosyalist olmanın sorumluluğuyla oradaydılar.
'TEREDDÜT ETMEDEN YOLA ÇIKTI'
"Nartan, 1991 yılında Bursa'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Bursa'da tamamladıktan sonra üniversite eğitimi için Nalçik'e gitti. Kabardey-Balkar Devlet Üniversitesi'nde İnşaat Mühendisliği Fakültesi'nde okudu. Ulusal bilinci oldukça gelişkindi. Çok okuyan ve araştıran biri olarak sosyalizm deneylerini inceliyordu. Anne ve babasının Çerkes derneklerinde yürüttüğü mücadele çocukluğundan itibaren dernek faaliyeti içinde bulunmasını sağladı. Bursa Çerkes Derneği'nin folklor ekibinde yer aldı, sosyal etkinliklerine destek verdi. Nartan, SGDF'nin yaz döneminde düzenlediği kamplara katıldı. SGDF'nin Kobanê'nin yeniden birlikte inşa edilmesi çağrısına kayıtsız kalmadı, orada olması gerektiğine inanıyordu, tereddüt etmeden Kobanê yolculuğuna çıktı.
"Ferdane ve Nartan'ın Suruç'ta olmasına da Kobanê'ye gitmek istemesine de kimse şaşırmadı, çünkü onları tanıyan herkes ezilen bir halkın acılarına, dayanışma ihtiyacına karşı koyamayacaklarını biliyordu. Bu sorumluluk Ferdane ve Nartan'ın hayatının doğal akışıydı. Nartan, ilk kez ortaokulda gitti anavatanına. Üniversite eğitimini Kafkasya'da alma kararını söyle anlatıyordu: 'Anavatanımda dünyaya gelmesem de, orada yaşayarak, işte bu da onlardan biri, demelerini istiyorum. Anadilimi bilmesem de, anavatanıma gelerek dilimi öğrenmek istiyorum.' Nalçik'te anavatanında olmak, doğayla iç içe huzur bulmak onu mutlu ediyor, diğer taraftan da Türkiye'deki hareketli siyasi atmosferden uzak kaldığı için de yakınıyordu. Gençti, dinamikti, politikti ve yaşamı sadece kendi beğenilerinden ibaret görmüyordu. Abhazya savaşında anne ve babalarını kaybetmiş çocukların yaşadığı yetimler yurdunu sessizce, sık sık ziyaret ederdi. Suriye'deki savaşta anne ve babasını kaybetmiş çocuklarla ilgili yapılması gerekenlere ilişkin yazılar yazardı.
'DEVRİMİ MERAK EDİYORDU'
"'Dünyadaki olumsuzlukların düzeltilmesi gerektiğini düşünen ve bunun için mücadele eden bir insandı' diyor arkadaşları, 'Siyasi fikirleri çok netti. Kobanê'deki devrim havasını solumak istediğini hep söylerdi. Orada etkin bir görev almak istiyordu' diye ekliyorlar. Nartan, Sovyet zamanını görmüş insanlarla sohbet etmeyi, onların fotoğraflarını çekmeyi, hikayelerini dinlemeyi seviyordu. Devrimi merak ediyordu, Rojava devrimini de görmek istiyordu. Ferdane ve Nartan... Çerkes halkının yüreği; dayanışma, mücadele, yardımlaşma ve bir devrime tanıklık etme sorumluluğuyla çarpan iki yiğit insanı..."
NURAY KOÇAN: BİR DEVRİME DOKUNMA İSTEĞİYLE YOLA ÇIKTI
Nuray Koçan'ın hayat hikayesi şu şekilde: "Nuray Koçan, 1993'te Bursa'da doğdu. Mudanya Sami Evkuran Anadolu Lisesini bitirdi ve Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazandı. Nuray'ın 3 kardeşi daha vardı. Annesi ile iki kardeşinin hastalıkları vardı, bu yüzden evde Nuray'ın sorumluluğu yüksekti. Emekçi bir babası vardı, yoksulluklarına rağmen Nuray'ı okutabilmek istiyordu. Şovenist ve ülkücü bir çevrede büyüdü Nuray, ailesiyle birlikte yaşadığı tek göz evde en büyük özgürlüğü gizli gizli kitap okumak oldu ve üniversite onun için belki de özgürlüğüne attığı bir adım oldu. Nuray'ı anlatırken Nazlı'dan bahsetmemek olmaz. Nazlı Akyürek, Suruç'ta şehit düşen bir diğer isim. Nuray'la birlikte çıkmışlardı yola. Aynı yurtta oda arkadaşıydılar, onları tanıyanlar birbirlerini tamamlayan iki kişi diye bahsederlerdi.
"Nuray, Suruç'a ilk gittiğinde orada karşılaştığı çocukları unutamamıştı. Babasına Kobanê'ye gideceğini söylemiş babası karşı çıkmıştı. Nuray ise 'Çocuklara oyuncak götürüp, kütüphane yapmaya gidiyorum' demişti. Bir kenti savunmaya, yeniden inşa etmeye ve o devrime dokunabilme isteğiyle çıkmıştı yola. Her yola olduğu gibi Kobanê yoluna da Nazlı ile birlikte çıktı, birbirlerini yolda yalnız bırakmadılar. Hayata birlikte veda ettiler. Arkadaşları İstanbul'dan onları uğurlarken devrimin toprağını getirmelerini istemişlerdi, Nuray söz vermişti o toprağı getireceğine. Kendi topraklarını getirdiler… Nuray mavi gömleğini çok severdi, o mavi gömleği ile düştü ikinci kez gittiği Suruç'ta toprağa. Eğer yaşasaydı ezilenlerin ve kadınların hak mücadelesinin savunucusu olacağından kimsenin kuşkusu yoktu."