4 Aralık 2024 Çarşamba

'Aç gözlüler ve büyük bir egoları var'

Hartum'da onlarca kız öğrenci günlerdir yurtlarında mahsur kalmış durumda. Kapılara barikat kurdular çünkü savaşçıların içeri girip kendilerine zarar verebileceğinden korkuyorlar. Korkularında haklılar da. Hem milisler hem de ordu askerleri geçmişte kadınlara ve kız çocuklarına karşı çok ciddi cinsel suçlar işledi. Bu şimdi de tekrarlanabilir. 
 

Sudan'da Abdülfettah el-Burhan komutasındaki ordu ile Hemedti olarak bilinen Muhammed Hamdan Daglo komutasındaki paramiliter Hızlı Destek Güçleri (RSF) arasında şiddetli çatışmalar devam ediyor. Sudanlı kadın hakları ve demokrasi aktivisti Hala al-Karib Hartum'dan, şehirlerdeki sivil halkın nasıl acı çektiğini anlatıyor. Devrim sırasında Sudanlı kadınları alkışlayan, devrimden sonra ise Sudan'ı generallere bırakan uluslararası toplumun çifte standardına vurgu yapıyor. El-Karib, Afrika Boynuzu'nda Kadınlar için Stratejik Girişim'in (SIHA) bölge direktörüdür.

Hartum'da durum nedir?
Durum çok vahim. Şehrin her yerinde ağır toplar kullanılıyor, evlerimizin etrafında silah sesleri duyuyoruz ve savaş uçakları şehrin farklı bölgelerini bombalıyor. RSF savaşçıları dükkanları yağmalıyor, evlere giriyor ve halkı terörize ediyor. Cinsel şiddet vakaları da duyuyoruz. Ne olacağını bilmiyoruz, büyük bir belirsizlik var.

Nasıl hissediyorsunuz?
Kendimi güvende hissetmiyorum ama birçok yurttaşıma kıyasla iyi durumdayım. Başımı sokacak bir evim ve yeterince yiyeceğim var. Hartum'da yaklaşık sekiz milyon insan yaşıyor. Bunların büyük çoğunluğu, gündelikçi olarak çalışıyor, nakliye işlerinde çalışıyor ya da pazarda kendi ürünlerini satıyor. Bu da geçimlerini sağlamak ve sofralarına yemek koymak için evlerinden ayrılmak zorunda oldukları anlamına geliyor. Dışarısı çok tehlikeli olduğu için insanlar evlerinde mahsur durumdalar ve bu yüzden de gelir elde etmeleri imkansız halde. Darfur bölgesindeki insanlar da son günlerde terörle karşı karşıya kaldı. Birçok dükkan yağmalandı ve birçok insan da camilerde saklanmaya çalışıyorlar. Şu anda Sudanlılar için çok zor bir dönem.

Depolardaki tedarik durumu nasıl?
Kötü. Neredeyse tüm dükkan sahipleri yağmalanmaktan korktukları için dükkanlarını kapattı. Neredeyse tüm fırınlar kapalı, çünkü hem yağmalama var hem de elektrikler sürekli kesiliyor. Bu büyük bir sorun çünkü insanlar ekmeğe muhtaç. Hartum'un pek çok yerinde neredeyse hiç su akmıyor. Şehrin içinden geçen güvenli bir yol yok. İnsanlar çatışmanın taraflarının ateşkes için çalıştığını söyleyip duruyor ama biz böyle bir şey görmüyoruz. Birçok insan çaresiz durumda ve kaçıp kaçmamayı tartışıyor.

Ordu ve paramiliter güçler arasında böyle bir çatışmanın ortaya çıkmasını bekliyor muydunuz?
Son dönemde iki grup arasında artan gerilimin farkındaydık. Ben ve Sudanlı pek çok demokrasi aktivisti son yıllarda siyasi sürece çok eleştirel yaklaştık. Uluslararası toplumun iki general sayesinde Sudan'da demokrasi gibi bir şey olabileceğine inanmakla çok saf davrandığını düşünüyoruz.

Bu ne ölçüde naif bir varsayım?
Ordu ve paramiliter güçler arasındaki çatışmalar son aylarda giderek daha belirgin hale geldi. Dahası, Mısır gibi önemli bir ülke Sudan'daki siyasi süreçten dışlanmış hissediyor. Çatışmanın iki tarafının ve ülkedeki destekçilerinin hangi çıkarların peşinde olduğunu anlamak önemlidir. Güney Sudan'ın 2011'de bağımsızlığını kazanmasından bu yana Sudan'ın yeniden inşasına çok az yatırım yapıldı, ülkede işlenen pek çok zulme rağmen angajman yüzeysel kaldı. Dünya, Sudan'ı yönetmekle ilgilenmeyen, sadece ülkenin kaynaklarından zenginleşmekle ilgilenen generallere terk etti.

'KENDİLERİNİ HER KONUDA KORUYAN BİR SİSTEM YARATTILAR'
Yönetim şimdiye kadar ülkeyi nasıl yönetti?

Kontrolü ellerinde tutup ve halkı terörize ettiler. Al-Burhan ve Daglo devlet kurumlarını herbirini kendi çıkarlarını koruyacak şekilde hizaladılar. Yaptıkları her şeyde kendilerini koruyan bir sistem yarattılar. Uluslararası toplum bunu kabul etti ve zaman içinde iki generali bir şekilde olumlu yönde etkileyebileceklerine inandı. Ancak gerçek şu ki, uluslararası toplum her iki tarafın da işlediği suçları görmezden geldi. Bu durum, şiddetin daha da tırmanmasına izin vermeleri ve şimdi de böylesine bencilce ve sorumsuzca bir çatışmayı kışkırtmaları için onları cesaretlendirdi.

Diktatör Ömer El Beşir'in 2019'da devrilmesi umulan demokratikleşmeye yol açmadı. Bunun yerine ordu şefi Al-Burhan ve RSF lideri Daglo kontrolü ele geçirdi. O zamandan beri her iki isim de iktidarı sivil bir hükümete devretmeyi reddediyor. Peki neden?
Çünkü açgözlüler ve büyük egoları var. Generaller 2021'de geçici hükümete karşı bir askeri darbe düzenlediler ve bu darbenin 2019'dan sonra demokratik seçimlerin önünü açması gerekiyordu. Darbe ile demokrasiye geçiş sürecini baltalamak istediler. Uluslararası toplum bunları, onların liderliğinde gerçekleşen yargısız infazlar, zorla tahliyeler ve sivillerin terörize edilmesinden sorumlu tuttu. Uluslararası kuruluşlar tarafından bu olaylara ilişkin tek bir bağımsız soruşturma dahi yapılmamıştır.

Al-Burhan ve Daglo ekonominin büyük sektörlerini kontrol ediyor, söz konusu olan çok fazla para da var.
Evet, ekonomik sistemi öncelikle kendi amaçlarına hizmet edecek şekilde örgütlediler. Kaynakları yağmalıyorlar ve kara para aklama ve yasadışı madencilik gibi yasadışı işlere karışıyorlar. Ülkeyi sömürüyorlar.

Çatışmanın tarafları bir anlaşmaya varmış gibi görünüyordu. Ancak Aralık ayında askeri liderlik ve siyasi partiler sivil bir hükümete geçiş konusunda anlaştılar. Bu neden işe yaramadı?
 El-Burhan son zamanlarda orduyu reforme etmek ve RSF'yi orduya entegre etmek için büyük bir baskı altında. İki kişi arasındaki çatışmanın tırmanmasının başlıca nedeni Daglo'nun savaşçılarını orduya entegre etmeyi reddetmesi. Bunu yaparak gücünü kaybedeceğinden korkuyor.   

Mevcut şiddet patlamasıyla birlikte ülkedeki kadınlar için endişeleniyor musunuz?
Kesinlikle. Hem RSF savaşçılarının hem de ordu askerlerinin kadınlara ve kız çocuklarına şiddet uyguladığı biliniyor. Kadınları terörize ediyorlar ve bu da kadınların toplum içinde konuşmalarını ve aktif olarak siyasete katılmalarını zorlaştırıyor. Mevcut kaos ortamında kadınlar çatışmanın etkilerinden korkuyor. Hartum'da onlarca kız öğrenci günlerdir yurtlarında mahsur kalmış durumda. Kapılara barikat kurdular çünkü savaşçıların içeri girip kendilerine zarar verebileceğinden korkuyorlar. Korkularında haklılar da. Hem milisler hem de ordu askerleri geçmişte kadınlara ve kız çocuklarına karşı çok ciddi cinsel suçlar işledi. Bu şimdi de tekrarlanabilir. 

“KADINLAR BEŞİR’İN İSLAMCI PARTİSİNE MEYDAN OKUDU”
 2019'dan bu yana yaşanan siyasi çalkantılarda kadınlar nasıl bir rol oynadı?

Sudanlı kadınlar siyasi değişimlerde her zaman etkili oldular. Beşir'in düşmesine ve 30 yıllık diktatörlüğünün sona ermesine yol açan devrime liderlik ettiler. Sadece katılımcı değillerdi, protestoları aktif olarak organize ettiler. Beşir'in İslamcı partisi Ulusal Kongre Partisi'ne meydan okudular ve yetkililere artık İslamcı, baskıcı kurallara uymayacaklarını açıkça belirttiler. Ancak kadınlar acımasız baskıya karşı direnişe öncülük etseler de geçiş sürecinden büyük ölçüde dışlandılar.

Neden?
Sudan'daki siyasi sistem hala çok ataerkil ve militan İslamcı bir ideolojiyi takip ediyor. Kadınlar siyasi kurumlar içinde etkili aktörler olarak tanınmıyor. Ancak sivil toplumda kadınlar başarılı ve iyi örgütlenmiş durumda. Bu nedenle biz aktivistler uzun zamandır kadınların sivil toplum girişimlerine daha fazla dahil edilmesi konusunda ısrar ediyoruz.

Sudanlı kadınlar hangi alanlarda dezavantajlı durumda?
Sudanlı kadınlar yapısal ayrımcılığa maruz kalıyor, hizmetlere ve eğitime erkeklerle aynı erişime sahip değiller. Cinsel şiddete son verilmesi ve eğitim ve istihdama erişimlerini sağlayacak bir sistemin kurulması için yaptıkları çağrılar siyasi elitler tarafından görmezden geliniyor.

Kadınların katılımı olmadan Sudan'da herhangi bir demokratik değişim olabilir mi?
Hayır. Askeri ve siyasi liderler kadın haklarını güçlendirmeden ve uzlaşmanın önemini anlamadan istikrar sağlanamaz. Sudan'da hala diktatör El Beşir tarafından çıkarılan ve kadınları insan bile saymayan yasalar var. Sudan, BM Kadın Hakları Sözleşmesi’ni imzalamayan dünyadaki dört ülkeden biri. Sudan'da bir kız çocuğu 10 yaşında evlendirilebiliyor. Hala zorla evliliklere ve çocuk evliliklerine izin veren çok katı vesayet yasalarımız ve evlilik dışı için ilişki nedeniyle “taşlama” gibi kadınlara bedensel ceza öngören yasalarımız var. Gerçek bir demokratik değişim için kadınlara yönelik yapısal ayrımcılığın üstesinden gelinmesi gerekiyor.

Bu gerçekçi mi?
Mevcut durumda bu hiç de kolay değil. Siyasi elitler kendi ayrıcalıklarını güvence altına almak istiyor. Ancak demokrasi, gücü paylaşmak ve çeşitliliğe izin vermek demektir. Uluslararası toplumun çifte standardı beni rahatsız ediyor. Devrim sırasında Sudanlı kadınların mücadele ruhunu destekledi ama sonrasında kadınların siyasi katılımını sağlamak için çok az şey yaptı.  

Siyasi geçiş sürecinin yeniden başlaması için ne olması gerekiyor?
Bu zorlu bir süreç olacak. Şu anda ne ateşkes ne de siyasi müzakereler görünürde. RSF müzakere masasına kolayca taşınamayacak yerleşik bir milis gücü ve ordu da devletteki gelecekteki rolü için savaşıyor. Şimdi yapılması gereken ilk şey sivillerin nasıl korunabileceğini netleştirmektir. Ardından çatışmanın her iki tarafının da sivil halka karşı işledikleri suçların uluslararası alanda yasadışı ilan edileceğini ve kovuşturulacağını anlamaları sağlanmalıdır. Her iki grubun işlediği suçlarla yüzleşilmeden barış sağlanamaz.

*www.zeit.de internet sitesinde yer alan yazıyı ETHA Çeviri Grubu, Türkçe'ye çevirmiştir. Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.